Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Akkuyu Akdeniz' i daha da ısıtacak…

Fransa ile İsviçre' nin Cenevre kantonu arasında yıllardır süren gerilim ve Uluslarası Mahkemelere taşınan içinden çıkılması hayli zor sorun geçtiğimiz günlerde Fransızların geri adım atmasıyla 'şimdilik' dondurulmuş gibi duruyor. Sorun ne derseniz? Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin çoğu son yıllarda özellikle de Fukişama faciası ardından nükleer enerji santrallerini devre dışı bırakırken Fransa ülke enerjisinin dörtte üçünü sağladığı santralleri (2018' de toplam enerjinin 76'sı nükleer kaynaktan sağlanıyordu) gözden çıkaramadı. Kaynaklarını çoğaltma ve ağırlığı yenilenebilir enerjiye verme stratejisi Almanya' yı tüm dünyanın gıpta ile izlediği bir ülke konumuna getirirken, Fransa son günlerde küresel ısınmanın da etkisiyle gittikçe büyüyen ve bugüne kadar ciddiye alınmayan bir sorunun İsviçre ayağıyla baş etmek zorunda.. Almanya 16 yıl önce büyük değişimi başlattığında toplam enerjisinin 8' ini yenilenebilir kaynaklardan sağlıyordu. Bugün 40' ları aşmış durumda ve çizilen yol haritası sayesinde önümüzdeki dönem bu oran daha da artacak.. Fransa ise gittikçe büyüyen küresel ısınmanın da etkisiyle bir yandan debisi azalırken bir yandan ısınan nehir sularıyla soğutulan nükleer santrallerin ya yerini değiştirecek, ya da yılın belli aylarında kapatmak zorunda kalacak… Sorunlardan en ciddisi ise İsviçre sınırındaki Bugey nehrinin sularıyla soğutulan 4 ünitelik santral konusunda yaşanıyor. Cenevre kantonu anayasasına eklediği hükümle nükleer reaktörleri yasaklamış durumda ve şehir merkezine 60 km uzaklıkta faaliyet gösteren santralin halkı tehdit ettiği gerekçesiyle kapatılmasını istiyordu.  Taleplere çok ta itibar etmeyen Fransız EDF şirketi (resmi Fransa Elektrik Kurumu) son bir yıldır küresel ısınmanın etkilediği nehir nedeniyle geçtiğimiz hafta radikal bir karar aldı. Şirket Rhone nehri üzerinde yer alan ve beslendiği kaynakların zayıflaması nedeniyle debisi düşerken bazı aylarda sıcaklığı arttığı için reaktör soğutma işlevi gittikçe azalan 4 üniteli 3600 MW gücündeki santralleri besleyecek alternatif kaynaklar bulmaya, bu da mümkün olmazsa son ihtimal olarak kapatmaya yönelik adımlar atılacağını duyurdu. Bugey santrali Fransa toplam elektriğinin yaklaşık 5' ini sağlıyor ve özellikle de Lyon bölgesi için kritik öneme sahip… Konunun bizi ilgilendiren yanına gelince… Yapımının sürdüğü açıklanan, ancak sır perdesiyle örtüldüğü için yapım sürecini tam olarak bilemediğimiz Akkuyu nükleer santrali ile ilgili ilk günden beri başta bilim insanları olmak üzere, konuyu ele alıp kamuoyuyla paylaşmaya çalışan bizlerin de sıkça dile getirdiği en ciddi uyarılardan, kaygılardan biri santralin denizden alıp, denize deşarj edeceği soğutma suyu ve bu suyun olası etkileri… Ortalama sıcaklığı 10 derece civarında olan ve ancak Temmuz-Ağustos ortası 25-30 günde 20 dereceye çıkabilen su sıcaklığı bile konuya duyarlı İsviçre ve Fransa' nın çevrecilerini ayağa kaldırıyor çünkü tesise giren su soğutma sonrası nehre geri verilirken 7,5-10 derece arası daha yüksek