Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Kent Konseylerinin kente yük olma halleri…

Başlığı okuyan çoğu kişinin en azından kafasında soru işaretleri doğduğunun farkındayım. Öyle ya, amacı kentin ufkunu açmak, projelerle ışık tutmak ve hepsinden önemlisi halkın en kutsal hakkı olan sağlıklı çevrede yaşam koşullarına katkı sunma çabası göstermek olan bir oluşum nasıl olur da o kentin ciddi sorunlarını omuzlayıp yük alacağım düşüncesiyle çıktığı yolda bir süre sonra yük olur? Karl Marx boşuna, 'Cehenneme giden yollar, iyi niyet taşlarıyla döşelidir' dememişti elbet… Kent Konseyleri veya Anadolu insanının daha sıcak bakacağı tanımla kent meclisleri, gönüllü olarak yaşadıkları beldede kentte halkın yararına gördükleri projeleri hazırlayan, seçilmiş yasal organlar olan Belediye Başkanlıklarına ve meclislere önerilerde bulunan, gerektiğinde her tür kamu otoritesinin yanlış adımlarına karşı doğruyu ortaya koyan, eleştirebilen kamusal kurumlardır. Belediye Başkanları başta olmak üzere hiçbir kişi ve kurumun arka bahçesi konumuna düşmezler, o algıya yol açacak davranışlarda bulunmazlar. Gücünü nereden alırsa alsın, siyasi ekonomik hiçbir odağın, iktidarların değil halkın yanında yer alması gereken kurumlar olarak, tarafsızlık kisvesine bürünmezler, çünkü taraftırlar… Ve tarafları halktır, halkın sağlıklı bir çevrede daha mutlu daha yaşanır bir ortamda nefes almasını sağlamak gibi temel ilkeleri savunur kent meclisleri… Girizgaha burada nokta koyup gelelim Mersin Kent Konseyine.. (Mersin' de merkez ilçeler de dahil tüm belediyelerin kent konseyleri var ama bu makalede söz konusu Mersin Büyükşehir Kent Konseyidir) Yukarıdaki temel ilkelerin tümünün diğer Kent Konseylerini olduğu gibi Mersin' i de bağlamasının yadsınamaz gerçek olduğuna inanıyorsak -ki aksini düşünenle işimiz yok- konuyu teorik olmaktan çıkarıp pratiğe indirgemek ve ortaya çıkan somut olaylarla bu olaylara karşı ortaya koyulan duruşları, tavırları değerlendirmek daha kolay olacak diye düşünüyorum… Nükleer santral gibi küresel boyutta risk taşıyan, geleceğimiz nesillerimizi tehdit eden bir projeye karşı ne yapıldı diye sormanın bile alemi yok. Yok, çünkü Mersin Kent Konseyinin bu konuda bile dişe dokunur taraf olma halini görmedik. Balık çiftliklerine karşı duruşa gelince… Öyle birkaç dar çerçeveli suya tirit toplantılar yaparak baştan savuşturulacak bir konu olmadığı bilinmesine rağmen geleceğimizi karartmaya kararlı bu tehdide karşı ne yapılmıştır? Yapılanların gücünü ortaya çıkan tablodan anlamak mümkün… Ve bu tablo balık çiftliklerinin tereyağından kıl çeker gibi süreci yönettiğini, bir avuç iş adamının oluşturduğu küçücük lobinin koca kenti ve kent dinamiklerini alt ettiğini gösteriyor. Üstelik balık çiftliklerinde durum nükleer santral gibi değil. Nükleer projede siyasi iktidarı ve iktidarın yerel izdüşümlerinden destek bulamayabilirsiniz, oysa bu kentte balık çiftliklerini savunan tek bir kurum/kuruluş yok… Aslında son yapılan Büyükşehir Meclisinde AKP' li Aydıncık ve MHP'li Anamur Belediye başkanlarının ortaya koyduğu tavır kafasını kuma gömmüş herkese ders niteliğindeydi. Aydıncık Belediye Başkanının 'Ankara' ya gidelim, yetkilileri uyaralım' çıkışına dört elle sarılması gereken kent konseyi yetkilileri (yetkili dediğime de bakmayın son zamanlarda tek kişilik bir oluşuma dönmüş durumda) o çığlıklara kulak vermeyecek te, neyi duyacak? Geçmişten de ders almıyoruz.  Alsaydık, 2008' de Çamlıyayla' dan Anamur' a 400' ün üzerinde kurum ve kuruluşun bir araya gelerek balık çiftliklerine karşı verdiği destansı mücadeleyi hatırlar, o mücadele ruhuyla yeniden siyasi kimliklerini, çıkarlarını, kaygılarını bir yana bırakıp balık çiftliklerine uzun yıllar nefes aldırmayan Mersin Platformu' na benzer bir toparlanmayı daha güçlü biçimde yeniden sağlardık. Kentin geleceğini düşündüğümüzde 'kutsal' olarak nitelendirilecek o ittifakı bir araya getiremeyen, kaderde ve tasada ortak bir Mersin ortak paydasında toparlayamayan bir Kent konseyi var karşımızda… Basireti bağlanmış böylesi bir oluşumun, her gün Mersin' in bir başka noktasında ortaya çıkan taş ocaklarına karşı bir tavır almasını beklemek mümkün mü? Aslında bu makalede Tevfik Sırrı Gür stadının yıkılışına tek kelam etmeyen, Tarsus Kurbanlı' daki 3 bin dönüm ormanlığın talanına karşı çıkması gerekirken, o alana tesis kondurma sevdasına tutulanları Kent Konseyine çağırıp parlak! projelerini anlatma olanağı sağlayan acayip duruşa da değinmek istiyordum. Bir başka makaleye artık…
Ekleme Tarihi: 20 Mayıs 2019 - Pazartesi

