'Her Kentin Deprem Master Planı Olmalı'

Güncel 26.02.2023 - 14:19, Güncelleme: 26.02.2023 - 17:40
 

'Her Kentin Deprem Master Planı Olmalı'

Mersin İstişare Kulübü 'Deprem, Depremden Korunma Yöntemleri, Sağlıklı Yapı,Deprem Sonrası Göçler, Afet Lojistiği ve Doğal Afet Sigortaları' gündemiyle toplandı

Sedat Yılmaz/inovatifhaber Mersin İstişare Kulübü kent ve ülke gündemini ilgili uzmanların katılımıyla masaya yatırmaya ve sonuçları karar vericilere öneri olarak sunmaya devam ediyor. Mersin İstişare Kulübü 6 Şubat’ta gerçekleşen ve 44 binin üzerinde insan yaşamına mal olan depremin ardından konuyu tüm hatlarıyla masaya yatırdı. Jeoloji Mühendisi Prof.Dr.Selim İnan, Şehir Plancısı Dr.Sibel Gazi, İnşaat Mühendisleri Odası Mersin Yönetim Kurulu Üyesi İnşaat Mühendisi Bülent Taner, Mersin Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet İsmail Yağcı, Mersin Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Yaşar Erjem, Toros Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Hazır, İş Güvenliği Uzmanı Jeoloji Mühendisi Acil Durum Eylem Planlamacısı Mustafa Ulusoy, Sigorta  Uzmanı Turgay Yılmaz, Mersin Büyükşehir Belediyesi İmar Şehircilik Daire Başkanlığından İnşaat Mühendisi, Serkan Ekmen ve Jeoloji Mühendisi Arif Küçükatalay, Mersin Büyükşehir Belediyesi Sosyal Yardımlar Şube Müdürü Özlem Yaşar, MEPİAD Başkanı Özcan Demir, MESİAD Başkanlar Kurulu Başkanı Mustafa Güler ve diğer üyeler katıldı. Mersin İstişare Kulübü Başkanı Ferudun Gündüz, yaptığı açılış konuşmasında “Bugünde çok önemli yaşamsal bir konuyu “Depremden Korunma Yöntemleri Ve Sağlıklı Yapı” konusunu gündemimize konusunda uzman isimleri aldık. Deprem ve temel unsurları, şehir planlamasının nasıl yapılması gerektiği, depremden korunma yöntemleri, depremin iktisadi etkileri ve alınacak önlemler, Deprem ve İç Göçün Sosyolojik Değerlendirmesi, Afet lojistiği ile doğal afet sigortaları ve poliçe analizi gibi konularda birbirinden değerli bilgiler sunulacak.” Dedi. "Mersin’den geçen fay hattı yok Ama belirli yerlerde kaygan alüvyon zemin var. " Emekli Öğretim Üyesi Jeoloji Mühendisi Prof.Dr. Selim İnan sunumunda depremi ve temel bilgilerinin ardından depremin nasıl oluştuğunu ve ülkemizdeki deprem kuşağının özellikleriyle yapısını anlattı. İnan, “ Keşke güzel konuları konuşmak için burada olsaydık. Ama ülkemizde yaşanan son yüzyılın en büyük felaketini konuşmak için buradayız.Yılda 24 bin deprem olmaktadır. Dünyadaki en hasar verici deprem kuşağında yer almaktayız.” Dedi. İnan, depremin nasıl oluştuğunu, etki çeşitlerini anlattığı sunumunda “Türkiye’nin bulunduğu bölgeye Arabistan levhasının Kuzey Anadolu fay hattına doğru yaptığı ilerlemeden dolayı depremleri çok yoğun yaşamaktayız. Arabistan levhası her yıl 2 cm ilerlemektedir. 