Enflasyon belası, sorunun temeli…Abdullah Ayan yazdı

08.11.2018 - 09:09, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Enflasyon belası, sorunun temeli…Abdullah Ayan yazdı

25'e dayanan enflasyon, iş mutfağın en önemli girdisi olan gıdaya geldiğinde yüzde 30' larda…

Enflasyon sadece bela mı? Yoksa bir ülkenin ve o ülkenin omurgasını oluşturan kesimlerin başına gelebilecek en büyük musibet mi? Akademisyen tanımlarını bir yana bırakalım. Sokaktaki geliri sabit vatandaşa, memura, hepsinden de önemlisi mutfağında tenceresini kaynatmaya çalışan ev kadınına bir sorun bakalım… Özellikle de bugün olduğu gibi enflasyona karşı korumasız kalındığında nelerle karşılaşacağımızı sanırım söylemeye gerek yok… 1990' larda Türkiye hiper olarak tanımlanan aşırısıyla tanışmasa da, uzun yıllar yüksek enflasyonla yaşamak zorunda kaldı. Sabit gelirlinin özellikle de memurun, emeklinin, kayıtlı işçinin, o dönem en büyük güvencesi  aldığı aylığının eriyip gitmemesi için enflasyon oranına endekslenmesiydi. Politikacıların yıllarca en çok kullandıkları slogan "halkı enflasyona ezdirmeme" vaadiydi. O vaadin ne ölçüde tutulduğunun cevabını, Türkiye'nin o kaybolan yıllarına tanıklık edenlere, mutfağında tıpkı bugün olduğu gibi taş kaynatmaya çalışan kadınlara sormak lazım… Geçmiş yılları hatta 'kara eylül' olarak anılacak 2018 Eylül' ünü bir yana bırakıp son açıklanan Ekim 2018 enflasyonunun detaylarına indiğimizde en büyük yangının her zaman olduğu gibi mutfakta yaşanmakta olduğunu görmek mümkün… Yılbaşında yüzde 10' larda seyreden enflasyonu, "eyvah iki haneli mi geliyor" korkusuyla izlemeye başlarken, Nisan ayından itibaren başını kaldırmaya başlayan canavarın haziran' da yüzde 15' leri aştığını, Ağustos' ta yüzde 18' e dayandığını ve 'kara eylül'de 24,5'a ulaştığını gördük.. Ekim ayında da yükseliş Eylül kasırgasına oranla hız kesti ama durmadı. Normal bir ülkenin yılda göreceği toplam enflasyonu biz aylık olarak yakalayınca sevince boğulduk… Oysa en iyimser uzmanlar bile gelmekte olan krizin ve enflasyonda yaşanan yangının henüz başlarında olduğumuzu, 2019 ilk çeyreğinde tüketici enflasyonunda 30' ların kaçınılmaz olacağını iddia edip durmakta… Gelelim Ekim ayı enflasyonunun manşetler ötesindeki 'diğer' yüzüne… "Şeytan ayrıntıda gizlidir" derler… Burada da öyle… Özellikle de başlığa taşınan haberlerin rakamsal temellerine inildiğinde iki verinin ileride de epeyi can yakmaya devam edeceği anlaşılıyor. Bunlardan biri Üretici enflasyonunun yüzde 50' lere dayanması… Bu tüketici enflasyonunun iki katına yaklaşan üretici fiyatlarındaki artışın henüz etiketlere yansımadığını gösterse de, eninde sonunda ayakta kalmayı başaran üretici bunu sattığı mala yansıtmak zorunda… İşte tam da bu nedenle mutfağı saran yangının kısa zamanda sönme olasılığı hayli düşük… Düşük çünkü, üretici şu an piyasaya sürdüğü malın yerine yenisini koymaya başladığında özellikle de girdi maliyetlerini hesaba katmak zorunda kalacak… Girdi maliyetlerinde en büyük kalemlerden biri olan enerji fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 80' leri aşarken, ara mallardaki artış ise yüzde 50'lere dayanmış durumda. Sabit ve dar gelirlinin, özellikle de ailesinin, çocuklarının yaşamını devam ettirmek için mutfağında tenceresini kaynatmak zorunda kalan annelerin işi daha da zor. 25'e dayanan enflasyon, iş mutfağın en önemli girdisi olan gıdaya geldiğinde yüzde 30' larda… Lokanta-otel, eğlence-kültür, eğitim, haberleşme, alkollü içecek gibi diğer ana harcama grupları bazılarımızı ilgilendirebilir ama aylık gelirinin neredeyse yüzde 80' ini gıda ve başını sokacak konuta ayırmak zorunda kalan hanelerin, o haneleri ayakta tutmaya çalışan kadınları çarşı pazar fiyatları etkiliyor, etkileyecek… Erdoğan iktidarı, sorunun esnaf tezgahlarındaki etiketleri denetleyen belediye zabıtasıyla çözüleceğini sanıyorsa futbol jargonuyla hatırlatayım: "buradan çıkış yok" Neden çıkış olmadığının çok basit, herkesin anlayacağı somut nedeni enerji fiyatları… Elektrik ve gaz fiyatları resmi TUİK verilerine göre Ocak ayından bugüne 87 (86,84) artmış bulunuyor. Hanesini ayakta tutmak zorunda kalan anne çocuğuna ayakkabı, elbise almaktan feragat edebilir, sinemaya gitmez, tatile çıkmaz, hatta fiyatı aşırı artaAbdullah Ayann domates, biberden de vazgeçebilir.. Evini aydınlatıp ısıtacak, tenceresini kaynatacak elektrik ve gazı nereden bulacak? Pazarcıya zabıta ordusu sevk edenler, vanasını ellerinde tuttukları kalemlerin son 10 ayda nasıl olup ta yüzde 90' a yaklaşan oranda zamlanmasına karşı ne yapıyor, bundan sonra ne yapacak? Mutfak yangınının ve eninde sonunda tanışacağımız daha yüksek zamların temel sorunlarından biri belki de en önemlisi budur ve bu sorun yukarıdaki sorunun da cevabıdır… Enflasyondan ve zamlardan şikayet eden iktidar ve emrindeki bürokratlar önce aynaya bakmalıdır… Abdullah Ayan  
25'e dayanan enflasyon, iş mutfağın en önemli girdisi olan gıdaya geldiğinde yüzde 30' larda…

