Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Kiribati’nin feryadı..Bir ülke ölürken (Ağustos 2003)*

Gidişat böyle sürerse dünya beklenenden de kısa zaman diliminde yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalacak. Kömür ve petrole dayanan mevcut enerji sistemine dur denilmezse yüz yıl dolmadan havadaki karbon dioksit miktarı bugünün iki katına çıkacak. Gelişmişler başta olmak üzere tüm ülkeler yaklaşan felaketin boyutunu kavrayamıyor ya da bilim insanlarının uyarılarına inanmak istemiyor… Çevreden topladığını çevre iyileştirme yerine duvar yapımına harcayan vurdumduymazlara emanet edilen kentler yanında, 50 yıl sonrasının acısını şimdiden hissedenler de var. Ne yazık ki, başta ABD olmak üzere ozon tabakasını incelten, dünyayı hızla bir küresel ısınmaya sürükleyen gazları ve petrol türevlerinin çoğunu tüketen gelişmişler, egemen oldukları Birleşmiş Milletler’ ce kabul edilen yasaları bile imzalamayı erteliyorlar. Oysa kaçtığımız küresel vahşet, günlük reaksiyonlarla her an bizleri uyarıyor. Önümüzdeki yüz yıl içinde havadaki CO2 i iki katına çıkarmakla kalmayacak, sıcaklıkların da 3 ila 5 derece artmasına el birliğiyle yol açacağız… 3 ila 5 derece artıştan ne çıkar demeyin. Böylesi bir sıcaklık artışı buzulları eritip, iklimleri değiştirdiğinde, yükselecek denizlerin sularını göndereceğimiz başka bir dünya yok. Eden bulur misali, “kıyıları yağmalayanlar cezalarını bulsunlar” desek te Atlas okyanusundaki KİRİBATİ halkının ne günahı var? Haritada bulunması olanaksız, Türkiye’nin binde biri kadar -800 km2 lik- mercan adaları üzerinde yaşayan 95 bin nüfuslu bu noktadan küçük ülke ülke önümüzdeki elli yılda suların yükselmesi sonucunda okyanus tarafından yutulacak. Geçtiğimiz günlerde izlediğim bir belgeselde 6,3 milyar dünyalının çok azının varlığını bildiği bu küçücük ada halkının dramı anlatılıyordu. Suçuna iştirak etmedikleri vahşi sanayileşme yüzünden hızlanan küresel ısınma nedeniyle 50 yil içinde ülkeleri sular altında kaybolacak. Şimdilik çocuklar okula gidiyor, belediyeler çevreyi düzenliyor, yabancılar doğa harikası denizlerine giriyor, tropikal meyvelerini tadıyorlar. Kısaca hayat devam ediyor.. Ama KİRİBATİ’ nin aklı erenleri, ölmekte olan hastanın yatakta erimesine boş gözlerle bakan çaresizler gibi, yok olması kaçınılmaz sevgili ülkelerinin tükenişini acı içinde izliyorlardı. Yeni yol, hastane, okul, turizm yatırımı yapmanın anlamı yoktu. Çünkü 50 yıl içinde yükselen sular bu toprakları yutacaktı. Kişilerin ölümü beklemesini biliyordum. Oysa gördüğüm ülkelerinin ölümünü bekleyen insanların yüz ifadesiydi. Savaşlarda yenilmeyi, istilayı, depremleri, kurda kuşa yem olmayı anlamak kolaydı da, bir ülkenin ölüme randevu vererek, dünyayla vedalaşmasının kitaplarda yeri yoktu. Kurdukları bir komite tam yüz milyon Amerikalıya el duyuruları, e-maillerle ulaşmıştı. Gelişmiş ülkeleri duyarlı olmaya çağırıyorlardı. Ne yazık ki ozon tabakasını inceltmeye devam eden sanayi gazları, petrol atıkları, rüyadaki Amerikalının umurunda değildi. Aslında yüz yıl içinde dünyayı bekleyen felaketin boyutları Kiribati ile sınırlı değil. Denizlerin ortasındaki Marshall adalarından Maldivler’ e kadar okyanusların ortasında yer alan ülkelerin çoğu denizlere gömülürken, pek çok kıyı kenti de önlenemez felaketlerle karşı karşıya kalacak. George Monbiot 12 Ağustos 2003 günü The Guardian gazetesinde “Gözler tamamen kapalı” çarpıcı başlıklı makalesinde** yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan insanlığı uyarırken şu tespitleri yapmakta: “Bir rüya âleminde yaşıyoruz. Beynin küçük, mantıklı bir bölümüyle, varlığımızın maddi gerçekler tarafından yönetildiğini ve bu gerçekler değiştikçe yaşamlarımızın da değişeceğini fark ederiz. Ancak bu farkındalığın altında, içinde yaşadığımız anı özümseyen, sonra onu genelleştiren, şimdiki zamanın tekrarlanan örnekleri olarak gelecekteki yaşamlarımızı yansıtan derin yarı-bilinç vardır. Bu, aklımızın yüzeysel dünyası değil, bizim gerçek realitemizdir. Bizi Avustralya'nın yerli halkından ayıran tek şey, onların bunu kabul etmesi bizim ise tanımamamız… .. Hâlâ ısınma olduğunu inkâr edenler veya bunun doğal olaylarla açıklanabileceğini iddia edenler var. Ancak bunların çok azı iklim uzmanı… Daha da azı fosil yakıt endüstrisinden fon almayan bilim insanları. Piyasa seviciler nezdindeki güvenilirlikleri şimdilik sigara ve kanser arasında hiçbir bağlantı olmadığını iddia edenlerinkinden biraz daha yüksek olsa da medyanın onlara verdiği önem, yalnızca otomobil reklamcılarının taleplerini yansıtmıyor.” Yirmi yıl önce gelmekte olan evrensel yıkıma ve insanlığın yok olma tehlikesine dikkat çeken George Monbiot’ un o tarihi uyarısını Kiribati’ nin yok oluş süreciyle birlikte ele aldığım Ağustos 2003 tarihli makalenin sonraki bölümüyle devam edeceğim… * https://abdullahayan.wordpress.com/2007/02/12/kiribatinin-feryadi-bir-ulkenin-olumu-agustos-2003/ **https://www.theguardian.com/environment/2003/aug/12/comment.columnists  
Ekleme Tarihi: 17 Temmuz 2023 - Pazartesi