6 Şubatta yaşadığımız depremden sonra meydana gelen 7,4’lük ikinci depremi beklemiyorduk. Bu depremlerin ardından 8200 artçı sarsıntılar yaşadık. Bu dünyada görülmemiş bir durumdur. Bu depremin 315 km boyutunda fay hattında meydana geldi” ifadelerini kullandı. Adana ve Mersin’deki duruma değinen İnan, “Hiç kimse depremin zamanını bilemez. Ama nerede ve büyüklüğünü kısmen tahmin edebiliriz. Mersin’den geçen fay hattı yok Ama Belirli yerlerde kaygan alüvyon zemin vardır. Mersin'in kuzeyinden geçen Namrun fay hattının Mersin için büyük bir tehlike oluşturmamaktadır. Adana’da ise Karataş bölgesinde bir fay hattı bulunmaktadır. Adana, Antakya yada Akdeniz’de oluşabilecek 6.5’den büyük bir depremde maalesef Tarsus-Mersin- Erdemli boyunca gevşek zemin üzerine yapılan yüksek katlı binalarda hasarlar oluşabilecektir.”dedi. "Her kentin bir deprem afet master planı olmalı " Prof. İnan, Deprem hasarlarının nedenleri olarak; Depremin büyüklüğü, odak derinliği, süresi, odağa olan uzaklık, oluş zamanı, nüfus yoğunluğu, deprem alanlarının jeolojik yapısı, yapı tekniği ve deprem bölgesinde yaşayan insanların deprem konusundaki eğitimi gibi nedenler olduğunu sıraladı. İnan, “ Anadolu çok sayıda deprem üreten,  aktif faylarla parçalanmıştır. Depremlerin verdiği zararın en önemlileri bina kalitesi ile zeminin özellikleridir. Bu faktörlere dikkat edildiğinde depremin etkileri en aza indirilebilir.Bir diğer konu da halkımızın deprem konusunda çok az bilgiye sahip olmalarıdır. Bundan dolayı ortaokul ve lise de deprem yada doğal afet dersleri verilmelidir.Bunun dışında çok acil olarak Afet Bakanlığı kurulmalı ve bir bütçe verilmelidir.Son olarak da her kentin bir deprem afet master planının olması ve buna göre yerleşim yerlerinin saptanması gereklidir” dedi. "Mevcut binaların envanterleri konusunda bir çalışma yok" İnşaat Mühendisleri Odası Mersin Yönetim Kurulu Üyesi İnşaat Mühendisi Bülent Taner konuşmasında Kahramanmaraş  depremini değerlendirdi. Taner, “ Resmi rakamlara göre 44 bin kişinin hayatını kaybettiği bu depremle ilgili İTÜ bir deprem raporu hazırladı..Bu raporda yıkılan binaların enkaz haline gelmesi hususunda bir çok parametre etkin olduğu belirtilmiş. Binaların yaşı, bulunduğu zeminlerin taşıma kapasitelerinin düşük olması , inşaatlarda kullanılan malzeme kalitesinin, kolonlar ve kirişlerin en kesit boyutlarının ve  donatım miktarlarının yetersizliği, ayrıca çok önemli bir husus inşa edildiği yıldaki yürürlükteki yönetmelikleri sağlam ve uygun olan taşıyıcı sistem elemanlarının yapılmaması. Bu da aslında 1975 ve 2000 ‘deki yönetmeliklerinin iyi olduğunu ama bunun uygulamasında sıkıntılar yaşandığını göstermektedir. Ayrıca bu bölgelerde zemin sıvılaşması nedeniyle binaların eğik vaziyette göçtüğü bu raporda belirtilmiştir. Bu depremde ve ülkemizde daha önce yaşanan depremlerdeki raporlarda belirtilen ifadeler değişmemiştir. 2011 yılında yayınlanan ve 2012-2023 yıllarını kapsayan Ulusal Deprem Strateji ve  Eylem Planında “Depremlerin neden olabilecekleri fiziksel ve ekonomik, sosyal ve çevresel politik zarar kayıplarını önlemek veya etkilerini azaltmak ve depreme dirençli güvenli hazırlıklı ve sürdürülebilir yaşam çevreleri oluşturmaktır” denmektedir.Gelinen 11 yıllık süreçte iş yerinde çalışırken, çocuklarımızı okula gönderirken, hastanede yatarken, yolda yürürken kendimizi güvende hissedecek bir ortamın hazırlanmadığı bu konuda yerinde saydığımızı, aynı noktada olduğumuzu bu  depremde de gördük. Mevcut binaların envanterleri konusunda belediyelerin ve hükümetin çalışması yok. Sadece İzmir Büyükşehir Belediyesinin bu konuda bir çalışması var.Ama alacakları daha çok yol var.Yapı envanterinin