Mersin’li Yazar Mehmet Mazak yılın yazarı seçildi

Kültür-Sanat 02.01.2021 - 16:28, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Mersin’li Yazar Mehmet Mazak yılın yazarı seçildi

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından verilen 2020 yılındaki "Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları" ödüllerinin sahipleri belli oldu.Mersinli ve inovatifhaber.com yazarı olan Mehmet Mazak, Gezi (Şehir) kitapları dalında yılın yazarı seçildi

TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, birlik genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında ödül alan isimleri kamuoyuna duyurdu. 42 yıldır medeniyet ve kültür birikimini geleceğe taşımanın gayreti içinde gönüllü bir kuruluş olan TYB'nin 39 yıldır yılın yazar fikir adamı ve sanatçılarını belirlediğini söyleyen Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, bunun Türkiye'deki kültür-sanat çalışmalarına yön veren sürekli faaliyetlerinden biri olduğunu belirterek ödül alan sanatçı ve yazarları açıkladı. 1971 Yılında Erdemli’ye bağlı Tırtar Köyünde doğan, 1982 yılında Tırtar Köyü ilkokulundan mezun olan, orta ve liseyi 1991 yılında Erdemli İmam Hatip Lisesinde tamamlayan Mehmet Mazak’ı ödül alanlar arasında açıkladılar. Torosların serin pınarlarında su içmiş, kara poyrazını yemiş, Akdeniz’in ılıman ve sıcak ikliminde kavrulmuş biridir Mazak. Bütün Erdemli sahil çocukları gibi limon tezgâhlarında makas sallamış biridir. Mehmet Mazak, ortaokul ve lise yıllarında hafta sonu bazen bir kasapta çıraklık yapmış, bazen fırında hamur yoğurmuş, bazen de bir lokantada tabakçılık yapmıştır. Limonlu ve Kumkuyu yazlık yerler olduğu için yaz aylarında garsonluk yaparak ailesine ve eğitim hayatına katkı sağlamaya çalışmış biridir. Kendi ifadesi ile lise yıllarında haylaz ve tembel bir öğrenci olmasına rağmen derslerdeki tek tutkusu kitap okumak ve tarih merakıdır. Tarihin her dalını merak eden, okuyan ve anlatmaya çalışan bir yapısı vardır lise yıllarında. Mehmet Mazak’ın kaderi İmam Hatip Lisesi son sınıfa geçtiğinde değişmeye başlamıştır. 1991 yılında Erdemli ilçesinde bulunan bir dershane de görev yapan Edebiyat Öğretmeni Burhan Sakallı ile tanışmasıyla birlikte tarih merakının yanında edebiyata da ilgi duymaya başlamıştır. Burhan Sakallı’nın yönlendirmesi ve rehberliğinde Erdemli İmam Hatip Lisesi’nin en haylaz ve tembel öğrencilerinden olan Mehmet Mazak, yıllardır okuduğu kitapların ve tarih ve genel kültüre olan merakı sayesinde üniversite sınavlarında hiç kimsenin beklemediği bir başarı göstererek İstanbul’un yolunu tutmuş ve yaklaşık 30 senedir İstanbul’a olan muhabbeti ve sevgisi sayesinde şehir, medeniyet ve kültür ölçeğinde çalışan, okuyan ve yazan biri olmuştur. Yine Mehmet Mazak’ın ifadesi iel doğup büyüdüğü topraklarına, şehrine olan muhabbet, özlem ve vefasını göstermeye de devam etmiştir. Kendi ifadesi ile “ Mersin benim gönlümün yarım kalan sevdasıdır” diyerek bulunduğu her platformda Tırtar’ı, Erdemli’yi ve Mersin’i temsil etmiş ve anlatmış biridir. Erdemli üzerine