Telgraftan Twitterʹ e değişen dünya...Abdullah Ayan yazdı

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 02.08.2018 - 09:27, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Telgraftan Twitterʹ e değişen dünya...Abdullah Ayan yazdı

Birinci dünya savaşı fiilen Avusturya-Macaristan imparatorluğunun Sırbistanʹa savaş ilanıyla başlar… Nedenleri, sonuçları üzerinde sayısız kitapların yazıldığı, en ince ayrıntısına kadar filmlere konu olan ve dünyayı yerle bir eden o savaşın az bilinen anekdotlarından biri, o güne kadar dünyanın tanık olduklarından farklı savaş ilan yöntemidir. Gerçekten de Avusturya- Macaristan imparatorluğu 28 Temmuz günü saat 11ʹ de Dış İşleri vasıtasıyla Niş kentindeki Sırp hükümetine iletilmek üzere bir telgraf çeker. Europa isimli otelde öğlen yemeği yiyen Sırbistan Başbakanı Pasiç henüz kahvesini yudumlamamışken yanına yaklaşan postacı o meşum telgrafı uzatır. Telgrafta Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun Sırbistanʹa savaş ilan ettiği yazılıdır. Başbakan eline tutuşturulan kağıt parçasındaki metnin gerçekten savaş ilanı olduğundan bile emin değildir. Nabız yoklamak için Alman büyükelçisini arar ama onun da bir şeyden haberi yoktur. Şüpheleri artınca Londra ve Parisʹ e telgraflar çekip gerçek durumu anlamaya çalışır. Ancak o başkentlerden cevap gelmeden önce Avusturya-Macaristan bombaları kentin üzerine yağmaya başlamıştır. Yazılı tarihin belgelediği Kadeş savaşının (M.Ö. 1274) üzerinden neredeyse 3200 yıl geçtikten sonra dünya, tüm kullanımı 50 yılı bulmayan telgrafla ilan edilen savaşla açılan perdede o güne kadar eşi benzeri olmayan kanlı dönemi yaşadı. Ardından 2. dünya savaşı, sonrasındaki soğuk savaş yılları, o yılların iki süper gücünün herhangi bir kazayla savaşa tutuşmaması için aralarına döşedikleri kırmızı telefon hattı… Dünün devrim sayılan tüm icatları, aygıtları zaman içinde tarihin çöplüğüne gitti. Artık ne mektuplar var ne de telgraflar… Hatlı telefonlar da henüz bazı durumlarda kullanılsa da, anlamını yitirdi. Önce araç, ardından telsizlere benzer ilk cep telefonları… Ve toplasanız ilk tanışmanın üzerinden toplasanız 10 yıllık zaman içinde hayatımıza egemen olan akıllı telefonların dünya tarihini göz önüne aldığımızda hesaba gelmez süredeki işlevlerini, yaşamımızı değiştiren vazgeçilmezliklerini şöyle bir düşünmek bile insanlığın nerelerden nerelere savrulduğunu anlamak için yeterince ip uçlarıyla dolu… Akıllı telefonlarla birbiri peşi sıra sökün eden ve artık elektronik posta gibi iletişim yöntemlerinin pabucunu dama atan çok daha etkin, çok daha hızlı ve çok daha işlevsel yeni yazılımlar, uygulamalar… SMS gibi demode sayılan yöntemlerin yerini şimdilik whatsapp ile simgelenen ve çok fazla işi aynı anda yapabilen uygulamalar aldı. Kim bilir bugün vazgeçilmez sandığımız Whatsapp ve benzeri kaç uygulama, birkaç yıl içinde kayan yıldızlar misali kaybolup gidecek, yerlerine çok daha işlevsel, hayatımızı kolaylaştıran bambaşka yazılımlar, uygulamalar alacak… Şiirlere, şarkılara, nice nağmelere, tarihe mal olmuş onca anıya kaynaklık eden mektupların yerini elektronik postaların alması gibi, telgrafların yerini anlık mesajların alması gibi, fotoğraf albümlerinin, posta pullarının silinip gitmesi gibi nice radikal değişikliğin biz çoğunun farkında olmasak ta hayatımızı baştan aşağı değiştirdiği günümüzde, tanıştığımız kimi uygulamalar yeni türden biçim değiştirmiş bazı savaşları da başlatabiliyor. 