Ahmet Akın
Köşe Yazarı
Ahmet Akın
 

Kostantiniyye (İstanbul)

İngiliz yazar PHILIP MANSEL, bu kitabı ile bir şehrin ve bir ailenin 500 yıllık hikayesini anlatmış. Osmanlı’nın en parlak döneminden çöküşüne, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna uzanan zaman dilimini kapsayan, dünyanın en güzel şehrinin tarihsel haritasını çizmiş. Yazarın romansı üslubu zengin araştırmasına hayat katıyor. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde henüz yirmi yaşındaydı. İstanbul’un bir arzu nesnesi olması doğaldı, çünkü coğrafyası ve tarihiyle büyük bir imparatorluğun başkenti olmak üzere tasarlanmış gibiydi. Dünyanın arzuladığı şehir İstanbul kılıçla fethedilmişti ve diğer hanedanlarda olduğu gibi, 469 yıl sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesine kadar da kuvvet kullanımı Osmanlıların  başlıca denetim mekanizması olarak kaldı. İstanbul’un fethinin yarattığı travma öylesine büyüktü ki, daha yakın zamanlara kadar, şehrin teslim alındığı gün olan Salı, Rumlar tarafından uğursuz gün olarak kabul edilirdi Eğer tarih ve coğrafya Kostantiniyye’yi eşsiz bir imparatorluk başkenti kılmışsa, Osmanlılar da büyük bir imparatorluk yönetmeyi kendileri için mukadder görüyorlardı. Kitaptan alıntıları bugünümüzle de değerlendirerek yazımıza devam edelim… “Osmanlı’da Sultan ve saray sakinlerinin görkemi, şehri etkilemek için kullanılırdı. Çoğu Cuma günleri Sultan debdebe içinde camiye giderdi. Her fırsatta görkem halkın gözünün içine sokulurdu.” “Osmanlı döneminde SARAY, sadece bir ihtişam mekanizması değil, aynı zamanda Sultan maiyetinin konutuydu. Kanuni zamanında SARAY personelinin sayısının 726’dan 5000’e çıktığını tarih kitapları yazar. Bunlar, kendilerini Sultan’ın refahına hizmet etmeye adamışlardır.” “Camilerin görüntüsüyle müezzinlerin sesleri İslam’ı görünür ve duyulur kıldığı için sayılarındaki artış son hızla devam edecektir.” “Osmanlı'da vezir ve içoğlanların (seçilmiş devşirmeler) köle kademesinden gelmeleri, Osmanlı Sarayı'nın ve bizzat İstanbul'un ayırıcı özelliklerinden birine işaret eder: "Sınıftan bağımsız olma." “Osmanlılar, İslam’a duyduğu saygıyı mimaride yani çok sayıda cami inşaatında gösterdiyse, şimdikiler de gerek cami inşaatında ve gerekse İmam Hatip Liseleri açarak gösteriyor olabilirler. Bu şekilde din, halk üzerinde bir araç olarak kolaylıkla kullanılabilmektedir.” “Osmanlı’da sultanlık ihtişamını aktarmanın bir diğer kodu da kıyafetti. Sultan’ın ölümünün ardından, kendisine ait eşyaların bohçalara konulup, tuğrasıyla mühürlenerek türbesinde ya da saray hazinesinde muhafaza edilmesi yolundaki Osmanlı geleneği sayesinde, bugün Topkapı Sarayı’nda 1000 kaftanlık bir koleksiyon bulunmaktadır.” “Başka hiçbir ülke diğerlerinin yararlı buluşlarını benimsemekte Osmanlı kadar isteksiz kalmamıştır. Osmanlı’da matbaa devrimi olmadı. Hiçbir şekilde kitap basma ve saat kullanma meselesine yanaşmamışlardır. Mukaddes kitapların basılması halinde artık mukaddes olmayacağını ve saat kullanımına geçerlerse müezzinlerin otoritesinin ve eski usullerin kaybolacağını savunuyorlardı.” Son söz: “İstanbul’un Müslüman Türkler tarafından fethedilmesi ve Fatih Sultan Mehmet Han’ın başarısı ile her zaman övünmeli ve gurur duymalıyız.”
Ekleme Tarihi: 04 Şubat 2019 - Pazartesi