sıcaklığa ulaşıyor. Bu ise çevresel anlamda telafisi imkansız felaketlere kapı aralıyor. Günün birinde Akkuyu devreye girerse bizi bekleyen tablo çok daha karanlık… ÇED raporuyla kamuoyunu rahatlatmaya çalışanların bile mızrağı bir türlü çuvala sığdıramadıklarını yıllardır dile getirip duruyoruz. Nükleer santraller konusunda öne çıkan Başta Rusya, Fransa ve daha pek çok ülke Türkiye' den çok daha soğuk deniz sularına sahip olsalar da, soğutma suları için denizleri değil, nehir ve nehirlerden aktarılan sularla oluşturulan yapay göllerden yararlanıyorlar. Onlar soğuk denizlerini risk etmiyorlar ama aynı Rusya, Türkiye ile ortak Akdeniz gibi sıcak suların hakim olduğu bir denizin Doğu Akdeniz' deki en sıcak sularını nükleer reaktör soğutmasında kullanacak… Oysa bilimsel araştırmalar Mersin' den başlayıp İskenderun' a uzanan doğu Akdeniz su sıcaklıklarının 2017' de 28 dereceyi bulduğunu, bölgeyi mercek altına alan NASA verilerine göre son 30 yılda deniz suyu sıcaklığının dünya ortalamalarının da üstüne çıkarak 3 derece arttığı belirlenmiş durumda. Dünyadaki küresel ısınmanın artacağı gerçeğinden hareketle orta vadede soğutma suyu niyetine sisteme alınacak deniz sularının daha da ısınması kaçınılmaz. Karadeniz' de ortalama deniz suyu sıcaklığı 15 derece iken Doğu Akdeniz' de ve şimdilik 22 derece… Elbette Karadeniz' e de kıymayın ama zaten yeterince ısınmış doğu Akdeniz' i en az 1-3 derece ısıtacak nükleer çıkışlı sularla doğayı ölüme sürüklüyorsunuz… Bölgeyi özellikle de Doğu Akdeniz' i yıllardır inceleyen ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü uzmanlarından Prof. Cemal Gücü' ye göre 'ağustos ayında 31 dereceye çıkacak deniz suyunu, reaktörden çıkan su 3 derece daha ısıtacak ve deniz suyu 34-35 dereceyi bulacak' Bu tablo ise Mersin ve İskenderun körfezlerindeki balık türlerinin yok olması riskini barındırıyor. Çözüm! Tek ve akılcı çözüm küresel ısınma nedeniyle gittikçe artan tehdidi de göz önünde bulundurup bir an önce nükleer macerasından vaz geçmek ve bölgedeki asıl potansiyel olan güneş enerjiye yönelmek.. Yılda 100 gün güneş alan Almanya enerjisinin 40' ını artık yenilenebilir enerjiden sağlıyorsa ve önümüzdeki 10 yılda bu oranı 70' lere çıkarmayı hedefliyorsa, yılda 300 gün güneş alan doğu Akdeniz neden aynı kaynağa yönelmesin? Üstelik geçen 10 yılda güneş enerji maliyetleri yarı yarıya düşmüşken, kw/saat olarak nükleerin yarısından da ucuza mal edilme olanağı doğmuşken… Sonsuz ve sınırsız kaynağa karşı, başta bölge olmak üzere tüm Akdeniz' i tehdit eden nükleer tercihi gittikçe kör bir inat halini alıyor. İsviçre kamuoyunun baskısı, komşu Fransızlara geri adım attırıyor ama Türkiye' de halen nükleer muhiplerinin sesi, yenilenebilir enerjiyi savunan çevre dostlarından fazla çıkıyor. Sanırım gidişatın en hüzünlü yanı da bu…  
Ekleme Tarihi: 18 Temmuz 2019 - Perşembe

Akkuyu Akdeniz' i daha da ısıtacak…

Fransa ile İsviçre' nin Cenevre kantonu arasında yıllardır süren gerilim ve Uluslarası Mahkemelere taşınan içinden çıkılması hayli zor sorun geçtiğimiz günlerde Fransızların geri adım atmasıyla 'şimdilik' dondurulmuş gibi duruyor.

