Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

1924 TBMM’ si ve Mersin liman müzakereleri -12- (Vekillerin görüşleri)

Önceki bölümde daha önce Mersin liman inşasının Fransız Gronblad şirketince yapılmasını öneren ve raporlarında da bunu savunan Nafıa Vekilinin Mecliste başlayan eleştiriler karşısında geri adım attığına ve projenin hükümet eliyle bütçe olanaklarıyla gerçekleştirilmesi çizgisine geldiği TBMM genel kurulundaki konuşmasına yer vermiştim… Nafıa Vekili ardından görüşü merak edilen asıl isim doğal olarak Maliye Vekili (Bakanı) idi. Görüşmelerin o bölümü tutanaklara göre şöyle gelişir: REİS: - Efendim, Maliye Vekili Bey, izahat verecek mi? MALİYE VEKİLİ MUSTAFA ABDÜLHALİK BEY (Kângırı)* - Efendim, evvelâ prensip itibarı ile bunun Hükümetçe yapılmasını kabul ettikten sonra mesele Muvazenei Maliye Encümenine (Bütçe komisyonu) ve Hükümete tevdi edilir. Masraf meselesi düşünülür. (Müzakere kâfi sesleri) “Müzakere kâfi” seslerinin yükseldiği Mecliste hem mebuslar görüşmelerin uzamasından sıkılmıştır hem de Nafıa ile Maliye Vekilleri limanın devletçe yapılması görüşünde birleştiğine göre konunun tartışılacak fazla yanı da kalmamıştır havası hakimdir, ancak öyle olmaz.. Aynı zamanda Nafıa Encümen üyesi de olan Edirne Mebusu Hüseyin Rıfkı Bey** Fransız şirketiyle iplerin koparılmasına aşağıda yer verdiğim konuşmasında ciddi gerekçelerle karşı çıkar. Şöyle der Hüseyin Rıfkı Bey: “Mersin limanı için takriben bir buçuk, iki sene evvel Gronblad ve şürekâsı müracaat etmiş, Nafıa Vekâleti ile uzun uzadıya müzakere ederek bazı mukarrerat (takrirler) meydana getirmişler. O tashih edilmiş, bu adam memlekete tekrar gidip gelmiş, nihayet Hükümetin elinde aşağı, yukarı bir seneden fazla kalmış, ondan sonra Hükümet bunda bir mahzuru siyasî ve idarî olmadığını görerek ve tekâlifin heyeti umumiyesi itibariyle muvafık olduğuna kanaat getirerek imza etmiş ve Meclise göndermiş. Meclis de Nafıa Encümenine tevdi etmiş. Nafıa Encümeninde bu mesele tetkik edildi. Muvafık görülerek Heyeti Celileye (genel kurul) iade edildi. Ondan sonra altı ay kadar Muvazenei Maliye Encümeninde kaldı ve neticede Hükümetin bu limanı inşa etmesi teklifi ile huzuru âlinize geldi. Nafıa Encümeni tekrar toplanmadığı için bu mesele tabiatıyla tekrar görüşülememiştir. Binaenaleyh bendeniz Nafıa Encümeni namına değil, şahsım namına söyleyeceğim. Bendeniz Nafıa Encümeninin karar verdiği ve evvelce mevkii iktidarda bulunan hükümetlerin tasrih ettiği veçhile bu limanın bir şirkete verilmesini elan dahi muvafık buluyorum.” Hüseyin Rıfkı Bey’ e destek şaşırtıcı biçimde Mersin Milletvekili ve liman konusunu sürekli gündemde tutan konuya en vakıf Niyazi Bey’ den gelir. (Niyazi Bey büyük olasılıkla yetersiz devlet bütçesine havale edilen projenin tamamlanması bir yana başlamasının dahi hayli güç olduğunun farkındadır ve görüşlerine de yansır bu kanaati : “Vaziyet değişti. Çünkü bu adam bir buçuk iki sene buraya gelip gitti ve müteaddit defalar Hükümetin kapısını çaldığı halde cevabı ret verildiği takdirde bunun Avrupa sermayesi üzerinde ne gibi bir tesir yapacağını düşünmek lâzımdır. Gerek Hükümetin, gerekse Heyeti Çeliklerinin prensip olarak nafıa işlerinde, zannederim kabul ettikleri bir noktai nazar vardır. O da hariçten talep vuku buldukça şayanı kabul görülen şartlar dâhilinde Nafıa işlerini şirketlere tevdi etmek. Bu gibi işler hiç bir memlekette devlet hazinesinden para sarf edilerek yapılmaz. Diğer memleketlerde dahi ekseriya istikraz yapılarak (borçlanma) bu işler yapılır ve bu suretle Hükümet bütçesine bar (yük) olmaz. Binaenaleyh bu prensip feda edilmiş olacaktır. Bu işin yapılması da kolay bir mesele değildir. Evvelâ inşaat meselesi mühimdir. Liman inşası hususunda bizde sahibi ihtisas yoktur. Saniyen bu nevi inşaat meselesi pek başkadır. Birçok malzeme vesaireye muhtaçtır. Avrupa'da dahi bu gibi limanlan inşa eden şirketler mahduttur. 