Kostantiniyye (İstanbul)

İngiliz yazar PHILIP MANSEL, bu kitabı ile bir şehrin ve bir ailenin 500 yıllık hikayesini anlatmış. Osmanlı’nın en parlak döneminden çöküşüne, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna uzanan zaman dilimini kapsayan, dünyanın en güzel şehrinin tarihsel haritasını çizmiş. Yazarın romansı üslubu zengin araştırmasına hayat katıyor.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde henüz yirmi yaşındaydı. İstanbul’un bir arzu nesnesi olması doğaldı, çünkü coğrafyası ve tarihiyle büyük bir imparatorluğun başkenti olmak üzere tasarlanmış gibiydi. Dünyanın arzuladığı şehir İstanbul kılıçla fethedilmişti ve diğer hanedanlarda olduğu gibi, 469 yıl sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesine kadar da kuvvet kullanımı Osmanlıların  başlıca denetim mekanizması olarak kaldı.

İstanbul’un fethinin yarattığı travma öylesine büyüktü ki, daha yakın zamanlara kadar, şehrin teslim alındığı gün olan Salı, Rumlar tarafından uğursuz gün olarak kabul edilirdi Eğer tarih ve coğrafya Kostantiniyye’yi eşsiz bir imparatorluk başkenti kılmışsa, Osmanlılar da büyük bir imparatorluk yönetmeyi kendileri için mukadder görüyorlardı.

Kitaptan alıntıları bugünümüzle de değerlendirerek yazımıza devam edelim…

“Osmanlı’da Sultan ve saray sakinlerinin görkemi, şehri etkilemek için kullanılırdı. Çoğu Cuma günleri Sultan debdebe içinde camiye giderdi. Her fırsatta görkem halkın gözünün içine sokulurdu.”

“Osmanlı döneminde SARAY, sadece bir ihtişam mekanizması değil, aynı zamanda Sultan maiyetinin konutuydu. Kanuni zamanında SARAY personelinin sayısının 726’dan 5000’e çıktığını tarih kitapları yazar. Bunlar, kendilerini Sultan’ın refahına hizmet etmeye adamışlardır.”

“Camilerin görüntüsüyle müezzinlerin sesleri İslam’ı görünür ve duyulur kıldığı için sayılarındaki artış son hızla devam edecektir.”

“Osmanlı'da vezir ve içoğlanların (seçilmiş devşirmeler) köle kademesinden gelmeleri, Osmanlı Sarayı'nın ve bizzat İstanbul'un ayırıcı özelliklerinden birine işaret eder: "Sınıftan bağımsız olma."

“Osmanlılar, İslam’a duyduğu saygıyı mimaride yani çok sayıda cami inşaatında gösterdiyse, şimdikiler de gerek cami inşaatında ve gerekse İmam Hatip Liseleri açarak gösteriyor olabilirler. Bu şekilde din, halk üzerinde bir araç olarak kolaylıkla kullanılabilmektedir.”

“Osmanlı’da sultanlık ihtişamını aktarmanın bir diğer kodu da kıyafetti. Sultan’ın ölümünün ardından, kendisine ait eşyaların bohçalara konulup, tuğrasıyla mühürlenerek türbesinde ya da saray hazinesinde muhafaza edilmesi yolundaki Osmanlı geleneği sayesinde, bugün Topkapı Sarayı’nda 1000 kaftanlık bir koleksiyon bulunmaktadır.”

“Başka hiçbir ülke diğerlerinin yararlı buluşlarını benimsemekte Osmanlı kadar isteksiz kalmamıştır. Osmanlı’da matbaa devrimi olmadı. Hiçbir şekilde kitap basma ve saat kullanma meselesine yanaşmamışlardır. Mukaddes kitapların basılması halinde artık mukaddes olmayacağını ve saat kullanımına geçerlerse müezzinlerin otoritesinin ve eski usullerin kaybolacağını savunuyorlardı.”

Son söz: “İstanbul’un Müslüman Türkler tarafından fethedilmesi ve Fatih Sultan Mehmet Han’ın başarısı ile her zaman övünmeli ve gurur duymalıyız.”

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.