Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

1924 TBMM’ sinde Mersin Limanı müzakereleri -3

12 Nisan 1924 günü TBMM’ de başlayan Mersin’ e liman yapılması hakkındaki kanun tasarısı görüşmelerine projenin neredeyse tek takipçisi olan Niyazi Ramazanoğlu yaptığı kapsamlı bilgilendirme ile damgasını vurur… Lojistik açıdan önemleri itibariyle batıdan doğuya İstanbul-Basra ve kuzeyden güneye Samsun-Mersin akslarına dikkat çeken Niyazi Bey, Osmanlı’ nın külleri arasında doğmakta olan Türkiye’ nin dünyaya açılan en önemli kapısının limana sahip olacak Mersin olacağını imparatorluk dönemi hazırlanmış fizibilite çalışmaları ve etüt raporları ışığında genel kurula anlatır… Niyazi Bey konuşmasını sürdürürken Dersim Mebusu Feridun Fikri Bey (sonradan Düşünsel soyadını alacaktır) oturumu yöneten Meclis Başkanını; “Nafıa Vekili yok, Hükümet yok, böyle bir mühim mesele müzakere ediliyor, ayıp oluyor. Mühim bir limanın mukadderatı mevzubahis oluyor” diye uyarır. Gerçekten de Fransız şirketiyle liman yapım sözleşmesini imzalayan Bakan ve mukaveleyi kanun tasarısı ekinde meclise sevk eden Hükümetten temsilci yoktur o gün genel kurulda… Feridun Fikri Bey’ in uyarısını fırsat bilen oturumu yöneten Başkan “Müzakereyi tehir edelim” önerisini dillendirir. Genel kurul üyeleri arasından kanun tasarı ve eklerinin basılıp Milletvekillerine dağıtılmadığı yönündeki “tabı ve tevzi edilmemiştir” şikâyetleri de duyulur. Niyazi Bey yeniden söz alır ve tasarı ile eklerinin basılıp dağıtılmadığı iddialarının doğru olmadığını, daha da önemlisi genel kurula gelmediği için görüşlerinin de bilinmediği ifade edilen Nafıa Vekili ile Hükümet üyelerinin Encümen görüşmelerinde liman yapılmasını ön gören proje ve üstlenici firma ile imzalanan mukaveleyi onayladıklarını şu sözlerle anlatır: “Layiha ve ekleri tabı ve tevzi edilmiştir efendim! Müsaade ederseniz muhtasar surette (özet biçimde) arz edeyim, hükümet noktayı nazarımızda müttefiktir. Encümende, Hükümet, Nafıa ve Maliye Vekilleri de hazır olduğu halde tetkik edildi. Maliye ve Nafıa Vekilleri Hükümet namına bu meseleye muvafakat etmişlerdir” Niyazi Bey’ in konuşması üyelerden bazılarının “kısa söyleyiniz” sesleriyle kesilmek istenir ancak o uyarıların aksine sözlerine son vermek şöyle dursun ileride Liman ağırlıklı Mersin tarihini yazacak olanlara esastan temel oluşturacak derinlikte bilgi belgelerle donatılmış hitabını şöyle sürdürecektir: “Sonra malumu âlileridir ki üç-hükümet arasında İngiltere, Fransa ve İtalya arasında 1920'de (Triypartit) denilen üçüzlü bir itilâfname (anlaşma) akdedilmiştir.* Bu itilâfnamenin beşinci maddesi mucibince Mersin ile Silfke arasında bulunan Namazsuyunun  (Kilikya batı sınırı olarak kabul edilen Lemas çayı kast ediliyor) mansabından (denize döküldüğü yer) itibaren menbaına (ırmağın doğduğu yere), Toros dağlarına ve bu dağlan takiben daha ileri Sivas'a doğru giden ve badehu (daha sonra) Diyarbekir havalisini de ihtiva etmek üzere Dicle' ye vasıl olan bir hattın cenubuna (güneyine) isabet eden kısım Fransız mıntıkai nüfuzu ve (Fransa yetkisine/kontrolüne, Toros'tan itibaren Adana Vilâyetinin garbında (batısında) olan kısım memalikimiz de İtalya mıntıkai nüfuzu addedilmiştir ve bu manatıkda mütekabilen yekdiğerinin menafii hususiyesini(Fransa ve İtalya arasında paylaşılan ve birinin diğerinin çıkarına dokunmayacağı sınırlama) tanıyarak biri diğerinin mıntıkasında teşebbüsata girişemeyeceğini vaadetmişlerdir. ** Londra'da bulunduğumuz zaman bize teklif olunan projenin (J) fıkrası mıntıkai nüfuzun açıkça ifadesiydi ve bu fıkrada (Notament Port de Mersin) kaydı vardır. Yani bilhassa Mersin limanını istiyorlardı. Gerek mıntıkai nüfuz ve gerek bu kayıt ta o zaman heyeti murahasamızca reddedilmiştir. Gerek Londra'da ve gerek Ankara'da...