4-5 taneden ibarettir. Bu liman inşa edilirken yine bir şirketle müzakere ve mukavele yapacağız. Bunda aldanacağız. Sonra yalnız inşa ile iş bitmez inşa edildikten sonra bir de bunun işletmesi vardır. Bunda da hiç ihtisasımız yoktur. Ya kendi adamlarımızı kullanacağız ve müesseseyi tahrip edeceğiz, kendisinden beklenilen menafi ve semeratı tamamen iktitaf edemeyeceğiz (beklenen yarar ve verimi sağlayamayacağız). Binaenaleyh ikinci bir defa bir ecnebi şirkete devredeceğiz. Bu suretle iki defa ecnebi şirketleriyle temas ederek iki defa aldanmış olacağız. Binaenaleyh bu noktaları nazarı dikkatte tutarak Hükümetin inşa etmesine karar verilirse dahi bendeniz biraz ihtiyatkârhane (ileriyi düşünerek) hareket edilmesini Heyeti Âliyeden rica ediyorum. Bu adama bu imtiyazın bu şekilde verilmesini münasip görürüm. Çünkü mesele artık kronik olmuştur. Bu adam iki seneden beri gelmiş gitmiştir. Altı ay beklemiştir. Bugünkü vaziyeti Heyeti Âliyeniz tasvip ve kabul ederse dahi bu adam diyebilir, ki «Efendiler! Siz beni senelerce beklettiniz. Bu talebimden feragat etmem. Kabul etm yeceğim.» (Başka işe baksın sesleri) (Devam sesleri) Binaenaleyh bendenizin teklifim yine Nafıa Vekâletine havale buyurulur. Nafıa Vekâleti o adamla temasa gelir. Şayet ona tevdi edilemezse aksi halde başka bir suretle inşası, tesisi düşünülebilir. “ Mersin Liman projesinin tüm boyutlarıyla ve yoğun gündemine rağmen TBMM genel kurulunda tüm gün boyunca mesai harcanarak tartışılması yanında asıl şaşırtıcı olan ve tarihe not düşülmesi bakımından hayli önemli gelişme Niyazi Bey’ in bu son celsedeki görüşleridir. Önemli ve mutlaka not edilmeli çünkü; Mersin limanının özel bir şirket yerine devlet bütçesiyle hükümetçe yapılması önerisinin Niyazi Bey tarafından savunulduğu ve Meclis tarafından bu görüşün benimsenmesinde onun görüşlerinin etkili olduğu genel anlamda kabul gören bir tespittir. Oysa Niyazi Bey’ in son tutanaklara geçen gayet açık ve anlaşılır biçimde ifade ettiği görüş ve öneriler bu tespitin doğru olmadığını, zaman kaybına yol açacak yeni arayışlar yerine projeye talip mevcut üstleniciye işin verilmesi yönündedir… Niyazi Bey’ in ardından onu destekleyen hayli büyük finansman gerektiren Mersin limanı ve benzeri projelere genç Cumhuriyet’ in yeterli kaynak ayıramayacağını, projeye gerekli para aktarılırsa hükümetin sağlık gibi yaşamsal öneme sahip hizmetleri yerine getiremeyeceğini çarpıcı örneklerle anlatan Saruhan Mebusu Sabri Bey söz alır… Yazı dizisinin sonraki bölümünde yüz yıldır sonuca ulaşamayan o çok önemli tartışmayı, devletin stratejik yatırımlarını kim yapmalı sorusuna da yanıt arayan bugün de önemini koruyan TBMM çatısı altındaki görüşlere yer vereceğim… *Kângırı (Çankırı) mebusu ve Maliye Bakanı Abdülhâlik Renda, Kuruluş dönemindeki Türkiye’ nin önemli bürokrat ve siyasetçilerinden biridir. 19 Eylül 1922 tarihinde düşman işgalinden kurtarılan İzmir'in yeni Cumhuriyet dönemindeki ilk valisi oldu. 1923’te oluşan TBMM’ ye Çankırı milletvekili olarak girdi. 1924-30 arası kurulan İnönü hükümetlerinde tam 4 kez Maliye Bakanlığı yaptı. TBMM 2., 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. Dönemlerinde tam 7 kez Çankırı'dan milletvekili seçildi. 1 Mart 1935 ile 5 Ağustos 1946 tarihleri arasında yüklendiği Meclis Başkanlığıyla bugüne kadar en uzun süre görevde kalan TBMM başkanıdır. ** Edirne Mebusu Hüseyin Rıfkı Bey; Sonradan Ardaman soyadını alacaktır. Mühendislik tahsil etmiş olup Milletvekilliğinden önce Nafia Umum Müfettiş Muavini ve Baş Mühendisi olarak görev yapmıştır.
Ekleme Tarihi: 03 Ekim 2022 - Pazartesi