Kent Konseylerinin kente yük olma halleri…

Başlığı okuyan çoğu kişinin en azından kafasında soru işaretleri doğduğunun farkındayım.

Öyle ya, amacı kentin ufkunu açmak, projelerle ışık tutmak ve hepsinden önemlisi halkın en kutsal hakkı olan sağlıklı çevrede yaşam koşullarına katkı sunma çabası göstermek olan bir oluşum nasıl olur da o kentin ciddi sorunlarını omuzlayıp yük alacağım düşüncesiyle çıktığı yolda bir süre sonra yük olur?

Karl Marx boşuna, 'Cehenneme giden yollar, iyi niyet taşlarıyla döşelidir' dememişti elbet…

Kent Konseyleri veya Anadolu insanının daha sıcak bakacağı tanımla kent meclisleri, gönüllü olarak yaşadıkları beldede kentte halkın yararına gördükleri projeleri hazırlayan, seçilmiş yasal organlar olan Belediye Başkanlıklarına ve meclislere önerilerde bulunan, gerektiğinde her tür kamu otoritesinin yanlış adımlarına karşı doğruyu ortaya koyan, eleştirebilen kamusal kurumlardır.

Belediye Başkanları başta olmak üzere hiçbir kişi ve kurumun arka bahçesi konumuna düşmezler, o algıya yol açacak davranışlarda bulunmazlar.