*** Beyefendiler! Bir vaziyet tasavvur ediniz ki birçok anahatları Akdeniz'de bir noktada birleşiyor. Bu noktada birleşmesi zaruridir ve bir ciheti de tasavvur ediniz ki, Adana'nın şarkına isabet eden ve bütün aksamı memleketin ticareti ya bizim limanımıza gider, ya başka bir limana akar. Tasavvur ediniz ki mücavir rakip limanlara karşı fedakârlık yapan hükümetler vardır. Bütün bunları nazarı itibara almak ve ona göre bir an evvel limanımızı takviye etmek zaruri olduğu kanaatindeyiz. Sonra esas itibariyle biz İstanbul'un hububat ihtiyacını nazarı itibara aldık. Bir an evvel Amerika buğday ve unlarına mevki verilmemesi esbabını düşünmek mecburiyetindeyiz. Bu suretle yirmi milyon liramızın harice gitmesini pek muhik (haklı) olarak muvafık görmüyoruz. Efendiler! Şüphesiz ki, nakliyatta, sevkiyatta en büyük roîü ifa eden bahri nakliyattır (deniz taşımacılığı). Bu herkesçe malum bir hakikattir. En ucuz nakliyat deniz nakliyatıdır. Eğer biz bugün ve yarın için hububat ambarlarımızı ucuz bir surette İstanbul'a nakletmek istiyorsak bilhassa nakliyatı bahriyeye ehemmiyet vermemiz ve bu nakliyat üzerinde fevkalâde müessir olan limanlara ehemmiyet vermemiz icap eder. Sonra Mersin yalnız Bağdat hattı denilen hatla Şarkın münakalâtını (nakliyat/taşımacılık) çekmeyecek aynı zamanda Mısır'la, Süveyş ile en kısa posta yolu için iskele vazifesini de ifa edecektir. Efendiler! Bir ciheti daha nazarı âlilerine vaz etmek isterim. Alelumum (genel) kabul edilmiş bir esas vardır. Limanlar Demiryollarının bahrî (deniz) bir istasyonudur. Hâlbuki Mersin - Adana hattının müddeti imtiyaziyesi yakında münkazi (imtiyaz süresinin dolması) oluyor. Yakında teminatsız olan bu hat, fevkalâde kârlı olan bu hat elimize geçiyor****, bu noktai nazardan da Mersin Limanını elimizde bulundurmamız lâzım olduğu kanaatindeyiz... Diğer cihetten Anadolu hatlarının ve Haydarpaşa Limanının iştirasına (satın alınmasına) karar verdik. Bu hattın Boğaziçinde limanı Haydarpaşa ise, Akdenizde limanı Mersin'dir. Binaenaleyh bu kararın neticei katiyesi (kesin sonucu) olarak bu kadar ehemmiyetli ve bu kadar kıymetli olan bir limanın inşası için de büyük bir masraf da olmayacağı zannındayız. Zira elimizde evvelce yapılmış bir keşifname var. Altı yüz seksen bin lira ile çıkacaktır. Bugünkü para ile tabiî bugünkü vaziyete nazaran tadilâtı da nazarı itibara alarak bunun sekiz milyon lira ile çıkacağını Nafıa Vekili Muhteremi Beyefendi kabul ediyorlar. Şüphesiz bu bir gün de bir sene de olmayacaktır. Bu dört seneye tefrik edilecektir. Muhtelif senelerde icap eden tahsisat bütçeye vaz edilecek ve bu sene de mevcut keşfiyatın (bulgu/done) bir iki ay içinde ikmaliyle doğrudan doğruya işe başlanması esası kabul edilmek suretiyle beş yüz bin liralık bir tahsisatın kâfi olduğu kanaatindeyiz ve bunun için muhterem arkadaşlarımızla beraber ayrıca teklifte bulunuyoruz. İcap beden diğer izahatı başka bir celsede, itiraz vaki olduğunda, arz ederim ve hemen her devlette limanların kuvvei umumiye yedinde bulunması esası kabul olunduğunu düşünerek ve bu mühim limanın istisnaî vaziyetini de nazarı itibare alarak bir an evvel devletçe inşasına Heyeti Celilenin (yüce heyetin)muvafakatini rica ediyoruz.” TBMM’ ye Hükümet tarafından sevk edilen ve Mersin Limanını Fransız Gronblad Şirketinin yapıp işletmesini ön gören kanun tasarısı görüşülürken söz alan Niyazi Bey’in konuyu bambaşka bir minvale taşıdığını görüyoruz. Niyazi Bey, limanı yabancı şirketin değil devletin kendi imkanlarıyla yapmasını, bunun için de 2022 bütçesine en azından 500 bin lira tahsisat koyulmasını önermekle kalmıyor, bu yönde bir grup milletvekilinin desteğiyle teklifte bulunuyor… Hükümetin Meclise sunduğu kanun tasarısıyla Niyazi Bey’ in hazırladığı ve bazı Milletvekillerinin imzaladığı teklifle ilgili gelişmelerin izini sürmeye devam edeceğim. * Accord Tripartite, 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sèvres Antlaşması’yla birlikte yürürlüğe giren Üçlü Sözleşmenin adıdır. Sözleşme ile Fransa ’Kilikya da dâhil olmak üzere Sivas’tan Bitlis’e ve Dicle’nin Suriye sınırı ile birleştiği yere kadar uzanan üçgende “ekonomik nüfuz bölgesi” sahibi oluyordu. ** Sevr Antlaşmasıyla İtalya ve Fransa’ nın nüfuzuna verilen bölgeler. *** Birinci İnönü Muharebesi ardından İtilaf Devletlerinin, Sevr Antlaşmasında bazı değişiklikler yapmak üzere Yunanistan ve Türkiye'yi davet ettikleri Şubat 1921’ de Londra’da toplanan Konferans. **** Adana-Mersin tren hattının Fransızlardan Almanlara ve Alman Deutsche Bank’ a geçen işletme imtiyazı 1 Ocak 1929 itibariyle Türkiye Cumhuriyetine geçer ve TCDD tarafından işletilmeye başlanır.
Ekleme Tarihi: 13 Haziran 2022 - Pazartesi

