Mehmet Mazak’ın yeni kitabı ‘Şehrin Sesi’ yayımlandı.

Kültür-Sanat 30.03.2022 - 11:28, Güncelleme: 30.03.2022 - 11:28
 

Mehmet Mazak’ın yeni kitabı ‘Şehrin Sesi’ yayımlandı.

Şehir tarihi ve kültürü konusunda çalışmaları ile tanınan Mehmet Mazak’ın yeni kitabı “Şehrin Sesi” yayımlandı.

2020 yılında yayınladığı “Şehir Kokusu” kitabı ile Türkiye Yazarlar Birliği gezi dalında yılın yazarı ve kitabı ödülüne layık görüldükten sonra bu sefer şehrin sesleri üzerinden medeniyetimize yolculuğa çıkarıyor Mehmet Mazak bizleri…  “Her şey bir şehri sevmemle başladı” Her şehrin bir sesi-tınısı, kokusu, tadı, ruhu ve mimarisi vardır duyularımıza hitap eden. Şehirlerin gönül kapıları vardır girmesini bilene. Şehrin pencereleri vardır seyretmek isteyene. Kadim şehirlerin sesi, insanın sesidir. Şehir gönül kapısından girenlere kendini anlatır. Penceresinden bakanlara içerisinde barındırdığı hikâyesini, edebiyatını, tarihini ve kültürü derinden gelenleri fısıldar. İşte o fısıltı şehrin sesidir. Şehirler konuşur mu? Şehrin sesi mi olur? Şehirler konuşur, şehrin sesi olur dinlemesini ve anlamasını bilene. Şehrin sesini duymak ve hikâyesini dinlemek istiyorsanız yapmanız gerekenler vardır. Bir şehrin size seslenebilmesi için o şehri karşılıksız, menfaatsiz sevmeniz lazım, şehri sevmek gayret işidir. Şehri ziyaret etmeden önce okuyacaksın; tıpkı düğünü olacak damat titizliğinde hazırlık yapacaksın. Şehre bakmasını bileceksin; kırmızı halıda yürüyerek akademi ödülü ocsar almaya gelen sinema yönetmeni bakış açısı ile. Şehri gezeceksin; Evliya Çelebi, İbn Battuta liyakatinde. Şehrin üzerine titreyeceksin; Bilge Mimar Turgut Cansever hassasiyetinde, Mimar Sinan zarafetinde ve ustalığında. Şehri göreceksin; Necip Fazıl Kısakürek’in benzetişiyle, “zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin” olacaksın şehrin sesini duyabilmek için. Şehrin sesini işitmek sevda işidir; “Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı, Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum” diyen Sezai Karakoç aşkı ile sevmeniz lazım. Şehrin sesini dinlemek için; o şehrin meydanlarında ve caddelerinde araba ile dolaşarak yapamazsınız. Şehrin cadde ve meydanları ile birlikte daracık izbe sokaklarını adımlarınızla arşınlamanız lazım. Tarihi değerlerini ve edebi mahfillerini ziyaret etmeniz, Arnavut kaldırımlı sokaklarda adımlamalı, cühannümadan temaşa edebilmeli, muşabak arkasından dışarıya bakmalı, çeşmesinden avuçla su içmelisiniz.  Esnaf lokantasında yemek yemeli, kahvehanesinde çayını yudumlamalı, kapalı çarşını ziyaret etmeli, tarihi çınarlarının altında gölgelenmeli, şadırvanında abdest alıp, camisinde namaz kılmalı, en az bir gece o şehirde konaklayarak havasını teneffüs etmeniz gerekmektedir. Bütün bu anlattıklarımı yaptığınızda şehir size seslenecek, şarkısını ve hikâyesini fısıldayacaktır. Şehrin sesi önce gönlünüze, sonra kulaklarınıza düşecek ve şehir sizinle konuşmaya başlayacaktır. Şehrin sesini