Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Evrensel salgın, evrensel korkular..

Yeni dalgalarla ya da uğrayacağı mutasyon sonucu daha ciddi bir tehdit olarak  kapımızı çalmazsa, can kaybı bakımından onca savaş, deprem, sel ve benzeri felaketlerle çok daha beter trajik gelişmenin altından kalkmış insanlığın sineye çekebileceği bir salgın nasıl oldu da neredeyse tüm dünyayı evlerine hapsetti? Örneğin 1,5 milyar nüfusa sahip ve sağlık sisteminde görece geri, yoksul Hindistan' da bile mevcut haliyle en fazla 150 bin insanın ölümüne yol açması beklenen bir virüs, çok daha fazla insanını her yıl muson yağmurlarında kaybeden, ölümleri kanıksamış bir halkı hangi kaygılar, korkularla evlerine hapsetti. Hindistan örneğini boşuna vermiyorum… Sorun tek başına 150 bin can kaybı olsaydı, Hindistan zaten her yıl sadece trafik kazalarında daha fazla insanını kaybediyor.. Mesele tek başına koronavirüs tehdidi değil ama bu virüsle ortaya çıktı ki, baş döndüren keşiflere, hayatın her alanına damgasını vuran akıl almaz gelişmelere karşı Homo Sapien zayıf ve savunmasız.. Gözle görülmeyen, elle tutulmayan bir düşman var ve insanlığı tedirgin eden de düşmanın belirsizliği, bugün alt edilse de yarın hangi maskeyle yeniden ortaya çıkacağının bilinmemesi.. Yeterince bilinmeze yeni ve yanıtı olanaksız sorular ekleyen, şu günlerle ifade edilen kısacık zaman diliminde bile tüm yaşamımızı baştan aşağı değiştiren, sonu bir yana nasıl gelişeceğini bile bilmediğimiz bir virüs ve virüsün ölüm yanında yaydığı korku dolu belirsizlik.. Sürekli büyüme, daha fazla üretip daha fazla tüketme çılgınlığı sadece insanlığın enerjisini yok etmekle kalmadı, karşılığında milyonlarca yıla dayanan doğal yaşamı yüz yıldan kısa sürede yağmalayıp, yok eden bir model yarattı tek bir virüsün dokunuşuyla çökmekte.. İnsanlık tarihi bakımından saliseye sığmayan bir zaman diliminde aslında başka olgular, gerçeklerle de yüzleşmekteyiz.. Bugün koronavirüs adıyla ortaya çıktı ki, bu ve benzeri salgınların daha tehlikelilerini yaratacak her türlü saldırıya karşı çok ta güvende değilmişiz.. Soğuktan sıcaktan her türlü gözle görünür düşmandan korunduğumuz mekanlarda oturuyor, en iyi elbiseleri giyiyor, her türlü gıdaya ulaşabiliyoruz. Ama bırakın büyük tehdidi, bizi sineklerden bile koruyan onca önleme karşın bir virüs zengin, fakir demeden erişebildiği her insanı esir alabiliyor. Dünyadaki tüm yaşamı yok edecek nükleer başlıklı füzeleri ürettikten sonra tehdidin büyüklüğünü görüp füze savunma sistemleri geliştirildi ama insanları virüslerden koruyacak bir savunma sisteminin olmadığı gerçeğiyle yüzleşmek durumundayız. Bir yandan çarpması halinde tıpkı 65 milyon yıl önce olduğu gibi ekolojik sistemi, dünyadaki canlıları yok edebilecek bir gök taşına karşı alınacak önlemlere, örneğin laser bombayla parçalama, yörüngesini değiştirme amaçlı projelere milyarlarca dolarlık kaynak bulunuyor ama o gök taşlarından çok daha yakın tehlike yaratacak olan, mevcut yaşamı ayakta tutan tropikal ormanları, nefes almamızı sağlayan yeşil kuşakları yok etmeye yönelik saldırıları önleyecek mekanizmalardan yoksunuz.. Piyasaları ayakta tutmak için ayırdığımız kaynakların çok daha azını tüm insanlığı daha sağlıklı yaşatacak sağlık sistemine, salgınlarla baş edecek çalışmalara aktarabilseydik, bugün ortaya çıkan ve yarın daha da belalılarıyla karşılaşacağımız benzer tehditlere karşı örgütlenmeleri cılız, savunmasız bir insanlık tablosu.. Başka evrenlere yolculuk hayallerinin gerçekleşmesi için harcanan çabalarla, mevcut dünyayı yaşanamaz hale getirecek küresel ısınmaya yol açan vahşi yayılmacılığı, hidrokarbon kökenli enerji bağımlılığını neden yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüştüremiyor, bir avuç küresel aç gözlüyü daha da zengin eden mevcut gidişatı neden tersine çeviremiyoruz? Dünyanın başına bir haller gelirse yaşamı Mars'a taşıma hayalleri kuran, o hayalleri gerçekleştirmek için onca zamanı, devasa bütçeleri ayıran irade, halkın parasıyla sonu kestirilemeyen maceralara akıl almaz kaynaklar aktarırken, mevcut dünyayı yaşanabilir kılma girişimlerine karşı duyarsızlıkla, yer yer düşmanlıkla dolu tepkiler veriyor. Dünyayı adım adım cehenneme çevirmekte olan küresel ısınma gerçeği ortadayken, vekalet verdiğimiz siyaset kurumlarının vurdumduymazlığına karşı tek çözüm kalıyor geriye.. Evrensel bir dayanışmanın ateşi yakmak, tüm insanlığın geleceğini tehlikeye atan gözü doymaz, sınır tanımaz politikalara karşı birleşip ayağa kalkmak.. İhtiyaç ortadadır; sosyal devleti yeniden ayağa kaldırıp, işlevselleştirmek.. Fazla da zamanımız yok.. Ya birleşip tüm dünyayı daha yaşanır, daha adil, daha paylaşımcı hale getireceğiz, ya da cehennemin kapılarını açmaya hazır zebanilere terk edeceğiz sahneyi..
Ekleme Tarihi: 18 Mayıs 2020 - Pazartesi

