Dünya Ticaret Örgütü Öldü, yerini hangi sistemin alacağı ise belirsiz…
ABD-Çin Rekabeti Küresel Ticaret Sistemini bilinmezliğe sürüklerken, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), ABD-Çin arasındaki stratejik rekabetin kurbanı oldu.
2. Dünya Savaşı sonrası kurulan açık ticaret sistemi, artık fiilen işlevini yitirmiş bulunuyor. Yerine, ulusal güvenlik adına ticaretin silaha, tedarik zincirlerinin jeopolitik baskıya dönüştüğü yeni bir düzen geliyor ve Michael Froman’ ın deyimiyle “Bildiğimiz Küresel Ticaret Sistemi Öldü…”
Biden özellikle Trump yönetimlerinin, Çin’e karşı yüksek teknoloji ihracatı kısıtlamaları ve yüksek tarifeleri uygulamaya geçirirken DTÖ’den izin alma gereği bile duymaması gelmekte olan küresel krizin habercisiydi..
Ulusal güvenlik argümanı, DTÖ kurallarını çiğnemek için resmi gerekçe oldu.
Çin, gelişmekte olan ülke statüsünü kullanarak yabancı yatırımlara zorunlu teknoloji transferi dayattı; bu da Batı’yı çıldırtan hamlelerden biri olarak başta ABD tüm gelişmiş ülkeleri zora soktu…
Çin bununla da kalmadı, 2025’ te Trump’ ın tabanı ve en büyük destekçisi olan çiftçi eyaletleri canını yakan soya fasulyesi ithalatını durdurarak ağır bir ders verdi…
Diğer hamle bundan da etkiliydi…
Çin dünyadaki toplam arzın yüzde 70’ ini elinde tuttuğu nadir toprak elementleriyle neredeyse dünya üretiminin tamamına yakınını sağladığı (yüzde 90) mıknatıs ihracatını kısıtlama yoluna gitti…
Mıknatıs darbesi o kadar etkili oldu ki; ABD’de otomobil, F-35, İHA fabrikaları geçici olarak kapanmak zorunda kaldı..
ABD, 1970’ lerde yaşadığı ve bir daha asla telafi edemediği petrol şokuna benzetilse de, ondan daha farklı ve daha riskli biçimde başta F-35 savaş uçakları olmak üzere askeri teknolojisinin tehlikede olduğunun farkında…
İki devin silahların henüz konuşmadığı küresel ticaret savaşında Çin’ in zayıf noktası; yarı iletkenler ve çip tedarikinde ABD’ ye olan bağımlılığı…
ABD ise alternatif tedarikçi bulamayacağı nadir toprak elementlerinde ve şimdilik te olsa mıknatıs üretiminde Çin’ e göbekten bağlı…
İki tarafın masada pek çok sorun olsa da, ana başlıklarıyla beklentileri belli;
Çin; ABD’ den “Çip kısıtlamalarını kaldırmasını” , ABD ise Çin’ den “Nadir toprak elementleri ihracatını açmasını” istiyor…
Bu alanda ilk adımı da Trump attı ve yapay zeka şirketi Nvidia’ nın Çin’e gelişmiş yapay zeka çip satışına izin verdi…
ABD’ nin tehdit sopası da “Kısıtlamalar kalkmazsa Çin mallarına yüzde 100 gümrük vergisi” koymak…
Trump dönemi ABD’ nin küresel sistem ve Dünya Ticaret Örgütü’ nün ölümüne yol açması kaçınılmaz adımları Çin ile giriştiği ticaret savaşından ibaret değil…
Gümrük duvarlarının olmadığı sınır komşuları Kanada ve Meksika’ dan ithal edilecek otomobil, çelik, alüminyum ürünlerine ithalat vergisi koyarak, ayrıcalıklarına son verdi…
Başta koyduğu şok gümrük tarifelerini müzakere yoluyla düşürerek; Japonya, Güney Kore, İngiltere ile ikili anlaşmalara gitti. Tek koşul ABD’ye yatırım yapmaları….
Böylece, tüm üretimin ülke dışına kaydığı ABD’ ye yabancı ülke şirketlerinin yeni tesislerle gelmesi ve istihdam yaratmaları…
Trump’ ın doktrine dönüşen söylemine göre; Clinton ile başlayıp Obama ile zirveye çıkan ve nimetlerinden en fazla Çin’ in yararlandığı; “Küresel sistem ABD’ nin altını oyuyor ve kurgulanan oyunun sonuna gelindi…
Kadere bakın ki, ABD’ nin kurup dünyayı kapsamasını hedeflediği Dünya Ticaret Örgütü’ nü savunmak bugün artık Çin’ e düşüyor…
Çin, ABD’ nin hamlelerini boşa çıkarmak için ürün gamını çeşitlendirme yanında özellikle Afrika ve Güney Amerika ülkelerine girerek ihracat pazarını genişletti…
Bunun sonuçları dış ticaret verilerine de yansıyor: Örneğin Ağustos 2025 itibariyle ABD pazarındaki düşüşe rağmen küresel ihracatı yüzde 8 arttı.
Çin geçmişteki emperyalist yayılmacılığın ötesinde gittiği ülkelere sadece mal satmıyor, fabrikalar kurup yenilenebilir enerjide ortak yatırımlara girişiyor…
Çin bu olumlu gelişmelere karşın özellikle otomotiv ve yenilenebilir enerji alanında faaliyet gösteren şirketlerin üretimini karşılayacak pazar bulmakta zorlanıyor…
Bu aşırı kapasite artışına dayanan dar boğazın tıpkı emlak krizine benzer aşılması hayli güç sorunlar yumağına yol açması Xi yönetiminin başını ağrıtmaya aday…
Xi Jinping; “Devlet ekonomiyi yönetmeye devam edecek.” Derken orta vadede yüksek teknolojik özelliklere sahip çip üretiminde ABD ve diğer ülkelere olan bağımlılığı ortadan kaldırmayı hedefliyor..
Özetlersek; iki dev birbirlerine olan bağımlılığı sona erdirmek için zamana karşı yarışıyor…
Bağımlılığın sona ermesiyle Tayvan üzerinden başlayacak büyük bir çatışmanın yaşanması ise kaçınılmaz…
Japonya, Güney Kore ile birlikte hareket eden ABD ve Rusya, Kuzey Kore ile stratejik ortaklığı İran ile pekiştiren Çin…
Sonuç ne derseniz; bin bir emekle yaratılan Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) artık ölüden farksız…
Kazananı belli olmayan savaşın kaybedenleri küresel ticaretin nimetlerini yiyerek büyüyen tedarik zincirleri ve daha da önemlisi yeniden enflasyon girdabına sürüklenecek tüketiciler…
Belirsizlik çağında istikrarsızlık kol geziyor ve büyük olasılıkla zafere hiçbir ülkenin ulaşamayacağı insanlığa hüsran yaşatacak akıl dışı bir savaş bu…
Tek somut gerçek ise; “Ticaret artık ekonomiden ibaret değil, doğrudan ülkelerin güvenlik meselesi.”
Abdullah Ayan