duydum; bu konuda işittiklerim, dinlediklerim, yaşadıklarım, gördüklerim, konuştuklarım, okuduklarım ve hissettiklerimi kâğıda döktüm. Şehrin sesini siz değerli okuyucularıma ulaştırmak için o sesi sizlerin de dinlemesi için kitaplaştırdım. Sesini duyduğum şehirlerin tarihini, kültürünü ve medeniyetini düşünce dünyamda harmanlayıp duygu kervanıma yükleyip “Şehrin Sesi” kitabı olarak karşınıza çıkan bu eserimiz dört ana bölümden oluşmaktadır. Birinci “şehir ve mütefekkir” bölümünde şehir üzerine düşünce ve fikirlerimi kaleme aldığım yazılarım bulunmaktadır.  İkinci “şehir ve medeniyet” bölümünde medeniyetimizi oluşturan insanların ayak izlerini takip ettiğim şahsiyetlere yer verdim. Üçüncü “Şehir ve İstanbul” bölümünde Şehr-i İstanbul’a dair metinlerim yer aldı. Dördüncü  “Şehir ve Anadolu” bölümünde Anadolu coğrafyamızda sesini duyduğum şehirlerimizi yazmaya gayret gösterdim. Son bölümde derkenarda ise “Şehir Kokusu” kitabım üzerine kaleme alınan iki değerlendirme yazısına yer verdim ki, şehir düşüncelerimin daha iyi anlaşılması için. “Şehrin Sesi” kitabının oluşmasında desteklerini gördüğüm bütün dostlarıma teşekkür ederim. Ne mutlu şehrin sesi, tınısı ve melodini duyanlara… Mehmet MAZAK   ŞEHİRLE KONUŞAN ADAM Sevdiğim şehri anlatan bir kitap okumayı her zaman çok istemişimdir. Adı İstanbul yahut Bursa, Uşak yahut Amasya, Mersin yahut Mudurnu olsun, fark etmez. Bitmese bu kitap derim; cümleleri resim olsa, renk ve ışık olsa; duyguları ve hatıraları anlatsa uzun uzadıya, sonra iman ve aşk olsa kompozisyonunda ve binyılları özetleyen taşlarına dokunabilsem harf harf… Şehrin Sesi böyle bir kitap. Şehirler bir yazar için ikinci bir lisandır, dostluklar kurulur sayfalarında, asırlar boyu uzak, yakın topraklardan derlenmiş hatıralar paylaşılır. Bir bakarsınız, ara sokaklarında büyük hikâyelerin yaşandığı şehir size kucak açar, kâh anne olur, kâh sevgili… Hasretleri çekersiniz içinize nefes nefes. Şehir, bir kitap olunca, yüzlerden ve kalplerden mânâlar süzer ve yaşarken fark edilemeyen güzellikleri, hasretleri anlatır durmadan. Peşine düşersiniz, eski bir macerayı hatırlar gibi ve şehir size atanız olduğunu hissettiriverir. O andan itibaren şehir artık bir tarihtir, bir destan, bir efsane. Roman yahut hikâye olsa da fark etmez artık, şehir yazarın dilindeki kelimedir, cümledir, paragraf veya sayfa. Hepsinden önemlisi artık o okuyucu için bir ilhamdır, bir aşktır. Mabetler, kümbetler, kiliseler, ayazmalar, burçlar, sebiller, çeşmeler, nihayet minareler ve şerefli kubbeler… Hepsi kelimelerin arasında anlam kazanır, ruhaniyet bulur. Ben şehri hep bir klasör gibi düşünmüşümdür. İçinde dosyalar bulunan bir klasör.  