Kiracının Mersin limanını genişletme hedefi, kent merkezinin ölümü…

22.03.2021 - 08:32, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Kiracının Mersin limanını genişletme hedefi, kent merkezinin ölümü…

Limanın dibinin taranarak, uyumuş felaketlerin uyandırılması, milyonlarca ton taş ve kayanın getirilip denize boca edilmesi artık tarihin kirli anılarında kalması gereken vahşi büyümenin sürdürülmesi anlamına geliyor.

Önceki makalede Atatürk parkı önüne kondurulacak 176 dönümlük platformun yaratacağı çevresel sorunları, dağlardan sökülüp getirilecek 4 milyon 285 bin ton taş ve kayanın döküleceği denizin hangi felaketlere gebe olduğunu, liman bölgesi deniz dibinin kazınmasıyla ortaya çıkacak çok tehlikeli asbestin nelere yol açacağını, nasıl bertaraf edileceği soruları yanıtlanmadan girişilecek cinayetten farksız operasyonların sonunda Mersin' i nelerin beklediğini, proje sahibinin ÇED dosyasından derlediğim bilgiler ışığında ortaya koymaya çalıştım. Her biri farklı felaket haberi anlamına gelecek tüm çevresel sorunların o dosyada yer alması, önümüzdeki sürecin ne kadar sancılı geçeceğini ve bu projenin hayata geçmesi halinde özellikle eski Mersin olarak tanımladığımız kent merkezinin tüm özelliğini yitirerek bambaşka bir görünüme bürüneceğinin de habercisi aslında.. Kenti bambaşka hüviyete büründürecek, yaşam alanlarından sosyal dokusuna kadar Mersin' i baştan aşağı değiştirirken yok etmesi kaçınılmaz bu projeyi halktan kaçırıp emrivakilerle başımıza bela edenlerin sığındıkları gerekçe aslında hep aynı.. Büyüme ve istihdam.. Oysa dünyayı yok olmanın eşiğine getiren doğa yağması artık büyüme yalanlarının sarıp sarmalandığı söylemlerle örtülemeyecek bir sınıra gelip dayandı.. O nedenle 'ne pahasına olursa olsun büyüme' artık yerini sürdürülebilir büyümeye bırakmak zorunda ve gelişmiş ülkelerde özellikle de AB' de yaşanmakta olan evrim bu.. Küresel ısınmaya yol açmayan, çevremizi mümkün olduğunca koruyan, tabiatın gazabını üzerimize çekmeyecek yeni modellere doğru evrilmek, gidişatı doğayı daha fazla tahrip etmeden bir büyüme modeli geliştiremezsek her gün karşımıza çıkan çevresel felaketlerin çok daha belalılarıyla baş etmek zorunda kalacağız. Limanın dibinin taranarak, uyumuş felaketlerin uyandırılması, milyonlarca ton taş ve kayanın getirilip  denize boca edilmesi artık tarihin kirli anılarında kalması gereken vahşi büyümenin sürdürülmesi anlamına geliyor. O zaman bu kentte yaşayan herkesin haklı olarak sorması gereken ciddi bir soru çıkıyor karşımıza: Havamızı, suyumuzu, doğamızı mahveden bu ve benzeri yatırımlara hangi bedel karşılığında ve neden 'evet' diyelim? Kirli yatırım hayalleri kuranlar ve onlara yol verenler, göz yumanlar bu ve benzeri sorulara karşı hem deneyimli hem hazırlıklılar.. Zehiri 'elma şekerine' bulayıp sunmakta da pek mahirler.. Elma şekerinin dayanılmaz cazibesini besleyen iki sihirli sözcükten biri büyüme ise geniş kesimleri ilgilendiren asıl mesele istihdam.. Öyle ya, neredeyse her üç kişiden birinin işsiz olduğu bir ülkede, ne pahasına olursa olsun "iş umudu" yaratacak her projeyi insanların geri çeviremeyeceğini çok iyi biliyorlar.. Bu nedenle balık çiftlikleri denizlerimizi mahvedecek diyoruz, onlar çıkıp "binlerce insan bu çiftliklerde çalışıp ekmek yiyecek" diyorlar.. 'Yok edilirse bir daha asla geriye gelmeyecek yeşil alanlarımızı yok etmeyin' diyoruz, 'işsizlerimize iş doğacak' yanıtı gecikmiyor.. Çimento fabrikalarında böyle, nükleer santralde böyle, uzun vadede Mersin' i yaşanır bir kent olmaktan çıkaracak her türlü kirli ve onarılmaz yaralar açacak tüm kirli projeler sihirli 'istihdam' sözcüğüyle hayata geçiriliyor.. Kiracının limanı Mersin' in kalbine doğru büyütmeyi amaçlayan cinayetten farksız girişiminde de durum, söylem ve gösterilen havuç aynı.. İstihdam yaratacağız, büyüyeceğiz diyorlar.. Liman kiracısının bu projeyi hayata geçirmesi halinde büyüyeceği tartışılmaz bir gerçek.. Ama kente ne katkısı olacak? Sorusunun yanıtı tartışmalı.. Genç Mersin' in 150 yıllık kent siluetini tümüyle değiştirecek, kent merkezini kent özelliğinden çıkarıp tümüyle liman sahasına çevirecek projenin hangi sorunlara gebe olduğu bir sonraki makale konusu olsun.. Abdullah Ayan  
Limanın dibinin taranarak, uyumuş felaketlerin uyandırılması, milyonlarca ton taş ve kayanın getirilip denize boca edilmesi artık tarihin kirli anılarında kalması gereken vahşi büyümenin sürdürülmesi anlamına geliyor.

