Otları yok ederken, insanları öldüren ilaç... Abdullah Ayan yazdı

29.06.2020 - 09:13, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Otları yok ederken, insanları öldüren ilaç... Abdullah Ayan yazdı

Türkiye' de havamızı, suyumuzu, toprağımızı zehirleyen ve kansere davetiye çıkaran pestisit miktarı 60 bin tona ulaşmış bulunuyor. Pestisitlerin 13’ü ise glifosat temelli ilaçlar..Bunların üretim ve pazarlanması önlenmediği sürece daha çok kanser vakalarıyla karşılaşmamız kaçınılmaz.

İlacın etken maddesi glifosat.. Çeşitli ülkelerde çeşitli markalar adı altında üretilip satılıyor.. Yoğun kullanım alanı; bahçe ve tarlalarda ekinlere, meyve ağaçlarına rahat yüzü göstermeyen yabani otları yok etmesi.. Glifosatı üretip dünya tarım alanlarında yaygın kullanımını sağlayan şirket Monsanto adıyla maruf ünlü dünya devi.. Monsanto ününü glifosat içeren Roundup adlı ot katili zehirli ilaçtan çok daha önce Vietnam savaşı sırasında yerli gerillaların saklandığı Vietnam ormanlarını yok etmek amacıyla geliştirip ABD ordusuna sattığı Agent Orange adlı zehirle pekiştirir. 8 yıl süren o savaşta ABD, 75 bin tondan fazla Agent Orange kullandı. Zehirle Vietnam ormanlarının yarısı yakılıp yok edildi. 400 bin insan öldü, yarım milyon çocuk sakat doğdu. Bu kadar değil. Monsanto kitle ölümlerine yol açan ve artık savaşlarda bile kullanımı yasaklanan ünlü Sarin gazının da üreticisi.. İnsanlık suçlarının işlenmesine katkı veren ve 1970' lerden beri Roundup isimli tarım zehirlisini kendi ülkesi ABD başta olmak üzere tüm dünyaya pazarlayan Monsanto 2016 yılında el değiştirip 66 milyar dolara Alman Kimya Devi Bayer' e geçti. Bayer aslında hepimizin cebinde, başucunda bulundurduğumuz Asprin ile tanınsa da tarımsal ilaçlar da üreten bir şirket. Monsanto' yu alırken AB' nin pek sıcak bakmadığı ancak ABD' de gittikçe yaygınlaşan GDO' lu tohum pazarına girmek ve zaten etkin olduğu Avrupa tarımını bu tohumlara açmak.. Bayer' in Monsanto' yu satın alması tüm dünyada büyük yankı uyandırıyor ancak borsacıları heyecanlandıran birleşmeye karşı filmlere, belgesellere konu olacak bir başka gelişme yaşanıyor. Küçük bir kasaba okulunun bahçesini saran otları yok etmek amacıyla ilaçlayan Johnson isimli çalışan soluduğu havadan etkilenerek rahatsızlanıyor. Gözetim altına alan doktorlar kısa süre sonra kötü haberi veriyorlar. Johnson lenf kanserine yakalanmıştır ve sorumlu Monsanto' nun ürettiği Roundup isimli ot katili ilaçtır.. 2014' te kansere yakalandığını öğrenen Johnson bir hukuk bürosuyla anlaşıyor ve şirket aleyhine 2018' de Los Angeles eyalet mahkemesinde dava açıyor. Kısa zamanda jüri ortaya koyulan belgeleri, sattığı Roundup kutuları üzerine 'kanser yapabilir' uyarısı yazmaya bile gerek duymayan şirketi suçlu buluyor ve mahkeme Monsanto' yu bir başka ifadeyle şirketin yeni sahibi Bayer' i 289 milyon dolar tazminata mahkum ediyor. Karar emsal teşkil ediyor. Kısa zamanda binlerce çiftçi çeşitli eyaletlerde benzer gerekçelerle Bayer'e karşı davalar açıyor.. Bayer satın aldığı günden beri büyüyen ve on binleri aşan davalara karşı avukatlar ordusuyla baş etmeye çalışıyor ancak her dava yüklü tazminatlarla sonuçlanınca uzlaşma