2006 yılında bir grup arkadaşın SMSʹ lere benzer biçimde o anda iletmeleri gereken mesajları 140 karaktere sığdırarak iletmelerine dayanan proje fikrini gerçekleştirmeleriyle birkaç yıl içinde hayatımıza giren ve girmek ne kelime, kasıp kavuran twitter uygulaması… Bugün dünya üzerinde sansürsüz internet iletişiminin mümkün olduğu tüm ülkelere ait istisnasız tüm kurumlar, internete girebilen neredeyse herkesin artık twitter hesabı var. Ve o twitter hesabı üzerinden ister kurumsal gelişmeleri, ister kişisel duygu ve düşünceleri takip ediyor, aynı akıma uymak zorunda kalan dünya üzerindeki tüm medya kuruluşlarının duyurduğu her türlü gelişmeden anında haberdar oluyoruz. Bir gün sonra editörlerin, muhabirlerin yayınlanacak gazeteye haberi saklayıp hazırlama yılları geride kaldı. Gelişmeler bununla da sınırlı değil. Ekonomik, siyasal alanlarda twitter gibi bir platformun dünyayı nasıl sarsabileceğini, ülkeler arası savaşları aratmayan gerilimlere nasıl da yol açabileceğini anlamamız, Trumpʹ un ABD başkanlık koltuğuna oturmasıyla başlıyor. Başında olduğu ülkenin konumu ve gücü itibariyle tartışılmaz biçimde dünyanın en önemli, en dikkate alınması gereken ismi, bulunduğu konumun verdiği gücün yanında taşıması gereken sorumluluğu öylesine fütursuzca harcıyor ki, dünya çoğu zaman nefesini tutup, ˮdur bakalım şimdi hangi ülkeye ya da kime patlayacakˮ gerginliğinden nasibini almayan yok gibi… Sadece hedef aldığı ülkeler değil, ABDʹ nin Establishment diye tanımladığımız yerleşik kurumları, diplomasisi, askeri ve sivil bürokrasisi, kısaca devlet aklı bile twitter üzerinden ortaya çıkacak telafisi imkansız Trump kazalarına karşı ne yapacağını bilemez durumda. Üstelik Kuzey Kore denemesi başarıyla sonuçlandığı için bu kontrolsüz gücün özgüven kazanması işleri daha da güçleştiriyor. Çinʹ e karşı ticaret savaşını bir twitter mesajıyla duyurması ardından yaşanan gelişmeler, İranʹ ı bugüne kadar hiçbir devlet adamının düşmediği seviyede bir dille tehdit etmesi, son olarak tutuklu Rahip Bronsonʹ un serbest bırakılmaması üzerine Türkiyeʹ ye en ağır yaptırımları uygulayacağı mesajları… Yazılı tarihin başladığı günden beri benzerine rastlanmayan bir figür ve durumla karşı karşıya olduğumuz su götürmez bir gerçek… Ama Trumpʹ ın hedef tahtasında sadece ülkeler yok, ABD içinde de savaş açtığı yerleşik medya ve Amazon gibi şirketler var ki onlarla girdiği savaşı andıran kavga başlı başına bir makale konusu… Aynı zamanda Washington Postʹ un da sahibi olan Amazon patronu Bezos ile Trumpʹ ın kavgasının nedenleri ve olası sonuçlarını bir sonraki makalede ele almaya çalışayım…  Abdullah Ayan  
Birinci dünya savaşı fiilen Avusturya-Macaristan imparatorluğunun Sırbistanʹa savaş ilanıyla başlar… Nedenleri, sonuçları üzerinde sayısız kitapların yazıldığı, en ince ayrıntısına kadar filmlere konu olan ve dünyayı yerle bir eden o savaşın az bilinen anekdotlarından biri, o güne kadar dünyanın tanık olduklarından farklı savaş ilan yöntemidir. Gerçekten de Avusturya- Macaristan imparatorluğu 28 Temmuz günü saat 11ʹ de Dış İşleri vasıtasıyla Niş kentindeki Sırp hükümetine iletilmek üzere bir telgraf çeker. Europa isimli otelde öğlen yemeği yiyen Sırbistan Başbakanı Pasiç henüz kahvesini yudumlamamışken yanına yaklaşan postacı o meşum telgrafı uzatır. Telgrafta Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun Sırbistanʹa savaş ilan ettiği yazılıdır. Başbakan eline tutuşturulan kağıt parçasındaki metnin gerçekten savaş ilanı olduğundan bile emin değildir. Nabız yoklamak için Alman büyükelçisini arar ama onun da bir şeyden haberi yoktur. Şüpheleri artınca Londra ve Parisʹ e telgraflar çekip gerçek durumu anlamaya çalışır. Ancak o başkentlerden cevap gelmeden önce Avusturya-Macaristan bombaları kentin üzerine yağmaya başlamıştır. Yazılı tarihin belgelediği Kadeş savaşının (M.Ö. 1274) üzerinden neredeyse 3200 yıl geçtikten sonra dünya, tüm kullanımı 50 yılı bulmayan telgrafla ilan edilen savaşla açılan perdede o güne kadar eşi benzeri olmayan kanlı dönemi yaşadı. Ardından 2. dünya savaşı, sonrasındaki soğuk savaş yılları, o yılların iki süper gücünün herhangi bir kazayla savaşa tutuşmaması için aralarına döşedikleri kırmızı telefon hattı… Dünün devrim sayılan tüm icatları, aygıtları zaman içinde tarihin çöplüğüne gitti. Artık ne mektuplar var ne de telgraflar… Hatlı telefonlar da henüz bazı durumlarda kullanılsa da, anlamını yitirdi. Önce araç, ardından telsizlere benzer ilk cep telefonları… Ve toplasanız ilk tanışmanın üzerinden toplasanız 10 yıllık