Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Mersin' in yaşadığı en büyük afet…

15 Ocak 2019 akşamı Mersin son yılların en şiddetli fırtınasını yaşadı. 100 kilometreye yaklaşan hızıyla Akdeniz'den gelen ve yer yer 5 metreye ulaşan dalgalar kayalarla doldurulan kent içi sahil kreasyon alanını tahrip etti. Deniz kucağına bırakılan kayaları geri kustu. Rüzgarın şiddetinden liman sahası da etkilendi.  Üst üste koyulmuş boş kontaynerler kibrit kutusu gibi devrildi. Karaduvar yakınlarında aylardır bekletilen boş bir gemi de karaya vurdu… Ürkütücü tabloyu görenler 'Mersinin yaşadığı en büyük felaket' olarak  yorumladılar. Peki, kenti etkileyen bu son fırtına gerçekten de kentin yaşadığı en büyük doğal afet miydi? Elbette değil… Aslında birkaç yıl önce kaleme aldığım ve yazı dizisi halinde yayınlanan 'Mersin' in sellerle imtihanı' yazı dizisinde kentin son yüz yılına damgasını vuran doğal afetleri kronolojik biçimde anlatmaya çalışmıştım. Merak eden www.abdullahayan.wordpress.com adresinden yararlanabilir. Mersin yağışların arttığı Kasım ayından başlayarak Şubat ortasına kadar her yıl sel tehdidiyle karşı karşıya kalan bir kent. Ama biri eskilerde, diğeri halen yaşayan tanıkları nedeniyle biraz daha yakın zamana ait iki felaket var ki, diğerlerinden farklı.. Bu ikisini yeniden özetlemeye çalışayım, hangisinin 'Mersinin yaşadığı en büyük felaket' olduğuna siz karar verin… ** 1 Aralık 1936 salı günü başlayan yağmur ve denizde şiddetlenen rüzgar bir süre sonra lodos fırtınasına dönüşür. Günlerce süren yağmur, Eferenk deresini besleyen suların kontrolden çıkmasıyla kentin üzerine kabus gibi gelir. Denizde başlayan afet, beşinci gün Eferenk (Müftü) deresinin taşmasıyla kentte can pazarı yaşanmasına yol açar.. Karadaki iskelelerden gemilere mal taşıyan liman şirketine ait tam 29 mavna ve şat karaya vurup kullanılmaz hale gelir. (şat ve mavnalar limanın hizmete açıldığı 1960 yılına kadar, iskelelere yanaşamayan büyük gemilere karadan mal taşımakta kullanılan araçlar) Denizi kaplayan sis dağıldığında felaketin boyutları daha iyi anlaşılır. Sahildeki balıkçı kayıklarıyla sandalların tamamı parçalanmış, açık denize açılmaya fırsat bulamayan 60 tonluk yelkenli dalgaların etkisiyle sahile vurmuştur. 6 Aralık Pazar günü yayınlanan Yeni Mersin gazetesi denizdeki son durumu şöyle özetleyecektir: "Karaya vuranlar dışında kalan denizdeki vesaitten henüz malumat alınamamaktadır. Fırtına bütün şiddetiyle devam ediyor. Şimdiye kadar insanca zayiat yoksa da, vapurlara aktarılmak üzere mavnalara yüklenmiş tüccar mallarının bir kısmı fırtınayla karaya fırlatılmıştır" Ancak gazete baskıya girdikten sonra Cumartesi akşama doğru asıl korkulan haber Toroslar' daki ormancılar tarafından yetkililere ulaştırılır. Eferenk deresini besleyen sular eriyen karların da etkisiyle kontrolden çıkmış kente doğru azgın biçimde gelmektedir. Risk taşıyan mahallelerdeki evlerin öncelikle alt katları boşaltılır. Beklenen olur. Gecenin ilerleyen saatlerinde özellikle Yeni Mahalle ve Müftü Köprüsü civarı sel sularıyla kaplanır. Ve her kış yaşananlar, her yağmurun ardından çekilen çileler bir kez daha depreşir. Beş gün süren felaketin daha ikinci gününde Yeni Mersin gazetesinin o günlerdeki başyazarı Rıza Atilâ köşesinde dile getirdiği sorunlar ve Belediyeye yönelttiği eleştirilerle hayli çarpıcı tespitlerde bulunur. İşte kendi kaleminden Atilâ' nın o afet vesilesiyle ortaya koyduğu gözlemleri: "... Yapmak vazifesi kime ait olursa olsun ortada yapılmadığı, bakılmadığı, benimsenmediği için şehir halkına ıstırap veren şehri gerileten, bir çok haller var. Belediye bunları üstüne almadığına göre başka bir teşkilata ait demektir. Düne kadar bunlardan bir çoğu göze çarpmıyordu. Evelki gece başlayan ve halâ devam eden yağmur şehrin badanasını sildi, süpürdü; imar, inşa, tamirat ve daha benzeri neler varsa bünyelerini ortaya çıkardı.(…)" Mersin bunları yaşarken henüz Seyhan nehrini kontrol eden baraj yapılmadığı için her yıl zaman zaman azgınlaşan nehrin koynundaki Adana o kadar şanslı değildir. Kente hayat veren Seyhan bu kez kabus gibi çöker. 5 Aralık 1936 günü 400 metreyi bulan genişliğe ulaşarak Adana' yı deyim yerindeyse yutar.. Asri Sinemada gelmekte olan kabustan habersiz film seyreden aileler, etrafa savrulan çocuklar.. Türksözü gazetesi o tabloyu şöyle özetleyecektir: " afetten 30 bin kişi etkilenmiş, 1500 ev yıkılmış, 5 milyon liralık maddi hasar meydana gelmiş olsa da can kaybı 39' dur." 7 Aralık 1936 günü Adana afetini konuşmak üzere toplanan Büyük Millet Meclisinde dönemin Sağlık Bakanı Refik Saydam' ın verdiği bilgiye göre ise "40 kadar boğulan vardır" O günlerde Adana- Mersin planlarını yapmakta olan ünlü kent mimarı Jansen Seyhan tehdidine karşı pek çok öneride bulunur. Her zamanki gibi öneriler yetkililerin bir kulağından girip öbüründen çıkacak, bir sonraki felakete kadar konu kapanacaktır…
Ekleme Tarihi: 21 Ocak 2019 - Pazartesi