yoluna gidiyor. Yaklaşık 125 bin mağdurun açtığı davalarda uzlaşmayı kabul eden 95 bin davacı ve onların avukatlarına toplam 10,9 milyar dolar tazminat ödemeyi kabul ediyor. Geriye kalan 30 bin civarında mağdur ise uzlaşmayı ret etmiş durumda.. Bayer, Monsanto, Roundup vs. ile ne ilgimiz var? Orada işleyen hukuk sistemi mağduru korumuş ve uğradığı zararı telafi anlamında adil karar vermişse bundan bize ne? Diyenler çıkabilir. Var çünkü; 2015 yılında Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (IARC), glifosatı “muhtemel kanserojen” olarak sınıflandırdı. IARC her hangi bir kurum değil. Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı kuruluş.. İşte IARC' ın kanserojen olarak nitelendirdiği glifosat isimli etken madde içeren ilaçların Türkiye ile ve özellikle de Adana-Mersin-Antalya kesimindeki tarım üretimiyle, üreticileriyle hayati ilgisi var. ABD' de Roundup adıyla üretilip satılması gibi glifosat ithal edip farklı markalarla piyasaya süren pek çok zirai mücadele firması yıllardır bağ bahçe üreticisine 'yabani otları yok eden sihirli ilacı' pazarlıyor. Ve bunların önde gelenleri Tarsus'ta üretim yaptıkları, çevredeki çiftçilere ürün sattıkları sır değil.. İlacı alıp bahçesine, tarlasına boca edenlerin hem kendileri ciddi risk altında hem de o bahçelerden toplanan ürünleri yiyenler. Bu kadar da değil.. Glifosat ve benzeri zehirli ilaçlar topraktan yer altına sızarak içtiğimiz sulara kadar hepimizi zehirliyor.. Çare? Çare, zehirli tarım ilaçlarını başta etken maddesi Glifosat olmak üzere tümüyle yasaklamak.. Türkiye' de havamızı, suyumuzu, toprağımızı zehirleyen ve kansere davetiye çıkaran pestisit miktarı 60 bin tona ulaşmış bulunuyor. Pestisitlerin 13’ü ise glifosat temelli ilaçlar.. Bunların üretim ve pazarlanması önlenmediği sürece daha çok kanser vakalarıyla karşılaşmamız kaçınılmaz. Çocuklarımız risk altında ve bu riskleri bertaraf etme konusunda gidilmesi gereken hayli zor, karmaşık çileli yolumuz olduğu açık.. Açık çünkü, denetleme ve gerektiğinde yasaklama görevini yerine getirmesi gereken bakanlığın zehirli ilaçları yasaklama yerine ‘depodakiler bitene kadar’ mantığıyla ilaç kullanımını ucu açık halde bıraktığı iddiaları var.. Üstelik iddiayı dillendiren Ziraatçılar Derneği Başkanı.. Özetleyip bazı sorularla noktalayalım meşum ve vahim konuyu: Bayer ABD' de tarihin en büyük tazminatlarından birine mahkum edilirken aynı etken madde içerikli Fire, Akbash, Knock Out, Knockdown, Ranidap gibi isimler taşıyan ürünler Türkiye' de peynir ekmek gibi satılıyor. Özellikle Tarsus' lu bir firmanın hayli büyük pazara sahip olduğu iddia ediliyor. Kamu sağlığı adına Tarım Bakanına sormak en doğal hakkımız: Bakanlık olarak yetki alanınıza giren bu ilaçlarla ilgili denetim yapıyor musunuz? İddia edilen ürünler halen piyasaya veriliyorsa bu konuda hangi önlemleri, ne zaman alacaksınız? Abdullah Ayan  
Türkiye' de havamızı, suyumuzu, toprağımızı zehirleyen ve kansere davetiye çıkaran pestisit miktarı 60 bin tona ulaşmış bulunuyor. Pestisitlerin 13’ü ise glifosat temelli ilaçlar..Bunların üretim ve pazarlanması önlenmediği sürece daha çok kanser vakalarıyla karşılaşmamız kaçınılmaz.

