Bir ülkenin sanayiden bilişime dönüştürülmesi...Abdullah Ayan yazdı

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 06.09.2018 - 08:35, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Bir ülkenin sanayiden bilişime dönüştürülmesi...Abdullah Ayan yazdı

Güney Koreʹ nin 1960ʹ larda başlayan sanayileşme hamleleri 1980ʹ lerin sonuna kadar askeri cuntaların gölgesinde ve o cuntaların alabildiğine merkeziyetçi ve bir o kadar da milliyetçi karaktere sahip kalkınma modelleriyle sürdürülür. Demokratikleşme süreçleri farklı olsa da, Türkiye ile Koreʹ nin benzer yolculuğuna burada da tanık oluyoruz: Beşer yıllık kalkınma planlarıyla öncelikleri belirlenen sanayi projeleri, teşvik mekanizmaları ve bu temelde yol haritaları çizilen ekonomi politikaları… Tek farkla ki Kore, hangi sektörlerin teşvik edileceği yanında bu alana yatırım yapacak, faaliyet gösterecek şirketler de iktidar tarafından belirlenir, sanayi projeleri oluşturulan Ekonomik Planlama Kurulu tarafından takip ve koordine edilir… Askeri cuntalar, ülkeye hükmettikleri 30 yıl boyunca teknoloji transferini sağlayacak tek dinamik olan yabancı yatırımcılara kapıları açmamakta direnir. Ülkede kurulacak yabancı sermayeli şirketlere yerli ortak şartıyla da yetinilmez, pay dağılımında yabancılara hisse sınırlamaları, asgari ihracat miktarı gibi kriterler getirilir. 1990ʹ lardan başlayarak, serbest ve hür seçimlerle iş başına gelen iktidarlar sayesinde Güney Koreʹ nin yatırım iklimi birden değişir. Bu kez de iyice kontrolden çıkan alabildiğine liberal politikalar yüzünden, küresel faizlerin de yardımıyla ülke bir anda yüksek rant cazibesine kapılan kreditör seliyle karşılaşır. Kontrolden çıkan bu salgının bedeli 1998 krizinde fazlasıyla ödenecek ve o günden sonra hayata geçirilen kalkınma modeli geçmişte yaşanan hatalardan çıkarılan dersler ışığında yeni baştan çizilecektir. Örneğin Hükümet, krizin ardından araştırma geliştirmeye ayırdığı kaynağı arttırır. Bunu yaparken tek başına hareket etmez, özel sektörün de taşın altına parmağını koymasını ister. İlk etapta bu karma modelle araştırma geliştirme harcamalarına yönelik verilen teşvik payları %20ʹ den, %27ʹ e çıkarılır. Verilen desteklerin neredeyse tamamı özel sektöre aktarılırken, geçmişten farklı olarak kriz sonrasında bu teşviklerin aslan payını Chaeboller (büyük holdingler) yerine venture şirketleri* alacaktır. Araştırma ve geliştirme fonlarının krizden çıkarılan derslerle büyükler yerine teknoloji odaklı venture şirketlerine aktarılması önemli bir yapısal dönüşümü de sağlar. O güne kadar ülke ekonomisine hakim 40 civarında holding çatısı altında çalışan kalifiye mühendisler ve araştırmacılar, krizle birlikte işlerinden olurken, hükümetin sağladığı bu araştırma-geliştirme kaynakları sayesinde teknoloji ve bilişim alanına yoğunlaşacak küçük ölçekli firmalarını hayata geçirirler. Yaklaşık 40 yıl süren chaeboller çatıları altında maaşlı çalışma modeli hızla yerini küçük inovatif kuluçka merkezlerine bırakır. Aslında Güney Koreʹ de faaliyet gösteren teknoloji geliştirmeye odaklı küçük ve orta ölçekli venture şirketleri için ortaya çıkan fırsatlarla dolu bu yeni çıkış yolu yeni de değildir. 1980ʹ lerin başından itibaren bilgisayar, telekomünikasyon, tıbbi cihaz teknolojileri alanlarında faaliyet gösteren pek çok küçük ve orta büyüklükte işletme yeni inovatif ürün geliştirme çabalarını sürdürse de, devlet politikalarının kendileri yerine chaebol eksenli teşvik politikaları yüzünden yıllarca deyim yerindeyse cezalandırılmıştır. İşte, 1998 krizinin onca yıkıma rağmen yarattığı en büyük fırsat tam da burada ortaya çıkar: Yeni Başkan Kim Dae Jung yönetimi, teşviklerin artık chaeboller yerine venture şirketlerine verilmeye başlanması tercihini uygulamaya koyar. Araştırma- geliştirme