taranması, kentsel dönüşümün yapı güvenliği için gerçekleştirilmesi, kamusal bir yapı denetim sisteminin kurulması, mühendislik hizmetlerinin inşaat sürecinde maliyet külfeti değil, özne olarak gösterilmesi mühendislerin meslek odalarınca belgelendirilmesi, imar affıyla ruhsatlandırılan kaçak binaların inceleme ve uygulamalarının yapılması şantiye şefliğinin tam zamanlı olarak uygulanması mühendisler odası olarak en büyük isteğimizdir”dedi. "Planlama kültürümüzde bir değişiklik yapmamız gerek." Şehir Plancısı Dr. Sibel Gazi, sunumunda “ Bizler kentleşmeyi gerçekten apartmanlaşma sandık. Kendimize de bunu sormamız lazım. Hepimiz bunu seçtik. Küçümsedik hatta eski Mersin evlerinden apartmana geçmek için. Aslında temel sorun bizim yanlış zihniyet kodlarımızda. Bundan sonra bütün davranışlarımıza, kararlarımıza etki eden, sinen kültürümüzde bir değişiklik yapmamız gerek, Planlama kültürümüzde bir değişiklik yapmamız gerek. Bunun içine siyaseti, kendi kişisel tercihlerimizi yani aklımıza ne geliyorsa koyabiliriz. Şehirlerin planlamaya ihtiyaçları var ama bunu yaparken OHAL Kapsamında yerleşme ve yapılaşma kararnamesinde plancıları, üniversiteleri devre dışı bıraktılar. İlgili bakanlığın bürokratlarına kalmış durumda. Oysaki planlamalar ortak akılla yapılmalı. Kentleri sadece beton mikserleriyle inşa edemeyiz. Kimliksizleştirilmeden akılla, bilimle ve toplumsal olarak ayağa kaldırılmalı. Bilimsel akıl takip edilmeli. Medeniyetin beşiği olan tarihi kentlerimizi ruhsuz, duygusuz bir beton yığınına dönüştürmemeliyiz.Bütüncül ve çok boyutlu olmalı. Bunun içinde kentsel tasarım da, kentsel ekonomi de, estetik de birlikte yürümeli. Geçmişin mirası geleceğin alt yapısı ile birbirine bağlanmalıdır. Mühendislik ile sanat buluşmalıdır”dedi "GSMH ‘da yüzde 2.5 azalış beklenmekte" Mersin Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet İsmail Yağcı, "Depremin Bölge ve Türkiye'ye İktisadi Etkileri ve Alınacak Öncelikli Tedbirleri" konusunu ele aldı, Yağcı Mersin Üniversitesi olarak deprem sürecinde yapılan çalışmalar ve yardımlar ile ilgili açıklamada bulundu. Krizlere erdemli yaklaşmanın önemine değinen Yağcı, “Mersin Üniversitesi olarak depremden çok etkilendik. Bölgedeki üniversiteler yarı yıkılmış durumda. 41 binin üzerinde öğrencisi olan ve 12 bin öğrencinin deprem bölgesinden gelmekte.20 öğrencimizi kaybettik.Ailelerinden 200’ün üzerinde kayıp var.Bahar öğrenim döneminde ciddi sayıda öğrencinin gelmesini bekliyoruz. Üniversite olarak depremin ardından yardım konteynerlerini bölgeye gönderdik.Depremzedeleri ve ailelerini misafirhanelerimizde konaklama imkanımız oldu. Hastanemiz inanılmaz bir hizmet verdi.Çok sayıda depremzede geldi.Yine çok sayıda ameliyat yapıldı.Otopsiler, cenazelerin soğuk hava ortamında saklanması ve cenaze sahiplerine teslim edilmesi çok kötü görüntülerdi.”dedi Türk halkının ne kadar yardımsever olduğunu gösterdiğini belirten Yağcı, “ Burada yaralı olarak gelen ve uzuvlarını kaybetmiş çok sayıda insan var.