makaleleri bulunan Mazak’ın Mersin şehir tarihi ve kültürü üzerine 1- Osmanlı’nın Yükselen Değeri MERSİN 2-Mersin Liman Tarihi İsmi ile yayınlanmış kitapları da vardır. Halen İstanbul merkezli Mersin İşadamları Yöneticileri Sanatçıları ve Akademisyenleri Derneği (MİYSAD) başkanlığına yürüten Mehmet Mazak, Mersin şehrini İstanbul’da en üst seviyede temsil etmeyi sürdürmektedir. Bugüne kadar şehir kültürü üzerine yayınlanmış yirminin üzerinde kitabı bulunan yazarın, ŞEHİR KOKUSU kitabında kırk civarında şehir yazısı bulunmakta olup bunlardan dört tanesi Mersin şehri ile ilgili yazılardır. 1-Mersin’i Sevmek ve Mersinlilik Ruhu 2-Silifke Benim Gönlümde Mehmet’tir 3-Çınarlrın Gölgesindeki Karacaoğlan Şehri Mut 4-Kaptan Sir Francis Beaufort ve Karamania 1811-1812 Kitabında Mersin Başlıklarındaki yazıları Şehir Kokusu kitabında yer almaktadır. 25 Yıldır şehir tarihi üzerine çalışmalar yapan yazar, “Güzelliğin şarkısını söylersen eğer, çölün ortasında tek başına olsan bile bir dinleyicin olacktır” diyen Lübnanlı düşünür Halil Cibran’ın  bu sözünden esinlenerek benimkisi kendimi arayış, medeniyetimizin ve kültürümüzün şarkısını söylemeye çalışıyorum, bir gün beni bir duyan ve dinleyen olacak düşüncesi ile yazım hayatıma devam ediyorum, diyor. İlk, Orta ve Lise hayatında hiç takdir ve teşekkür belgesi dahi alamadığını ifade eden Mehmet Mazak’a en büyük takdir ve teşekkür belgesini Türkiye Yazarlar Birliği 2020 yılının "Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları" ödüllerini kazanan isimler arasında Gezi (Şehir) kitapları Dalında Yılın Yazarı: Mehmet MAZAK Yılın Kitabı: Şehir Kokusu  Olarak açıklamıştır. Mersinli hemşerimiz Mehmet Mazak’ı tebrik eder, bundan sonraki çalışmalarında başarılar dileriz.       ŞEHİR KOKUSU KİTABI Necla Dursun Mehmet Mazak da gezdiği şehirleri, sahip olduğu kokularıyla hafızasına kodlamış ve “Şehir Kokusu” ismiyle kitaplaştırmıştır. Kitabında; portakal çiçeği kokusunun Adana, limon çiçeğinin Mersin, defne ve zahterin Hatay, taş kokusunun Mardin, gül kokusunun Isparta, mesir macununun Manisa, öğrenci kokusunun Eskişehir ve medeniyet kokusunun İstanbul’u anlattığını söylemektedir.(1) Bu satırları okuyunca düşündüm de ne kadar doğru yazmış. Gezdiğim şehirler değilse de bazı kokular geçmişte bulunduğum mekânları hatırlatıyor bana. Örneğin; limon kolonyası kokusu çocukluğumdaki hastaneleri, yosun kokusu deniz korkumu, mum kokusu mütevazı doğum günlerimi, kına kokusu eski düğünleri, naftalin kokusu ise ananemin evini hatırlatıyor bana. Erguvan Kokulu Şehir: İstanbul İstanbul’u ayrı bir yere konumlandırarak kitabına başlar Mehmet Mazak. Dünyanın birçok yerindeki şehirden bahsetse de gönlünün sultanı İstanbul’dur. Nereye gitse hangi şehri görse yine İstanbul’dur rüyası. Erguvan ve ıhlamur kokan İstanbul… “Ver elini Haydarpaşa demişiz, Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl, Hava hafiften soğuk, Deniz katran ve balık kokulu, Köprüden kayıkla geçmişim karşıya.” dizlerinin sahibi Turgut Uyar gibidir bir nebze. İstanbul O’nun