Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Kapitalizmin Çin'i, Çin'in Kapitalizmi…

Yıllar önce Mao, kapitalizmin sorunlarını aşmak için dünyayı yakıp yıkan iki büyük savaşa kalktığını ancak her iki savaşın sosyalizmin zaferiyle sonuçlandığını söylüyor ve ekliyordu:   “Birinci dünya savaşı Sovyetler Birliği’ ni, ikinci savaş Çin Halk Cumhuriyetinin doğumunu sağladı.  İkisi de Komünist partilerin önderliğinde gerçekleşti…”   Mao ömrüyle sınırlı o kısa zaman dilimine bakıldığında öngörü doğruydu…   Ancak böylesine büyük değişimlerin analizi daha uzun soluklu zaman kesitlerine bakmayı zorunlu kılıyor…   Özellikle bir tarafında Sovyetler Birliği’ nin yer aldığı soğuk savaş konseptiyle de anılan ve İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD eksenli kurulan ‘Dünya Düzeni’ biri ekonomik üç önemli kırılma nedeniyle yerle yeksan oldu…   Birincisi, Sovyetler’ in dağılmasına yol açan ve sembolik anlamda Berlin duvarının yıkılmasıyla başlayan 1990’ ların başı…   İkincisi 11 Eylül 2001 günü Radikal İslamcı olduğu iddia edilen bir grubun ABD’ nin kalbi New York’ ta İkiz Kuleler’ i hedef alan saldırısı…   Ve 2008’ de Mortgage kredilerinin batmasıyla başlayan ve adım adım dünyayı sarmalayan, ABD merkezli küresel finans sisteminin sorgulanmasına, sonuçları itibariyle 1929 buhranından daha büyük depremlere yol açan küresel ekonomik kriz…   Bir yanıyla Mao’ yu haklı çıkaran yanı vardı kapitalizmin bu üç bunalımının…   Öyle ki, Dünya sistemini allak bullak eden, bir yanıyla soğuk savaş döneminin de sona ermesine yol açan bu üç büyük krizin üçü de Çin’ e yaradı…   Dünyayla rekabet edemeyen, artık çökmüş olan sanayi ve ABD ile boy ölçüşmek bir yana tamamen hantallaşmış, hayatımızı tümüyle değiştirmeye başlayan bilişim devriminden, teknolojiden habersiz Sovyetler Birliği dağılırken,   Dünyanın her alanda neredeyse tüm ihtiyaçlarını cevap verecek küresel fabrika görünümüyle Çin, Mao’ nun giydirdiği deli gömleğini çıkarmış biçimde evrensel sahnedeki yerini alıyordu 1990’ da…   Evet, büyük Çin dalgası yükselip dünyayı etkilemeye başlıyordu ancak bu sosyalizmden kapitalizme geçerek mümkün olacaktı..   11 Eylül 2001 depremi ise on yıl önce ‘tarihin sonu’ olarak tanımlanan, ‘tek kutuplu, Yeni Dünya düzeninin’ kurucu ve yöneticisi ABD’ yi bir yanıyla içe kapanmaya iterken, ortadan kalkan komünizm tehdidinin yerini, Afganistan ve Irak’ı yerle bir eden savaşlara gerekçe gösterilen Radikal İslam alıyordu…   Bugün de kurgusu ve aktörleriyle tam olarak aydınlatılamamış, pek çok sorunun yanıtsız kaldığı 11 Eylül saldırılarına yanıt olarak başlatılan işgal ve savaşların sonunda ne mi oldu?   Karizması çizilmiş ABD’ nin 2 trilyon dolar akıttığı ve sonunda olanı da yok ettiği Mağara devrine dönmüş Afganistan’ ı arkasına bakmadan nasıl terk ettiği tüm sıcaklığıyla gözlerimizin önünde…   Bugünkü Irak ise Saddam döneminden beter durumda…   2019’da yayınlanan Watson Enstitüsü ile Brown Üniversitesi'nin ortak araştırmasına göre ABD, 11 Eylül 2001 saldırıları ardından, dünyanın farklı yerlerindeki savaşlara ve çatışmalara 6 trilyon dolar harcadı. (https://watson.brown.edu/costsofwar/files/cow/imce/papers/2019/US20Budgetary20Costs20of20Wars20November202019.pdf)   Aynı rapora göre söz konusu çatışmalarda 800 bin kişi hayatını kaybetti ve işgallerle başlayan yıkım iki ülkeyle sınırlı kalmadı. Yemen, Suriye, Libya hatta dolaylı olarak Pakistan ve Lübnan’ı da içine alarak tüm bölgeyi istikrarsızlaştırdı…   Sayısı tam olarak asla bilinmeyecek onca insanın hayatını kaybettiği, yüz milyonların yurtlarını terk etmek zorunda kaldığı, büyük yangın ve ardından bugün de süren telafisi imkânsız bugün de sürmekte olan büyük kaosun yaratıcısı ABD, tüm enerjisini ve insan kaynaklarını heba ederken, Çin aynı zaman diliminde insana yatırım yapıyor, kapitalizmin kaynaklarını ülkeye çekerek alt yapısını dünyayla rekabet edecek biçimde modernize ediyordu…   2008 krizi ise çatışmalar, savaşlar sonucu çıkmadı ama 1945 sonrası kurulan ve başında ABD’ nin yer aldığı küresel para sisteminin zayıflığını ortaya koydu…   Gücünü ABD ekonomisinden alan, sınırsız hacimde doların dolaştığı dünya para sisteminde üretip ihraç ettiği trilyonlarca dolarlık ürünün karşılığını kasasında Amerikan Hazine Bonoları olarak tutan Çin, bir süre sonra o varlıkların gücünü de arkasına alarak farklı ülkelerde yatırımlar yapması, kapitalizmi kendi silahıyla vurma olanağı olduğunu keşfetti…   Vahşi kapitalizmin yarattığı travmalara karşı, elma şekeriyle Afrika’ ya, bir adım sonrasında Karadağ gibi Avrupa’ nın içinde yer almalarına karşı ihmal edilmişlerine yol, köprü gibi yatırımlarla giden bir Çin var artık… Abdullah Ayan
Ekleme Tarihi: 07 Kasım 2021 - Pazar

