Güney Kore nasıl başardı?... Abdullah Ayan yazdı

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 10.09.2018 - 08:50, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Güney Kore nasıl başardı?... Abdullah Ayan yazdı

Güney Koreʹ nin 1998 krizine yakalanışı ve ardından çıkışını ele aldığım makalelerin en can alıcı ve Türkiye açısından en önemli sorusuna yanıt aramaya geldi sıra… Yoğun emek dediğimiz kısaca ucuz işçilik sayesinde tekstil, gemi yapımı, demir çelik gibi sektörleriyle öne çıkan ve ihracatını bu rekabetçi özelliğiyle geliştirip arttıran bir ülke, nasıl oldu da yanlış yönetilse yıllar boyu tahribatı telafi edilemeyecek o tarihi krizi fırsata çevirip ayağa kalktı? Ayağa kalkmakla da kalmadı, orta gelir tuzağında debelenip duran benzer tüm ülkelerden farklı olarak ortalama milli gelirini, gelişmiş ülkeler seviyesine çıkararak, üstelik bunu bilişim teknolojileri, fiber optik, kimya sanayi ve benzeri sektörlerin üretim ve ihracat performanslarına dayalı bir kalkınma modeliyle hayata geçirme başarısını elde etti… Soru ve cevabıyla ortaya çıkacak tablo, Türkiyeʹ nin geçmekte olduğu sancılı süreci ve bu süreçten çıkış yollarına ışık tutması bakımından almasını bilenler adına derslerle dolu. 1998 krizine gelinceye kadar neredeyse 40 yıl boyunca askeri cuntaların baskıcı ikliminde aile holdingleriyle ʹyerli ve milli sanayiʹ yaratma çabalarıyla ağır aksak ilerleyen model, ülke kişi başına 10 bin dolar çıtasının aşılıp aşılmayacağı anlamına gelen o krizle birlikte adeta çöker. Ve Güney Kore ekonomideki yangının siyaseti sarmasıyla deyim yerindeyse dibe vurmak üzereyken seçime gider… Halkın sağduyusu galip gelir. Aslında artık siyasete dönme hevesi sönmüş, köşesine çekilme kararını vermiş Kim Dae Jung bir kez daha aday olması için ikna edilir. Ve defalarca girip, çoğu zaman bedelini zindanlara atılarak ödediği çileli siyaset yolculuğunun bu son denemesinde, Başkan seçilir. Kim Dae Jung yaşamı boyunca düstur olarak vaat ettiği ilkelere dayalı bir programla çıkar halkın karşısına… Şeffaflığı, yolsuzluklara sıfır toleransla yaklaşmayı, güçlüye değil haklıya adalet dağıtan tarafsız ve bağımsız bir yargı sistemini egemen kılmak o güne kadar kendilerini ülkenin sahibi ve egemen efendileri olarak görmeye alışmış chaebollerin alışkın olmadıkları bir yönetim tarzıdır ama direnme yerine zamanın da ruhuna uygun yeni paradigmaya uyum göstermeyi tercih ederler. Yeni paradigma; chaebollerin hantal ve klasik ürün üretim/ihracatına dayalı teşvik modeli yerine venture şirketlerin araştırma-geliştirmeye dayalı teknoloji ağırlıklı yeni buluşlarına ve bu buluşların üretime adaptasyonuyla ihracatına dayalı, venture şirketlerle chaebolleri ortak hedefler doğrultusunda bir araya getiren anlayışın doğmasına olanak sağlar. Bu sayededir ki, 1997ʹ de ihracat içindeki ileri teknoloji ürün payı %26 iken 2000 yılında %35ʹ e ulaşır… Politik tercihin katkısıyla hayata geçirilen bu yeni teşvik anlayışı sayesinde Kore, yükte ağır pahada hafif ihracat hamallığından kurtulup, Venture şirketlerin nitelikli üretimden beslenen ihracata dayalı yükte hafif pahada ağır yeni bir büyüme modeline yelken açar. Paradigmanın sağladığı teşvik mekanizması ve desteklerle 1999ʹ da 3260 olan venture işletme sayısı 2001ʹ de 7634ʹ e ulaşır. Daha da önemlisi; venture şirketleri diğer KOBİʹ lerden ayıran ve başarılı kılan en önemli dinamik ise eğitimli ve nitelikli insan gücüdür. 