için gökkuşağının bütün renklerini, inançları, medeniyetleri barındıran aromatik bir kokuya sahiptir. Çarpık kentleşmiş, gökdelenlerle dolmuş, güç, iktidar, rant ve para kokan semtlerine rağmen bu aromatik koku bir mıknatıs gibi çeker kendisine Mazak’ı. Kendisi gibi İstanbul’a sevdalananlarıysa satırlarında anar, yad eder. Samiha Ayverdi, Edmondo Amicis, Amadeo Preziosi, Yahya Kemal Beyatlı gibi…(2) Günümüz Şehirleri Toplanma Kampı mıdır? Şehir ve insan ilişkisini bilinçli bir yaklaşımla ele alırsak; yaşanmaya değer, ilham alınası, yaşamdan zevkleri katre katre gönlümüze damlatan birçok değer görebiliriz. Bir şehri şehir yapan ve incelik katanların detaylarda gizli olduğunu görmek zor değildir. Şehrin kimliğini oluşturan, bu gününün geçmişi üzerine kurulduğunu hatırlatan, ihtiva ettiklerini gün gibi açık eden değerleri vardır. Konya deyince Nasıl ki; Mevlana, Göynük deyince Akşemsettin, St. Petersburg deyince Dostoyevski ve Gogol, Paris deyince Balzac, Urfa deyince Balıklıgöl, Sakarya deyince balkabağı akla geliyorsa bu akla gelenlerin tümü şehrin geçmişi, hafızası, zenginliği ve şuurlu bir yaklaşıma mazhar olması gereken o aromatik kokunun katmanlarıdır. Günümüzde şehirlerde yaşayanlar, yani şehirliler tüm bunların farkında mıdır? Örneğin İstanbul’da yaşayanlar Galata Kulesi’nin, İznik’te yaşayanlar surların, Divriği’de yaşayanlar Ulu Camii’nin neler fısıldadığını, varlığı ile şehre nasıl bir değer kattığının farkında mıdır? Hayat gailesi, yaşam koşuşturmacası, gelecek kaygısı vb. herkeste var ancak böylesine zenginliği olan şehirlerde yaşayanların bir farkındalık içinde olması gerekmez mi? Şehirli olmak bunu gerektirmez mi? Amma velakin bunun mümkün olmadığını bu varlıkların üzerine yazılan edepsiz yazılardan, mesken-mutfak rolü biçilmiş ateşlerin bıraktığı islerden, saygısızlığı had safhada dışa vuranların vücut ifrazatlarından arta kalan kesif kokulardan ve çöp ambarına dönüşmüş yığınlardan anlamak hiç de zor değil. Mehmet Mazak tüm bunların farkındadır ve kitabında konuyu şu cümlelerle ele almıştır: “Günümüz şehirleri insanlığın toplama kampları gibi geliyor bana. Yaşadığımız şehirleri çölleştirmek, kültür ve medeniyet pınarlarını kurutmak, toplama kamplarındaki insan ihtiyaçlarını bile karşılamada zorlanılan yaşam alanları haline getiriyoruz. İnsanlık modern şehirlerde işin, aşın, sporun, kariyerin kölesi haline geliyor. Medeniyet değerlerine ve bu değerleri ortaya çıkaran şehrin kültür aktarıcı aktörlerine yabancılaşıyoruz.”(3) Hayatı Eser, Eseri Hayat Haline Getirmek Mehmet Mazak, eserini kalem alırken hayatını da o esere sığdırmış. Ülkemizden ve dünyanın çeşitli yerlerinden çok sayıda şehri anlatmış. Hayatı boyunca gezdiği-gördüğü yerleri ve hakkında yaptığı okumalarıyla hissettiklerini harmanlayarak bizlere aktarmış. Zaten tüm o içten anlatımlar, tasvirler, yerli yerince kullanılan özlü sözler, öznele seçilmiş mısralar yürekte hissetmeksizin yazılamaz ki. Kitabın yazarının adı gizlenerek benden okumam istense tüm samimiyetimle derdim ki: ”Bu kitap bir