Anneler Gününde Kadını Anlamak... Ümran Gündeş yazdı

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 13.05.2018 - 09:52, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Anneler Gününde Kadını Anlamak... Ümran Gündeş yazdı

Anneler gününde kadını, kadının yaşamla bütünleşmesini, kadının dünyasını anlatarak günlerini kutlamak daha doğru olur diye düşünüyorum. Kadına ve topluma hükmeden, kaderini belirleyen egemen zihniyet; doğayı da her türlü tüketim alanına çevirerek, bugün ekolojik tahribatın yanında kadına da obje gözüyle bakarak onu da her alanda örselemiştir. Kadın yaşamın sürdürücüsüdür. Kadın üretkendir, anadır, hayatın vazgeçilmez temasıdır. Kadın özgürlük mücadelesinin özüdür, öncüsüdür. Bu vazgeçilmezle ortaklaşma, eşitlenme, ufuk birliği yaratma tercihi insani ve ahlaki sorumluluktur. Anne önce insan sonra kadındır. Yaşamın dönüştürücü gücü, doğası, vazgeçilmezidir. Kadın binlerce yıldır erkek egemen toplumun egosu, hırsı, bencilliği altında örselenmiş ve aşağılanmıştır. Her ne kadar da “medeni” toplumlar son yüzyıllarda kadına değer vermeye başlamışlarsa da geçmişten günümüze kadına sadece ev hizmetleri, çocuk doğurma ve cinsel bir obje gözüyle bakılmış ve hala birçok toplumsal yapıda bu durum varlığını devam ettirmektedir. Son yıllarda Türkiye’de çalışan kadınların sayısı hızla artmaya başladı. Kadınlar, karşılaştıkları pek çok soruna rağmen, başarılarıyla iş dünyasında zirveyi zorluyorlar. Son 20 yıl içinde iş dünyasının yaşadığı belki de en büyük değişim kadınların çok yoğun bir biçimde iş yaşamına girmesidir. Kadınların eğitimine erkeklere oranla istenilen düzeyde fırsat eşitliği sağlanamamış ve bu durum, toplumsal önyargılar nedeniyle uygulanan istihdam politikalarına da yansımıştır. Ancak kadınların azmi ve mücadelesi sonunda, başlangıçta ev ve çocuk bakımı ile sınırlı olan kadın, zaman içinde öncelikle ekonomik nedenlerle iş yaşamıyla bütünleşmeye başlamıştır. Zamanla ekonomik özgürlüğün kendisine kazandırdığı kimlik ile çalışma hayatında önemli bir yer edinmiştir. Kadının ücret karşılığı çalışmaya başlaması ile birlikte, kadının ailedeki ve toplumdaki rolünde farklılaşma meydana gelse de kadın ev yaşamının getirdiği yükten kurtulamamıştır. Bir taraftan evin ve ailenin ağır yükü diğer taraftan sistemin ağır sömürüsü ve de çalışma yaşamının yükü ile kadın çifte sömürüye maruz bırakılmıştır. Kadın istihdamı; ücretsiz ev işçiliği, yarı zamanlı çalışma, tarım işçiliği, parça başı üretim, emek yoğun imalat Sanayi ve ev işlerinin devamı olarak görünen hizmet sektöründe yoğunlaşmaktadır. Kadının toplumsal yaşama katılmasının en önemli ve ekonomik açıdan geliştirici kıstası kadının iş yaşamına katılmasıdır. İşsizlikle mücadelede, yatırımlar ve büyümenin yanında işgücü piyasasının etkinliğini sağlayacak reformlar büyük önem taşıyor. Eğitim ve işgücü piyasası arasındaki bağın güçlendirilerek vasıf uyumu sağlanması ve kadın istihdamının artırılmasına yönelik politikaların etkili şekilde hayata geçirilmesi öncelikli reform alanları olarak öne çıkıyor. Bu reformların uygulama aşamasına getirilmesi için en önemli kıstas ise, kadını bilinç dünyasında olması gereken yerde görmeyle ilgilidir. Kadına bakış, kadına saygı, kadına hak ettiği değeri vermenin birincil koşulu önce insanın kendi beyin mucizesinde reform yapması gerek. Yasalarla, reformlarla düzenlemeleri yapabilmek için evet beyin reformuna ihtiyaç var. Kadın istihdamı, kadın hakkı denildiğinde yaşamın göreceli tarafına vurgu yapılmış oluyor. Asıl açığa çıkarılması gereken insan hakkıdır. İnsan hakkı önyargılardan, ilkel geleneklerden, mahalle baskısından arınmayla olur. Kadın önce insandır. Kadın hakkı değil, insan hakkı öncelik olmalıdır. İnsan hakkı korunup kollandığında; ötekileştirilmiş, örselenmiş, ihmal edilmiş bir kadın algısından toplumsal ve bireysel özgürlüğünü yaşamla bütünleştirmiş bir kadın anlayışı ortaya çıkar. İşte o zaman Anneler gününü kutlamak, göreceli değil gerçek anlamda Annenin (Kadının) değerini özümsemek doğru bir yaklaşım olur. Anneler günü, kadınlar günü, sevgililer günü içi boş bir yutturmacadır. Paracı sistemin önemli günler yaratarak satış tekniği mantığıyla kar etme zihniyetinin bir parçasıdır. Kadının kimliğini, özünü, özgürlüğünü, değerini, anaçlığını bir obje olarak gören bu anlayıştan kurtarmak en gerçekçi yaklaşım olur. Kadına saygı, kadına değer, kadına ahlaki bakış; yaşamın her alanında içselleştirilerek geliştirilmesi gereken vicdani bir sorumluluktur. Bunun ötesindeki yaklaşımlar aldatmacadır, yanıltmacadır, takkiyedir. Her anne bir kadındır, her kadın önce bir insandır… ÜMRAN GÜNDEŞ
