Hükümet Konağı sadece konak değildi ki…Abdullah Ayan yazdı

12.11.2018 - 08:26, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Hükümet Konağı sadece konak değildi ki…Abdullah Ayan yazdı

Varlıklarını şımarık mirasyediler gibi harcayan bir kente bile yakışmadı, elde kalmış kamuya ait en önemli ve değerli tarihi binasını halka kapatmak…Keşke yokluğunu çektiğimiz Kent Müzesi veya benzeri işleve sahip sanata açık, tarihe saygılı mekan olarak değerlendirebilseydik Valilik konağını.

Herhangi bir yapıdan, zenginlere ait sade mekandan değil, Mersin' in neredeyse en eski yapısından, bugünlerde kapısına Jandarma Komutanlığı tabelası yerleştirilerek yeniden başka bir hüviyete bürünmekte olan Hükümet Konağından söz ediyorum. Aslında eskilerden ne kaldıysa yakıp yıkmanın marifet sayıldığı bir kentin, bugüne kadar aslına uygun halde korunabilmiş tek eseri olarak tanımlamak ta mümkün konağı... Mersin, 1864' te Adana' ya bağlı kaza olarak ilan edilince şimdiki binanın yerinde toprak damlı kerpiçten derme çatma çevresi mezarlıkla sarılı mekan hükümet dairesi olarak kullanılır ancak zamanla gelişen kentin ihtiyaçlarına cevap vermeyince Gümrük meydanı civarına taşınır. Kente eli yüzü düzgün bir Hükümet binası kazandırılması için özellikle Belediye Meclisinde yer alan erkan 1900' lerin başında harekete geçer. Yer olarak artık toprak yığını halini almış, doğusunda da şehir mezarlığının bulunduğu o eski hükümet dairesinin bulunduğu arazi seçilir. Projeyi sonradan Belediye Reisliği de yapacak olan iş insanı Abdulkadir Seydavi çizer.  (Seydavi aynı zamanda Mersin Ticaret Odası kurucularındandır. 1905 yılında Belediye Başkanı olacak, 1907 yılında koltuğunu Hamit Hayfavi' ye devredecektir) Konağın arazisi hazırdır ama konağı yapacak kaynak yoktur. Dönemin mutasarrıfı  Cemal bey halk nezdinde yardım kampanyası başlatır. Ancak inşaatın hızla tamamlanmasında en büyük katkıyı işlettiği iskelenin gelirini aldığı kararla buraya aktaran Belediye yapar. Seydavi projeyi yapmakla da kalmaz, en ince ayrıntısına kadar inşaata nezaret ederek zamanında ve istenilen fonksiyonlara uygun biçimde tamamlanmasını sağlar. Hükümet Konağı ön cephede Hükümet Caddesine (günümüzdeki Uray Caddesi) arkasında yer alan  jandarma dairesi Pazar Caddesine (günümüzdeki Mücahitler Caddesi) açılır. Jandarma binasının kuzeyinde ise sonradan genişletilip trafiğe açılacak ve İstiklal caddesi adını alacak olan yola cepheli şehir hapishanesi yer almaktadır. Hükümet Konağı için kayıtlara göre toplam 18 bin altın lira harcanır. Yine resmi kayıtlarda konağın 1905' te bitirildiği bilgisi yer almaktadır. (Şinasi Develi ise 'dünden bugüne Mersin' kitabında Adana salnamesinde geçen Mersin Hükümet Konağının mevcut olduğu kaydına atıfta bulunarak 1901 yılında tamamlandığını iddia eder ancak bu bilgi konak için yardım toplayan Mutasarrıf Cemal beyin Mersin' de görev yaptığı tarih 1902 olduğuna ve inşaat 4 yıl sürdüğüne göre söz konusu detay başta olmak üzere pek çok kayıtla çelişmektedir. Kronolojiye bakıldığında 1905 sonu 1906 başı daha akla yakın gibi görülüyor. Salnamenin, hükümet dairesi kaydını düşerken başka yerde hizmet veren hükümet binasını kast ediyor olmadı akla daha yakın gibi görünüyor) Hükümet konağının hizmete açılmasıyla; Mutasarrıflık, Adliye, Maliye, Tapu, Nüfus gibi devlete ait pek çok kurum aynı çatı altında toplanmış olur. Konak ilk döneminde büyükçe bir mescide de sahiptir ve ezan konağın balkonundan okunur. Fransızların şehri işgali sırasında komutan Anfre Mersin' de kaldığı süre boyunca mescidi makam odası olarak kullanacaktır. İşgal sırasında devlet dairelerinde çalışan görevliler Konağın balkonuna çekilen Fransız bayrağını görmemek için ilginç bir yöntem geliştirecek konağa arka kapıdan girip çıkacaklardır. Konak en büyük tahribatı 1925 yangınında yaşar. Üst kattaki Tapu ve Nüfus dairelerinde gece yarısı kimseler yokken çıkan yangın sonrası resmi daireler geçici olarak Katolik kilisesi batısında yer alan Ortaokula taşınır. (Tapu kayıtlarının yanmasıyla mülk sahipleri ancak mahkemelere şahitler göstererek yeniden tapu tescili yaptırabilmişlerdir.  