Kapitalizmin Çin'i, Çin'in Kapitalizmi…

Yıllar önce Mao, kapitalizmin sorunlarını aşmak için dünyayı yakıp yıkan iki büyük savaşa kalktığını ancak her iki savaşın sosyalizmin zaferiyle sonuçlandığını söylüyor ve ekliyordu:

 

“Birinci dünya savaşı Sovyetler Birliği’ ni, ikinci savaş Çin Halk Cumhuriyetinin doğumunu sağladı.  İkisi de Komünist partilerin önderliğinde gerçekleşti…”

 

Mao ömrüyle sınırlı o kısa zaman dilimine bakıldığında öngörü doğruydu…

 

Ancak böylesine büyük değişimlerin analizi daha uzun soluklu zaman kesitlerine bakmayı zorunlu kılıyor…

 

Özellikle bir tarafında Sovyetler Birliği’ nin yer aldığı soğuk savaş konseptiyle de anılan ve İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD eksenli kurulan ‘Dünya Düzeni’ biri ekonomik üç önemli kırılma nedeniyle yerle yeksan oldu…

 

Birincisi, Sovyetler’ in dağılmasına yol açan ve sembolik anlamda Berlin duvarının yıkılmasıyla başlayan 1990’ ların başı…

 

İkincisi 11 Eylül 2001 günü Radikal İslamcı olduğu iddia edilen bir grubun ABD’ nin kalbi New York’ ta İkiz Kuleler’ i hedef alan saldırısı…

 

Ve 2008’ de Mortgage kredilerinin batmasıyla başlayan ve adım adım dünyayı sarmalayan, ABD merkezli küresel finans sisteminin sorgulanmasına, sonuçları itibariyle 1929 buhranından daha büyük depremlere yol açan küresel ekonomik kriz…

 

Bir yanıyla Mao’ yu haklı çıkaran yanı vardı kapitalizmin bu üç bunalımının…

 

Öyle ki, Dünya sistemini allak bullak eden, bir yanıyla soğuk savaş döneminin de sona ermesine yol açan bu üç büyük krizin üçü de Çin’ e yaradı…

 