Seyredilebilen, inşa ve ibda edilebilen, tadını hissettiren, kokusunu duyuran farklı farklı dosyaların klasörü. Yazdıklarını hep merak ve ilgiyle okuduğum Mehmet Mazak son çalışması Şehrin Sesi’yle yeni bir dosya ekliyor şehrin o kadim klasörüne. Tanpınar’ın Beş Şehir’inden bu yana benimle konuşan, samimi fısıltılarla sırlarını açan şehirlerden dostlarım oldu hep, tanışmak için ilk fırsatta kapılarına vardım. Altıncı Şehirler Yedinci Şehirler… İtiraf ederim ki Mehmet Mazak şehrin sesini duyarken de, duyururken de benden daha samimi, hasbi ve gayretli davranmış, surların kapılarından şehirlerin kalplerine yürümüş. “Bir şehrin size seslenebilmesi için o şehri karşılıksız, menfaatsiz sevmeniz lazım” demekte haksız değil.  Gittiği, izlediği, yaşadığı; hissettiği, ezcümle seyrettiği her şehirde tarihe kulak vermiş, kimliğe dikkat çekmiş, medeniyete kapı aralamış ve sonuçta “Şehrin sesini duydum; bu konuda işittiklerim, dinlediklerim, yaşadıklarım, gördüklerim, konuştuklarım, okuduklarım ve hissettiklerimi kâğıda döktüm” diyerek bizlere değerli bir kitap hazırlamış. Onun cümleleri arasında insan yalnızca şehrin taşını toprağını değil, tefekkürünü, tarihini, sanatını ve ruhunu da hissediyor. Bazen ıssız bazen kalabalık vakitlerde dinlemiş sesini şehirlerin Mehmet Bey, sonra da gülden terazi tutup gül ile gülü tartmış, sokakları, sesleri gülistana döndürüp aktarmış. Kitabın adı; “Şehrin Sesi” Peki bir şehir konuşur mu? Mehmet Mazak’ın satırlarında şehirler benimle konuşuyordu, muhtemelen sizinle de konuşacaklardır. Hatta satır aralarında Bizim Yunus’la, Mehmet Akif’le, Aliya’yla bile söyleşebilirsiniz. Bizim adımıza şehirlerle konuşan ve bizi o konuşmalara şahit kılan Mehmet Mazak’a kültürümüze kazandırdığı Şehrin Sesi için teşekkür ederim. Okuru bol olsun… İskender PALA   ŞEHRİN SESİ KİTABI İçindekiler TAKDİM: ŞEHİRLE KONUŞAN ADAM BİRİNCİ BÖLÜM: ŞEHİR VE MÜTEFEKKİR KONUŞAN ŞEHİRLER ŞEHİR ve ŞUUR ŞEHİR VE İRFAN ŞEHİR ve HİKMET KENT VE ŞEHİR ŞEHRİN İHYASINDA ÇEVRE VE EKOLOJİ ŞEHİRLERE TANIKLIĞIM VE İLK GÖRSEL HAFIZA İKİNCİ BÖLÜM: ŞEHİR VE MEDENİYET MUDURNU ÖRNEĞİ Ahilik ve Somut Olmayan Kültürel Mirasımız “Esnaf Duası”  YUNUS EMRE’NİN ŞEHİRLERİ MEHMET AKİF’İN ŞEHİRLERİ SARAYBOSNA’DA BİR BİLGE Aliya’dan Günümüze Kalanlar Aliya İzzetbegoviç BİZİM YUNUS’TAN İNSANLIĞIN VE DÜNYANIN YUNUS’UNA İKİ ŞEHİR, İKİ ÜLKE, İKİ MİLLET, İKİ ŞAİR: YUNUS EMRE ve DANTE FATİH GÖNÜLLÜ VE AHLAKLI ŞEHİRLERE KÜLTÜREL BEREKETİN HARMANLANDIĞI YIL 2021 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: ŞEHİR VE İSTANBUL BENİM ADIM AYASOFYA İSTANBUL’UN ORTA YERİ HOCAPAŞA İSTANBUL’DA DOĞMUŞ BİR RAMAZAN KÜLTÜRÜ: MAHYA SOSYOLOJİK BİR İSTANBUL DEYİMİ: KAYIKÇI KAVGASI AŞKLA FETHEDİLEN KALE: AYDOS ŞİİR İSTANBUL DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ŞEHİR ve ANADOLU ŞEHİR VE İNSAN OLARAK EDİRNE KIRMIZI DAĞLARIN ETEĞİNDEKİ: NALLIHAN MERSİN’DE BİR MEDENİYET HAVZASI: TARSUS ÖKÜZ MEHMED PAŞA’NIN YADİGARI: ULUKIŞLA ŞEHR-İ BEYZA: AKŞEHİR SAMİMİYETİN MAYALANDIĞI YÖRÜK ŞEHRİ: SÖĞÜT BİR TÜRKMEN OYMAĞI: AYAŞ ZİNCİRLERİNDEN KURTULMAYA ÇALIŞAN KÜHEYLAN: BOLVADİN BİR GURBET HİKÂYESİ: SARRALBE
Şehir tarihi ve kültürü konusunda çalışmaları ile tanınan Mehmet Mazak’ın yeni kitabı “Şehrin Sesi” yayımlandı.