1924 TBMM’ si ve Mersin liman müzakereleri -12- (Vekillerin görüşleri)

Önceki bölümde daha önce Mersin liman inşasının Fransız Gronblad şirketince yapılmasını öneren ve raporlarında da bunu savunan Nafıa Vekilinin Mecliste başlayan eleştiriler karşısında geri adım attığına ve projenin hükümet eliyle bütçe olanaklarıyla gerçekleştirilmesi çizgisine geldiği TBMM genel kurulundaki konuşmasına yer vermiştim…

Nafıa Vekili ardından görüşü merak edilen asıl isim doğal olarak Maliye Vekili (Bakanı) idi.

Görüşmelerin o bölümü tutanaklara göre şöyle gelişir:

REİS: - Efendim, Maliye Vekili Bey, izahat verecek mi?

MALİYE VEKİLİ MUSTAFA ABDÜLHALİK BEY (Kângırı)* - Efendim, evvelâ prensip itibarı ile bunun Hükümetçe yapılmasını kabul ettikten sonra mesele Muvazenei Maliye Encümenine (Bütçe komisyonu) ve Hükümete tevdi edilir. Masraf meselesi düşünülür. (Müzakere kâfi sesleri)

“Müzakere kâfi” seslerinin yükseldiği Mecliste hem mebuslar görüşmelerin uzamasından sıkılmıştır hem de Nafıa ile Maliye Vekilleri limanın devletçe yapılması görüşünde birleştiğine göre konunun tartışılacak fazla yanı da kalmamıştır havası hakimdir, ancak öyle olmaz..

Aynı zamanda Nafıa Encümen üyesi de olan Edirne Mebusu Hüseyin Rıfkı Bey** Fransız şirketiyle iplerin koparılmasına aşağıda yer verdiğim konuşmasında ciddi gerekçelerle karşı çıkar. Şöyle der Hüseyin Rıfkı Bey:

“Mersin limanı için takriben bir buçuk, iki sene evvel Gronblad ve şürekâsı müracaat etmiş, Nafıa Vekâleti ile uzun uzadıya müzakere ederek bazı mukarrerat (takrirler) meydana getirmişler.

