Bir Anneler Günüydü... Mustafa Esmer Cengiz yazdı

Yuvadan kaçmak, işkence pahasına kaçmak bizim en büyük eğlencemiz olmuştu çocukluğumuzda.

 

Beyoğlu’nun arka sokakları ,Büyükçekmece, Küçükçekmece, Kartal…

 

Semt pazarları, plajlar, bulvarlar…

Gökyüzü, deniz, martılar…

Çocuk parkları ve bize yabancı çocuklar.

 

Yine öylesi bir Pazar günü, kaçmıştık özgürlüğe, üç yaramazdık, ele avuca sığmaz üç yuvalı yuvasız.

 

Mayıstı, İstanbul bahar kokuyordu burcu burcu. Taksim’deydik.

Şimdiki gibi yasaklı değildi o meydan o gün; cıvıl cıvıldı.

Tablacılar, oyuncakçılar, çiçekçiler…

Eli balonlu, eli dondurmalı koşuşturan çocuklar; çocuklarına hiç ama hiç kızmayan anneler…

 

Bizim annelerimiz yoktu.

Kimimiz öksüzdük, kimimiz terk edilmiş, kimimiz sokakta bulunmuş şans eseri…

Bir birimizi ite kaka, burnumuzu çeke çeke dolanıp duruyorduk ortalıkta.

 

Bir kamyonet gördük meydanda, etrafı ana baba günü; kaçırır mıyız hiç.

Anneler günüymüş meğer ,çiçek dağıtıyormuş belediye.

Bize de verirler mi acaba ,sıraya girsek.

 

Girdik.

Ya annesiz olduğumuzu anlarlarsa.

 

Anlamadılar.

 

Elimizde birer saksı çiçekle akşamı ettik ; yuvaya döndük.

Yuvamıza değil, yuvaya!

 

Yuvanın annesine verdik saksıları; aldı, bir köşeye koydu güzelce.

Eline bir sopa aldı sonra; siz misiniz yuvadan kaçan!

En güzel dayağı o gün yedik biz.

Yuvaya sığmayan , üç yaramaz annesiz.

 

Bugün anneler günü ya, bunları anımsadım şimdi...

 

Dünyanın bütün anneleri annemdir benim. O  dünyalar güzeli insanların kocaman yüreklerinden öpüyorum. Anneler gününü kutluyorum; yılın üç yüz atmış beş günü anneler günü olsun, diyorum.

 

Mustafa Esmer Cengiz