2020 yılında yayınladığı “Şehir Kokusu” kitabı ile Türkiye Yazarlar Birliği gezi dalında yılın yazarı ve kitabı ödülüne layık görüldükten sonra bu sefer şehrin sesleri üzerinden medeniyetimize yolculuğa çıkarıyor Mehmet Mazak bizleri…

 “Her şey bir şehri sevmemle başladı”

Her şehrin bir sesi-tınısı, kokusu, tadı, ruhu ve mimarisi vardır duyularımıza hitap eden. Şehirlerin gönül kapıları vardır girmesini bilene. Şehrin pencereleri vardır seyretmek isteyene. Kadim şehirlerin sesi, insanın sesidir. Şehir gönül kapısından girenlere kendini anlatır. Penceresinden bakanlara içerisinde barındırdığı hikâyesini, edebiyatını, tarihini ve kültürü derinden gelenleri fısıldar. İşte o fısıltı şehrin sesidir.

Şehirler konuşur mu? Şehrin sesi mi olur? Şehirler konuşur, şehrin sesi olur dinlemesini ve anlamasını bilene. Şehrin sesini duymak ve hikâyesini dinlemek istiyorsanız yapmanız gerekenler vardır. Bir şehrin size seslenebilmesi için o şehri karşılıksız, menfaatsiz sevmeniz lazım, şehri sevmek gayret işidir. Şehri ziyaret etmeden önce okuyacaksın; tıpkı düğünü olacak damat titizliğinde hazırlık yapacaksın. Şehre bakmasını bileceksin; kırmızı halıda yürüyerek akademi ödülü ocsar almaya gelen sinema yönetmeni bakış açısı ile. Şehri gezeceksin; Evliya Çelebi, İbn Battuta liyakatinde. Şehrin üzerine titreyeceksin; Bilge Mimar Turgut Cansever hassasiyetinde, Mimar Sinan zarafetinde ve ustalığında. Şehri göreceksin; Necip Fazıl Kısakürek’in benzetişiyle, “zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin” olacaksın şehrin sesini duyabilmek için. Şehrin sesini işitmek sevda işidir; “Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı, Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum” diyen Sezai Karakoç aşkı ile sevmeniz lazım.

Şehrin sesini dinlemek için; o şehrin meydanlarında ve caddelerinde araba ile dolaşarak yapamazsınız. Şehrin cadde ve meydanları ile birlikte daracık izbe sokaklarını adımlarınızla arşınlamanız lazım. Tarihi değerlerini ve edebi mahfillerini ziyaret etmeniz, Arnavut kaldırımlı sokaklarda adımlamalı, cühannümadan temaşa edebilmeli, muşabak arkasından dışarıya bakmalı, çeşmesinden avuçla su içmelisiniz.  Esnaf lokantasında yemek yemeli, kahvehanesinde çayını yudumlamalı, kapalı çarşını ziyaret etmeli, tarihi çınarlarının altında gölgelenmeli, şadırvanında abdest alıp, camisinde namaz kılmalı, en az bir gece o şehirde konaklayarak havasını teneffüs etmeniz gerekmektedir. Bütün bu anlattıklarımı yaptığınızda şehir size seslenecek, şarkısını ve hikâyesini fısıldayacaktır. Şehrin sesi önce gönlünüze, sonra kulaklarınıza düşecek ve şehir sizinle konuşmaya başlayacaktır.

Şehrin sesini duydum; bu konuda işittiklerim, dinlediklerim, yaşadıklarım, gördüklerim, konuştuklarım, okuduklarım ve hissettiklerimi kâğıda döktüm. Şehrin sesini siz değerli okuyucularıma ulaştırmak için o sesi sizlerin de dinlemesi için kitaplaştırdım.