Gücünü nereden alırsa alsın, siyasi ekonomik hiçbir odağın, iktidarların değil halkın yanında yer alması gereken kurumlar olarak, tarafsızlık kisvesine bürünmezler, çünkü taraftırlar…

Ve tarafları halktır, halkın sağlıklı bir çevrede daha mutlu daha yaşanır bir ortamda nefes almasını sağlamak gibi temel ilkeleri savunur kent meclisleri…

Girizgaha burada nokta koyup gelelim Mersin Kent Konseyine.. (Mersin' de merkez ilçeler de dahil tüm belediyelerin kent konseyleri var ama bu makalede söz konusu Mersin Büyükşehir Kent Konseyidir)

Yukarıdaki temel ilkelerin tümünün diğer Kent Konseylerini olduğu gibi Mersin' i de bağlamasının yadsınamaz gerçek olduğuna inanıyorsak -ki aksini düşünenle işimiz yok- konuyu teorik olmaktan çıkarıp pratiğe indirgemek ve ortaya çıkan somut olaylarla bu olaylara karşı ortaya koyulan duruşları, tavırları değerlendirmek daha kolay olacak diye düşünüyorum…

Nükleer santral gibi küresel boyutta risk taşıyan, geleceğimiz nesillerimizi tehdit eden bir projeye karşı ne yapıldı diye sormanın bile alemi yok.

Yok, çünkü Mersin Kent Konseyinin bu konuda bile dişe dokunur taraf olma halini görmedik.

Balık çiftliklerine karşı duruşa gelince…

Öyle birkaç dar çerçeveli suya tirit toplantılar yaparak baştan savuşturulacak bir konu olmadığı bilinmesine rağmen geleceğimizi karartmaya kararlı bu tehdide karşı ne yapılmıştır?

Yapılanların gücünü ortaya çıkan tablodan anlamak mümkün…

Ve bu tablo balık çiftliklerinin tereyağından kıl çeker gibi süreci yönettiğini, bir avuç iş adamının oluşturduğu küçücük lobinin koca kenti ve kent dinamiklerini alt ettiğini gösteriyor.

Üstelik balık çiftliklerinde durum nükleer santral gibi değil. Nükleer projede siyasi iktidarı ve iktidarın yerel izdüşümlerinden destek bulamayabilirsiniz, oysa bu kentte balık çiftliklerini savunan tek bir kurum/kuruluş yok…

Aslında son yapılan Büyükşehir Meclisinde AKP' li Aydıncık ve MHP'li Anamur Belediye başkanlarının ortaya koyduğu tavır kafasını kuma gömmüş herkese ders niteliğindeydi. Aydıncık Belediye Başkanının 'Ankara' ya gidelim, yetkilileri uyaralım' çıkışına dört elle sarılması gereken kent konseyi yetkilileri (yetkili dediğime de bakmayın son zamanlarda tek kişilik bir oluşuma dönmüş durumda) o çığlıklara kulak vermeyecek te, neyi duyacak?

Geçmişten de ders almıyoruz.

 Alsaydık, 2008' de Çamlıyayla' dan Anamur' a 400' ün üzerinde kurum ve kuruluşun bir araya gelerek balık çiftliklerine karşı verdiği destansı mücadeleyi hatırlar, o mücadele ruhuyla yeniden siyasi kimliklerini, çıkarlarını, kaygılarını bir yana bırakıp balık çiftliklerine uzun yıllar nefes aldırmayan Mersin Platformu' na benzer bir toparlanmayı daha güçlü biçimde yeniden sağlardık.

Kentin geleceğini düşündüğümüzde 'kutsal' olarak nitelendirilecek o ittifakı bir araya getiremeyen, kaderde ve tasada ortak bir Mersin ortak paydasında toparlayamayan bir Kent konseyi var karşımızda…

Basireti bağlanmış böylesi bir oluşumun, her gün Mersin' in bir başka noktasında ortaya çıkan taş ocaklarına karşı bir tavır almasını beklemek mümkün mü?

Aslında bu makalede Tevfik Sırrı Gür stadının yıkılışına tek kelam etmeyen, Tarsus Kurbanlı' daki 3 bin dönüm ormanlığın talanına karşı çıkması gerekirken, o alana tesis kondurma sevdasına tutulanları Kent Konseyine çağırıp parlak! projelerini anlatma olanağı sağlayan acayip duruşa da değinmek istiyordum.

Bir başka makaleye artık…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.