Sorun ne derseniz?

Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin çoğu son yıllarda özellikle de Fukişama faciası ardından nükleer enerji santrallerini devre dışı bırakırken Fransa ülke enerjisinin dörtte üçünü sağladığı santralleri (2018' de toplam enerjinin 76'sı nükleer kaynaktan sağlanıyordu) gözden çıkaramadı.

Kaynaklarını çoğaltma ve ağırlığı yenilenebilir enerjiye verme stratejisi Almanya' yı tüm dünyanın gıpta ile izlediği bir ülke konumuna getirirken, Fransa son günlerde küresel ısınmanın da etkisiyle gittikçe büyüyen ve bugüne kadar ciddiye alınmayan bir sorunun İsviçre ayağıyla baş etmek zorunda..

Almanya 16 yıl önce büyük değişimi başlattığında toplam enerjisinin 8' ini yenilenebilir kaynaklardan sağlıyordu. Bugün 40' ları aşmış durumda ve çizilen yol haritası sayesinde önümüzdeki dönem bu oran daha da artacak..

Fransa ise gittikçe büyüyen küresel ısınmanın da etkisiyle bir yandan debisi azalırken bir yandan ısınan nehir sularıyla soğutulan nükleer santrallerin ya yerini değiştirecek, ya da yılın belli aylarında kapatmak zorunda kalacak…

Sorunlardan en ciddisi ise İsviçre sınırındaki Bugey nehrinin sularıyla soğutulan 4 ünitelik santral konusunda yaşanıyor.

Cenevre kantonu anayasasına eklediği hükümle nükleer reaktörleri yasaklamış durumda ve şehir merkezine 60 km uzaklıkta faaliyet gösteren santralin halkı tehdit ettiği gerekçesiyle kapatılmasını istiyordu.  Taleplere çok ta itibar etmeyen Fransız EDF şirketi (resmi Fransa Elektrik Kurumu) son bir yıldır küresel ısınmanın etkilediği nehir nedeniyle geçtiğimiz hafta radikal bir karar aldı. Şirket Rhone nehri üzerinde yer alan ve beslendiği kaynakların zayıflaması nedeniyle debisi düşerken bazı aylarda sıcaklığı arttığı için reaktör soğutma işlevi gittikçe azalan 4 üniteli 3600 MW gücündeki santralleri besleyecek alternatif kaynaklar bulmaya, bu da mümkün olmazsa son ihtimal olarak kapatmaya yönelik adımlar atılacağını duyurdu.

Bugey santrali Fransa toplam elektriğinin yaklaşık 5' ini sağlıyor ve özellikle de Lyon bölgesi için kritik öneme sahip…

Konunun bizi ilgilendiren yanına gelince…

Yapımının sürdüğü açıklanan, ancak sır perdesiyle örtüldüğü için yapım sürecini tam olarak bilemediğimiz Akkuyu nükleer santrali ile ilgili ilk günden beri başta bilim insanları olmak üzere, konuyu ele alıp kamuoyuyla paylaşmaya çalışan bizlerin de sıkça dile getirdiği en ciddi uyarılardan, kaygılardan biri santralin denizden alıp, denize deşarj edeceği soğutma suyu ve bu suyun olası etkileri…

Ortalama sıcaklığı 10 derece civarında olan ve ancak Temmuz-Ağustos ortası 25-30 günde 20 dereceye çıkabilen su sıcaklığı bile konuya duyarlı İsviçre ve Fransa' nın çevrecilerini ayağa kaldırıyor çünkü tesise giren su soğutma sonrası nehre geri verilirken 7,5-10 derece arası daha yüksek sıcaklığa ulaşıyor. Bu ise çevresel anlamda telafisi imkansız felaketlere kapı aralıyor.

