Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Rüyalarda kalan bir Karaduvar-Kazanlı hayal projesi

2010 yılında kaleme alırken başlığa verdiğim 'Çılgın Proje' tanımı henüz pek sık kullanılmıyordu. Örneğin Erdoğan 'Çılgın Kanal' projesini dillendirmemişti. Ve o günlerde 3. Havalimanı projesi hayata geçmek bir yana esamisi de okunmuyordu.. Daha bu yoğunluğa erişmemişken, şişen İstanbul'a  alternatif olacak hatta ülkeyi ayağa kaldırıp uçuracak Çukurova Metropoliten bölgesine dikkat çekmeye çalıştığım günlerde yayınlandı  "Çılgın projemiz var mı? Karaduvar, Kazanlı’da Masdar yaratmak… " makalem…* Son günlerde yanıbaşında kentin kalbinin ortasına saplanmaya çalışılan Polipropilen tesisiyle yeniden hatırlanan Karaduvar' a hep soluk almakta zorlandığımız kent yaşamından bunalanların hayat bulacağı bir vaha gözüyle baktım. Bu nedenle tüm hayallerim de bu çerçevede oldu.. Filmlere konu olmuş İtalya kasabalarını, Ege' nin gıptayla baktığımız balıkçı köylerini andıran, hatta onlardan eksiği şöyle dursun fazlası olan bir vahanın küçük dokunuşlarla Mersin bir yana tüm bölgenin çekim merkezi olmaması için hiçbir neden yoktu. Tek eksiğimiz o cenneti aç gözlü rant şebekelerinden koruyacak bir iradeyi ortaya koymak, yerel yönetimlerin öncülüğünde kapsamlı bir planlama ile saldırılardan kurtarıp koruma altına almaktı.. Aradan geçen 10 yılda neler yaptığımız, Karaduvar-Kazanlı- Adanalıoğlu gibi tüm bölgenin en bereketli vahasını ne ölçüde koruyabildiğimiz ortada.. 2010 yılında, henüz fikir aşamasında olan Birleşik Arap Emirlikleri' nin kurmayı düşündüğü bir yapay kentten yola çıkarak  Karaduvar-Kazanlı bölgesi için hayal ettiklerimi kaleme aldığım makalenin genişçe bir bölümünü aşağıda bulacaksınız.. İlgi duyanlar tümüne de paylaştığım linkten erişebilir. ** " Çılgın projemiz var mı? Karaduvar, Kazanlı’da Masdar yaratmak… Birleşik Arap Emirlikleri bugüne kadar akıllara seza iki projeyle anıldı. Önce Burj El Arap gökdeleni ile aydan görünecek olmasıyla övündükleri bir kazık diktiler kalplerine… Ardından kıyılarını on katına çıkaracağını sandıkları ve palmiye biçimiyle hafızalara kazınan yapay bir ada kondurdular deniz ortasına… Şimdi katlettikleri doğadan adeta özür dilemelerini sağlayacak, günahlarını affettirecek son bir çılgın proje peşindeler… Masdar City adını verdikleri 20/25 milyar dolara mal olacak bir kent kuruyorlar çöle… Masdar Arapçada “zamana bağlı olmayan” anlamına gelen bir sözcük… İlk konuklarını 2016’da kabul edeceği tahmin edilen şehir, 50 bin yaşayana göre tasarlanmış… Çevreyi kirleten yakıtlar, havaya karışan gazlar, doğaya atılan çöpler olmayacak Masdar’da… Enerjinin tamamı güneş ve rüzgardan sağlanırken, sıfır karbon salınımı sayesinde, Kyoto protokolünün öngördüğü emisyon sertifikalarının gelirleri, bu akılları zorlayacak kadar pahalı yatırımın en azından bir kısmını karşılayacak. (…) Kent mimarisi de sıfır karbon hedefine uygun biçimde tasarlanmış: Şehrin sokakları, gölge ve serinliği muhafaza edebilmek amacıyla dar şekilde planlanırken, otomobillerin olmayacağı yollar yalnızca yayalara ayrılmış… Toplu ulaşım ise yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektrik enerjisiyle