Kiribati’nin feryadı..Bir ülke ölürken (Ağustos 2003)*

Gidişat böyle sürerse dünya beklenenden de kısa zaman diliminde yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalacak.

Kömür ve petrole dayanan mevcut enerji sistemine dur denilmezse yüz yıl dolmadan havadaki karbon dioksit miktarı bugünün iki katına çıkacak.

Gelişmişler başta olmak üzere tüm ülkeler yaklaşan felaketin boyutunu kavrayamıyor ya da bilim insanlarının uyarılarına inanmak istemiyor…

Çevreden topladığını çevre iyileştirme yerine duvar yapımına harcayan vurdumduymazlara emanet edilen kentler yanında, 50 yıl sonrasının acısını şimdiden hissedenler de var.

Ne yazık ki, başta ABD olmak üzere ozon tabakasını incelten, dünyayı hızla bir küresel ısınmaya sürükleyen gazları ve petrol türevlerinin çoğunu tüketen gelişmişler, egemen oldukları Birleşmiş Milletler’ ce kabul edilen yasaları bile imzalamayı erteliyorlar.

Oysa kaçtığımız küresel vahşet, günlük reaksiyonlarla her an bizleri uyarıyor.

Önümüzdeki yüz yıl içinde havadaki CO2 i iki katına çıkarmakla kalmayacak, sıcaklıkların da 3 ila 5 derece artmasına el birliğiyle yol açacağız…

3 ila 5 derece artıştan ne çıkar demeyin. Böylesi bir sıcaklık artışı buzulları eritip, iklimleri değiştirdiğinde, yükselecek denizlerin sularını göndereceğimiz başka bir dünya yok.

Eden bulur misali, “kıyıları yağmalayanlar cezalarını bulsunlar” desek te Atlas okyanusundaki KİRİBATİ halkının ne günahı var?

Haritada bulunması olanaksız, Türkiye’nin binde biri kadar -800 km2 lik- mercan adaları üzerinde yaşayan 95 bin nüfuslu bu noktadan küçük ülke ülke önümüzdeki elli yılda suların yükselmesi sonucunda okyanus tarafından yutulacak.

