Taş Bina Gerçekte Kimin?... Abdullah Ayan yazdı

21.11.2021 - 21:26, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:42
 

Taş Bina Gerçekte Kimin?... Abdullah Ayan yazdı

Türkiye gibi Mersin de gerçekten inanılması güç olaylara tanık oldu. Bugün de ilginç zamanlardan geçiyor ama kendi mülküne kira ödemek ve vakıflar’ın sahiplendiği bir gayrimenkulü restore etmek için bir kamu kurumunun başka bir kamu kurumundan teminat mektubu istemesi akıllara ziyan durum…

Mersin Büyükşehir Belediye son meclis toplantısında taş binanın restorasyonu için Vakıflar idaresinin istediği teminat mektubu konusunun gündeme gelmesi bir kaç nedenle 'tuhaf'...   Tuhaflık sadece bir devlet kurumunun başka bir devlet kurumundan üstelik restorasyon yapılacak yani iyileştirilecek bir yapı için teminat istemesinden ibaret değil..   Tuz deposu olarak kullanılan o bina 1944' te İçel valisi T.S. Gür döneminde il özel idaresi tarafından otel ve altında halkın buluşacağı bir mekân yapılmak amacıyla satın alındı.   Binanın altı kısa zamanda restore edilerek ‘Akkahve’ olarak hizmete açıldı ancak hızla tamamlanması ön görülen üst kattaki Otel projesi kaynak yetersizliği nedeniyle akamete uğradı..   İl Özel idaresinin kısıtlı kaynaklarıyla projenin altından kalkılmayacağı ortaya çıkınca İçel il özel idaresi binayı Mersin belediyesine para karşılığında sattı.   Mersin belediyesi 1946' da satın aldığı ve otel yapmak için dünya kadar para döktüğü kendisine ait binaya son yıllarda kira ödüyor.   1946'da valilikle belediye arası ilişki, satın alınmasıyla ilgili meclis görüşmeleri arşivimde mevcut.   Konuyu daha önce de ele almıştım..   Bugün Belediye meclisinde restorasyon için bile Vakıflar idaresinin belediyeden teminat mektubu istediğini görünce itiraf etmeliyim üzüldüm.   Belediye yıllarca para döktüğü mülkünün hem kiracısı olmuş, hem de restorasyon için bile kamu kurumu Büyükşehir belediyesinden teminat mektubu isteniyor..   Tam bir akıl tutulması…   Belediye veya başka kurumlardan ilgilenen olursa o Taş Bina’ nın belediye tarafından satın alınmasıyla ilgili tüm haberlerin, resmi demeçlerin ve o günlerdeki Meclis toplantılarına yansıyan görüşmelerin yer aldığı döneme ilişkin arşivimi açabilirim.   Konuya basım aşamasına gelmiş "tuz deposundan Taş Bina' ya" kitabımda oldukça kapsamlı biçimde yer verdim..   O kitaptan konuyla ilgili küçük bir bölümü hafızalarda canlanması beklentisiyle paylaşayım istedim:   “ Tevfik Sırrı Gür, 32 oda 56 yataklı olarak düşünülen oteli başlangıçta Vilayet bütçesiyle yapmayı düşünmüştür ama kıt kaynakların böylesine kaliteli bir projeye yetmeyeceği kısa zamanda anlaşılır.   Süreç içindeki gelişmeleri ve Gür’ ün hayal kırıklığını yine kendisini kaleme aldığı 29 Ekim 1945′ te yayınlanan faaliyet beyannamesinden okuyalım:   “Başlanılan Ak otelin inşaatının geri kalmasından çok müteessirim. Vilayet bütçesiyle yapılmasına başlanılan bu çok lüzumlu yapıyı iller bankasından alınacak ödünç para ile bitirme kararında idik. Ancak Bankanın 1946 tertibinden evvel idare ödünç işini yapamayacağı anlaşılınca; bir inşa mevsimi daha kaybetmemek için mevcut yapı ve teferruatını Belediyeye devretmeyi ve Belediyenin yapacağı istikrazla (borçlanma) en kısa zamanda bir çok lüzumlu tesise kavuşulmasını faydalı bulduk.   İstikraz işini neticelendirmek üzere Ankara’ya giden Belediye reisimiz, mecburi ve acele işlerden olmaması sebebiyle, otel inşası için borç para verilmeyeceği yolunda Banka idare meclisinin kararıyla karşılaştı.   Medeni bir otelin de bilhassa Mersin gibi çok erken medeni tesislerini tamamlamak mecburiyetinde bulunan ve su, elektrik, kanalizasyon, mezarlık gibi medeni ve sıhhi tesislerini tamamlamış bir şehir için en zaruri bir ihtiyaç devrinde bulunduğumuzdan bu işte muhakkak muvaffak olunacağından ümidimizi kesmedik.”   Gür, 35 bin lira kamulaştırma bedeliyle Vilayetin bünyesine geçirdiği binaya otel yapmanın hayli külfetli bir iş olduğunu ve borçlanmadan yapılmayacağını, borçlanma konusunda ise çaldığı kapıların kapandığını kısa zamanda anlayınca gayrimenkulü Belediyeye bedeli karşılığında devredilmesini sağlar.   Ancak Belediye de İller Bankasından eli boş döner.   İller Bankası yukarıda Gür’ ün de ifade ettiği gibi “zorunlu ve acil olmayan” otel projesine borç para vermeyi ret eder.”   Türkiye gibi Mersin de gerçekten inanılması güç olaylara tanık oldu. Bugün de ilginç zamanlardan geçiyor ama kendi mülküne kira ödemek ve vakıflar’ın sahiplendiği bir gayrimenkulü restore etmek için bir kamu kurumunun başka bir kamu kurumundan teminat mektubu istemesi akıllara ziyan durum…   Peki, Vakıflar İdaresi Mersin Belediyesinin parasını verip satın aldığı tapulu mülküne nasıl sahip çıkıyor?   Şöyle; 2011 yılında Vakıflar, tarihi değeri olan gayrimenkulün Valide Sultan Vakfına ait olması gerektiğini dolayısıyla da tapu tescilinin adına yapılması talebiyle Mersin Asliye hukuk mahkemesinde dava açıyor..   Kısa zamanda sonuçlanıyor dava ve 2013’ te Mahkeme gayrimenkulün Vakıflar İdaresi’ ne ait olduğuna hükmediyor…   Belediye temyize gidiyor ama Yargıtay 2017’ de mahkeme kararını onaylıyor…   Dönemin Büyükşehir Başkanlığı Yargıtay kararı ardından sahibi olduğu mülkte kiracı durumuna düşüyor ve kararı sineye çekip Vakıflar İdaresine kira ödemeye başlıyor…   Oysa bu davada ‘anayasa güvencesi altındaki mülk sahipliği’ ve evrensel ‘tapu delinemez’ kuralı açıkça ihlal edilmiş..   Bu nedenle; Bedelini ödeyerek sahip olduğu mülkü elinden alınan Belediye (aslında Mersin halkı) Anayasa Mahkemesi’ ne başvurması gerekirdi.   Oradan çıkacak karar olumlu olursa sorun yok… Olumsuz çıkarsa iç hukuk yolları tüketildiği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulmalı…   AİHM’ de benzer pek çok karar emsal gösterilir ve Mersin Büyükşehir Belediyesi 1945’ te satın aldığı mülkü yeniden kavuşabilir…   İnanılmaz bir öykü gibi görünüyor anlattıklarım ama tümüyle gerçek…
Türkiye gibi Mersin de gerçekten inanılması güç olaylara tanık oldu. Bugün de ilginç zamanlardan geçiyor ama kendi mülküne kira ödemek ve vakıflar’ın sahiplendiği bir gayrimenkulü restore etmek için bir kamu kurumunun başka bir kamu kurumundan teminat mektubu istemesi akıllara ziyan durum…