Çocuklar var. Bu günden sonra bunlar için protezler gerekecek. Bu çocukların sosyal hayata daha kolay erişimlerini sağlayacak bir takım cihazlar sağlanmak durumunda. Yani yardım hevesimizi sadece gıda giysinin ötesinde gerçek hayata hazırlamakla da bağlantılandırmamız gerekiyor.”dedi, Prof.Yağcı depremin etkilerine de değindiği konuşmasında Gaziantepte’ki OSB’de üretimin 15 gün boyunca yapılamadığını belirtti.Yeni yeni bölgede sanayinin üretime geçtiğini ifade etti. Bölgede personel sıkıntısının yanında ciddi anlamda tahsilat sorununun yaşandığını sözlerine ekleyen Yağcı, “İskenderun limanının kapalı olması ve bu üretim yapılan ürünlerin Mersin limanına gönderilmesi ile Mersin limanı da etkilendi. İhracatta da sıkıntı çektikleri bölgedeki firmalarca belirtildi. Mersin çok ciddi bir göç daha aldı. Bu anlamda Mersin ekonomik alanda çok etkilenecek. Belki Mersin’in Türkiye’nin GSMH’den aldığı pay noktasal düzeyde birazcık artış gösterecektir.Çünkü ciddi bir nüfus geldi.Bu Mersin’e pozitif yansıyacak.Tabi bu durum ciddi bir sosyal sorun da yaratacak. TÜRKONFED’in hazırlamış olduğu afet ön değerlendirme raporunda 85 milyar dolarlık bir maliyet çıkarıldı. Bölgenin olumsuz etkilenmesinden dolayı GSMH ‘da yüzde 2.5 azalış beklenmekte. Yani 25-30 milyar dolarlık küçülme bekleniyor.Bunun yansımaları olacak. Kamu harcamaları artacak.Bir takım enflasyonist etkileri de olacak. Türkiye’nin mal varlığının tamamı 2 trilyon dolar civarında. Bunun epey kısmını kaybettik. Milli servetimizi biz şimdi tekrar yerine koyacağız. Birkaç sene GSMH sabit durarak zenginleşemeyeceğiz. Deprem bölgesinde 8 milyar dolarlık azalma olacağı belirtiliyor.Yabancı yorumcular bu depremin etkilerinin 1999 depremi kadar olmayacağını belirtiyorlar.Türk ekonomisinin şu anki yapısı biraz daha sanayi ağırlıklı olması ve deprem bölgesinin tarımsal sanayi ağırlıklı olmasından dolayı , gerçek anlamdaki sanayinin etkilenmediği şeklinde bir ifade var.Yani toparlanmanın daha hızlı olacağı belirtiliyor.”dedi. "Bilimi rehber etmezsek aydınlanmayı yaşayamayız" Deprem ve İç Göçün Sosyolojik Değerlendirmesi konusunda bir sunum gerçekleştiren Mersin Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Yaşar Erjem, “ Depremin sebebiyle oluşan göç karakter bakımından dış göçten farklı bir göç.6 Şubatta trajik bir olay yaşandı. .Etki anlamında tarihimizin en büyük depremi. Net tabloyu görmek için beklemek gerekiyor. Gerçekten büyük bir olay bu.Bu deprem ülkemizde radikal bir dönüşüme yol açarsa, yani bu olayla belki siyasette yeni bir yapılanma, zihniyet değişimi,  şehirleşme anlamında bir değişim gibi bir çok yönden bir değişime yol açarsa evet biz bunu çok yararlı görüyoruz. En azından bir musibet olmuş. Derler ya bir musibet bin nasihatten daha iyidir. Böyle bir etkisi olabilir. Şu da bir gerçek .1999 depremini yaşadık. Onun bir milat olacağı vurgulandı.Görüyoruz ki milat olmamış. Bilim dışlanmış durumda. Kaderci anlayış toplumumuzda egemen. Halbuki modern bilimler; hem doğa bilimleri  hem de sosyal bilimler yaşadığımız olaylarda asıl aktörün insan olduğunu ortaya koymuştur.