çalışacak metro ile mümkün olacak…  Şehirdeki binaların, yeşil alanların ve su kaynaklarının aşırı sıcaklardan korunması da akıllıca tasarlanmış sistemlerle sağlanacak. Ve tüm bunların da yine çevreye zarar veren fosil yakıtlar kullanılmadan yapılması planlanıyor. Hepsi iyi güzel de, en az 25 milyar dolar harcanacak bu yapay şehir neyle geçinecek, ne yapacak ta kaynak yaratıp, ayakta kalacak? Şirketler, insanlar milyonlarca doları gözden çıkarıp neden burayı tercih etsinler? Öyle ya, istediğiniz kadar yeşilliklerle dolu, çevreci bir vaha yaratın sonunda bir çölü böylesine cazip hale getirmenin ve çekim yaratmanın başka nedenleri olmalı, değil mi? Önce olası kent sakinlerinin hedef profiline göz atalım: Bankalar, finans ve borsa kuruluşları, Ar-Ge faaliyetlerini sürdürecek şirketler… Hepsi bunlarla sınırlı değil… Kaldı ki bu konsept tek başına MASDAR’ ı kurtarmaz… Kenti görmek, daha da önemlisi, sıfır karbon yanında sıfıra yakın gümrük oranları sayesinde dünyanın en ucuz ürünlerini satın almak amacıyla gelecek, konaklayacak, para harcayacak alışveriş çılgını bir kitle hedeflenmiş… Belli ki, projeyi tasarlayan ve hayata geçirmeye çalışanlar en ince ayrıntısına kadar her detayı düşünmüşler ama Dubai’nin geçmişteki çarpıcı projelerinden kalma sabıkası nedeniyle kafalara takılan asıl soru orta yerde duruyor. Burj El-Arab ta yapaydı, palmiye adası da… Ekolojik yönlerini alkışlasak ta, sonuçta Masdar adı verilen insan eliyle kurgulanmış yerleşim alanı insan eliyle kondurulacak çölün ortasına… Anlayacağınız, Dünyanın en doğalı olmayı amaçlayan projenin aslında kendisi doğal değil… Kaçınılmaz biçimde bir yanını düzeltirken, nice yanlarını bozduğumuz dünyanın milyonlarca yıllık altın dengenin ne yana savrulacağı sorusunun yanıtı yok… (…) Zoraki yaratılmış bir petrol ülkesinin yönetimi, zaman içinde kaybolması kaçınılmaz geçici zenginliğinin yerine alternatif ve kalıcı zenginliğini ortaya çıkarırken neredeyse Musa’nın 10 emir ilkelerinin günümüz sorunlarına ışık tutan 21.yüzyıl kurallarını dile getiriyor… Bununla da yetinmeyip, o kuralların işleyeceği geleceğin kentlerini kuruyor çöl ortasına… İyi de bizler; Kazanlı, Karaduvar, Adanalıoğlu ile adlandırılan nice yerleşim yerinde Dubai örneğine şapka çıkartacak üstelik doğayla, dünyayla barışık modelleri ortaya çıkarma potansiyelini taşıyan ve bunu ulusala taşımakla yükümlü nice yerel dinamik… Biz ne güne duruyoruz?… (…) Siyasetçilerden, iktidarlardan geçtim, Mersin’i yaşayan, soluyan bizler, neden doymuş ve dolmuş cılız İstanbul’u bir yana bırakıp Çukurova metropoliten projesine kafa yormaya başlamayız? Dubai’nin bizden vizyon ve girişim iradesi dışında fazlasının olmadığı kesin, ama ya bizim eksiklerimiz? Bizler, yani bu bölgede yaşayan ve geleceğe dönük hayal kuranlar, tümü değilse de, çoğu saçma korkulara dayalı sanal umacılarla yüzleşmeye hazır mı? Cevapların evet olduğu gün oturur tartışırız, daha da önemlisi yüzleşiriz bugüne kadar korktuğumuz gerçeklerle… " Abdullah Ayan  
Ekleme Tarihi: 01 Kasım 2020 - Pazar

Rüyalarda kalan bir Karaduvar-Kazanlı hayal projesi

2010 yılında kaleme alırken başlığa verdiğim 'Çılgın Proje' tanımı henüz pek sık kullanılmıyordu.