Dünyayla rekabet edemeyen, artık çökmüş olan sanayi ve ABD ile boy ölçüşmek bir yana tamamen hantallaşmış, hayatımızı tümüyle değiştirmeye başlayan bilişim devriminden, teknolojiden habersiz Sovyetler Birliği dağılırken,

 

Dünyanın her alanda neredeyse tüm ihtiyaçlarını cevap verecek küresel fabrika görünümüyle Çin, Mao’ nun giydirdiği deli gömleğini çıkarmış biçimde evrensel sahnedeki yerini alıyordu 1990’ da…

 

Evet, büyük Çin dalgası yükselip dünyayı etkilemeye başlıyordu ancak bu sosyalizmden kapitalizme geçerek mümkün olacaktı..

 

11 Eylül 2001 depremi ise on yıl önce ‘tarihin sonu’ olarak tanımlanan, ‘tek kutuplu, Yeni Dünya düzeninin’ kurucu ve yöneticisi ABD’ yi bir yanıyla içe kapanmaya iterken, ortadan kalkan komünizm tehdidinin yerini, Afganistan ve Irak’ı yerle bir eden savaşlara gerekçe gösterilen Radikal İslam alıyordu…

 

Bugün de kurgusu ve aktörleriyle tam olarak aydınlatılamamış, pek çok sorunun yanıtsız kaldığı 11 Eylül saldırılarına yanıt olarak başlatılan işgal ve savaşların sonunda ne mi oldu?

 

Karizması çizilmiş ABD’ nin 2 trilyon dolar akıttığı ve sonunda olanı da yok ettiği Mağara devrine dönmüş Afganistan’ ı arkasına bakmadan nasıl terk ettiği tüm sıcaklığıyla gözlerimizin önünde…

 

Bugünkü Irak ise Saddam döneminden beter durumda…

 

2019’da yayınlanan Watson Enstitüsü ile Brown Üniversitesi'nin ortak araştırmasına göre ABD, 11 Eylül 2001 saldırıları ardından, dünyanın farklı yerlerindeki savaşlara ve çatışmalara 6 trilyon dolar harcadı. (https://watson.brown.edu/costsofwar/files/cow/imce/papers/2019/US20Budgetary20Costs20of20Wars20November202019.pdf)

 

Aynı rapora göre söz konusu çatışmalarda 800 bin kişi hayatını kaybetti ve işgallerle başlayan yıkım iki ülkeyle sınırlı kalmadı. Yemen, Suriye, Libya hatta dolaylı olarak Pakistan ve Lübnan’ı da içine alarak tüm bölgeyi istikrarsızlaştırdı…

 

Sayısı tam olarak asla bilinmeyecek onca insanın hayatını kaybettiği, yüz milyonların yurtlarını terk etmek zorunda kaldığı, büyük yangın ve ardından bugün de süren telafisi imkânsız bugün de sürmekte olan büyük kaosun yaratıcısı ABD, tüm enerjisini ve insan kaynaklarını heba ederken, Çin aynı zaman diliminde insana yatırım yapıyor, kapitalizmin kaynaklarını ülkeye çekerek alt yapısını dünyayla rekabet edecek biçimde modernize ediyordu…

 

2008 krizi ise çatışmalar, savaşlar sonucu çıkmadı ama 1945 sonrası kurulan ve başında ABD’ nin yer aldığı küresel para sisteminin zayıflığını ortaya koydu…

 

Gücünü ABD ekonomisinden alan, sınırsız hacimde doların dolaştığı dünya para sisteminde üretip ihraç ettiği trilyonlarca dolarlık ürünün karşılığını kasasında Amerikan Hazine Bonoları olarak tutan Çin, bir süre sonra o varlıkların gücünü de arkasına alarak farklı ülkelerde yatırımlar yapması, kapitalizmi kendi silahıyla vurma olanağı olduğunu keşfetti…

 

Vahşi kapitalizmin yarattığı travmalara karşı, elma şekeriyle Afrika’ ya, bir adım sonrasında Karadağ gibi Avrupa’ nın içinde yer almalarına karşı ihmal edilmişlerine yol, köprü gibi yatırımlarla giden bir Çin var artık…

Abdullah Ayan

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.