1924 TBMM’ sinde Mersin Limanı müzakereleri -3

12 Nisan 1924 günü TBMM’ de başlayan Mersin’ e liman yapılması hakkındaki kanun tasarısı görüşmelerine projenin neredeyse tek takipçisi olan Niyazi Ramazanoğlu yaptığı kapsamlı bilgilendirme ile damgasını vurur…

Lojistik açıdan önemleri itibariyle batıdan doğuya İstanbul-Basra ve kuzeyden güneye Samsun-Mersin akslarına dikkat çeken Niyazi Bey, Osmanlı’ nın külleri arasında doğmakta olan Türkiye’ nin dünyaya açılan en önemli kapısının limana sahip olacak Mersin olacağını imparatorluk dönemi hazırlanmış fizibilite çalışmaları ve etüt raporları ışığında genel kurula anlatır…

Niyazi Bey konuşmasını sürdürürken Dersim Mebusu Feridun Fikri Bey (sonradan Düşünsel soyadını alacaktır) oturumu yöneten Meclis Başkanını; “Nafıa Vekili yok, Hükümet yok, böyle bir mühim mesele müzakere ediliyor, ayıp oluyor. Mühim bir limanın mukadderatı mevzubahis oluyor” diye uyarır.

Gerçekten de Fransız şirketiyle liman yapım sözleşmesini imzalayan Bakan ve mukaveleyi kanun tasarısı ekinde meclise sevk eden Hükümetten temsilci yoktur o gün genel kurulda…

Feridun Fikri Bey’ in uyarısını fırsat bilen oturumu yöneten Başkan “Müzakereyi tehir edelim” önerisini dillendirir.

Genel kurul üyeleri arasından kanun tasarı ve eklerinin basılıp Milletvekillerine dağıtılmadığı yönündeki “tabı ve tevzi edilmemiştir” şikâyetleri de duyulur.