2002 yılı itibariyle venture şirket kurucularının %14ʹ ü doktora, %22ʹ si yüksek lisans, %50ʹ ye yakını (%49) lisans seviyesinde eğitim görenlerden oluşmaktadır. Kore KOBİ idaresi istatistikleri 1998 öncesi ve sonrasını çok daha çarpıcı verilerle anlatır: 1999ʹ da Venture işletmelerdeki doktora yapmış insan sayısı 212 iken, 2001ʹ de bu sayı 1038ʹ i bulur. Aynı şekilde yüksek lisansa sahip olanların 494ʹ ten 1543ʹ e ve lisanslı sayısı 1770ʹ ten 3815ʹe ulaştığı görülür. Devletin politika olarak desteklemesi sayesinde ülke genelinde araştırma geliştirme odaklı çalışan araştırmacı sayısında da büyük artışlar gözlenir. Örneğin 1998ʹ de AR- GE araştırmacı sayısı milyon kişi başına 2 bin iken, 2001ʹ de 3 bine yaklaşır, 2015ʹ te 7 bini aşar. (Kore nüfusunun 50 milyon olduğu düşünülürse 1998 kriz yılında yaklaşık 100 bin olan Ar-Ge araştırmacı sayısının 2015ʹ te 350 bini bulduğu ortaya çıkacaktır) Dünya Bankası ve OECDʹ nin derlediği verilere bakıldığında; Japonya ve ABD dahil dünyada hiçbir ülkenin böylesi bir sıçrama yaşamadığı rakamlar ışığında daha açık biçimde görülecektir. Venture işletmeleri dünyadaki örneklerinden ayıran bir başka nitelik ise yine teorik eğitimle pratik üretime dayalı faaliyeti buluşturmada örnek alınacak başarı tablosudur. Krizden sonra kurulan veya yeniden yapılanan venture işletmelerin yarısı bilişim teknolojileri, geri kalanı ise sırasıyla biyoteknoloji, çevre, uzay ve havacılık teknolojileri alanında faaliyet göstermekte… Devlet teşvikleriyle başlayan venture şirketlerin doğup gelişme süreci kısa zamanda bu şirketlerin buluş ve patentlerine ilgi duyan kişisel yatırımcılarla farklı boyutlara ulaşır. Örneğin 1997ʹ de 100 kişiyle sınırlı olan ve Business Angel (iş melekleri) olarak tanımlanan yatırım destekçisi sayısı 2001ʹ den itibaren artık binlerle ifade edilecektir… Güney Koreʹ nin 98 krizini orta gelir tuzağından kurtulma adına tarihi fırsata çevirmesinin öyküsü bu kadarla da sınırlı değil. Başarının sırlarını anlatmayı bir sonraki makalede sürdüreceğim… *Ar-Geʹ de çalışan araştırmacı sayıları (Milyon kişi başına)   1998 2002 2008 2014   ABD 3,388 3,630 3,911 4,231   Japonya 5,212 4,934 5,158 5,386 5,231 G.Kore 2,029 3,034 4,868 6,899 7,087   Kaynak: World Bank   Abdullah Ayan    
Güney Koreʹ nin 1998 krizine yakalanışı ve ardından çıkışını ele aldığım makalelerin en can alıcı ve Türkiye açısından en önemli sorusuna yanıt aramaya geldi sıra… Yoğun emek dediğimiz kısaca ucuz işçilik sayesinde tekstil, gemi yapımı, demir çelik gibi sektörleriyle öne çıkan ve ihracatını bu rekabetçi özelliğiyle geliştirip arttıran bir ülke, nasıl oldu da yanlış yönetilse yıllar boyu tahribatı telafi edilemeyecek o tarihi krizi fırsata çevirip ayağa kalktı? Ayağa kalkmakla da kalmadı, orta gelir tuzağında debelenip duran benzer tüm ülkelerden farklı olarak ortalama milli gelirini, gelişmiş ülkeler seviyesine çıkararak, üstelik bunu bilişim teknolojileri, fiber optik, kimya sanayi ve benzeri sektörlerin üretim ve ihracat performanslarına dayalı bir kalkınma modeliyle hayata geçirme başarısını elde etti… Soru ve cevabıyla ortaya çıkacak tablo, Türkiyeʹ nin geçmekte olduğu sancılı süreci ve bu süreçten çıkış yollarına ışık tutması bakımından almasını bilenler adına derslerle dolu. 1998 krizine gelinceye kadar neredeyse 40 yıl boyunca askeri cuntaların baskıcı ikliminde aile holdingleriyle ʹyerli ve milli sanayiʹ yaratma çabalarıyla ağır aksak ilerleyen model, ülke kişi başına 10 bin dolar çıtasının aşılıp aşılmayacağı anlamına gelen o krizle birlikte adeta çöker. Ve Güney Kore ekonomideki yangının siyaseti sarmasıyla deyim yerindeyse dibe vurmak üzereyken seçime gider… Halkın sağduyusu galip gelir. Aslında artık siyasete dönme hevesi sönmüş, köşesine çekilme kararını vermiş Kim Dae Jung bir kez daha aday olması için ikna edilir. Ve defalarca girip, çoğu zaman bedelini zindanlara atılarak ödediği çileli siyaset yolculuğunun bu son denemesinde, Başkan seçilir. Kim Dae Jung yaşamı boyunca düstur olarak vaat ettiği ilkelere dayalı bir