kadın elinden çıkmış.” Öylesine narin, zarif ve kalbi tanımlar var ki, okurken çok defa aklımdan geçti bu yazdığım husus. Hatta bu ince ayrım kitaptaki başlıklarda dahi hayat bulmuş. “Hatıralarımda Beni Büyüten Şehir”, “Mazisinin Gölgesinde Kalan Şehir”, “Osmanlı’nın Nazlı Şehri”, “Balkanların Şiir Şehri”, “Aşkın ve Şehirlerin Yücesi”, “Taşın Ahşap İle Raks Ettiği Köy”, “Ruhun Aklın ve Gönlün Dinginleştiği Mekân” ve “Kaya Doruğu Ülkesi” gibi betimlemeler içeren bölüm başlıkları sadece birkaçı. Şimdi bir düşünelim, bir şehri tanımlamak için böylesine naif ifadelerle başlıklar yazan birinin hayata bakışını, doğaya olan sevgisini, çocuklara ve kadınlara verdiği değeri, geçmiş özlemiyle eldekinin zarar görmesinden ve sonraki sahiplerine aldığı gibi aktaramayacak olma ihtimalinin doğurduğu gelecek kaygısının seviyesini… Kitabının bölümlerine böylesi başlıklar seçen biri ne canlıya ne cansıza zarar verebilir mi? Verene seyirci kalabilir mi? Böyle başlıkları yazan biri bence sararmışa hayat aşısı, yeni ekilmişe can suyu olur. Yazarın cümlelerine konu ettiği şehirlerin bazılarına gittim bazılarınaysa henüz gitme fırsatım olmadı. “Şehir Kokusu”, o şehirlere gittiğinde rehberim olacak. Ancak kitapla yer alan üç şehir var ki, onlara ayrıla sayfaları okumaya doyamadım. Bu şehirler; Ohri, Ülgün ve Prizren’dir. O bölümleri okudum, bir daha okudum hatta bir defa daha okudum. Sanırım ki çok özlemişim oraları. Okudukça tekrar göresim geldi. Yazarın gözüyle bir daha bakasım geldi. Kokusunu ciğerlerime çekesim geldi. Cennetten düşen bir inci gibi berrak Ohri Gölü canlandı gözümde. Prizren’deki Halveti Teknesi’nin uhrevi ve dingin havasını almak istedim. Ülgün Kalesi’nden Adriyatik üzerinde batan güneşi izleyesim var. Ne de olsa kanımda Balkan göçmenliği, serde ikinci vatanım var. Sonuç Demem o ki; okurken çok keyif aldığım bir kitap oldu Mehmet Mazak’ın “Şehir Kokusu” adlı kitabı. Ne güzel bir konu seçmiş yazmak için. İlgilendim, bilgilendim… Kültür ekilerek tarih biçilen bir kitap olmuş. Medeniyet çeşmesinden akan bir sevinç mi hüzün mü olduğuna karar veremediğim bir katre gibi. Çünkü okurken tüm bu değerlere sahip çıkılamama ihtimali çuvala doldurulup sırtıma yüklendi sanki. Ancak iyi düşünelim iyi olsun, iyi bir nesil yetiştirelim ki bizim de bu dünyaya bıraktığımız mirasımız olan bu nesil, hazinemizi koruyan kollayan, yüzünü güneşe dönüp çiçek açtıran bir nesil olsun. Güzel gören güzel düşünür denir. Mehmet Mazak’ın yıllarını vakfettiği, kafa yorduğu, emek verdiği “şehirler” ve “şehirciliğe dair kaleme aldığı her şey” evvelidir ve ahiri olacak gibidir. Ne diyelim; var olsun… Yazsın, yazsın, yazsın… Bizler okumak için buradayız. Mehmet Mazak, Şehir Kokusu, Yeditepe Yayınları, 1.Baskı, İstanbul 2020  
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından verilen 2020 yılındaki "Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları" ödüllerinin sahipleri belli oldu.Mersinli ve inovatifhaber.com yazarı olan Mehmet Mazak, Gezi (Şehir) kitapları dalında yılın yazarı seçildi

TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, birlik genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında ödül alan isimleri kamuoyuna duyurdu.

42 yıldır medeniyet ve kültür birikimini geleceğe taşımanın gayreti içinde gönüllü bir kuruluş olan TYB'nin 39 yıldır yılın yazar fikir adamı ve sanatçılarını belirlediğini söyleyen Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, bunun Türkiye'deki kültür-sanat çalışmalarına yön veren sürekli faaliyetlerinden biri olduğunu belirterek ödül alan sanatçı ve yazarları açıkladı.

1971 Yılında Erdemli’ye bağlı Tırtar Köyünde doğan, 1982 yılında Tırtar Köyü ilkokulundan mezun olan, orta ve liseyi 1991 yılında Erdemli İmam Hatip Lisesinde tamamlayan Mehmet Mazak’ı ödül alanlar arasında açıkladılar.

Torosların serin pınarlarında su içmiş, kara poyrazını yemiş, Akdeniz’in ılıman ve sıcak ikliminde kavrulmuş biridir Mazak.

Bütün Erdemli sahil çocukları gibi limon tezgâhlarında makas sallamış biridir. Mehmet Mazak, ortaokul ve lise yıllarında hafta sonu bazen bir kasapta çıraklık yapmış, bazen fırında hamur yoğurmuş, bazen de bir lokantada tabakçılık yapmıştır. Limonlu ve Kumkuyu yazlık yerler olduğu için yaz aylarında garsonluk yaparak ailesine ve eğitim hayatına katkı sağlamaya çalışmış biridir.

Kendi ifadesi ile lise yıllarında haylaz ve tembel bir öğrenci olmasına rağmen derslerdeki tek tutkusu kitap okumak ve tarih merakıdır. Tarihin her dalını merak eden, okuyan ve anlatmaya çalışan bir yapısı vardır lise yıllarında.

Mehmet Mazak’ın kaderi İmam Hatip Lisesi son sınıfa geçtiğinde değişmeye başlamıştır. 1991 yılında Erdemli ilçesinde bulunan bir dershane de görev yapan Edebiyat Öğretmeni Burhan Sakallı ile tanışmasıyla birlikte tarih merakının yanında edebiyata da ilgi duymaya başlamıştır. Burhan Sakallı’nın yönlendirmesi ve rehberliğinde Erdemli İmam Hatip Lisesi’nin en haylaz ve tembel öğrencilerinden olan Mehmet Mazak, yıllardır okuduğu kitapların ve tarih ve genel kültüre olan merakı sayesinde üniversite sınavlarında hiç kimsenin beklemediği bir başarı göstererek İstanbul’un yolunu tutmuş ve yaklaşık 30 senedir İstanbul’a olan muhabbeti ve sevgisi sayesinde şehir, medeniyet ve kültür ölçeğinde çalışan, okuyan ve yazan biri olmuştur.

Yine Mehmet Mazak’ın ifadesi iel doğup büyüdüğü topraklarına, şehrine olan muhabbet, özlem ve vefasını göstermeye de devam etmiştir. Kendi ifadesi ile “ Mersin benim gönlümün yarım kalan sevdasıdır” diyerek bulunduğu her platformda Tırtar’ı, Erdemli’yi ve Mersin’i temsil etmiş ve anlatmış biridir. Erdemli üzerine makaleleri bulunan Mazak’ın Mersin şehir tarihi ve kültürü üzerine

1- Osmanlı’nın Yükselen Değeri MERSİN

2-Mersin Liman Tarihi

İsmi ile yayınlanmış kitapları da vardır. Halen İstanbul merkezli Mersin İşadamları Yöneticileri Sanatçıları ve Akademisyenleri Derneği (MİYSAD) başkanlığına yürüten Mehmet Mazak, Mersin şehrini İstanbul’da en üst seviyede temsil etmeyi sürdürmektedir.