alanında faaliyet gösteren ve üretim yapan venture şirketlerinin teşviklerden yararlanması da belli bir takım koşullara bağlanır… - Hükümetin yetkili kıldığı kurum, o şirketin mükemmel teknolojiye sahip olduğuna dair belge verecek, - Venture şirketi, toplam satışlarının en az yarısını patent ve yeni ürün satışından sağlamış olacak, - Satış toplamının en az %5ʹ ini araştırma ve geliştirmeye harcamış olacak, - Sermayesinin en az %10ʹ u venture kaynaklı olacak, 1998 krizinin ardından teşvik politikalarının hayata geçirilmesiyle ülkede kelimenin tam anlamıyla bir venture şirket patlaması yaşanır. Krizin ardından her ay ortalama 300 şirket ʹventureʹ statüsü alarak Koreʹ nin 1998ʹde orta gelir tuzağından çıkıp gelişmiş ülkeler kategorisine girmesindeki en önemli rolü üstlenirler… Asıl patlama ise 1999 yılından itibaren gerçekleşir. Araştırma- geliştirme alanında faaliyet gösteren dinamik venture şirket sayısı 3 binleri bulur. Venture şirketlerinin bu başarı öyküsünü yazmaları boşuna değildir. 40 yıl boyunca ülkenin sanayileşme lokomotifliğini üstlenen chaebol şirketler zaman içinde hantallaşıp, karar mekanizmaları dahil hareket etmekte zorlanırken, venture şirketler küçük ve az ortaklı olmaları nedeniyle karar ve eyleme geçme konusunda çok hızlıdırlar. Asırlara damgasını vuran ˮbüyük balık küçük balığı yutarˮ sözü, 1998 sonrasındaki Güney Kore deneyimiyle yerini ˮbüyük balık değil, hızlı balık olmak önemliˮ gerçeğine bırakır. Hızlı olmanın yolu da Venture şirketler benzeri küçük ve dinamik olmaktan geçmektedir. Büyük ve şiddetli krizi fırsata çeviren Güney Koreʹ nin bu mucizevi başarısının altında venture şirketlerin üstlendiği role uygun eğitim ve bu eğitimin yeni kalkınma modeline yönelik üretim alanına uyumuyla, dönüşümü yatıyor. Devlet eliyle eğitimin teknolojiye, araştırma-geliştirmeye ve özellikle de bilişim alanına dönüşümünü bir başka makalede ele alacağım… * Araştırma- Geliştirme ağırlıklı girişim şirketleri    Abdullah Ayan  
Güney Koreʹ nin 1960ʹ larda başlayan sanayileşme hamleleri 1980ʹ lerin sonuna kadar askeri cuntaların gölgesinde ve o cuntaların alabildiğine merkeziyetçi ve bir o kadar da milliyetçi karaktere sahip kalkınma modelleriyle sürdürülür. Demokratikleşme süreçleri farklı olsa da, Türkiye ile Koreʹ nin benzer yolculuğuna burada da tanık oluyoruz: Beşer yıllık kalkınma planlarıyla öncelikleri belirlenen sanayi projeleri, teşvik mekanizmaları ve bu temelde yol haritaları çizilen ekonomi politikaları… Tek farkla ki Kore, hangi sektörlerin teşvik edileceği yanında bu alana yatırım yapacak, faaliyet gösterecek şirketler de iktidar tarafından belirlenir, sanayi projeleri oluşturulan Ekonomik Planlama Kurulu tarafından takip ve koordine edilir… Askeri cuntalar, ülkeye hükmettikleri 30 yıl boyunca teknoloji transferini sağlayacak tek dinamik olan yabancı yatırımcılara kapıları açmamakta direnir. Ülkede kurulacak yabancı sermayeli şirketlere yerli ortak şartıyla da yetinilmez, pay dağılımında yabancılara hisse sınırlamaları, asgari ihracat miktarı gibi kriterler getirilir. 1990ʹ lardan başlayarak, serbest ve hür seçimlerle iş başına gelen iktidarlar sayesinde Güney Koreʹ nin yatırım iklimi birden değişir. Bu kez de iyice kontrolden çıkan alabildiğine liberal politikalar yüzünden, küresel faizlerin de yardımıyla ülke bir anda yüksek rant cazibesine kapılan kreditör seliyle karşılaşır. Kontrolden çıkan bu salgının bedeli 1998 krizinde fazlasıyla ödenecek ve o günden sonra hayata geçirilen kalkınma modeli geçmişte yaşanan hatalardan çıkarılan dersler ışığında yeni baştan çizilecektir. Örneğin Hükümet, krizin ardından araştırma geliştirmeye ayırdığı kaynağı arttırır. Bunu yaparken tek başına hareket etmez, özel sektörün de taşın altına parmağını koymasını