Mersin' in yaşadığı en büyük afet…

15 Ocak 2019 akşamı Mersin son yılların en şiddetli fırtınasını yaşadı.

100 kilometreye yaklaşan hızıyla Akdeniz'den gelen ve yer yer 5 metreye ulaşan dalgalar kayalarla doldurulan kent içi sahil kreasyon alanını tahrip etti. Deniz kucağına bırakılan kayaları geri kustu. Rüzgarın şiddetinden liman sahası da etkilendi.  Üst üste koyulmuş boş kontaynerler kibrit kutusu gibi devrildi. Karaduvar yakınlarında aylardır bekletilen boş bir gemi de karaya vurdu…

Ürkütücü tabloyu görenler 'Mersinin yaşadığı en büyük felaket' olarak  yorumladılar.

Peki, kenti etkileyen bu son fırtına gerçekten de kentin yaşadığı en büyük doğal afet miydi? Elbette değil…

Aslında birkaç yıl önce kaleme aldığım ve yazı dizisi halinde yayınlanan 'Mersin' in sellerle imtihanı' yazı dizisinde kentin son yüz yılına damgasını vuran doğal afetleri kronolojik biçimde anlatmaya çalışmıştım. Merak eden www.abdullahayan.wordpress.com adresinden yararlanabilir.

Mersin yağışların arttığı Kasım ayından başlayarak Şubat ortasına kadar her yıl sel tehdidiyle karşı karşıya kalan bir kent. Ama biri eskilerde, diğeri halen yaşayan tanıkları nedeniyle biraz daha yakın zamana ait iki felaket var ki, diğerlerinden farklı.. Bu ikisini yeniden özetlemeye çalışayım, hangisinin 'Mersinin yaşadığı en büyük felaket' olduğuna siz karar verin…

**

1 Aralık 1936 salı günü başlayan yağmur ve denizde şiddetlenen rüzgar bir süre sonra lodos fırtınasına dönüşür. Günlerce süren yağmur, Eferenk deresini besleyen suların kontrolden çıkmasıyla kentin üzerine kabus gibi gelir.