zaman içinde hayatımıza egemen olan akıllı telefonların dünya tarihini göz önüne aldığımızda hesaba gelmez süredeki işlevlerini, yaşamımızı değiştiren vazgeçilmezliklerini şöyle bir düşünmek bile insanlığın nerelerden nerelere savrulduğunu anlamak için yeterince ip uçlarıyla dolu… Akıllı telefonlarla birbiri peşi sıra sökün eden ve artık elektronik posta gibi iletişim yöntemlerinin pabucunu dama atan çok daha etkin, çok daha hızlı ve çok daha işlevsel yeni yazılımlar, uygulamalar… SMS gibi demode sayılan yöntemlerin yerini şimdilik whatsapp ile simgelenen ve çok fazla işi aynı anda yapabilen uygulamalar aldı. Kim bilir bugün vazgeçilmez sandığımız Whatsapp ve benzeri kaç uygulama, birkaç yıl içinde kayan yıldızlar misali kaybolup gidecek, yerlerine çok daha işlevsel, hayatımızı kolaylaştıran bambaşka yazılımlar, uygulamalar alacak… Şiirlere, şarkılara, nice nağmelere, tarihe mal olmuş onca anıya kaynaklık eden mektupların yerini elektronik postaların alması gibi, telgrafların yerini anlık mesajların alması gibi, fotoğraf albümlerinin, posta pullarının silinip gitmesi gibi nice radikal değişikliğin biz çoğunun farkında olmasak ta hayatımızı baştan aşağı değiştirdiği günümüzde, tanıştığımız kimi uygulamalar yeni türden biçim değiştirmiş bazı savaşları da başlatabiliyor. 2006 yılında bir grup arkadaşın SMSʹ lere benzer biçimde o anda iletmeleri gereken mesajları 140 karaktere sığdırarak iletmelerine dayanan proje fikrini gerçekleştirmeleriyle birkaç yıl içinde hayatımıza giren ve girmek ne kelime, kasıp kavuran twitter uygulaması… Bugün dünya üzerinde sansürsüz internet iletişiminin mümkün olduğu tüm ülkelere ait istisnasız tüm kurumlar, internete girebilen neredeyse herkesin artık twitter hesabı var. Ve o twitter hesabı üzerinden ister kurumsal gelişmeleri, ister kişisel duygu ve düşünceleri takip ediyor, aynı akıma uymak zorunda kalan dünya üzerindeki tüm medya kuruluşlarının duyurduğu her türlü gelişmeden anında haberdar oluyoruz. Bir gün sonra editörlerin, muhabirlerin yayınlanacak gazeteye haberi saklayıp hazırlama yılları geride kaldı. Gelişmeler bununla da sınırlı değil. Ekonomik, siyasal alanlarda twitter gibi bir platformun dünyayı nasıl sarsabileceğini, ülkeler arası savaşları aratmayan gerilimlere nasıl da yol açabileceğini anlamamız, Trumpʹ un ABD başkanlık koltuğuna oturmasıyla başlıyor. Başında olduğu ülkenin konumu ve gücü itibariyle tartışılmaz biçimde dünyanın en önemli, en dikkate alınması gereken ismi, bulunduğu konumun verdiği gücün yanında taşıması gereken sorumluluğu öylesine fütursuzca harcıyor ki, dünya çoğu zaman nefesini tutup, ˮdur bakalım şimdi hangi ülkeye ya da kime patlayacakˮ gerginliğinden nasibini almayan yok gibi… Sadece hedef aldığı ülkeler değil, ABDʹ nin Establishment diye tanımladığımız yerleşik kurumları, diplomasisi, askeri ve sivil bürokrasisi, kısaca devlet aklı bile twitter üzerinden ortaya çıkacak telafisi imkansız Trump kazalarına karşı ne yapacağını bilemez durumda. Üstelik Kuzey Kore denemesi başarıyla sonuçlandığı için bu kontrolsüz gücün özgüven kazanması işleri daha da güçleştiriyor. Çinʹ e karşı ticaret savaşını bir twitter mesajıyla duyurması ardından yaşanan gelişmeler, İranʹ ı bugüne kadar hiçbir devlet adamının düşmediği seviyede bir dille tehdit etmesi, son olarak tutuklu Rahip Bronsonʹ un serbest bırakılmaması üzerine Türkiyeʹ ye en ağır yaptırımları uygulayacağı mesajları… Yazılı tarihin başladığı günden beri benzerine rastlanmayan bir figür ve durumla karşı karşıya olduğumuz su götürmez bir gerçek… Ama Trumpʹ ın hedef tahtasında sadece ülkeler yok, ABD içinde de savaş açtığı yerleşik medya ve Amazon gibi şirketler var ki onlarla girdiği savaşı andıran kavga başlı başına bir makale konusu… Aynı zamanda Washington Postʹ un da sahibi olan Amazon patronu Bezos ile Trumpʹ ın kavgasının nedenleri ve olası sonuçlarını bir sonraki makalede ele almaya çalışayım…  Abdullah Ayan  
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.