İnsan faktörü bugün sosyal bilimlerin anahtar kavramıdır. Bu sosyoloji, iktisat, psikoloji ve hukuk için de geçerlidir. Önce insanı dönüştürmemiz değiştirmemiz gerekiyor.Bu eğitim meselesidir. Yani meselemize bütünsel ve yapısal bakmamız lazım. Sağlam bir anlayış, doğru bir duruş geliştirmemiz gerekmektedir. Geliştiremediğimiz zaman bu olaylar meydana geliyor. Depremi bir gerçeklik olarak kabul etmemiz lazım. En azından kentimize baktığımız zaman kendi adıma söylüyorum Mersin’deki yapılaşmada deprem gerçeği belki de yüzde 1 dahi dikkate alınmadan yapıldı. Makro açıdan depremi merkeze alan, hukukuyla, iktisadıyla, işletmesiyle insan kaynaklarıyla bunu bir bütün olarak gören bir perspektif yok: Mühendislerimiz, mimarımız bu konuda bilgili ama bunları sentez haline getiren politika haline getiren bütünleştiren, bunun işleyişini mümkün kılan daha geniş bir bakış açısı maalesef yok: Bundan dolayı insanlar kendilerine sunulan alan içerisinde bunları gerçekleştiriyorlar.  Bizim deprem gerçeğinden hareketler bu öngörüden hareketle politikalar üretmemiz ve tedbirler almamız lazım.Afet gerçekleşti. Ortada bir suç varsa organize bir suçtur. Bu suçun bir çok bileşeni var. Herkes hesabını vermeli. Bir dönüşüme, değişime ihtiyacımız var. Bunu samimiyetle kabul etmemiz lazım. Önlemlerimizi deprem gerçeğine göre yapmalıyız. “dedi. Deprem sonrası oluşan göçün doğal bir olay olduğunu belirten Erjem, “ Ülkemiz yoğun bir göç altında. Başta Mersin olmak üzere bir çok kente göç oldu. Göçün yoğun yaşandığı illerde ciddi tedbirler alınmalı..Depremin bir çok alanda olduğu gibi ciddi bir iktisadi etkisi olacak.Ekonomik anlamda küçüleceğiz.Bu konuda yapısal tedbirler alınmalı. Bilimi rehber etmezsek aydınlanmayı yaşayamayız.”dedi. "Bizim ülke olarak önce kendimizi düzeltmemiz gerekiyor." Toros Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Hazır, "Afet Lojistiği" konulu sunumunda 6 şubatta yaşanan depremde vefat edenlerin büyük bir kısmının lojistik eksikliğinden dolayı oluştuğunu ifade etti. Hazır, “ Kayıpların bu kadar büyük olmasının en büyük sebebi aklı yoksunluğu, ahlak yoksunluğumuz, ilkesizliğimiz, kural tanımazlığız ve birbirimizin hakkına hukukuna riayet etmememizdir.” Dedi Sistemlerin yaşaması için lojistiğin çok önemli olduğunu vurgulayan Hazır, “ Lojistik ihtiyaçları doğru tespit etmek ve bu ihtiyaçları doğru zamanda , doğru yerde, doğru kişilere doğru miktarlarda ve sürekli bir içimde aktarmaktır.Hayati bir faaliyettir. Depremde 3. günde insanlar soğuktan, susuzluktan ve açlıktan öldü. Kurtarma ekipleri ulaştırılamadığı için. Enkazdan kurtulup sıhhi yardım alamadığı yada zamanında sağlık merkezlerine ulaştırılamadığı için de ölenler oldu. Lojistik eksikliğinden oldu. 7300 kişiye sahip AFAD yetersiz kaldı. Kızılay eski reflekslerini gösteremedi. Orduya çalışanlarda göremedik.Bizim ülke olarak önce kendimizi düzeltmemiz gerekiyor. Sonra da bilimin ışığında konunun her boyutu ile ele alınıp, her boyutunun bilimsel temellerle planlaması, organizasyonu ve hazırlıkların yapılması gerekmektedir.”dedi. Çok büyük bir afet yaşandığını belirten Hazır, “ Topumda bir yardımlaşma refleksi var. İnsanlar koştu ama yolları tıkadılar. Koşan insanlar yardımları teslim edecek yer bulamadılar. Malzemeler ihtiyaç olmayan yerlere yığıldı. Tamamıyla organizasyonsuzluk ve planlama eksikliği yaşandı . Kriz anlarını yönetmek kolay değil. Hızlı karar vermeyi gerektirir. Önceden hazır olmayı gerektirir. Anlık doğru bilgi alışverişini gerektirir. İnsanlar sosyal medyadan bu eksikliği tamamlamaya çalıştılar. Sosyal medya