Enflasyon sadece bela mı?

Yoksa bir ülkenin ve o ülkenin omurgasını oluşturan kesimlerin başına gelebilecek en büyük musibet mi?

Akademisyen tanımlarını bir yana bırakalım. Sokaktaki geliri sabit vatandaşa, memura, hepsinden de önemlisi mutfağında tenceresini kaynatmaya çalışan ev kadınına bir sorun bakalım…

Özellikle de bugün olduğu gibi enflasyona karşı korumasız kalındığında nelerle karşılaşacağımızı sanırım söylemeye gerek yok…

1990' larda Türkiye hiper olarak tanımlanan aşırısıyla tanışmasa da, uzun yıllar yüksek enflasyonla yaşamak zorunda kaldı.

Sabit gelirlinin özellikle de memurun, emeklinin, kayıtlı işçinin, o dönem en büyük güvencesi  aldığı aylığının eriyip gitmemesi için enflasyon oranına endekslenmesiydi.

Politikacıların yıllarca en çok kullandıkları slogan "halkı enflasyona ezdirmeme" vaadiydi.

O vaadin ne ölçüde tutulduğunun cevabını, Türkiye'nin o kaybolan yıllarına tanıklık edenlere, mutfağında tıpkı bugün olduğu gibi taş kaynatmaya çalışan kadınlara sormak lazım…

Geçmiş yılları hatta 'kara eylül' olarak anılacak 2018 Eylül' ünü bir yana bırakıp son açıklanan Ekim 2018 enflasyonunun detaylarına indiğimizde en büyük yangının her zaman olduğu gibi mutfakta yaşanmakta olduğunu görmek mümkün…

Yılbaşında yüzde 10' larda seyreden enflasyonu, "eyvah iki haneli mi geliyor" korkusuyla izlemeye başlarken, Nisan ayından itibaren başını kaldırmaya başlayan canavarın haziran' da yüzde 15' leri aştığını, Ağustos' ta yüzde 18' e dayandığını ve 'kara eylül'de 24,5'a ulaştığını gördük..