Önceki makalede Atatürk parkı önüne kondurulacak 176 dönümlük platformun yaratacağı çevresel sorunları, dağlardan sökülüp getirilecek 4 milyon 285 bin ton taş ve kayanın döküleceği denizin hangi felaketlere gebe olduğunu, liman bölgesi deniz dibinin kazınmasıyla ortaya çıkacak çok tehlikeli asbestin nelere yol açacağını, nasıl bertaraf edileceği soruları yanıtlanmadan girişilecek cinayetten farksız operasyonların sonunda Mersin' i nelerin beklediğini, proje sahibinin ÇED dosyasından derlediğim bilgiler ışığında ortaya koymaya çalıştım.

Her biri farklı felaket haberi anlamına gelecek tüm çevresel sorunların o dosyada yer alması, önümüzdeki sürecin ne kadar sancılı geçeceğini ve bu projenin hayata geçmesi halinde özellikle eski Mersin olarak tanımladığımız kent merkezinin tüm özelliğini yitirerek bambaşka bir görünüme bürüneceğinin de habercisi aslında..

Kenti bambaşka hüviyete büründürecek, yaşam alanlarından sosyal dokusuna kadar Mersin' i baştan aşağı değiştirirken yok etmesi kaçınılmaz bu projeyi halktan kaçırıp emrivakilerle başımıza bela edenlerin sığındıkları gerekçe aslında hep aynı..

Büyüme ve istihdam..

Oysa dünyayı yok olmanın eşiğine getiren doğa yağması artık büyüme yalanlarının sarıp sarmalandığı söylemlerle örtülemeyecek bir sınıra gelip dayandı..

O nedenle 'ne pahasına olursa olsun büyüme' artık yerini sürdürülebilir büyümeye bırakmak zorunda ve gelişmiş ülkelerde özellikle de AB' de yaşanmakta olan evrim bu..

Küresel ısınmaya yol açmayan, çevremizi mümkün olduğunca koruyan, tabiatın gazabını üzerimize çekmeyecek yeni modellere doğru evrilmek, gidişatı doğayı daha fazla tahrip etmeden bir büyüme modeli geliştiremezsek her gün karşımıza çıkan çevresel felaketlerin çok daha belalılarıyla baş etmek zorunda kalacağız.

Limanın dibinin taranarak, uyumuş felaketlerin uyandırılması, milyonlarca ton taş ve kayanın getirilip  denize boca edilmesi artık tarihin kirli anılarında kalması gereken vahşi büyümenin sürdürülmesi anlamına geliyor.

O zaman bu kentte yaşayan herkesin haklı olarak sorması gereken ciddi bir soru çıkıyor karşımıza:

Havamızı, suyumuzu, doğamızı mahveden bu ve benzeri yatırımlara hangi bedel karşılığında ve neden 'evet' diyelim?

Kirli yatırım hayalleri kuranlar ve onlara yol verenler, göz yumanlar bu ve benzeri sorulara karşı hem deneyimli hem hazırlıklılar..

Zehiri 'elma şekerine' bulayıp sunmakta da pek mahirler..

Elma şekerinin dayanılmaz cazibesini besleyen iki sihirli sözcükten biri büyüme ise geniş kesimleri ilgilendiren asıl mesele istihdam..

Öyle ya, neredeyse her üç kişiden birinin işsiz olduğu bir ülkede, ne pahasına olursa olsun "iş umudu" yaratacak her projeyi insanların geri çeviremeyeceğini çok iyi biliyorlar..

Bu nedenle balık çiftlikleri denizlerimizi mahvedecek diyoruz, onlar çıkıp "binlerce insan bu çiftliklerde çalışıp ekmek yiyecek" diyorlar..

'Yok edilirse bir daha asla geriye gelmeyecek yeşil alanlarımızı yok etmeyin' diyoruz, 'işsizlerimize iş doğacak' yanıtı gecikmiyor..

Çimento fabrikalarında böyle, nükleer santralde böyle, uzun vadede Mersin' i yaşanır bir kent olmaktan çıkaracak her türlü kirli ve onarılmaz yaralar açacak tüm kirli projeler sihirli 'istihdam' sözcüğüyle hayata geçiriliyor..

Kiracının limanı Mersin' in kalbine doğru büyütmeyi amaçlayan cinayetten farksız girişiminde de durum, söylem ve gösterilen havuç aynı..

İstihdam yaratacağız, büyüyeceğiz diyorlar..

Liman kiracısının bu projeyi hayata geçirmesi halinde büyüyeceği tartışılmaz bir gerçek..

Ama kente ne katkısı olacak? Sorusunun yanıtı tartışmalı..

Genç Mersin' in 150 yıllık kent siluetini tümüyle değiştirecek, kent merkezini kent özelliğinden çıkarıp tümüyle liman sahasına çevirecek projenin hangi sorunlara gebe olduğu bir sonraki makale konusu olsun..


Abdullah Ayan

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.