O tashih edilmiş, bu adam memlekete tekrar gidip gelmiş, nihayet Hükümetin elinde aşağı, yukarı bir seneden fazla kalmış, ondan sonra Hükümet bunda bir mahzuru siyasî ve idarî olmadığını görerek ve tekâlifin heyeti umumiyesi itibariyle muvafık olduğuna kanaat getirerek imza etmiş ve Meclise göndermiş.

Meclis de Nafıa Encümenine tevdi etmiş. Nafıa Encümeninde bu mesele tetkik edildi. Muvafık görülerek Heyeti Celileye (genel kurul) iade edildi. Ondan sonra altı ay kadar Muvazenei Maliye Encümeninde kaldı ve neticede Hükümetin bu limanı inşa etmesi teklifi ile huzuru âlinize geldi. Nafıa Encümeni tekrar toplanmadığı için bu mesele tabiatıyla tekrar görüşülememiştir. Binaenaleyh bendeniz Nafıa Encümeni namına değil, şahsım namına söyleyeceğim. Bendeniz Nafıa Encümeninin karar verdiği ve evvelce mevkii iktidarda bulunan hükümetlerin tasrih ettiği veçhile bu limanın bir şirkete verilmesini elan dahi muvafık buluyorum.”

Hüseyin Rıfkı Bey’ e destek şaşırtıcı biçimde Mersin Milletvekili ve liman konusunu sürekli gündemde tutan konuya en vakıf Niyazi Bey’ den gelir. (Niyazi Bey büyük olasılıkla yetersiz devlet bütçesine havale edilen projenin tamamlanması bir yana başlamasının dahi hayli güç olduğunun farkındadır ve görüşlerine de yansır bu kanaati :

“Vaziyet değişti. Çünkü bu adam bir buçuk iki sene buraya gelip gitti ve müteaddit defalar Hükümetin kapısını çaldığı halde cevabı ret verildiği takdirde bunun Avrupa sermayesi üzerinde ne gibi bir tesir yapacağını düşünmek lâzımdır. Gerek Hükümetin, gerekse Heyeti Çeliklerinin prensip olarak nafıa işlerinde, zannederim kabul ettikleri bir noktai nazar vardır. O da hariçten talep vuku buldukça şayanı kabul görülen şartlar dâhilinde Nafıa işlerini şirketlere tevdi etmek.

Bu gibi işler hiç bir memlekette devlet hazinesinden para sarf edilerek yapılmaz. Diğer memleketlerde dahi ekseriya istikraz yapılarak (borçlanma) bu işler yapılır ve bu suretle Hükümet bütçesine bar (yük) olmaz. Binaenaleyh bu prensip feda edilmiş olacaktır. Bu işin yapılması da kolay bir mesele değildir. Evvelâ inşaat meselesi mühimdir. Liman inşası hususunda bizde sahibi ihtisas yoktur. Saniyen bu nevi inşaat meselesi pek başkadır. Birçok malzeme vesaireye muhtaçtır. Avrupa'da dahi bu gibi limanlan inşa eden şirketler mahduttur. 4-5 taneden ibarettir. Bu liman inşa edilirken yine bir şirketle müzakere ve mukavele yapacağız. Bunda aldanacağız. Sonra yalnız inşa ile iş bitmez inşa edildikten sonra bir de bunun işletmesi vardır. Bunda da hiç ihtisasımız yoktur. Ya kendi adamlarımızı kullanacağız ve müesseseyi tahrip edeceğiz, kendisinden beklenilen menafi ve semeratı tamamen iktitaf edemeyeceğiz (beklenen yarar ve verimi sağlayamayacağız). Binaenaleyh ikinci bir defa bir ecnebi şirkete devredeceğiz. Bu suretle iki defa ecnebi şirketleriyle temas ederek iki defa aldanmış olacağız. Binaenaleyh bu noktaları nazarı dikkatte tutarak Hükümetin inşa etmesine karar verilirse dahi bendeniz biraz ihtiyatkârhane (ileriyi düşünerek) hareket edilmesini Heyeti Âliyeden rica ediyorum.