ister. İlk etapta bu karma modelle araştırma geliştirme harcamalarına yönelik verilen teşvik payları %20ʹ den, %27ʹ e çıkarılır. Verilen desteklerin neredeyse tamamı özel sektöre aktarılırken, geçmişten farklı olarak kriz sonrasında bu teşviklerin aslan payını Chaeboller (büyük holdingler) yerine venture şirketleri* alacaktır. Araştırma ve geliştirme fonlarının krizden çıkarılan derslerle büyükler yerine teknoloji odaklı venture şirketlerine aktarılması önemli bir yapısal dönüşümü de sağlar. O güne kadar ülke ekonomisine hakim 40 civarında holding çatısı altında çalışan kalifiye mühendisler ve araştırmacılar, krizle birlikte işlerinden olurken, hükümetin sağladığı bu araştırma-geliştirme kaynakları sayesinde teknoloji ve bilişim alanına yoğunlaşacak küçük ölçekli firmalarını hayata geçirirler. Yaklaşık 40 yıl süren chaeboller çatıları altında maaşlı çalışma modeli hızla yerini küçük inovatif kuluçka merkezlerine bırakır. Aslında Güney Koreʹ de faaliyet gösteren teknoloji geliştirmeye odaklı küçük ve orta ölçekli venture şirketleri için ortaya çıkan fırsatlarla dolu bu yeni çıkış yolu yeni de değildir. 1980ʹ lerin başından itibaren bilgisayar, telekomünikasyon, tıbbi cihaz teknolojileri alanlarında faaliyet gösteren pek çok küçük ve orta büyüklükte işletme yeni inovatif ürün geliştirme çabalarını sürdürse de, devlet politikalarının kendileri yerine chaebol eksenli teşvik politikaları yüzünden yıllarca deyim yerindeyse cezalandırılmıştır. İşte, 1998 krizinin onca yıkıma rağmen yarattığı en büyük fırsat tam da burada ortaya çıkar: Yeni Başkan Kim Dae Jung yönetimi, teşviklerin artık chaeboller yerine venture şirketlerine verilmeye başlanması tercihini uygulamaya koyar. Araştırma- geliştirme alanında faaliyet gösteren ve üretim yapan venture şirketlerinin teşviklerden yararlanması da belli bir takım koşullara bağlanır… - Hükümetin yetkili kıldığı kurum, o şirketin mükemmel teknolojiye sahip olduğuna dair belge verecek, - Venture şirketi, toplam satışlarının en az yarısını patent ve yeni ürün satışından sağlamış olacak, - Satış toplamının en az %5ʹ ini araştırma ve geliştirmeye harcamış olacak, - Sermayesinin en az %10ʹ u venture kaynaklı olacak, 1998 krizinin ardından teşvik politikalarının hayata geçirilmesiyle ülkede kelimenin tam anlamıyla bir venture şirket patlaması yaşanır. Krizin ardından her ay ortalama 300 şirket ʹventureʹ statüsü alarak Koreʹ nin 1998ʹde orta gelir tuzağından çıkıp gelişmiş ülkeler kategorisine girmesindeki en önemli rolü üstlenirler… Asıl patlama ise 1999 yılından itibaren gerçekleşir. Araştırma- geliştirme alanında faaliyet gösteren dinamik venture şirket sayısı 3 binleri bulur. Venture şirketlerinin bu başarı öyküsünü yazmaları boşuna değildir. 40 yıl boyunca ülkenin sanayileşme lokomotifliğini üstlenen chaebol şirketler zaman içinde hantallaşıp, karar mekanizmaları dahil hareket etmekte zorlanırken, venture şirketler küçük ve az ortaklı olmaları nedeniyle karar ve eyleme geçme konusunda çok hızlıdırlar. Asırlara damgasını vuran ˮbüyük balık küçük balığı yutarˮ sözü, 1998 sonrasındaki Güney Kore deneyimiyle yerini ˮbüyük balık değil, hızlı balık olmak önemliˮ gerçeğine bırakır. Hızlı olmanın yolu da Venture şirketler benzeri küçük ve dinamik olmaktan geçmektedir. Büyük ve şiddetli krizi fırsata çeviren Güney Koreʹ nin bu mucizevi başarısının altında venture şirketlerin üstlendiği role uygun eğitim ve bu eğitimin yeni kalkınma modeline yönelik üretim alanına uyumuyla, dönüşümü yatıyor. Devlet eliyle eğitimin teknolojiye, araştırma-geliştirmeye ve özellikle de bilişim alanına dönüşümünü bir başka makalede ele alacağım… * Araştırma- Geliştirme ağırlıklı girişim şirketleri    Abdullah Ayan  
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.