Evrensel salgın, evrensel korkular..

Yeni dalgalarla ya da uğrayacağı mutasyon sonucu daha ciddi bir tehdit olarak  kapımızı çalmazsa, can kaybı bakımından onca savaş, deprem, sel ve benzeri felaketlerle çok daha beter trajik gelişmenin altından kalkmış insanlığın sineye çekebileceği bir salgın nasıl oldu da neredeyse tüm dünyayı evlerine hapsetti?

Örneğin 1,5 milyar nüfusa sahip ve sağlık sisteminde görece geri, yoksul Hindistan' da bile mevcut haliyle en fazla 150 bin insanın ölümüne yol açması beklenen bir virüs, çok daha fazla insanını her yıl muson yağmurlarında kaybeden, ölümleri kanıksamış bir halkı hangi kaygılar, korkularla evlerine hapsetti.

Hindistan örneğini boşuna vermiyorum…

Sorun tek başına 150 bin can kaybı olsaydı, Hindistan zaten her yıl sadece trafik kazalarında daha fazla insanını kaybediyor..

Mesele tek başına koronavirüs tehdidi değil ama bu virüsle ortaya çıktı ki, baş döndüren keşiflere, hayatın her alanına damgasını vuran akıl almaz gelişmelere karşı Homo Sapien zayıf ve savunmasız..

Gözle görülmeyen, elle tutulmayan bir düşman var ve insanlığı tedirgin eden de düşmanın belirsizliği, bugün alt edilse de yarın hangi maskeyle yeniden ortaya çıkacağının bilinmemesi..

Yeterince bilinmeze yeni ve yanıtı olanaksız sorular ekleyen, şu günlerle ifade edilen kısacık zaman diliminde bile tüm yaşamımızı baştan aşağı değiştiren, sonu bir yana nasıl gelişeceğini bile bilmediğimiz bir virüs ve virüsün ölüm yanında yaydığı korku dolu belirsizlik..