sayesinde bir çok insan kurtuldu. Bilgi kirliliği de oldu. Gerekli süzgeçten geçmedi yanlış bilgiler defalarca paylaşıldı. Bu tür afetlere hazırlıklı olunabilir. Afeti üç bölümde inceleyebilir. Afet öncesi, afet anı ve afet sonrası olarak ele alabiliriz. Bu hazırlıklara önce kendimiz, ailelerimiz, kentimiz, şirketler, kurumlar hazır olması gerekiyor. Riskler olasılıklar hazırlanmalı. Yer analizleri yapılmalı. Afete hazırlık senaryoları hazırlanmalı. “dedi. "Herkes önce evinde ailesinde organize olmalı." İş Güvenliği Uzmanı Jeoloji Mühendisi Acil Durum Eylem Planlamacısı Mustafa Ulusoy, deprem anında yapılması gerekenler ile alınması gereken tedbirleri anlattı. Ulusoy, “Herkes önce evinde ailesinde organize olmalı. Paniğe kapılmadan kurallar uygulanmalıdır. Gerekli kurallar tam olarak uygulanmalıdır.Arama kurtarma ve kriz merkezleri çok iyi yönetilmelidir. Ayrıca gerek sitelerde, gerekse mahallelerde deprem koordinatörlerinin görevlendirilmesi gerektiğini belirtti. Her şey planlama dahilinde gerçekleşmesi herkesin kurallara uyması ile depremin zararlarının en aza indirilmesi söz konusu olacağının altını çizdi.Deprem anında yapılması ilk yapılması gerekenleri uygulamalı olarak gösterdi. "Sigorta depremin ilacı değil aşısıdır" “Doğal Afet Sigortaları riskimizi ne oranda azaltır ve poliçelerin analizi” konulu bir sunum gerçekleştiren Sigorta  Uzmanı Turgay Yılmaz, “Sigorta nedir sorusuna verilecek en güzel cevap  "sigorta depremin ilacı değil aşısıdır". Sigorta poliçeleri ihtiyacınız olduğunda satın alamayacağınız ürünleri kapsar. Dünyada 1666’daki büyük Londra yangını sonrası sigortacılık faaliyetleri başladı. Bizde ise 200 yıl sonraki 1870’deki Beyoğlu yangını sonrası bu faaliyetler başladı. Maalesef sigortacılık sektöründe çok gerilerdeyiz. Bilinç olarak da gerilerdeyiz. Marmara depreminin 18 milyar dolarlık zarara sebebiyet verirken, Kahramanmaraş merkezli depremin zararının 70-75 milyar dolar olduğu söyleniyor.”dedi. Yılmaz, sigorta şirketlerinin poliçem düzenlerken evin inşaat bedellerini dikkate aldıklarını sözlerine ekledi. Programda daha sonra soru cevap kısmına geçildi ve konular istişare edildi. Mersin Büyükşehir Belediyesi İmar Şehircilik Daire Başkanlığından İnşaat Mühendisi, Serkan Ekmen ve Jeoloji Mühendisi Arif Küçükatalay deprem anından itibaren Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak yapılan çalışmaları anlattı. Belediye olarak tüm imkanların seferber edildiğini, ekip ve ekipmanların bölgeye gönderdiklerini ve de ekiplerin bölgede çalıştıklarını söylediler. Mersin Büyükşehir Belediyesi Sosyal Yardımlar Şube Müdürü Özlem Yaşar da konuşmasında bölgedeki organizasyon bozukluğuna dikkat çekti ve  “ Mersin Büyükşehir olarak deprem bölgesindeki ihtiyaçların karşılanması için gerekli çalışmaları hızlı bir şekilde gerçekleştirdik. Vatandaşlara sıcak çorba, ve yemek ihtiyaçlarının yanında  çocuk ve  kadınların bireysel ihtiyaçlarının yanı sıra diğer tüm vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamaya devam ediyoruz.”dedi. Sedat Yılmaz/inovatifhaber
Mersin İstişare Kulübü 'Deprem, Depremden Korunma Yöntemleri, Sağlıklı Yapı,Deprem Sonrası Göçler, Afet Lojistiği ve Doğal Afet Sigortaları' gündemiyle toplandı