İlacın etken maddesi glifosat..

Çeşitli ülkelerde çeşitli markalar adı altında üretilip satılıyor..

Yoğun kullanım alanı; bahçe ve tarlalarda ekinlere, meyve ağaçlarına rahat yüzü göstermeyen yabani otları yok etmesi..

Glifosatı üretip dünya tarım alanlarında yaygın kullanımını sağlayan şirket Monsanto adıyla maruf ünlü dünya devi..

Monsanto ününü glifosat içeren Roundup adlı ot katili zehirli ilaçtan çok daha önce Vietnam savaşı sırasında yerli gerillaların saklandığı Vietnam ormanlarını yok etmek amacıyla geliştirip ABD ordusuna sattığı Agent Orange adlı zehirle pekiştirir. 8 yıl süren o savaşta ABD, 75 bin tondan fazla Agent Orange kullandı. Zehirle Vietnam ormanlarının yarısı yakılıp yok edildi. 400 bin insan öldü, yarım milyon çocuk sakat doğdu. Bu kadar değil. Monsanto kitle ölümlerine yol açan ve artık savaşlarda bile kullanımı yasaklanan ünlü Sarin gazının da üreticisi..

İnsanlık suçlarının işlenmesine katkı veren ve 1970' lerden beri Roundup isimli tarım zehirlisini kendi ülkesi ABD başta olmak üzere tüm dünyaya pazarlayan Monsanto 2016 yılında el değiştirip 66 milyar dolara Alman Kimya Devi Bayer' e geçti.

Bayer aslında hepimizin cebinde, başucunda bulundurduğumuz Asprin ile tanınsa da tarımsal ilaçlar da üreten bir şirket. Monsanto' yu alırken AB' nin pek sıcak bakmadığı ancak ABD' de gittikçe yaygınlaşan GDO' lu tohum pazarına girmek ve zaten etkin olduğu Avrupa tarımını bu tohumlara açmak..

Bayer' in Monsanto' yu satın alması tüm dünyada büyük yankı uyandırıyor ancak borsacıları heyecanlandıran birleşmeye karşı filmlere, belgesellere konu olacak bir başka gelişme yaşanıyor.

Küçük bir kasaba okulunun bahçesini saran otları yok etmek amacıyla ilaçlayan Johnson isimli çalışan soluduğu havadan etkilenerek rahatsızlanıyor. Gözetim altına alan doktorlar kısa süre sonra kötü haberi veriyorlar. Johnson lenf kanserine yakalanmıştır ve sorumlu Monsanto' nun ürettiği Roundup isimli ot katili ilaçtır..

2014' te kansere yakalandığını öğrenen Johnson bir hukuk bürosuyla anlaşıyor ve şirket aleyhine 2018' de Los Angeles eyalet mahkemesinde dava açıyor. Kısa zamanda jüri ortaya koyulan belgeleri, sattığı Roundup kutuları üzerine 'kanser yapabilir' uyarısı yazmaya bile gerek duymayan şirketi suçlu buluyor ve mahkeme Monsanto' yu bir başka ifadeyle şirketin yeni sahibi Bayer' i 289 milyon dolar tazminata mahkum ediyor.

Karar emsal teşkil ediyor. Kısa zamanda binlerce çiftçi çeşitli eyaletlerde benzer gerekçelerle Bayer'e karşı davalar açıyor..