Anneler gününde kadını, kadının yaşamla bütünleşmesini, kadının dünyasını anlatarak günlerini kutlamak daha doğru olur diye düşünüyorum. Kadına ve topluma hükmeden, kaderini belirleyen egemen zihniyet; doğayı da her türlü tüketim alanına çevirerek, bugün ekolojik tahribatın yanında kadına da obje gözüyle bakarak onu da her alanda örselemiştir. Kadın yaşamın sürdürücüsüdür. Kadın üretkendir, anadır, hayatın vazgeçilmez temasıdır. Kadın özgürlük mücadelesinin özüdür, öncüsüdür. Bu vazgeçilmezle ortaklaşma, eşitlenme, ufuk birliği yaratma tercihi insani ve ahlaki sorumluluktur. Anne önce insan sonra kadındır. Yaşamın dönüştürücü gücü, doğası, vazgeçilmezidir. Kadın binlerce yıldır erkek egemen toplumun egosu, hırsı, bencilliği altında örselenmiş ve aşağılanmıştır. Her ne kadar da “medeni” toplumlar son yüzyıllarda kadına değer vermeye başlamışlarsa da geçmişten günümüze kadına sadece ev hizmetleri, çocuk doğurma ve cinsel bir obje gözüyle bakılmış ve hala birçok toplumsal yapıda bu durum varlığını devam ettirmektedir. Son yıllarda Türkiye’de çalışan kadınların sayısı hızla artmaya başladı. Kadınlar, karşılaştıkları pek çok soruna rağmen, başarılarıyla iş dünyasında zirveyi zorluyorlar. Son 20 yıl içinde iş dünyasının yaşadığı belki de en büyük değişim kadınların çok yoğun bir biçimde iş yaşamına girmesidir. Kadınların eğitimine erkeklere oranla istenilen düzeyde fırsat eşitliği sağlanamamış ve bu durum, toplumsal önyargılar nedeniyle uygulanan istihdam politikalarına da yansımıştır. Ancak kadınların azmi ve mücadelesi sonunda, başlangıçta ev ve çocuk bakımı ile sınırlı olan kadın, zaman içinde öncelikle ekonomik nedenlerle iş yaşamıyla bütünleşmeye başlamıştır. Zamanla ekonomik özgürlüğün kendisine kazandırdığı kimlik ile çalışma hayatında önemli bir yer edinmiştir. Kadının ücret karşılığı çalışmaya başlaması ile birlikte, kadının ailedeki ve toplumdaki rolünde farklılaşma meydana gelse de kadın ev yaşamının getirdiği yükten kurtulamamıştır. Bir taraftan evin ve ailenin ağır yükü diğer taraftan sistemin ağır sömürüsü ve de çalışma yaşamının yükü ile kadın çifte sömürüye maruz bırakılmıştır. Kadın istihdamı; ücretsiz ev işçiliği, yarı zamanlı çalışma, tarım işçiliği, parça başı üretim, emek yoğun imalat Sanayi ve ev işlerinin devamı olarak görünen hizmet sektöründe yoğunlaşmaktadır. Kadının toplumsal yaşama katılmasının en önemli ve ekonomik açıdan geliştirici kıstası kadının iş yaşamına katılmasıdır. İşsizlikle mücadelede, yatırımlar ve büyümenin yanında işgücü piyasasının etkinliğini sağlayacak reformlar büyük önem taşıyor. Eğitim ve işgücü piyasası arasındaki bağın güçlendirilerek vasıf uyumu sağlanması ve kadın istihdamının artırılmasına yönelik politikaların etkili şekilde hayata geçirilmesi öncelikli reform alanları olarak öne çıkıyor. Bu reformların uygulama aşamasına getirilmesi için en önemli kıstas ise, kadını bilinç dünyasında olması gereken yerde görmeyle ilgilidir. Kadına bakış, kadına saygı, kadına hak ettiği değeri vermenin birincil koşulu önce insanın kendi beyin mucizesinde reform yapması gerek. Yasalarla, reformlarla düzenlemeleri yapabilmek için evet beyin reformuna ihtiyaç var. Kadın istihdamı, kadın hakkı denildiğinde yaşamın göreceli tarafına vurgu yapılmış oluyor. Asıl açığa çıkarılması gereken insan hakkıdır. İnsan hakkı önyargılardan, ilkel geleneklerden, mahalle baskısından arınmayla olur. Kadın önce insandır. Kadın hakkı değil, insan hakkı öncelik olmalıdır. İnsan hakkı korunup kollandığında; ötekileştirilmiş, örselenmiş, ihmal edilmiş bir kadın algısından toplumsal ve bireysel özgürlüğünü yaşamla bütünleştirmiş bir kadın anlayışı ortaya çıkar. İşte o zaman Anneler gününü kutlamak, göreceli değil gerçek anlamda Annenin (Kadının) değerini özümsemek doğru bir yaklaşım olur. Anneler günü, kadınlar günü, sevgililer günü içi boş bir yutturmacadır. Paracı sistemin önemli günler yaratarak satış tekniği mantığıyla kar etme zihniyetinin bir parçasıdır. Kadının kimliğini, özünü, özgürlüğünü, değerini, anaçlığını bir obje olarak gören bu anlayıştan kurtarmak en gerçekçi yaklaşım olur. Kadına saygı, kadına değer, kadına ahlaki bakış; yaşamın her alanında içselleştirilerek geliştirilmesi gereken vicdani bir sorumluluktur. Bunun ötesindeki yaklaşımlar aldatmacadır, yanıltmacadır, takkiyedir. Her anne bir kadındır, her kadın önce bir insandır… ÜMRAN GÜNDEŞ
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.