Mersin Büyükşehir Belediye son meclis toplantısında taş binanın restorasyonu için Vakıflar idaresinin istediği teminat mektubu konusunun gündeme gelmesi bir kaç nedenle 'tuhaf'...

 

Tuhaflık sadece bir devlet kurumunun başka bir devlet kurumundan üstelik restorasyon yapılacak yani iyileştirilecek bir yapı için teminat istemesinden ibaret değil..

 

Tuz deposu olarak kullanılan o bina 1944' te İçel valisi T.S. Gür döneminde il özel idaresi tarafından otel ve altında halkın buluşacağı bir mekân yapılmak amacıyla satın alındı.

 

Binanın altı kısa zamanda restore edilerek ‘Akkahve’ olarak hizmete açıldı ancak hızla tamamlanması ön görülen üst kattaki Otel projesi kaynak yetersizliği nedeniyle akamete uğradı..

 

İl Özel idaresinin kısıtlı kaynaklarıyla projenin altından kalkılmayacağı ortaya çıkınca İçel il özel idaresi binayı Mersin belediyesine para karşılığında sattı.

 

Mersin belediyesi 1946' da satın aldığı ve otel yapmak için dünya kadar para döktüğü kendisine ait binaya son yıllarda kira ödüyor.

 

1946'da valilikle belediye arası ilişki, satın alınmasıyla ilgili meclis görüşmeleri arşivimde mevcut.

 

Konuyu daha önce de ele almıştım..

 

Bugün Belediye meclisinde restorasyon için bile Vakıflar idaresinin belediyeden teminat mektubu istediğini görünce itiraf etmeliyim üzüldüm.

 

Belediye yıllarca para döktüğü mülkünün hem kiracısı olmuş, hem de restorasyon için bile kamu kurumu Büyükşehir belediyesinden teminat mektubu isteniyor..

 

Tam bir akıl tutulması…

 

Belediye veya başka kurumlardan ilgilenen olursa o Taş Bina’ nın belediye tarafından satın alınmasıyla ilgili tüm haberlerin, resmi demeçlerin ve o günlerdeki Meclis toplantılarına yansıyan görüşmelerin yer aldığı döneme ilişkin arşivimi açabilirim.