Niyazi Bey yeniden söz alır ve tasarı ile eklerinin basılıp dağıtılmadığı iddialarının doğru olmadığını, daha da önemlisi genel kurula gelmediği için görüşlerinin de bilinmediği ifade edilen Nafıa Vekili ile Hükümet üyelerinin Encümen görüşmelerinde liman yapılmasını ön gören proje ve üstlenici firma ile imzalanan mukaveleyi onayladıklarını şu sözlerle anlatır:

“Layiha ve ekleri tabı ve tevzi edilmiştir efendim! Müsaade ederseniz muhtasar surette (özet biçimde) arz edeyim, hükümet noktayı nazarımızda müttefiktir. Encümende, Hükümet, Nafıa ve Maliye Vekilleri de hazır olduğu halde tetkik edildi. Maliye ve Nafıa Vekilleri Hükümet namına bu meseleye muvafakat etmişlerdir”

Niyazi Bey’ in konuşması üyelerden bazılarının “kısa söyleyiniz” sesleriyle kesilmek istenir ancak o uyarıların aksine sözlerine son vermek şöyle dursun ileride Liman ağırlıklı Mersin tarihini yazacak olanlara esastan temel oluşturacak derinlikte bilgi belgelerle donatılmış hitabını şöyle sürdürecektir:

“Sonra malumu âlileridir ki üç-hükümet arasında İngiltere, Fransa ve İtalya arasında 1920'de (Triypartit) denilen üçüzlü bir itilâfname (anlaşma) akdedilmiştir.*

Bu itilâfnamenin beşinci maddesi mucibince Mersin ile Silfke arasında bulunan Namazsuyunun  (Kilikya batı sınırı olarak kabul edilen Lemas çayı kast ediliyor) mansabından (denize döküldüğü yer) itibaren menbaına (ırmağın doğduğu yere),

Toros dağlarına ve bu dağlan takiben daha ileri Sivas'a doğru giden ve badehu (daha sonra) Diyarbekir havalisini de ihtiva etmek üzere Dicle' ye vasıl olan bir hattın cenubuna (güneyine) isabet eden kısım Fransız mıntıkai nüfuzu ve (Fransa yetkisine/kontrolüne,

Toros'tan itibaren Adana Vilâyetinin garbında (batısında) olan kısım memalikimiz de İtalya mıntıkai nüfuzu addedilmiştir ve bu manatıkda mütekabilen yekdiğerinin menafii hususiyesini(Fransa ve İtalya arasında paylaşılan ve birinin diğerinin çıkarına dokunmayacağı sınırlama) tanıyarak biri diğerinin mıntıkasında teşebbüsata girişemeyeceğini vaadetmişlerdir. **

Londra'da bulunduğumuz zaman bize teklif olunan projenin (J) fıkrası mıntıkai nüfuzun açıkça ifadesiydi ve bu fıkrada (Notament Port de Mersin) kaydı vardır. Yani bilhassa Mersin limanını istiyorlardı. Gerek mıntıkai nüfuz ve gerek bu kayıt ta o zaman heyeti murahasamızca reddedilmiştir. Gerek Londra'da ve gerek Ankara'da...***

Beyefendiler! Bir vaziyet tasavvur ediniz ki birçok anahatları Akdeniz'de bir noktada birleşiyor. Bu noktada birleşmesi zaruridir ve bir ciheti de tasavvur ediniz ki, Adana'nın şarkına isabet eden ve bütün aksamı memleketin ticareti ya bizim limanımıza gider, ya başka bir limana akar. Tasavvur ediniz ki mücavir rakip limanlara karşı fedakârlık yapan hükümetler vardır. Bütün bunları nazarı itibara almak ve ona göre bir an evvel limanımızı takviye etmek zaruri olduğu kanaatindeyiz.

Sonra esas itibariyle biz İstanbul'un hububat ihtiyacını nazarı itibara aldık. Bir an evvel Amerika buğday ve unlarına mevki verilmemesi esbabını düşünmek mecburiyetindeyiz. Bu suretle yirmi milyon liramızın harice gitmesini pek muhik (haklı) olarak muvafık görmüyoruz.

Efendiler! Şüphesiz ki, nakliyatta, sevkiyatta en büyük roîü ifa eden bahri nakliyattır (deniz taşımacılığı). Bu herkesçe malum bir hakikattir. En ucuz nakliyat deniz nakliyatıdır. Eğer biz bugün ve yarın için hububat ambarlarımızı ucuz bir surette İstanbul'a nakletmek istiyorsak bilhassa nakliyatı bahriyeye ehemmiyet vermemiz ve bu nakliyat üzerinde fevkalâde müessir olan limanlara ehemmiyet vermemiz icap eder. Sonra Mersin yalnız Bağdat hattı denilen hatla Şarkın münakalâtını (nakliyat/taşımacılık) çekmeyecek aynı zamanda Mısır'la, Süveyş ile en kısa posta yolu için iskele vazifesini de ifa edecektir.