Sesini duyduğum şehirlerin tarihini, kültürünü ve medeniyetini düşünce dünyamda harmanlayıp duygu kervanıma yükleyip “Şehrin Sesi” kitabı olarak karşınıza çıkan bu eserimiz dört ana bölümden oluşmaktadır. Birinci “şehir ve mütefekkir” bölümünde şehir üzerine düşünce ve fikirlerimi kaleme aldığım yazılarım bulunmaktadır.  İkinci “şehir ve medeniyet” bölümünde medeniyetimizi oluşturan insanların ayak izlerini takip ettiğim şahsiyetlere yer verdim. Üçüncü “Şehir ve İstanbul” bölümünde Şehr-i İstanbul’a dair metinlerim yer aldı. Dördüncü  “Şehir ve Anadolu” bölümünde Anadolu coğrafyamızda sesini duyduğum şehirlerimizi yazmaya gayret gösterdim. Son bölümde derkenarda ise “Şehir Kokusu” kitabım üzerine kaleme alınan iki değerlendirme yazısına yer verdim ki, şehir düşüncelerimin daha iyi anlaşılması için.

“Şehrin Sesi” kitabının oluşmasında desteklerini gördüğüm bütün dostlarıma teşekkür ederim.

Ne mutlu şehrin sesi, tınısı ve melodini duyanlara…

Mehmet MAZAK

 

ŞEHİRLE KONUŞAN ADAM

Sevdiğim şehri anlatan bir kitap okumayı her zaman çok istemişimdir. Adı İstanbul yahut Bursa, Uşak yahut Amasya, Mersin yahut Mudurnu olsun, fark etmez. Bitmese bu kitap derim; cümleleri resim olsa, renk ve ışık olsa; duyguları ve hatıraları anlatsa uzun uzadıya, sonra iman ve aşk olsa kompozisyonunda ve binyılları özetleyen taşlarına dokunabilsem harf harf… Şehrin Sesi böyle bir kitap.

Şehirler bir yazar için ikinci bir lisandır, dostluklar kurulur sayfalarında, asırlar boyu uzak, yakın topraklardan derlenmiş hatıralar paylaşılır. Bir bakarsınız, ara sokaklarında büyük hikâyelerin yaşandığı şehir size kucak açar, kâh anne olur, kâh sevgili… Hasretleri çekersiniz içinize nefes nefes. Şehir, bir kitap olunca, yüzlerden ve kalplerden mânâlar süzer ve yaşarken fark edilemeyen güzellikleri, hasretleri anlatır durmadan. Peşine düşersiniz, eski bir macerayı hatırlar gibi ve şehir size atanız olduğunu hissettiriverir. O andan itibaren şehir artık bir tarihtir, bir destan, bir efsane. Roman yahut hikâye olsa da fark etmez artık, şehir yazarın dilindeki kelimedir, cümledir, paragraf veya sayfa. Hepsinden önemlisi artık o okuyucu için bir ilhamdır, bir aşktır. Mabetler, kümbetler, kiliseler, ayazmalar, burçlar, sebiller, çeşmeler, nihayet minareler ve şerefli kubbeler… Hepsi kelimelerin arasında anlam kazanır, ruhaniyet bulur.

Ben şehri hep bir klasör gibi düşünmüşümdür. İçinde dosyalar bulunan bir klasör.  Seyredilebilen, inşa ve ibda edilebilen, tadını hissettiren, kokusunu duyuran farklı farklı dosyaların klasörü. Yazdıklarını hep merak ve ilgiyle okuduğum Mehmet Mazak son çalışması Şehrin Sesi’yle yeni bir dosya ekliyor şehrin o kadim klasörüne.