Bugüne kadar şehir kültürü üzerine yayınlanmış yirminin üzerinde kitabı bulunan yazarın, ŞEHİR KOKUSU kitabında kırk civarında şehir yazısı bulunmakta olup bunlardan dört tanesi Mersin şehri ile ilgili yazılardır.

1-Mersin’i Sevmek ve Mersinlilik Ruhu

2-Silifke Benim Gönlümde Mehmet’tir

3-Çınarlrın Gölgesindeki Karacaoğlan Şehri Mut

4-Kaptan Sir Francis Beaufort ve Karamania 1811-1812 Kitabında Mersin

Başlıklarındaki yazıları Şehir Kokusu kitabında yer almaktadır.

25 Yıldır şehir tarihi üzerine çalışmalar yapan yazar, “Güzelliğin şarkısını söylersen eğer, çölün ortasında tek başına olsan bile bir dinleyicin olacktır” diyen Lübnanlı düşünür Halil Cibran’ın  bu sözünden esinlenerek benimkisi kendimi arayış, medeniyetimizin ve kültürümüzün şarkısını söylemeye çalışıyorum, bir gün beni bir duyan ve dinleyen olacak düşüncesi ile yazım hayatıma devam ediyorum, diyor.

İlk, Orta ve Lise hayatında hiç takdir ve teşekkür belgesi dahi alamadığını ifade eden Mehmet Mazak’a en büyük takdir ve teşekkür belgesini Türkiye Yazarlar Birliği 2020 yılının "Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları" ödüllerini kazanan isimler arasında

Gezi (Şehir) kitapları Dalında Yılın Yazarı: Mehmet MAZAK

Yılın Kitabı: Şehir Kokusu 

Olarak açıklamıştır. Mersinli hemşerimiz Mehmet Mazak’ı tebrik eder, bundan sonraki çalışmalarında başarılar dileriz.

 

 

 

ŞEHİR KOKUSU KİTABI

Necla Dursun

Mehmet Mazak da gezdiği şehirleri, sahip olduğu kokularıyla hafızasına kodlamış ve “Şehir Kokusu” ismiyle kitaplaştırmıştır.

Kitabında; portakal çiçeği kokusunun Adana, limon çiçeğinin Mersin, defne ve zahterin Hatay, taş kokusunun Mardin, gül kokusunun Isparta, mesir macununun Manisa, öğrenci kokusunun Eskişehir ve medeniyet kokusunun İstanbul’u anlattığını söylemektedir.(1)

Bu satırları okuyunca düşündüm de ne kadar doğru yazmış. Gezdiğim şehirler değilse de bazı kokular geçmişte bulunduğum mekânları hatırlatıyor bana. Örneğin; limon kolonyası kokusu çocukluğumdaki hastaneleri, yosun kokusu deniz korkumu, mum kokusu mütevazı doğum günlerimi, kına kokusu eski düğünleri, naftalin kokusu ise ananemin evini hatırlatıyor bana.

Erguvan Kokulu Şehir: İstanbul

İstanbul’u ayrı bir yere konumlandırarak kitabına başlar Mehmet Mazak. Dünyanın birçok yerindeki şehirden bahsetse de gönlünün sultanı İstanbul’dur. Nereye gitse hangi şehri görse yine İstanbul’dur rüyası. Erguvan ve ıhlamur kokan İstanbul…

“Ver elini Haydarpaşa demişiz,

Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,

Hava hafiften soğuk,

Deniz katran ve balık kokulu,

Köprüden kayıkla geçmişim karşıya.”

dizlerinin sahibi Turgut Uyar gibidir bir nebze.