Bu arada mübadele ile giden Rumların ve diğer azınlıkların mülk kayıtlarının ne olduğu farklı bir tartışma konusu) Yanan konak yeniden restore edilirken Uray Caddesindeki ana giriş cephesine Atatürk rölyefi konur. Konağın arka bölümü uzun yıllar Adliye olarak hizmet verir. 1947 Arslanköy olaylarını başlatıp, oy verdikleri sandığa ölümüne sahip çıkan kadın erkek demokrasi kahramanları bu adliyede sorgulanıp, yanındaki hapishaneye idamlıklar olarak  atılanlar arasındadır. Konak içinde yer alan 1950'lerin adliyesini 'Agap Çiçeği' kitabındaki Temmuz Çakıl Taşları öyküsünde yıllar sonra şöyle anlatacaktır İlyas Halil: " Adliye sarayının damı ak kumrular tekkesiydi. Mahkeme koridorları kumruların gugukları, köylülerin derdiyle uğuldardı. Keçisini yitirmiş Fadime Ana, Sudi’ nin kapısına dikilmiş "kadanı alayım, avukat bey" diyordu. "Hakim beye söyle, keçimi bulsunlar."** 2013' te dönemin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu' nun hayata geçirmeyi hayal ettiği "Tarihe Gülümseyen Mersin" projesinin mihenk taşıydı Vali Konağı… Metruk halden kurtarılıp Valiliğin protokol mekanı olarak değerlendirilecek, önündeki kimi vilayet kurumlarının yer aldığı bina yıkılıp denize uzanan cephesi açılacaktı… Olmadı, yapamadık. Son olarak kapısında Jandarma Komutanlığı tabelasını ve beton bloklarla örülerek güvenlik şeridine alınan o tarihi cephesini görünce içim cız etti. Nedense İlyas Halil' in Temmuz Çakıl Taşları öyküsü ve öyküsündeki cümlesi, şiirsel mısrası düştü aklıma: "2004 yazı Mersin' deyim. "Şiirin, renklerin içinde miyim diye bakıyorum. Parklardan renk, koku çaldığımız yılları arıyorum. Aradan elli yılın geçtiğine inanmak güç. 1954 yağmurları yağmıyordu artık, geçtiğimiz sokaklara. Pencerelerde bildiğim yüzleri aradım, petunya saksıları boştu. 1956 denizini aradım. Nereye gittiğini bilen yoktu. Elimle boyadığım denizi alıp götürmüşlerdi. Belediye memurları çöplüğe atmış olmalı. Ellerimde hâlâ o günün mavi lekesi duruyordu. Nuri Abaç Ankara' dan haber salmıştı. "Boşuna arama" diyordu. "Renklerden sarhoş kimse kalmadı. Nevin' in saçını dağıtacak rüzgârı bulamayacaksın. Renkler, kokular göçtü." Ne aradığımı bilsem bulurdum herhalde. Gökyüzü açılmış mavi şemsiye, ben kuş... Mersin'i güneş ışınlarında, deniz kıyısında bulmak için uçuyorum. Önümde yokluktan büyük bir yokluk." Varlıklarını şımarık mirasyediler gibi harcayan bir kente bile yakışmadı, elde kalmış kamuya ait en önemli ve değerli tarihi binasını halka kapatmak… Keşke yokluğunu çektiğimiz Kent Müzesi veya benzeri işleve sahip sanata açık, tarihe saygılı mekan olarak değerlendirebilseydik Valilik konağını. Çıkmayan candan umut kesilmez derler ya, günün birinde bakarsınız o da olur… Umut en güçlü dayanağımız, umut ettikçe yaşayacak, nefes alacağız çünkü bu kentte…    *1980 darbesinin hemen sonrasında bu Jandarma binası yıkılıp yerine yenisi yapılmış, 1982' de Jandarmaya komşu cezaevi yeni yerine taşınınca tarihi cezaevi de Jandarma binasına eklemlenip Cadde ortasından kapatılarak iki binanın avlusuna dönüştürülmüştür. ** Halil'in öyküsünde yer verdiği avukat sudi, ünlü ressam Nuri Abaç' ın kardeşi sanatçı Sudi Abaç, hakim bey ise o dönem mersin adliyesinde görevli dönemin ünlü şairlerinden yargıç Celâl Çumralı'dır. Abdullah Ayan Mersin, 8.11.2018 abdullahayan@gmail.com
Varlıklarını şımarık mirasyediler gibi harcayan bir kente bile yakışmadı, elde kalmış kamuya ait en önemli ve değerli tarihi binasını halka kapatmak…Keşke yokluğunu çektiğimiz Kent Müzesi veya benzeri işleve sahip sanata açık, tarihe saygılı mekan olarak değerlendirebilseydik Valilik konağını.