Günün birinde Akkuyu devreye girerse bizi bekleyen tablo çok daha karanlık…

ÇED raporuyla kamuoyunu rahatlatmaya çalışanların bile mızrağı bir türlü çuvala sığdıramadıklarını yıllardır dile getirip duruyoruz.

Nükleer santraller konusunda öne çıkan Başta Rusya, Fransa ve daha pek çok ülke Türkiye' den çok daha soğuk deniz sularına sahip olsalar da, soğutma suları için denizleri değil, nehir ve nehirlerden aktarılan sularla oluşturulan yapay göllerden yararlanıyorlar.

Onlar soğuk denizlerini risk etmiyorlar ama aynı Rusya, Türkiye ile ortak Akdeniz gibi sıcak suların hakim olduğu bir denizin Doğu Akdeniz' deki en sıcak sularını nükleer reaktör soğutmasında kullanacak…

Oysa bilimsel araştırmalar Mersin' den başlayıp İskenderun' a uzanan doğu Akdeniz su sıcaklıklarının 2017' de 28 dereceyi bulduğunu, bölgeyi mercek altına alan NASA verilerine göre son 30 yılda deniz suyu sıcaklığının dünya ortalamalarının da üstüne çıkarak 3 derece arttığı belirlenmiş durumda.

Dünyadaki küresel ısınmanın artacağı gerçeğinden hareketle orta vadede soğutma suyu niyetine sisteme alınacak deniz sularının daha da ısınması kaçınılmaz.

Karadeniz' de ortalama deniz suyu sıcaklığı 15 derece iken Doğu Akdeniz' de ve şimdilik 22 derece…

Elbette Karadeniz' e de kıymayın ama zaten yeterince ısınmış doğu Akdeniz' i en az 1-3 derece ısıtacak nükleer çıkışlı sularla doğayı ölüme sürüklüyorsunuz…

Bölgeyi özellikle de Doğu Akdeniz' i yıllardır inceleyen ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü uzmanlarından Prof. Cemal Gücü' ye göre 'ağustos ayında 31 dereceye çıkacak deniz suyunu, reaktörden çıkan su 3 derece daha ısıtacak ve deniz suyu 34-35 dereceyi bulacak'

Bu tablo ise Mersin ve İskenderun körfezlerindeki balık türlerinin yok olması riskini barındırıyor.

Çözüm! Tek ve akılcı çözüm küresel ısınma nedeniyle gittikçe artan tehdidi de göz önünde bulundurup bir an önce nükleer macerasından vaz geçmek ve bölgedeki asıl potansiyel olan güneş enerjiye yönelmek..

Yılda 100 gün güneş alan Almanya enerjisinin 40' ını artık yenilenebilir enerjiden sağlıyorsa ve önümüzdeki 10 yılda bu oranı 70' lere çıkarmayı hedefliyorsa, yılda 300 gün güneş alan doğu Akdeniz neden aynı kaynağa yönelmesin? Üstelik geçen 10 yılda güneş enerji maliyetleri yarı yarıya düşmüşken, kw/saat olarak nükleerin yarısından da ucuza mal edilme olanağı doğmuşken…

Sonsuz ve sınırsız kaynağa karşı, başta bölge olmak üzere tüm Akdeniz' i tehdit eden nükleer tercihi gittikçe kör bir inat halini alıyor.

İsviçre kamuoyunun baskısı, komşu Fransızlara geri adım attırıyor ama Türkiye' de halen nükleer muhiplerinin sesi, yenilenebilir enerjiyi savunan çevre dostlarından fazla çıkıyor.

Sanırım gidişatın en hüzünlü yanı da bu…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.