Ekim ayında da yükseliş Eylül kasırgasına oranla hız kesti ama durmadı. Normal bir ülkenin yılda göreceği toplam enflasyonu biz aylık olarak yakalayınca sevince boğulduk…

Oysa en iyimser uzmanlar bile gelmekte olan krizin ve enflasyonda yaşanan yangının henüz başlarında olduğumuzu, 2019 ilk çeyreğinde tüketici enflasyonunda 30' ların kaçınılmaz olacağını iddia edip durmakta…

Gelelim Ekim ayı enflasyonunun manşetler ötesindeki 'diğer' yüzüne…

"Şeytan ayrıntıda gizlidir" derler…

Burada da öyle…

Özellikle de başlığa taşınan haberlerin rakamsal temellerine inildiğinde iki verinin ileride de epeyi can yakmaya devam edeceği anlaşılıyor.

Bunlardan biri Üretici enflasyonunun yüzde 50' lere dayanması…

Bu tüketici enflasyonunun iki katına yaklaşan üretici fiyatlarındaki artışın henüz etiketlere yansımadığını gösterse de, eninde sonunda ayakta kalmayı başaran üretici bunu sattığı mala yansıtmak zorunda…

İşte tam da bu nedenle mutfağı saran yangının kısa zamanda sönme olasılığı hayli düşük…

Düşük çünkü, üretici şu an piyasaya sürdüğü malın yerine yenisini koymaya başladığında özellikle de girdi maliyetlerini hesaba katmak zorunda kalacak…

Girdi maliyetlerinde en büyük kalemlerden biri olan enerji fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 80' leri aşarken, ara mallardaki artış ise yüzde 50'lere dayanmış durumda.

Sabit ve dar gelirlinin, özellikle de ailesinin, çocuklarının yaşamını devam ettirmek için mutfağında tenceresini kaynatmak zorunda kalan annelerin işi daha da zor.

25'e dayanan enflasyon, iş mutfağın en önemli girdisi olan gıdaya geldiğinde yüzde 30' larda…

Lokanta-otel, eğlence-kültür, eğitim, haberleşme, alkollü içecek gibi diğer ana harcama grupları bazılarımızı ilgilendirebilir ama aylık gelirinin neredeyse yüzde 80' ini gıda ve başını sokacak konuta ayırmak zorunda kalan hanelerin, o haneleri ayakta tutmaya çalışan kadınları çarşı pazar fiyatları etkiliyor, etkileyecek…

Erdoğan iktidarı, sorunun esnaf tezgahlarındaki etiketleri denetleyen belediye zabıtasıyla çözüleceğini sanıyorsa futbol jargonuyla hatırlatayım: "buradan çıkış yok"

Neden çıkış olmadığının çok basit, herkesin anlayacağı somut nedeni enerji fiyatları…

Elektrik ve gaz fiyatları resmi TUİK verilerine göre Ocak ayından bugüne 87 (86,84) artmış bulunuyor.

Hanesini ayakta tutmak zorunda kalan anne çocuğuna ayakkabı, elbise almaktan feragat edebilir, sinemaya gitmez, tatile çıkmaz, hatta fiyatı aşırı artaAbdullah Ayann domates, biberden de vazgeçebilir..

Evini aydınlatıp ısıtacak, tenceresini kaynatacak elektrik ve gazı nereden bulacak?

Pazarcıya zabıta ordusu sevk edenler, vanasını ellerinde tuttukları kalemlerin son 10 ayda nasıl olup ta yüzde 90' a yaklaşan oranda zamlanmasına karşı ne yapıyor, bundan sonra ne yapacak?

Mutfak yangınının ve eninde sonunda tanışacağımız daha yüksek zamların temel sorunlarından biri belki de en önemlisi budur ve bu sorun yukarıdaki sorunun da cevabıdır…

Enflasyondan ve zamlardan şikayet eden iktidar ve emrindeki bürokratlar önce aynaya bakmalıdır…

Abdullah Ayan

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.