İstanbul O’nun için gökkuşağının bütün renklerini, inançları, medeniyetleri barındıran aromatik bir kokuya sahiptir. Çarpık kentleşmiş, gökdelenlerle dolmuş, güç, iktidar, rant ve para kokan semtlerine rağmen bu aromatik koku bir mıknatıs gibi çeker kendisine Mazak’ı. Kendisi gibi İstanbul’a sevdalananlarıysa satırlarında anar, yad eder. Samiha Ayverdi, Edmondo Amicis, Amadeo Preziosi, Yahya Kemal Beyatlı gibi…(2)

Günümüz Şehirleri Toplanma Kampı mıdır?

Şehir ve insan ilişkisini bilinçli bir yaklaşımla ele alırsak; yaşanmaya değer, ilham alınası, yaşamdan zevkleri katre katre gönlümüze damlatan birçok değer görebiliriz. Bir şehri şehir yapan ve incelik katanların detaylarda gizli olduğunu görmek zor değildir.

Şehrin kimliğini oluşturan, bu gününün geçmişi üzerine kurulduğunu hatırlatan, ihtiva ettiklerini gün gibi açık eden değerleri vardır. Konya deyince Nasıl ki; Mevlana, Göynük deyince Akşemsettin, St. Petersburg deyince Dostoyevski ve Gogol, Paris deyince Balzac, Urfa deyince Balıklıgöl, Sakarya deyince balkabağı akla geliyorsa bu akla gelenlerin tümü şehrin geçmişi, hafızası, zenginliği ve şuurlu bir yaklaşıma mazhar olması gereken o aromatik kokunun katmanlarıdır.

Günümüzde şehirlerde yaşayanlar, yani şehirliler tüm bunların farkında mıdır? Örneğin İstanbul’da yaşayanlar Galata Kulesi’nin, İznik’te yaşayanlar surların, Divriği’de yaşayanlar Ulu Camii’nin neler fısıldadığını, varlığı ile şehre nasıl bir değer kattığının farkında mıdır? Hayat gailesi, yaşam koşuşturmacası, gelecek kaygısı vb. herkeste var ancak böylesine zenginliği olan şehirlerde yaşayanların bir farkındalık içinde olması gerekmez mi? Şehirli olmak bunu gerektirmez mi? Amma velakin bunun mümkün olmadığını bu varlıkların üzerine yazılan edepsiz yazılardan, mesken-mutfak rolü biçilmiş ateşlerin bıraktığı islerden, saygısızlığı had safhada dışa vuranların vücut ifrazatlarından arta kalan kesif kokulardan ve çöp ambarına dönüşmüş yığınlardan anlamak hiç de zor değil.

Mehmet Mazak tüm bunların farkındadır ve kitabında konuyu şu cümlelerle ele almıştır: “Günümüz şehirleri insanlığın toplama kampları gibi geliyor bana. Yaşadığımız şehirleri çölleştirmek, kültür ve medeniyet pınarlarını kurutmak, toplama kamplarındaki insan ihtiyaçlarını bile karşılamada zorlanılan yaşam alanları haline getiriyoruz. İnsanlık modern şehirlerde işin, aşın, sporun, kariyerin kölesi haline geliyor. Medeniyet değerlerine ve bu değerleri ortaya çıkaran şehrin kültür aktarıcı aktörlerine yabancılaşıyoruz.”(3)

Hayatı Eser, Eseri Hayat Haline Getirmek

Mehmet Mazak, eserini kalem alırken hayatını da o esere sığdırmış. Ülkemizden ve dünyanın çeşitli yerlerinden çok sayıda şehri anlatmış. Hayatı boyunca gezdiği-gördüğü yerleri ve hakkında yaptığı okumalarıyla hissettiklerini harmanlayarak bizlere aktarmış. Zaten tüm o içten anlatımlar, tasvirler, yerli yerince kullanılan özlü sözler, öznele seçilmiş mısralar yürekte hissetmeksizin yazılamaz ki.

