Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketi ve sonrası…

Henüz tablo netleşmediği, büyük ihtimalle de acı gerçeği bilmemize rağmen yüzleşmekten korktuğumuz 8 saat arayla gelen Cumhuriyet tarihinin en şiddetli kapsadığı alanlar itibariyle en yıkıcı iki depremi… Göz göre göre gelen, bilim insanlarının tahminde zorlanmadığı ama halk olarak başımızı kuma gömdüğümüz, üç maymun misali üzerini örttüğümüz acı gerçekle karşı karşıyayız… Oysa Anadolu konumu itibariyle deprem kuşağında yer alan dün olduğu gibi yarınlarda da yeni felaketlerle karşılaşacağımız yurdumuz… 6 Şubat günü peş peşe gelen iki büyük yıkımı 1939 Erzincan depremi ile karşılaştırıyor uzmanlar… Yaşım gereği ben Varto ve Adapazarı, Diyarbakır (Lice) depremlerini anımsıyorum… Şiddetleri farklı olsa da, hasarları ve hafızalarda bıraktıkları izler itibariyle pek çok ortak yanları vardı… Ancak bu kez 10 ili etkileyen çoğunu yıkan bu deprem korkarım ki, yarattığı can ve mal kaybı olarak hepsinden çok daha büyük travmalara yol açacak… Yara sıcak ve henüz yaşananların farkında değiliz… Zaman içinde ve tsunami misali sular çekildiğinde görebileceğiz asıl tabloyu… Asıl soru ise şu: Onca acıya, gözyaşına kaybettiğimiz on binlerce insana karşı dersler çıkarabilecek miyiz, yaşananlardan? Bilim anlamında namuslarına güvendiğim ve son depremi yer olarak önceden işaret eden prof. Naci Görür gibi uzmanlar bundan sonrası için Adana odaklı Çukurova riskine dikkat çekiyorlar… Böylesi bir tehlikenin Mersin’ den azade tutulması, düşünülmesi mümkün mü? Olası bir yeni depreme Mersin ne ölçüde hazırlıklı? Biliyoruz ki, Türkiye’ de nispeten sağlıklı konutlar 1999 Marmara depreminden çıkarılan dersler ışığında 2000 bin yılında yayınlanan yönetmeliklere göre yapıldı… Peki, ondan ince inşa edilenler? Özellikle de çok katlı olmalarına rağmen beton ve demir malzemeleri bakımından sorunlu pek çok konutun yer aldığı semtler yeni ve daha yakın bir vurucu darbeyi kaldırabilir mi? İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 30 bin konut üzerinde yaptırdığı araştırmada 2000 yılından önce yapılmış konutların yüzde 80-85’ inin sorunlu olduğu görülüyor… Projeksiyonu Mersin’ e uygularsak örneğin GMK bulvarı üzerinde yer alan ve deniz kumuyla yapılan onca binanın depreme dayanıklılık testine tabi tutulması ve gerekiyorsa güçlendirilmesi, ya da boşaltılıp yeniden inşası konusunda nasıl bir hazırlığımız var? 2000 yılından sonra yapılan binalar malzeme bakımından standartlara uygun yapılmış olsa da, dikey büyümenin olası depremde yaşatacağı sorunlarla baş edebilecek miyiz? Örneğin imar planları en az 18-20 kata göre düzenlenen ve rant cephesinin iştahını kabartan onca yeni inşaat, ya da bitmiş sayısı belirsiz sitelerde oturanlar meydana gelecek bir depremde yaşanabileceklere karşı ne kadar hazırlıklı? 37 katlı ucubelere karşı çıkarken kaygılarımızdan biri de buydu… Şimdi karşımıza çıkan yıkım tablosuna bakarak daha somut ifadeyle sorayım: 30-40 kat bir yana artık başımızı kaldırdığımız her noktada görmeye aşina olduğumuz 20 katlı binalarda oturanlar deprem meydana geldiğinde nereye, nasıl kaçacaklar? Asansörleri kullanmanın riski ortadayken (elektrik kesintisi nedeniyle zaten mümkün olmayacak), bir binanın yirminci katında oturanlar merdivenleri inerek mi toplanma alanına ulaşacaklar? Sahi, sağlıklı toplanma alanlarımız var mı? Yoksa onları da ranta mı kurban ettik? Tüm derelerinin üzerine örterek inşaata açan bir kent, vahşi yağmacılar eliyle sahillerinin her noktasındaki kumsalların üzerine dikilen surlardan oluşan sitelerin olası bir yeni depremde ne hale geleceği konusunu kent dinamiklerinin yeniden ele alması, bundan sonra yapılacaklarla ilgili farklı bir yol haritası çizmesi gerekmiyor mu? Sorular çok ve tablo mevcut hali bir yana gelecekle ilgili oldukça korkutucu… Sisler dağılıp, sular çekildiğinde korkularımız, kaygılarımız azalmayacak… Umarım bugüne kadar yaşananlardan farklı bir tavır alırız ve gelmekte olana karşı,başımıza geldiğinde değil, bugün gerekli dersleri çıkarır, o dersler ışığında adımlar atarız…
Ekleme Tarihi: 09 Şubat 2023 - Perşembe

Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketi ve sonrası…

Henüz tablo netleşmediği, büyük ihtimalle de acı gerçeği bilmemize rağmen yüzleşmekten korktuğumuz 8 saat arayla gelen Cumhuriyet tarihinin en şiddetli kapsadığı alanlar itibariyle en yıkıcı iki depremi…

Göz göre göre gelen, bilim insanlarının tahminde zorlanmadığı ama halk olarak başımızı kuma gömdüğümüz, üç maymun misali üzerini örttüğümüz acı gerçekle karşı karşıyayız…

Oysa Anadolu konumu itibariyle deprem kuşağında yer alan dün olduğu gibi yarınlarda da yeni felaketlerle karşılaşacağımız yurdumuz…

6 Şubat günü peş peşe gelen iki büyük yıkımı 1939 Erzincan depremi ile karşılaştırıyor uzmanlar…

Yaşım gereği ben Varto ve Adapazarı, Diyarbakır (Lice) depremlerini anımsıyorum…

Şiddetleri farklı olsa da, hasarları ve hafızalarda bıraktıkları izler itibariyle pek çok ortak yanları vardı…

Ancak bu kez 10 ili etkileyen çoğunu yıkan bu deprem korkarım ki, yarattığı can ve mal kaybı olarak hepsinden çok daha büyük travmalara yol açacak…

Yara sıcak ve henüz yaşananların farkında değiliz…

Zaman içinde ve tsunami misali sular çekildiğinde görebileceğiz asıl tabloyu…

Asıl soru ise şu:

Onca acıya, gözyaşına kaybettiğimiz on binlerce insana karşı dersler çıkarabilecek miyiz, yaşananlardan?

Bilim anlamında namuslarına güvendiğim ve son depremi yer olarak önceden işaret eden prof. Naci Görür gibi uzmanlar bundan sonrası için Adana odaklı Çukurova riskine dikkat çekiyorlar…

Böylesi bir tehlikenin Mersin’ den azade tutulması, düşünülmesi mümkün mü?

Olası bir yeni depreme Mersin ne ölçüde hazırlıklı?

Biliyoruz ki, Türkiye’ de nispeten sağlıklı konutlar 1999 Marmara depreminden çıkarılan dersler ışığında 2000 bin yılında yayınlanan yönetmeliklere göre yapıldı…

Peki, ondan ince inşa edilenler?

Özellikle de çok katlı olmalarına rağmen beton ve demir malzemeleri bakımından sorunlu pek çok konutun yer aldığı semtler yeni ve daha yakın bir vurucu darbeyi kaldırabilir mi?

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 30 bin konut üzerinde yaptırdığı araştırmada 2000 yılından önce yapılmış konutların yüzde 80-85’ inin sorunlu olduğu görülüyor…

Projeksiyonu Mersin’ e uygularsak örneğin GMK bulvarı üzerinde yer alan ve deniz kumuyla yapılan onca binanın depreme dayanıklılık testine tabi tutulması ve gerekiyorsa güçlendirilmesi, ya da boşaltılıp yeniden inşası konusunda nasıl bir hazırlığımız var?

2000 yılından sonra yapılan binalar malzeme bakımından standartlara uygun yapılmış olsa da, dikey büyümenin olası depremde yaşatacağı sorunlarla baş edebilecek miyiz?

Örneğin imar planları en az 18-20 kata göre düzenlenen ve rant cephesinin iştahını kabartan onca yeni inşaat, ya da bitmiş sayısı belirsiz sitelerde oturanlar meydana gelecek bir depremde yaşanabileceklere karşı ne kadar hazırlıklı?

37 katlı ucubelere karşı çıkarken kaygılarımızdan biri de buydu…

Şimdi karşımıza çıkan yıkım tablosuna bakarak daha somut ifadeyle sorayım:

30-40 kat bir yana artık başımızı kaldırdığımız her noktada görmeye aşina olduğumuz 20 katlı binalarda oturanlar deprem meydana geldiğinde nereye, nasıl kaçacaklar?

Asansörleri kullanmanın riski ortadayken (elektrik kesintisi nedeniyle zaten mümkün olmayacak), bir binanın yirminci katında oturanlar merdivenleri inerek mi toplanma alanına ulaşacaklar?

Sahi, sağlıklı toplanma alanlarımız var mı?

Yoksa onları da ranta mı kurban ettik?

Tüm derelerinin üzerine örterek inşaata açan bir kent, vahşi yağmacılar eliyle sahillerinin her noktasındaki kumsalların üzerine dikilen surlardan oluşan sitelerin olası bir yeni depremde ne hale geleceği konusunu kent dinamiklerinin yeniden ele alması, bundan sonra yapılacaklarla ilgili farklı bir yol haritası çizmesi gerekmiyor mu?

Sorular çok ve tablo mevcut hali bir yana gelecekle ilgili oldukça korkutucu…

Sisler dağılıp, sular çekildiğinde korkularımız, kaygılarımız azalmayacak…

Umarım bugüne kadar yaşananlardan farklı bir tavır alırız ve gelmekte olana karşı,başımıza geldiğinde değil, bugün gerekli dersleri çıkarır, o dersler ışığında adımlar atarız…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.