Tanpınar’ın Beş Şehir’inden bu yana benimle konuşan, samimi fısıltılarla sırlarını açan şehirlerden dostlarım oldu hep, tanışmak için ilk fırsatta kapılarına vardım. Altıncı Şehirler Yedinci Şehirler… İtiraf ederim ki Mehmet Mazak şehrin sesini duyarken de, duyururken de benden daha samimi, hasbi ve gayretli davranmış, surların kapılarından şehirlerin kalplerine yürümüş. “Bir şehrin size seslenebilmesi için o şehri karşılıksız, menfaatsiz sevmeniz lazım” demekte haksız değil.  Gittiği, izlediği, yaşadığı; hissettiği, ezcümle seyrettiği her şehirde tarihe kulak vermiş, kimliğe dikkat çekmiş, medeniyete kapı aralamış ve sonuçta “Şehrin sesini duydum; bu konuda işittiklerim, dinlediklerim, yaşadıklarım, gördüklerim, konuştuklarım, okuduklarım ve hissettiklerimi kâğıda döktüm” diyerek bizlere değerli bir kitap hazırlamış. Onun cümleleri arasında insan yalnızca şehrin taşını toprağını değil, tefekkürünü, tarihini, sanatını ve ruhunu da hissediyor. Bazen ıssız bazen kalabalık vakitlerde dinlemiş sesini şehirlerin Mehmet Bey, sonra da gülden terazi tutup gül ile gülü tartmış, sokakları, sesleri gülistana döndürüp aktarmış.

Kitabın adı; “Şehrin Sesi”

Peki bir şehir konuşur mu?

Mehmet Mazak’ın satırlarında şehirler benimle konuşuyordu, muhtemelen sizinle de konuşacaklardır. Hatta satır aralarında Bizim Yunus’la, Mehmet Akif’le, Aliya’yla bile söyleşebilirsiniz. Bizim adımıza şehirlerle konuşan ve bizi o konuşmalara şahit kılan Mehmet Mazak’a kültürümüze kazandırdığı Şehrin Sesi için teşekkür ederim.

Okuru bol olsun…

İskender PALA

 

ŞEHRİN SESİ KİTABI

İçindekiler

TAKDİM: ŞEHİRLE KONUŞAN ADAM

BİRİNCİ BÖLÜM: ŞEHİR VE MÜTEFEKKİR

KONUŞAN ŞEHİRLER

ŞEHİR ve ŞUUR

ŞEHİR VE İRFAN

ŞEHİR ve HİKMET

KENT VE ŞEHİR

ŞEHRİN İHYASINDA ÇEVRE VE EKOLOJİ

ŞEHİRLERE TANIKLIĞIM VE İLK GÖRSEL HAFIZA

İKİNCİ BÖLÜM: ŞEHİR VE MEDENİYET

MUDURNU ÖRNEĞİ Ahilik ve Somut Olmayan Kültürel Mirasımız “Esnaf Duası”

 YUNUS EMRE’NİN ŞEHİRLERİ

MEHMET AKİF’İN ŞEHİRLERİ

SARAYBOSNA’DA BİR BİLGE Aliya’dan Günümüze Kalanlar Aliya İzzetbegoviç

BİZİM YUNUS’TAN İNSANLIĞIN VE DÜNYANIN YUNUS’UNA

İKİ ŞEHİR, İKİ ÜLKE, İKİ MİLLET, İKİ ŞAİR: YUNUS EMRE ve DANTE

FATİH GÖNÜLLÜ VE AHLAKLI ŞEHİRLERE

KÜLTÜREL BEREKETİN HARMANLANDIĞI YIL 2021

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: ŞEHİR VE İSTANBUL

BENİM ADIM AYASOFYA

İSTANBUL’UN ORTA YERİ HOCAPAŞA

İSTANBUL’DA DOĞMUŞ BİR RAMAZAN KÜLTÜRÜ: MAHYA

SOSYOLOJİK BİR İSTANBUL DEYİMİ: KAYIKÇI KAVGASI

AŞKLA FETHEDİLEN KALE: AYDOS

ŞİİR İSTANBUL

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ŞEHİR ve ANADOLU

ŞEHİR VE İNSAN OLARAK EDİRNE

KIRMIZI DAĞLARIN ETEĞİNDEKİ: NALLIHAN

MERSİN’DE BİR MEDENİYET HAVZASI: TARSUS

ÖKÜZ MEHMED PAŞA’NIN YADİGARI: ULUKIŞLA

ŞEHR-İ BEYZA: AKŞEHİR

SAMİMİYETİN MAYALANDIĞI YÖRÜK ŞEHRİ: SÖĞÜT

BİR TÜRKMEN OYMAĞI: AYAŞ

ZİNCİRLERİNDEN KURTULMAYA ÇALIŞAN KÜHEYLAN: BOLVADİN

BİR GURBET HİKÂYESİ: SARRALBE

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.