Devlet çocuk döver mi?... Abdullah Ayan yazdı
Başımıza ne geldiyse küçük hesaplar peşinde koşan siyasetçilerden geldi..
O siyasetçiler ki bir dönem mecliste aşırı muhalefet yapıyor diye Osman Bölükbaşı'nı cezalandırmak için memleketi Kırşehir'i ilçe yapacak kadar gözlerini karartmışlardı...
Bugünlerde son örneklerin sancılarını çekiyoruz..
Bazı belediyeleri Büyükşehir yapacağız diye altlarına çakma ilçe belediyeleri uyduruldu.
Herkes kendi yöresinden, ilinden örnek gösterebilir ama ben Mersin' den vereyim;
Akdeniz Toroslar Yenişehir Mezitli tümü çakma ilçedir ve siyasetçinin Büyükşehir belediye yaratma projesinin birer aygıtıdır..
Kurmakla kalmadılar, bu ilçelere müftüler, tarım, eğitim, sağlık müdürleri atayıp aklınıza gelebilecek her türlü ilde mevcut bürokratik kadroların alt versiyonlarını yarattılar..
Yetmedi müdürlükleri, çaycı bahçıvan, müstahdem adı altında binlerce kadroluk ordularla donattılar...
O müdürlerin yasal olarak makam arabasına sahip olması mümkün değil, söz konusu Türkiye olunca her bürokrat onun da bir yolunu buldu.
Makam arabalarına şoförler, makamlara sekreterler derken yerel demokrasi güçlenir gibisinden iddialı hayallerle çıkılan yolun sonunda şişirilmiş ve pek te işlevi olmayan dağ gibi bir oligarşik yapı çıktı ortaya…
Ülke ekonomik krizden krize savrulurken devletin kaynaklarını bu çakma ilçelerin kadrolarının oturacağı saraylar devasa binalara hasrettiler..
Tarihinin en büyük iflasını yaşayan ve 15 yıldır o travmanın yaralarını sarmaya çalışan Yunanistan’ ın 2009’ da altında kaldığı ekonomik çöküşün nedenlerine bir bakın…
Ve yıllardır hiper enflasyonun pençesinde kıvranan Arjantin’ in sonunda deli olarak nitelenen Cumhurbaşkanı Mieli döneminde uygulamaya koyduğu ekonomik programın (ki bir yıl içinde olumlu sonuç verdi ve Arjantin enflasyonu yüzde 200’ lerden yüzde 20’ lere çekti) hangi oluşumların kaynağını kıstığını, hangi kurumların vanalarını kapattığına bir göz atın…
Fırsat bulursanız Mersin merkezde yer alan birbirlerine uzaklıkları bir kilometreden az, merkezde yer alan aynı caddenin iki kaldırımında komşu 4 ilçenin kaymakamlık saraylarına bakın ne dediğimi anlayacaksınız..
Kaymakamlara makam arabaları, eskortlar, korumalar tahsis edilirken bütçeyi denkleştirmeye çalışan Hazine Maliye Bakanı Şimşek önceki Bakanlık döneminde, ‘itibardan tasarruf etmeye eli varmayan’ bu yapılardan habersiz tüm ülkede 2 bin civarında makam arabası olduğunu ve bunlara ayrılan kaynağın bütçe açısından çerez parası anlamına geldiğini anlatıyordu…
Bakın 2015’ te Şimşek ne diyordu:
“Araç saltanatı diye ortalıkta bu işin istismarını yapanlar, topu topuna genel müdür ve üstünden bahsediyor. Taş çatlasa ülkede 2 bin genel müdür var. Hadi 40 müsteşar ve 100 müsteşar yardımcısı olsa ki abartıyorum, 26 bakanı da ekleyin, bunların hepsini toplasanız Türkiye’ nin milli gelirinde, bütçesinde çerez parası değil, çerez…”
Şimşek, elbette resmi belgelere göre kendi penceresinden böyle bakıyordu olaylara. Oysa bir de bu toprakların ruhuna sinmiş gerçekler vardı.
Gücü yeten her bürokrat bir biçimde kurumun hizmetine ayrılmış araçlardan birini makam arabası olarak kullanma becerisini bugüne kadar göstermiştir ve bundan sonra da başka kim gelirse gelsin gösterecektir…
Çünkü Devlet vermese de bürokrat bir biçimde bunları kendinde hak görür…
Basit bir gözlemle sadece kaymakamların değil tüm ilçe müdürlüklerinin makam arabalarına sahip olduğunu görürsünüz…
İki yakası bir araya gelmeyen devletin maliyesi her sanayi sitesinin kapısına maliye memuru dikmeyi düşünür de bu savurganlığı sona erdirmek hiç kimsenin hayalinden geçmez.
Tasarruf tedbirleri sadece vatandaştan beklenen, omuzlarına yüklenen bir vazife, sorumluluktur…
Bir gün sistem çarkı çeviremezse bunun en önemli nedenlerinden birisi de yaratılan bu oligarşik ve bütçeleri yiyip bitiren yapılardan kaynaklı olacaktır…
Oysa iktidarların kimi saiklerle yarattıkları bu yapılara gerçekte ihtiyaç da yoktur…
Bir ilin müftüsü rahatlıkla merkezde yer alan seslense duyulacak mesafedeki 4 ilçe müftüsünün görevini çok daha iyi ifa eder ve bürokrasiyi şişirmeden katlar arasında dolaştırmadan sorunları çözebilir..
Tüm bunları ömrü boyunca Adem-i merkeziyetçiliği savunan biri olarak yazıp dillendiriyorum…
Çünkü Türkiye’ de tanık olduğumuz yapı, Adem-i merkeziyetçilikle uzaktan yakından en küçük bağı olmayan aksine tek merkeze bağlı ve emirleri o merkezden alıp kendine göre yontan dünyada benzeri kalmamış bir sistemin yansımasıdır…
Bunları niye mi yazdım?
**
Günlerdir uyuyamıyorum ve Mersin’ in merkez ilçelerinden Mezitli’ de kaymakamın karakolda dövdüğü veya dayak yemelerine nezaret ettiği 13-14 yaşındaki çocuklar gözlerimin önünden gitmiyor..
Benim de o yaşta torunlarım var ve onların tırnağına taş değse ne yapacağımı düşünemiyorum bile..
Kendisini devletle özdeş gören birileri çocuk dövmeye başlarsa bunun sonu nereye varır bilmiyorum
Benim bildiğim devlet çocukları korur, her türlü şiddete karşı gerekirse himayesine alır, şefkatli eliyle kucaklar..
O devleti görme umuduyla...
Abdullah AYAN