Örneğin Erdoğan 'Çılgın Kanal' projesini dillendirmemişti.

Ve o günlerde 3. Havalimanı projesi hayata geçmek bir yana esamisi de okunmuyordu..

Daha bu yoğunluğa erişmemişken, şişen İstanbul'a  alternatif olacak hatta ülkeyi ayağa kaldırıp uçuracak Çukurova Metropoliten bölgesine dikkat çekmeye çalıştığım günlerde yayınlandı  "Çılgın projemiz var mı? Karaduvar, Kazanlı’da Masdar yaratmak… " makalem…*

Son günlerde yanıbaşında kentin kalbinin ortasına saplanmaya çalışılan Polipropilen tesisiyle yeniden hatırlanan Karaduvar' a hep soluk almakta zorlandığımız kent yaşamından bunalanların hayat bulacağı bir vaha gözüyle baktım. Bu nedenle tüm hayallerim de bu çerçevede oldu..

Filmlere konu olmuş İtalya kasabalarını, Ege' nin gıptayla baktığımız balıkçı köylerini andıran, hatta onlardan eksiği şöyle dursun fazlası olan bir vahanın küçük dokunuşlarla Mersin bir yana tüm bölgenin çekim merkezi olmaması için hiçbir neden yoktu. Tek eksiğimiz o cenneti aç gözlü rant şebekelerinden koruyacak bir iradeyi ortaya koymak, yerel yönetimlerin öncülüğünde kapsamlı bir planlama ile saldırılardan kurtarıp koruma altına almaktı..

Aradan geçen 10 yılda neler yaptığımız, Karaduvar-Kazanlı- Adanalıoğlu gibi tüm bölgenin en bereketli vahasını ne ölçüde koruyabildiğimiz ortada..

2010 yılında, henüz fikir aşamasında olan Birleşik Arap Emirlikleri' nin kurmayı düşündüğü bir yapay kentten yola çıkarak  Karaduvar-Kazanlı bölgesi için hayal ettiklerimi kaleme aldığım makalenin genişçe bir bölümünü aşağıda bulacaksınız.. İlgi duyanlar tümüne de paylaştığım linkten erişebilir.

**

" Çılgın projemiz var mı? Karaduvar, Kazanlı’da Masdar yaratmak…

Birleşik Arap Emirlikleri bugüne kadar akıllara seza iki projeyle anıldı.

Önce Burj El Arap gökdeleni ile aydan görünecek olmasıyla övündükleri bir kazık diktiler kalplerine…

Ardından kıyılarını on katına çıkaracağını sandıkları ve palmiye biçimiyle hafızalara kazınan yapay bir ada kondurdular deniz ortasına…

Şimdi katlettikleri doğadan adeta özür dilemelerini sağlayacak, günahlarını affettirecek son bir çılgın proje peşindeler…

Masdar City adını verdikleri 20/25 milyar dolara mal olacak bir kent kuruyorlar çöle…

Masdar Arapçada “zamana bağlı olmayan” anlamına gelen bir sözcük…

İlk konuklarını 2016’da kabul edeceği tahmin edilen şehir, 50 bin yaşayana göre tasarlanmış…

Çevreyi kirleten yakıtlar, havaya karışan gazlar, doğaya atılan çöpler olmayacak Masdar’da…

Enerjinin tamamı güneş ve rüzgardan sağlanırken, sıfır karbon salınımı sayesinde, Kyoto protokolünün öngördüğü emisyon sertifikalarının gelirleri, bu akılları zorlayacak kadar pahalı yatırımın en azından bir kısmını karşılayacak.