 

Konuya basım aşamasına gelmiş "tuz deposundan Taş Bina' ya" kitabımda oldukça kapsamlı biçimde yer verdim..

 

O kitaptan konuyla ilgili küçük bir bölümü hafızalarda canlanması beklentisiyle paylaşayım istedim:

 

“ Tevfik Sırrı Gür, 32 oda 56 yataklı olarak düşünülen oteli başlangıçta Vilayet bütçesiyle yapmayı düşünmüştür ama kıt kaynakların böylesine kaliteli bir projeye yetmeyeceği kısa zamanda anlaşılır.

 

Süreç içindeki gelişmeleri ve Gür’ ün hayal kırıklığını yine kendisini kaleme aldığı 29 Ekim 1945′ te yayınlanan faaliyet beyannamesinden okuyalım:

 

“Başlanılan Ak otelin inşaatının geri kalmasından çok müteessirim. Vilayet bütçesiyle yapılmasına başlanılan bu çok lüzumlu yapıyı iller bankasından alınacak ödünç para ile bitirme kararında idik. Ancak Bankanın 1946 tertibinden evvel idare ödünç işini yapamayacağı anlaşılınca; bir inşa mevsimi daha kaybetmemek için mevcut yapı ve teferruatını Belediyeye devretmeyi ve Belediyenin yapacağı istikrazla (borçlanma) en kısa zamanda bir çok lüzumlu tesise kavuşulmasını faydalı bulduk.

 

İstikraz işini neticelendirmek üzere Ankara’ya giden Belediye reisimiz, mecburi ve acele işlerden olmaması sebebiyle, otel inşası için borç para verilmeyeceği yolunda Banka idare meclisinin kararıyla karşılaştı.

 

Medeni bir otelin de bilhassa Mersin gibi çok erken medeni tesislerini tamamlamak mecburiyetinde bulunan ve su, elektrik, kanalizasyon, mezarlık gibi medeni ve sıhhi tesislerini tamamlamış bir şehir için en zaruri bir ihtiyaç devrinde bulunduğumuzdan bu işte muhakkak muvaffak olunacağından ümidimizi kesmedik.”

 

Gür, 35 bin lira kamulaştırma bedeliyle Vilayetin bünyesine geçirdiği binaya otel yapmanın hayli külfetli bir iş olduğunu ve borçlanmadan yapılmayacağını, borçlanma konusunda ise çaldığı kapıların kapandığını kısa zamanda anlayınca gayrimenkulü Belediyeye bedeli karşılığında devredilmesini sağlar.

 

Ancak Belediye de İller Bankasından eli boş döner.

 

İller Bankası yukarıda Gür’ ün de ifade ettiği gibi “zorunlu ve acil olmayan” otel projesine borç para vermeyi ret eder.”

 

Türkiye gibi Mersin de gerçekten inanılması güç olaylara tanık oldu. Bugün de ilginç zamanlardan geçiyor ama kendi mülküne kira ödemek ve vakıflar’ın sahiplendiği bir gayrimenkulü restore etmek için bir kamu kurumunun başka bir kamu kurumundan teminat mektubu istemesi akıllara ziyan durum…

 

Peki, Vakıflar İdaresi Mersin Belediyesinin parasını verip satın aldığı tapulu mülküne nasıl sahip çıkıyor?

 

Şöyle; 2011 yılında Vakıflar, tarihi değeri olan gayrimenkulün Valide Sultan Vakfına ait olması gerektiğini dolayısıyla da tapu tescilinin adına yapılması talebiyle Mersin Asliye hukuk mahkemesinde dava açıyor..

 

Kısa zamanda sonuçlanıyor dava ve 2013’ te Mahkeme gayrimenkulün Vakıflar İdaresi’ ne ait olduğuna hükmediyor…

 

Belediye temyize gidiyor ama Yargıtay 2017’ de mahkeme kararını onaylıyor…

 

Dönemin Büyükşehir Başkanlığı Yargıtay kararı ardından sahibi olduğu mülkte kiracı durumuna düşüyor ve kararı sineye çekip Vakıflar İdaresine kira ödemeye başlıyor…

 

Oysa bu davada ‘anayasa güvencesi altındaki mülk sahipliği’ ve evrensel ‘tapu delinemez’ kuralı açıkça ihlal edilmiş..

 

Bu nedenle; Bedelini ödeyerek sahip olduğu mülkü elinden alınan Belediye (aslında Mersin halkı) Anayasa Mahkemesi’ ne başvurması gerekirdi.

 

Oradan çıkacak karar olumlu olursa sorun yok… Olumsuz çıkarsa iç hukuk yolları tüketildiği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurulmalı…

 

AİHM’ de benzer pek çok karar emsal gösterilir ve Mersin Büyükşehir Belediyesi 1945’ te satın aldığı mülkü yeniden kavuşabilir…

 

İnanılmaz bir öykü gibi görünüyor anlattıklarım ama tümüyle gerçek…

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.