Bu adama bu imtiyazın bu şekilde verilmesini münasip görürüm. Çünkü mesele artık kronik olmuştur. Bu adam iki seneden beri gelmiş gitmiştir. Altı ay beklemiştir. Bugünkü vaziyeti Heyeti Âliyeniz tasvip ve kabul ederse dahi bu adam diyebilir, ki «Efendiler! Siz beni senelerce beklettiniz. Bu talebimden feragat etmem. Kabul etm yeceğim.» (Başka işe baksın sesleri) (Devam sesleri) Binaenaleyh bendenizin teklifim yine Nafıa Vekâletine havale buyurulur. Nafıa Vekâleti o adamla temasa gelir. Şayet ona tevdi edilemezse aksi halde başka bir suretle inşası, tesisi düşünülebilir. “

Mersin Liman projesinin tüm boyutlarıyla ve yoğun gündemine rağmen TBMM genel kurulunda tüm gün boyunca mesai harcanarak tartışılması yanında asıl şaşırtıcı olan ve tarihe not düşülmesi bakımından hayli önemli gelişme Niyazi Bey’ in bu son celsedeki görüşleridir.

Önemli ve mutlaka not edilmeli çünkü; Mersin limanının özel bir şirket yerine devlet bütçesiyle hükümetçe yapılması önerisinin Niyazi Bey tarafından savunulduğu ve Meclis tarafından bu görüşün benimsenmesinde onun görüşlerinin etkili olduğu genel anlamda kabul gören bir tespittir.

Oysa Niyazi Bey’ in son tutanaklara geçen gayet açık ve anlaşılır biçimde ifade ettiği görüş ve öneriler bu tespitin doğru olmadığını, zaman kaybına yol açacak yeni arayışlar yerine projeye talip mevcut üstleniciye işin verilmesi yönündedir…

Niyazi Bey’ in ardından onu destekleyen hayli büyük finansman gerektiren Mersin limanı ve benzeri projelere genç Cumhuriyet’ in yeterli kaynak ayıramayacağını, projeye gerekli para aktarılırsa hükümetin sağlık gibi yaşamsal öneme sahip hizmetleri yerine getiremeyeceğini çarpıcı örneklerle anlatan Saruhan Mebusu Sabri Bey söz alır…

Yazı dizisinin sonraki bölümünde yüz yıldır sonuca ulaşamayan o çok önemli tartışmayı, devletin stratejik yatırımlarını kim yapmalı sorusuna da yanıt arayan bugün de önemini koruyan TBMM çatısı altındaki görüşlere yer vereceğim…

*Kângırı (Çankırı) mebusu ve Maliye Bakanı Abdülhâlik Renda, Kuruluş dönemindeki Türkiye’ nin önemli bürokrat ve siyasetçilerinden biridir.

19 Eylül 1922 tarihinde düşman işgalinden kurtarılan İzmir'in yeni Cumhuriyet dönemindeki ilk valisi oldu.

1923’te oluşan TBMM’ ye Çankırı milletvekili olarak girdi. 1924-30 arası kurulan İnönü hükümetlerinde tam 4 kez Maliye Bakanlığı yaptı.

TBMM 2., 3., 4., 5., 6., 7. ve 8. Dönemlerinde tam 7 kez Çankırı'dan milletvekili seçildi. 1 Mart 1935 ile 5 Ağustos 1946 tarihleri arasında yüklendiği Meclis Başkanlığıyla bugüne kadar en uzun süre görevde kalan TBMM başkanıdır.

** Edirne Mebusu Hüseyin Rıfkı Bey; Sonradan Ardaman soyadını alacaktır. Mühendislik tahsil etmiş olup Milletvekilliğinden önce Nafia Umum Müfettiş Muavini ve Baş Mühendisi olarak görev yapmıştır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.