Sürekli büyüme, daha fazla üretip daha fazla tüketme çılgınlığı sadece insanlığın enerjisini yok etmekle kalmadı, karşılığında milyonlarca yıla dayanan doğal yaşamı yüz yıldan kısa sürede yağmalayıp, yok eden bir model yarattı tek bir virüsün dokunuşuyla çökmekte..

İnsanlık tarihi bakımından saliseye sığmayan bir zaman diliminde aslında başka olgular, gerçeklerle de yüzleşmekteyiz..

Bugün koronavirüs adıyla ortaya çıktı ki, bu ve benzeri salgınların daha tehlikelilerini yaratacak her türlü saldırıya karşı çok ta güvende değilmişiz..

Soğuktan sıcaktan her türlü gözle görünür düşmandan korunduğumuz mekanlarda oturuyor, en iyi elbiseleri giyiyor, her türlü gıdaya ulaşabiliyoruz. Ama bırakın büyük tehdidi, bizi sineklerden bile koruyan onca önleme karşın bir virüs zengin, fakir demeden erişebildiği her insanı esir alabiliyor.

Dünyadaki tüm yaşamı yok edecek nükleer başlıklı füzeleri ürettikten sonra tehdidin büyüklüğünü görüp füze savunma sistemleri geliştirildi ama insanları virüslerden koruyacak bir savunma sisteminin olmadığı gerçeğiyle yüzleşmek durumundayız.

Bir yandan çarpması halinde tıpkı 65 milyon yıl önce olduğu gibi ekolojik sistemi, dünyadaki canlıları yok edebilecek bir gök taşına karşı alınacak önlemlere, örneğin laser bombayla parçalama, yörüngesini değiştirme amaçlı projelere milyarlarca dolarlık kaynak bulunuyor ama o gök taşlarından çok daha yakın tehlike yaratacak olan, mevcut yaşamı ayakta tutan tropikal ormanları, nefes almamızı sağlayan yeşil kuşakları yok etmeye yönelik saldırıları önleyecek mekanizmalardan yoksunuz.. Piyasaları ayakta tutmak için ayırdığımız kaynakların çok daha azını tüm insanlığı daha sağlıklı yaşatacak sağlık sistemine, salgınlarla baş edecek çalışmalara aktarabilseydik, bugün ortaya çıkan ve yarın daha da belalılarıyla karşılaşacağımız benzer tehditlere karşı örgütlenmeleri cılız, savunmasız bir insanlık tablosu..

Başka evrenlere yolculuk hayallerinin gerçekleşmesi için harcanan çabalarla, mevcut dünyayı yaşanamaz hale getirecek küresel ısınmaya yol açan vahşi yayılmacılığı, hidrokarbon kökenli enerji bağımlılığını neden yenilenebilir enerji kaynaklarına dönüştüremiyor, bir avuç küresel aç gözlüyü daha da zengin eden mevcut gidişatı neden tersine çeviremiyoruz?

Dünyanın başına bir haller gelirse yaşamı Mars'a taşıma hayalleri kuran, o hayalleri gerçekleştirmek için onca zamanı, devasa bütçeleri ayıran irade, halkın parasıyla sonu kestirilemeyen maceralara akıl almaz kaynaklar aktarırken, mevcut dünyayı yaşanabilir kılma girişimlerine karşı duyarsızlıkla, yer yer düşmanlıkla dolu tepkiler veriyor.

Dünyayı adım adım cehenneme çevirmekte olan küresel ısınma gerçeği ortadayken, vekalet verdiğimiz siyaset kurumlarının vurdumduymazlığına karşı tek çözüm kalıyor geriye..

Evrensel bir dayanışmanın ateşi yakmak, tüm insanlığın geleceğini tehlikeye atan gözü doymaz, sınır tanımaz politikalara karşı birleşip ayağa kalkmak..

İhtiyaç ortadadır; sosyal devleti yeniden ayağa kaldırıp, işlevselleştirmek..

Fazla da zamanımız yok..

Ya birleşip tüm dünyayı daha yaşanır, daha adil, daha paylaşımcı hale getireceğiz, ya da cehennemin kapılarını açmaya hazır zebanilere terk edeceğiz sahneyi..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.