(…)

Kent mimarisi de sıfır karbon hedefine uygun biçimde tasarlanmış:

Şehrin sokakları, gölge ve serinliği muhafaza edebilmek amacıyla dar şekilde planlanırken, otomobillerin olmayacağı yollar yalnızca yayalara ayrılmış… Toplu ulaşım ise yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektrik enerjisiyle çalışacak metro ile mümkün olacak… 

Şehirdeki binaların, yeşil alanların ve su kaynaklarının aşırı sıcaklardan korunması da akıllıca tasarlanmış sistemlerle sağlanacak. Ve tüm bunların da yine çevreye zarar veren fosil yakıtlar kullanılmadan yapılması planlanıyor.

Hepsi iyi güzel de, en az 25 milyar dolar harcanacak bu yapay şehir neyle geçinecek, ne yapacak ta kaynak yaratıp, ayakta kalacak?

Şirketler, insanlar milyonlarca doları gözden çıkarıp neden burayı tercih etsinler?

Öyle ya, istediğiniz kadar yeşilliklerle dolu, çevreci bir vaha yaratın sonunda bir çölü böylesine cazip hale getirmenin ve çekim yaratmanın başka nedenleri olmalı, değil mi?

Önce olası kent sakinlerinin hedef profiline göz atalım:

Bankalar, finans ve borsa kuruluşları, Ar-Ge faaliyetlerini sürdürecek şirketler…

Hepsi bunlarla sınırlı değil… Kaldı ki bu konsept tek başına MASDAR’ ı kurtarmaz…

Kenti görmek, daha da önemlisi, sıfır karbon yanında sıfıra yakın gümrük oranları sayesinde dünyanın en ucuz ürünlerini satın almak amacıyla gelecek, konaklayacak, para harcayacak alışveriş çılgını bir kitle hedeflenmiş…

Belli ki, projeyi tasarlayan ve hayata geçirmeye çalışanlar en ince ayrıntısına kadar her detayı düşünmüşler ama Dubai’nin geçmişteki çarpıcı projelerinden kalma sabıkası nedeniyle kafalara takılan asıl soru orta yerde duruyor. Burj El-Arab ta yapaydı, palmiye adası da…

Ekolojik yönlerini alkışlasak ta, sonuçta Masdar adı verilen insan eliyle kurgulanmış yerleşim alanı insan eliyle kondurulacak çölün ortasına…

Anlayacağınız, Dünyanın en doğalı olmayı amaçlayan projenin aslında kendisi doğal değil…

Kaçınılmaz biçimde bir yanını düzeltirken, nice yanlarını bozduğumuz dünyanın milyonlarca yıllık altın dengenin ne yana savrulacağı sorusunun yanıtı yok…

(…)

Zoraki yaratılmış bir petrol ülkesinin yönetimi, zaman içinde kaybolması kaçınılmaz geçici zenginliğinin yerine alternatif ve kalıcı zenginliğini ortaya çıkarırken neredeyse Musa’nın 10 emir ilkelerinin günümüz sorunlarına ışık tutan 21.yüzyıl kurallarını dile getiriyor…

Bununla da yetinmeyip, o kuralların işleyeceği geleceğin kentlerini kuruyor çöl ortasına…

İyi de bizler; Kazanlı, Karaduvar, Adanalıoğlu ile adlandırılan nice yerleşim yerinde Dubai örneğine şapka çıkartacak üstelik doğayla, dünyayla barışık modelleri ortaya çıkarma potansiyelini taşıyan ve bunu ulusala taşımakla yükümlü nice yerel dinamik…

Biz ne güne duruyoruz?…

(…)

Siyasetçilerden, iktidarlardan geçtim, Mersin’i yaşayan, soluyan bizler, neden doymuş ve dolmuş cılız İstanbul’u bir yana bırakıp Çukurova metropoliten projesine kafa yormaya başlamayız?

Dubai’nin bizden vizyon ve girişim iradesi dışında fazlasının olmadığı kesin, ama ya bizim eksiklerimiz?

Bizler, yani bu bölgede yaşayan ve geleceğe dönük hayal kuranlar, tümü değilse de, çoğu saçma korkulara dayalı sanal umacılarla yüzleşmeye hazır mı?

Cevapların evet olduğu gün oturur tartışırız, daha da önemlisi yüzleşiriz bugüne kadar korktuğumuz gerçeklerle… "

Abdullah Ayan

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.