Kitabın yazarının adı gizlenerek benden okumam istense tüm samimiyetimle derdim ki: ”Bu kitap bir kadın elinden çıkmış.” Öylesine narin, zarif ve kalbi tanımlar var ki, okurken çok defa aklımdan geçti bu yazdığım husus. Hatta bu ince ayrım kitaptaki başlıklarda dahi hayat bulmuş. “Hatıralarımda Beni Büyüten Şehir”, “Mazisinin Gölgesinde Kalan Şehir”, “Osmanlı’nın Nazlı Şehri”, “Balkanların Şiir Şehri”, “Aşkın ve Şehirlerin Yücesi”, “Taşın Ahşap İle Raks Ettiği Köy”, “Ruhun Aklın ve Gönlün Dinginleştiği Mekân” ve “Kaya Doruğu Ülkesi” gibi betimlemeler içeren bölüm başlıkları sadece birkaçı.

Şimdi bir düşünelim, bir şehri tanımlamak için böylesine naif ifadelerle başlıklar yazan birinin hayata bakışını, doğaya olan sevgisini, çocuklara ve kadınlara verdiği değeri, geçmiş özlemiyle eldekinin zarar görmesinden ve sonraki sahiplerine aldığı gibi aktaramayacak olma ihtimalinin doğurduğu gelecek kaygısının seviyesini… Kitabının bölümlerine böylesi başlıklar seçen biri ne canlıya ne cansıza zarar verebilir mi? Verene seyirci kalabilir mi? Böyle başlıkları yazan biri bence sararmışa hayat aşısı, yeni ekilmişe can suyu olur.

Yazarın cümlelerine konu ettiği şehirlerin bazılarına gittim bazılarınaysa henüz gitme fırsatım olmadı. “Şehir Kokusu”, o şehirlere gittiğinde rehberim olacak. Ancak kitapla yer alan üç şehir var ki, onlara ayrıla sayfaları okumaya doyamadım. Bu şehirler; Ohri, Ülgün ve Prizren’dir.

O bölümleri okudum, bir daha okudum hatta bir defa daha okudum. Sanırım ki çok özlemişim oraları. Okudukça tekrar göresim geldi. Yazarın gözüyle bir daha bakasım geldi. Kokusunu ciğerlerime çekesim geldi. Cennetten düşen bir inci gibi berrak Ohri Gölü canlandı gözümde. Prizren’deki Halveti Teknesi’nin uhrevi ve dingin havasını almak istedim. Ülgün Kalesi’nden Adriyatik üzerinde batan güneşi izleyesim var. Ne de olsa kanımda Balkan göçmenliği, serde ikinci vatanım var.

Sonuç

Demem o ki; okurken çok keyif aldığım bir kitap oldu Mehmet Mazak’ın “Şehir Kokusu” adlı kitabı. Ne güzel bir konu seçmiş yazmak için. İlgilendim, bilgilendim… Kültür ekilerek tarih biçilen bir kitap olmuş. Medeniyet çeşmesinden akan bir sevinç mi hüzün mü olduğuna karar veremediğim bir katre gibi. Çünkü okurken tüm bu değerlere sahip çıkılamama ihtimali çuvala doldurulup sırtıma yüklendi sanki. Ancak iyi düşünelim iyi olsun, iyi bir nesil yetiştirelim ki bizim de bu dünyaya bıraktığımız mirasımız olan bu nesil, hazinemizi koruyan kollayan, yüzünü güneşe dönüp çiçek açtıran bir nesil olsun.

Güzel gören güzel düşünür denir. Mehmet Mazak’ın yıllarını vakfettiği, kafa yorduğu, emek verdiği “şehirler” ve “şehirciliğe dair kaleme aldığı her şey” evvelidir ve ahiri olacak gibidir. Ne diyelim; var olsun… Yazsın, yazsın, yazsın… Bizler okumak için buradayız.

Mehmet Mazak, Şehir Kokusu, Yeditepe Yayınları, 1.Baskı, İstanbul 2020

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.