Denizde başlayan afet, beşinci gün Eferenk (Müftü) deresinin taşmasıyla kentte can pazarı yaşanmasına yol açar..

Karadaki iskelelerden gemilere mal taşıyan liman şirketine ait tam 29 mavna ve şat karaya vurup kullanılmaz hale gelir. (şat ve mavnalar limanın hizmete açıldığı 1960 yılına kadar, iskelelere yanaşamayan büyük gemilere karadan mal taşımakta kullanılan araçlar)

Denizi kaplayan sis dağıldığında felaketin boyutları daha iyi anlaşılır. Sahildeki balıkçı kayıklarıyla sandalların tamamı parçalanmış, açık denize açılmaya fırsat bulamayan 60 tonluk yelkenli dalgaların etkisiyle sahile vurmuştur.

6 Aralık Pazar günü yayınlanan Yeni Mersin gazetesi denizdeki son durumu şöyle özetleyecektir:

"Karaya vuranlar dışında kalan denizdeki vesaitten henüz malumat alınamamaktadır. Fırtına bütün şiddetiyle devam ediyor.

Şimdiye kadar insanca zayiat yoksa da, vapurlara aktarılmak üzere mavnalara yüklenmiş tüccar mallarının bir kısmı fırtınayla karaya fırlatılmıştır"

Ancak gazete baskıya girdikten sonra Cumartesi akşama doğru asıl korkulan haber Toroslar' daki ormancılar tarafından yetkililere ulaştırılır.

Eferenk deresini besleyen sular eriyen karların da etkisiyle kontrolden çıkmış kente doğru azgın biçimde gelmektedir.

Risk taşıyan mahallelerdeki evlerin öncelikle alt katları boşaltılır.

Beklenen olur. Gecenin ilerleyen saatlerinde özellikle Yeni Mahalle ve Müftü Köprüsü civarı sel sularıyla kaplanır. Ve her kış yaşananlar, her yağmurun ardından çekilen çileler bir kez daha depreşir.

Beş gün süren felaketin daha ikinci gününde Yeni Mersin gazetesinin o günlerdeki başyazarı Rıza Atilâ köşesinde dile getirdiği sorunlar ve Belediyeye yönelttiği eleştirilerle hayli çarpıcı tespitlerde bulunur.

İşte kendi kaleminden Atilâ' nın o afet vesilesiyle ortaya koyduğu gözlemleri:

"...

Yapmak vazifesi kime ait olursa olsun ortada yapılmadığı, bakılmadığı, benimsenmediği için şehir halkına ıstırap veren şehri gerileten, bir çok haller var. Belediye bunları üstüne almadığına göre başka bir teşkilata ait demektir.

Düne kadar bunlardan bir çoğu göze çarpmıyordu. Evelki gece başlayan ve halâ devam eden yağmur şehrin badanasını sildi, süpürdü; imar, inşa, tamirat ve daha benzeri neler varsa bünyelerini ortaya çıkardı.(…)"

Mersin bunları yaşarken henüz Seyhan nehrini kontrol eden baraj yapılmadığı için her yıl zaman zaman azgınlaşan nehrin koynundaki Adana o kadar şanslı değildir.

Kente hayat veren Seyhan bu kez kabus gibi çöker. 5 Aralık 1936 günü 400 metreyi bulan genişliğe ulaşarak Adana' yı deyim yerindeyse yutar.. Asri Sinemada gelmekte olan kabustan habersiz film seyreden aileler, etrafa savrulan çocuklar..

Türksözü gazetesi o tabloyu şöyle özetleyecektir:

" afetten 30 bin kişi etkilenmiş, 1500 ev yıkılmış, 5 milyon liralık maddi hasar meydana gelmiş olsa da can kaybı 39' dur."

7 Aralık 1936 günü Adana afetini konuşmak üzere toplanan Büyük Millet Meclisinde dönemin Sağlık Bakanı Refik Saydam' ın verdiği bilgiye göre ise "40 kadar boğulan vardır"

O günlerde Adana- Mersin planlarını yapmakta olan ünlü kent mimarı Jansen Seyhan tehdidine karşı pek çok öneride bulunur.

Her zamanki gibi öneriler yetkililerin bir kulağından girip öbüründen çıkacak, bir sonraki felakete kadar konu kapanacaktır…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.