Bayer satın aldığı günden beri büyüyen ve on binleri aşan davalara karşı avukatlar ordusuyla baş etmeye çalışıyor ancak her dava yüklü tazminatlarla sonuçlanınca uzlaşma yoluna gidiyor.

Yaklaşık 125 bin mağdurun açtığı davalarda uzlaşmayı kabul eden 95 bin davacı ve onların avukatlarına toplam 10,9 milyar dolar tazminat ödemeyi kabul ediyor. Geriye kalan 30 bin civarında mağdur ise uzlaşmayı ret etmiş durumda..

Bayer, Monsanto, Roundup vs. ile ne ilgimiz var? Orada işleyen hukuk sistemi mağduru korumuş ve uğradığı zararı telafi anlamında adil karar vermişse bundan bize ne? Diyenler çıkabilir.

Var çünkü; 2015 yılında Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (IARC), glifosatı “muhtemel kanserojen” olarak sınıflandırdı. IARC her hangi bir kurum değil. Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı kuruluş..

İşte IARC' ın kanserojen olarak nitelendirdiği glifosat isimli etken madde içeren ilaçların Türkiye ile ve özellikle de Adana-Mersin-Antalya kesimindeki tarım üretimiyle, üreticileriyle hayati ilgisi var.

ABD' de Roundup adıyla üretilip satılması gibi glifosat ithal edip farklı markalarla piyasaya süren pek çok zirai mücadele firması yıllardır bağ bahçe üreticisine 'yabani otları yok eden sihirli ilacı' pazarlıyor.

Ve bunların önde gelenleri Tarsus'ta üretim yaptıkları, çevredeki çiftçilere ürün sattıkları sır değil..

İlacı alıp bahçesine, tarlasına boca edenlerin hem kendileri ciddi risk altında hem de o bahçelerden toplanan ürünleri yiyenler.

Bu kadar da değil.. Glifosat ve benzeri zehirli ilaçlar topraktan yer altına sızarak içtiğimiz sulara kadar hepimizi zehirliyor..

Çare?

Çare, zehirli tarım ilaçlarını başta etken maddesi Glifosat olmak üzere tümüyle yasaklamak..

Türkiye' de havamızı, suyumuzu, toprağımızı zehirleyen ve kansere davetiye çıkaran pestisit miktarı 60 bin tona ulaşmış bulunuyor. Pestisitlerin 13’ü ise glifosat temelli ilaçlar..

Bunların üretim ve pazarlanması önlenmediği sürece daha çok kanser vakalarıyla karşılaşmamız kaçınılmaz.

Çocuklarımız risk altında ve bu riskleri bertaraf etme konusunda gidilmesi gereken hayli zor, karmaşık çileli yolumuz olduğu açık..

Açık çünkü, denetleme ve gerektiğinde yasaklama görevini yerine getirmesi gereken bakanlığın zehirli ilaçları yasaklama yerine ‘depodakiler bitene kadar’ mantığıyla ilaç kullanımını ucu açık halde bıraktığı iddiaları var.. Üstelik iddiayı dillendiren Ziraatçılar Derneği Başkanı..

Özetleyip bazı sorularla noktalayalım meşum ve vahim konuyu:

Bayer ABD' de tarihin en büyük tazminatlarından birine mahkum edilirken aynı etken madde içerikli Fire, Akbash, Knock Out, Knockdown, Ranidap gibi isimler taşıyan ürünler Türkiye' de peynir ekmek gibi satılıyor. Özellikle Tarsus' lu bir firmanın hayli büyük pazara sahip olduğu iddia ediliyor.

Kamu sağlığı adına Tarım Bakanına sormak en doğal hakkımız:

Bakanlık olarak yetki alanınıza giren bu ilaçlarla ilgili denetim yapıyor musunuz?

İddia edilen ürünler halen piyasaya veriliyorsa bu konuda hangi önlemleri, ne zaman alacaksınız?

Abdullah Ayan

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.