programla çıkar halkın karşısına… Şeffaflığı, yolsuzluklara sıfır toleransla yaklaşmayı, güçlüye değil haklıya adalet dağıtan tarafsız ve bağımsız bir yargı sistemini egemen kılmak o güne kadar kendilerini ülkenin sahibi ve egemen efendileri olarak görmeye alışmış chaebollerin alışkın olmadıkları bir yönetim tarzıdır ama direnme yerine zamanın da ruhuna uygun yeni paradigmaya uyum göstermeyi tercih ederler. Yeni paradigma; chaebollerin hantal ve klasik ürün üretim/ihracatına dayalı teşvik modeli yerine venture şirketlerin araştırma-geliştirmeye dayalı teknoloji ağırlıklı yeni buluşlarına ve bu buluşların üretime adaptasyonuyla ihracatına dayalı, venture şirketlerle chaebolleri ortak hedefler doğrultusunda bir araya getiren anlayışın doğmasına olanak sağlar. Bu sayededir ki, 1997ʹ de ihracat içindeki ileri teknoloji ürün payı %26 iken 2000 yılında %35ʹ e ulaşır… Politik tercihin katkısıyla hayata geçirilen bu yeni teşvik anlayışı sayesinde Kore, yükte ağır pahada hafif ihracat hamallığından kurtulup, Venture şirketlerin nitelikli üretimden beslenen ihracata dayalı yükte hafif pahada ağır yeni bir büyüme modeline yelken açar. Paradigmanın sağladığı teşvik mekanizması ve desteklerle 1999ʹ da 3260 olan venture işletme sayısı 2001ʹ de 7634ʹ e ulaşır. Daha da önemlisi; venture şirketleri diğer KOBİʹ lerden ayıran ve başarılı kılan en önemli dinamik ise eğitimli ve nitelikli insan gücüdür. 2002 yılı itibariyle venture şirket kurucularının %14ʹ ü doktora, %22ʹ si yüksek lisans, %50ʹ ye yakını (%49) lisans seviyesinde eğitim görenlerden oluşmaktadır. Kore KOBİ idaresi istatistikleri 1998 öncesi ve sonrasını çok daha çarpıcı verilerle anlatır: 1999ʹ da Venture işletmelerdeki doktora yapmış insan sayısı 212 iken, 2001ʹ de bu sayı 1038ʹ i bulur. Aynı şekilde yüksek lisansa sahip olanların 494ʹ ten 1543ʹ e ve lisanslı sayısı 1770ʹ ten 3815ʹe ulaştığı görülür. Devletin politika olarak desteklemesi sayesinde ülke genelinde araştırma geliştirme odaklı çalışan araştırmacı sayısında da büyük artışlar gözlenir. Örneğin 1998ʹ de AR- GE araştırmacı sayısı milyon kişi başına 2 bin iken, 2001ʹ de 3 bine yaklaşır, 2015ʹ te 7 bini aşar. (Kore nüfusunun 50 milyon olduğu düşünülürse 1998 kriz yılında yaklaşık 100 bin olan Ar-Ge araştırmacı sayısının 2015ʹ te 350 bini bulduğu ortaya çıkacaktır) Dünya Bankası ve OECDʹ nin derlediği verilere bakıldığında; Japonya ve ABD dahil dünyada hiçbir ülkenin böylesi bir sıçrama yaşamadığı rakamlar ışığında daha açık biçimde görülecektir. Venture işletmeleri dünyadaki örneklerinden ayıran bir başka nitelik ise yine teorik eğitimle pratik üretime dayalı faaliyeti buluşturmada örnek alınacak başarı tablosudur. Krizden sonra kurulan veya yeniden yapılanan venture işletmelerin yarısı bilişim teknolojileri, geri kalanı ise sırasıyla biyoteknoloji, çevre, uzay ve havacılık teknolojileri alanında faaliyet göstermekte… Devlet teşvikleriyle başlayan venture şirketlerin doğup gelişme süreci kısa zamanda bu şirketlerin buluş ve patentlerine ilgi duyan kişisel yatırımcılarla farklı boyutlara ulaşır. Örneğin 1997ʹ de 100 kişiyle sınırlı olan ve Business Angel (iş melekleri) olarak tanımlanan yatırım destekçisi sayısı 2001ʹ den itibaren artık binlerle ifade edilecektir… Güney Koreʹ nin 98 krizini orta gelir tuzağından kurtulma adına tarihi fırsata çevirmesinin öyküsü bu kadarla da sınırlı değil. Başarının sırlarını anlatmayı bir sonraki makalede sürdüreceğim… *Ar-Geʹ de çalışan araştırmacı sayıları (Milyon kişi başına)   1998 2002 2008 2014   ABD 3,388 3,630 3,911 4,231   Japonya 5,212 4,934 5,158 5,386 5,231 G.Kore 2,029 3,034 4,868 6,899 7,087   Kaynak: World Bank   Abdullah Ayan    
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.