Efendiler! Bir ciheti daha nazarı âlilerine vaz etmek isterim. Alelumum (genel) kabul edilmiş bir esas vardır. Limanlar Demiryollarının bahrî (deniz) bir istasyonudur. Hâlbuki Mersin - Adana hattının müddeti imtiyaziyesi yakında münkazi (imtiyaz süresinin dolması) oluyor.

Yakında teminatsız olan bu hat, fevkalâde kârlı olan bu hat elimize geçiyor****, bu noktai nazardan da Mersin Limanını elimizde bulundurmamız lâzım olduğu kanaatindeyiz...

Diğer cihetten Anadolu hatlarının ve Haydarpaşa Limanının iştirasına (satın alınmasına) karar verdik. Bu hattın Boğaziçinde limanı Haydarpaşa ise, Akdenizde limanı Mersin'dir.

Binaenaleyh bu kararın neticei katiyesi (kesin sonucu) olarak bu kadar ehemmiyetli ve bu kadar kıymetli olan bir limanın inşası için de büyük bir masraf da olmayacağı zannındayız. Zira elimizde evvelce yapılmış bir keşifname var. Altı yüz seksen bin lira ile çıkacaktır.

Bugünkü para ile tabiî bugünkü vaziyete nazaran tadilâtı da nazarı itibara alarak bunun sekiz milyon lira ile çıkacağını Nafıa Vekili Muhteremi Beyefendi kabul ediyorlar. Şüphesiz bu bir gün de bir sene de olmayacaktır. Bu dört seneye tefrik edilecektir. Muhtelif senelerde icap eden tahsisat bütçeye vaz edilecek ve bu sene de mevcut keşfiyatın (bulgu/done) bir iki ay içinde ikmaliyle doğrudan doğruya işe başlanması esası kabul edilmek suretiyle beş yüz bin liralık bir tahsisatın kâfi olduğu kanaatindeyiz ve bunun için muhterem arkadaşlarımızla beraber ayrıca teklifte bulunuyoruz.

İcap beden diğer izahatı başka bir celsede, itiraz vaki olduğunda, arz ederim ve hemen her devlette limanların kuvvei umumiye yedinde bulunması esası kabul olunduğunu düşünerek ve bu mühim limanın istisnaî vaziyetini de nazarı itibare alarak bir an evvel devletçe inşasına Heyeti Celilenin (yüce heyetin)muvafakatini rica ediyoruz.”

TBMM’ ye Hükümet tarafından sevk edilen ve Mersin Limanını Fransız Gronblad Şirketinin yapıp işletmesini ön gören kanun tasarısı görüşülürken söz alan Niyazi Bey’in konuyu bambaşka bir minvale taşıdığını görüyoruz.

Niyazi Bey, limanı yabancı şirketin değil devletin kendi imkanlarıyla yapmasını, bunun için de 2022 bütçesine en azından 500 bin lira tahsisat koyulmasını önermekle kalmıyor, bu yönde bir grup milletvekilinin desteğiyle teklifte bulunuyor…

Hükümetin Meclise sunduğu kanun tasarısıyla Niyazi Bey’ in hazırladığı ve bazı Milletvekillerinin imzaladığı teklifle ilgili gelişmelerin izini sürmeye devam edeceğim.

* Accord Tripartite, 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sèvres Antlaşması’yla birlikte yürürlüğe giren Üçlü Sözleşmenin adıdır. Sözleşme ile Fransa ’Kilikya da dâhil olmak üzere Sivas’tan Bitlis’e ve Dicle’nin Suriye sınırı ile birleştiği yere kadar uzanan üçgende “ekonomik nüfuz bölgesi” sahibi oluyordu.

** Sevr Antlaşmasıyla İtalya ve Fransa’ nın nüfuzuna verilen bölgeler.

*** Birinci İnönü Muharebesi ardından İtilaf Devletlerinin, Sevr Antlaşmasında bazı değişiklikler yapmak üzere Yunanistan ve Türkiye'yi davet ettikleri Şubat 1921’ de Londra’da toplanan Konferans.

**** Adana-Mersin tren hattının Fransızlardan Almanlara ve Alman Deutsche Bank’ a geçen işletme imtiyazı 1 Ocak 1929 itibariyle Türkiye Cumhuriyetine geçer ve TCDD tarafından işletilmeye başlanır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.