Geçtiğimiz günlerde izlediğim bir belgeselde 6,3 milyar dünyalının çok azının varlığını bildiği bu küçücük ada halkının dramı anlatılıyordu.

Suçuna iştirak etmedikleri vahşi sanayileşme yüzünden hızlanan küresel ısınma nedeniyle 50 yil içinde ülkeleri sular altında kaybolacak.

Şimdilik çocuklar okula gidiyor, belediyeler çevreyi düzenliyor, yabancılar doğa harikası denizlerine giriyor, tropikal meyvelerini tadıyorlar. Kısaca hayat devam ediyor..

Ama KİRİBATİ’ nin aklı erenleri, ölmekte olan hastanın yatakta erimesine boş gözlerle bakan çaresizler gibi, yok olması kaçınılmaz sevgili ülkelerinin tükenişini acı içinde izliyorlardı.

Yeni yol, hastane, okul, turizm yatırımı yapmanın anlamı yoktu. Çünkü 50 yıl içinde yükselen sular bu toprakları yutacaktı.

Kişilerin ölümü beklemesini biliyordum. Oysa gördüğüm ülkelerinin ölümünü bekleyen insanların yüz ifadesiydi. Savaşlarda yenilmeyi, istilayı, depremleri, kurda kuşa yem olmayı anlamak kolaydı da, bir ülkenin ölüme randevu vererek, dünyayla vedalaşmasının kitaplarda yeri yoktu.

Kurdukları bir komite tam yüz milyon Amerikalıya el duyuruları, e-maillerle ulaşmıştı. Gelişmiş ülkeleri duyarlı olmaya çağırıyorlardı. Ne yazık ki ozon tabakasını inceltmeye devam eden sanayi gazları, petrol atıkları, rüyadaki Amerikalının umurunda değildi.

Aslında yüz yıl içinde dünyayı bekleyen felaketin boyutları Kiribati ile sınırlı değil.

Denizlerin ortasındaki Marshall adalarından Maldivler’ e kadar okyanusların ortasında yer alan ülkelerin çoğu denizlere gömülürken, pek çok kıyı kenti de önlenemez felaketlerle karşı karşıya kalacak.

George Monbiot 12 Ağustos 2003 günü The Guardian gazetesinde “Gözler tamamen kapalı” çarpıcı başlıklı makalesinde** yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan insanlığı uyarırken şu tespitleri yapmakta:

“Bir rüya âleminde yaşıyoruz. Beynin küçük, mantıklı bir bölümüyle, varlığımızın maddi gerçekler tarafından yönetildiğini ve bu gerçekler değiştikçe yaşamlarımızın da değişeceğini fark ederiz. Ancak bu farkındalığın altında, içinde yaşadığımız anı özümseyen, sonra onu genelleştiren, şimdiki zamanın tekrarlanan örnekleri olarak gelecekteki yaşamlarımızı yansıtan derin yarı-bilinç vardır. Bu, aklımızın yüzeysel dünyası değil, bizim gerçek realitemizdir. Bizi Avustralya'nın yerli halkından ayıran tek şey, onların bunu kabul etmesi bizim ise tanımamamız…

..

Hâlâ ısınma olduğunu inkâr edenler veya bunun doğal olaylarla açıklanabileceğini iddia edenler var. Ancak bunların çok azı iklim uzmanı… Daha da azı fosil yakıt endüstrisinden fon almayan bilim insanları.

Piyasa seviciler nezdindeki güvenilirlikleri şimdilik sigara ve kanser arasında hiçbir bağlantı olmadığını iddia edenlerinkinden biraz daha yüksek olsa da medyanın onlara verdiği önem, yalnızca otomobil reklamcılarının taleplerini yansıtmıyor.”

Yirmi yıl önce gelmekte olan evrensel yıkıma ve insanlığın yok olma tehlikesine dikkat çeken George Monbiot’ un o tarihi uyarısını Kiribati’ nin yok oluş süreciyle birlikte ele aldığım Ağustos 2003 tarihli makalenin sonraki bölümüyle devam edeceğim…

* https://abdullahayan.wordpress.com/2007/02/12/kiribatinin-feryadi-bir-ulkenin-olumu-agustos-2003/

**https://www.theguardian.com/environment/2003/aug/12/comment.columnists

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.