Herhangi bir yapıdan, zenginlere ait sade mekandan değil, Mersin' in neredeyse en eski yapısından, bugünlerde kapısına Jandarma Komutanlığı tabelası yerleştirilerek yeniden başka bir hüviyete bürünmekte olan Hükümet Konağından söz ediyorum.

Aslında eskilerden ne kaldıysa yakıp yıkmanın marifet sayıldığı bir kentin, bugüne kadar aslına uygun halde korunabilmiş tek eseri olarak tanımlamak ta mümkün konağı...

Mersin, 1864' te Adana' ya bağlı kaza olarak ilan edilince şimdiki binanın yerinde toprak damlı kerpiçten derme çatma çevresi mezarlıkla sarılı mekan hükümet dairesi olarak kullanılır ancak zamanla gelişen kentin ihtiyaçlarına cevap vermeyince Gümrük meydanı civarına taşınır.

Kente eli yüzü düzgün bir Hükümet binası kazandırılması için özellikle Belediye Meclisinde yer alan erkan 1900' lerin başında harekete geçer.

Yer olarak artık toprak yığını halini almış, doğusunda da şehir mezarlığının bulunduğu o eski hükümet dairesinin bulunduğu arazi seçilir.

Projeyi sonradan Belediye Reisliği de yapacak olan iş insanı Abdulkadir Seydavi çizer.  (Seydavi aynı zamanda Mersin Ticaret Odası kurucularındandır. 1905 yılında Belediye Başkanı olacak, 1907 yılında koltuğunu Hamit Hayfavi' ye devredecektir)

Konağın arazisi hazırdır ama konağı yapacak kaynak yoktur.

Dönemin mutasarrıfı  Cemal bey halk nezdinde yardım kampanyası başlatır. Ancak inşaatın hızla tamamlanmasında en büyük katkıyı işlettiği iskelenin gelirini aldığı kararla buraya aktaran Belediye yapar.

Seydavi projeyi yapmakla da kalmaz, en ince ayrıntısına kadar inşaata nezaret ederek zamanında ve istenilen fonksiyonlara uygun biçimde tamamlanmasını sağlar.

Hükümet Konağı ön cephede Hükümet Caddesine (günümüzdeki Uray Caddesi) arkasında yer alan  jandarma dairesi Pazar Caddesine (günümüzdeki Mücahitler Caddesi) açılır. Jandarma binasının kuzeyinde ise sonradan genişletilip trafiğe açılacak ve İstiklal caddesi adını alacak olan yola cepheli şehir hapishanesi yer almaktadır.

Hükümet Konağı için kayıtlara göre toplam 18 bin altın lira harcanır.

Yine resmi kayıtlarda konağın 1905' te bitirildiği bilgisi yer almaktadır. (Şinasi Develi ise 'dünden bugüne Mersin' kitabında Adana salnamesinde geçen Mersin Hükümet Konağının mevcut olduğu kaydına atıfta bulunarak 1901 yılında tamamlandığını iddia eder ancak bu bilgi konak için yardım toplayan Mutasarrıf Cemal beyin Mersin' de görev yaptığı tarih 1902 olduğuna ve inşaat 4 yıl sürdüğüne göre söz konusu detay başta olmak üzere pek çok kayıtla çelişmektedir. Kronolojiye bakıldığında 1905 sonu 1906 başı daha akla yakın gibi görülüyor. Salnamenin, hükümet dairesi kaydını düşerken başka yerde hizmet veren hükümet binasını kast ediyor olmadı akla daha yakın gibi görünüyor)

Hükümet konağının hizmete açılmasıyla; Mutasarrıflık, Adliye, Maliye, Tapu, Nüfus gibi devlete ait pek çok kurum aynı çatı altında toplanmış olur. Konak ilk döneminde büyükçe bir mescide de sahiptir ve ezan konağın balkonundan okunur.

Fransızların şehri işgali sırasında komutan Anfre Mersin' de kaldığı süre boyunca mescidi makam odası olarak kullanacaktır.

İşgal sırasında devlet dairelerinde çalışan görevliler Konağın balkonuna çekilen Fransız bayrağını görmemek için ilginç bir yöntem geliştirecek konağa arka kapıdan girip çıkacaklardır.

Konak en büyük tahribatı 1925 yangınında yaşar. Üst kattaki Tapu ve Nüfus dairelerinde gece yarısı kimseler yokken çıkan yangın sonrası resmi daireler geçici olarak Katolik kilisesi batısında yer alan Ortaokula taşınır. (Tapu kayıtlarının yanmasıyla mülk sahipleri ancak mahkemelere şahitler göstererek yeniden tapu tescili yaptırabilmişlerdir.  Bu arada mübadele ile giden Rumların ve diğer azınlıkların mülk kayıtlarının ne olduğu farklı bir tartışma konusu)

Yanan konak yeniden restore edilirken Uray Caddesindeki ana giriş cephesine Atatürk rölyefi konur. Konağın arka bölümü uzun yıllar Adliye olarak hizmet verir. 1947 Arslanköy olaylarını başlatıp, oy verdikleri sandığa ölümüne sahip çıkan kadın erkek demokrasi kahramanları bu adliyede sorgulanıp, yanındaki hapishaneye idamlıklar olarak  atılanlar arasındadır.

Konak içinde yer alan 1950'lerin adliyesini 'Agap Çiçeği' kitabındaki Temmuz Çakıl Taşları öyküsünde yıllar sonra şöyle anlatacaktır İlyas Halil:

" Adliye sarayının damı ak kumrular tekkesiydi. Mahkeme koridorları kumruların gugukları, köylülerin derdiyle uğuldardı. Keçisini yitirmiş Fadime Ana, Sudi’ nin kapısına dikilmiş "kadanı alayım, avukat bey" diyordu. "Hakim beye söyle, keçimi bulsunlar."**

2013' te dönemin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu' nun hayata geçirmeyi hayal ettiği "Tarihe Gülümseyen Mersin" projesinin mihenk taşıydı Vali Konağı…

Metruk halden kurtarılıp Valiliğin protokol mekanı olarak değerlendirilecek, önündeki kimi vilayet kurumlarının yer aldığı bina yıkılıp denize uzanan cephesi açılacaktı…

Olmadı, yapamadık.

Son olarak kapısında Jandarma Komutanlığı tabelasını ve beton bloklarla örülerek güvenlik şeridine alınan o tarihi cephesini görünce içim cız etti.

Nedense İlyas Halil' in Temmuz Çakıl Taşları öyküsü ve öyküsündeki cümlesi, şiirsel mısrası düştü aklıma:

"2004 yazı Mersin' deyim. "Şiirin, renklerin içinde miyim diye bakıyorum. Parklardan renk, koku çaldığımız yılları arıyorum. Aradan elli yılın geçtiğine inanmak güç.

1954 yağmurları yağmıyordu artık, geçtiğimiz sokaklara. Pencerelerde bildiğim yüzleri aradım, petunya saksıları boştu.

1956 denizini aradım. Nereye gittiğini bilen yoktu. Elimle boyadığım denizi alıp götürmüşlerdi. Belediye memurları çöplüğe atmış olmalı. Ellerimde hâlâ o günün mavi lekesi duruyordu.

Nuri Abaç Ankara' dan haber salmıştı. "Boşuna arama" diyordu. "Renklerden sarhoş kimse kalmadı. Nevin' in saçını dağıtacak rüzgârı bulamayacaksın. Renkler, kokular göçtü."

Ne aradığımı bilsem bulurdum herhalde. Gökyüzü açılmış mavi şemsiye, ben kuş... Mersin'i güneş ışınlarında, deniz kıyısında bulmak için uçuyorum. Önümde yokluktan büyük bir yokluk."

Varlıklarını şımarık mirasyediler gibi harcayan bir kente bile yakışmadı, elde kalmış kamuya ait en önemli ve değerli tarihi binasını halka kapatmak…

Keşke yokluğunu çektiğimiz Kent Müzesi veya benzeri işleve sahip sanata açık, tarihe saygılı mekan olarak değerlendirebilseydik Valilik konağını.

Çıkmayan candan umut kesilmez derler ya, günün birinde bakarsınız o da olur…

Umut en güçlü dayanağımız, umut ettikçe yaşayacak, nefes alacağız çünkü bu kentte…

 

 *1980 darbesinin hemen sonrasında bu Jandarma binası yıkılıp yerine yenisi yapılmış, 1982' de Jandarmaya komşu cezaevi yeni yerine taşınınca tarihi cezaevi de Jandarma binasına eklemlenip Cadde ortasından kapatılarak iki binanın avlusuna dönüştürülmüştür.

** Halil'in öyküsünde yer verdiği avukat sudi, ünlü ressam Nuri Abaç' ın kardeşi sanatçı Sudi Abaç, hakim bey ise o dönem mersin adliyesinde görevli dönemin ünlü şairlerinden yargıç Celâl Çumralı'dır.

Abdullah Ayan

Mersin, 8.11.2018

abdullahayan@gmail.com

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.