Sedat Yılmaz/inovatifhaber

Mersin İstişare Kulübü kent ve ülke gündemini ilgili uzmanların katılımıyla masaya yatırmaya ve sonuçları karar vericilere öneri olarak sunmaya devam ediyor.

Mersin İstişare Kulübü 6 Şubat’ta gerçekleşen ve 44 binin üzerinde insan yaşamına mal olan depremin ardından konuyu tüm hatlarıyla masaya yatırdı. Jeoloji Mühendisi Prof.Dr.Selim İnan, Şehir Plancısı Dr.Sibel Gazi, İnşaat Mühendisleri Odası Mersin Yönetim Kurulu Üyesi İnşaat Mühendisi Bülent Taner, Mersin Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet İsmail Yağcı, Mersin Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Yaşar Erjem, Toros Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Hazır, İş Güvenliği Uzmanı Jeoloji Mühendisi Acil Durum Eylem Planlamacısı Mustafa Ulusoy, Sigorta  Uzmanı Turgay Yılmaz, Mersin Büyükşehir Belediyesi İmar Şehircilik Daire Başkanlığından İnşaat Mühendisi, Serkan Ekmen ve Jeoloji Mühendisi Arif Küçükatalay, Mersin Büyükşehir Belediyesi Sosyal Yardımlar Şube Müdürü Özlem Yaşar, MEPİAD Başkanı Özcan Demir, MESİAD Başkanlar Kurulu Başkanı Mustafa Güler ve diğer üyeler katıldı.

Mersin İstişare Kulübü Başkanı Ferudun Gündüz, yaptığı açılış konuşmasında “Bugünde çok önemli yaşamsal bir konuyu “Depremden Korunma Yöntemleri Ve Sağlıklı Yapı” konusunu gündemimize konusunda uzman isimleri aldık. Deprem ve temel unsurları, şehir planlamasının nasıl yapılması gerektiği, depremden korunma yöntemleri, depremin iktisadi etkileri ve alınacak önlemler, Deprem ve İç Göçün Sosyolojik Değerlendirmesi, Afet lojistiği ile doğal afet sigortaları ve poliçe analizi gibi konularda birbirinden değerli bilgiler sunulacak.” Dedi.

"Mersin’den geçen fay hattı yok Ama belirli yerlerde kaygan alüvyon zemin var. "

Emekli Öğretim Üyesi Jeoloji Mühendisi Prof.Dr. Selim İnan sunumunda depremi ve temel bilgilerinin ardından depremin nasıl oluştuğunu ve ülkemizdeki deprem kuşağının özellikleriyle yapısını anlattı. İnan, “ Keşke güzel konuları konuşmak için burada olsaydık. Ama ülkemizde yaşanan son yüzyılın en büyük felaketini konuşmak için buradayız.Yılda 24 bin deprem olmaktadır. Dünyadaki en hasar verici deprem kuşağında yer almaktayız.” Dedi. İnan, depremin nasıl oluştuğunu, etki çeşitlerini anlattığı sunumunda “Türkiye’nin bulunduğu bölgeye Arabistan levhasının Kuzey Anadolu fay hattına doğru yaptığı ilerlemeden dolayı depremleri çok yoğun yaşamaktayız. Arabistan levhası her yıl 2 cm ilerlemektedir. 6 Şubatta yaşadığımız depremden sonra meydana gelen 7,4’lük ikinci depremi beklemiyorduk. Bu depremlerin ardından 8200 artçı sarsıntılar yaşadık. Bu dünyada görülmemiş bir durumdur. Bu depremin 315 km boyutunda fay hattında meydana geldi” ifadelerini kullandı.

Adana ve Mersin’deki duruma değinen İnan, “Hiç kimse depremin zamanını bilemez. Ama nerede ve büyüklüğünü kısmen tahmin edebiliriz. Mersin’den geçen fay hattı yok Ama Belirli yerlerde kaygan alüvyon zemin vardır. Mersin'in kuzeyinden geçen Namrun fay hattının Mersin için büyük bir tehlike oluşturmamaktadır. Adana’da ise Karataş bölgesinde bir fay hattı bulunmaktadır. Adana, Antakya yada Akdeniz’de oluşabilecek 6.5’den büyük bir depremde maalesef Tarsus-Mersin- Erdemli boyunca gevşek zemin üzerine yapılan yüksek katlı binalarda hasarlar oluşabilecektir.”dedi.

"Her kentin bir deprem afet master planı olmalı "

Prof. İnan, Deprem hasarlarının nedenleri olarak; Depremin büyüklüğü, odak derinliği, süresi, odağa olan uzaklık, oluş zamanı, nüfus yoğunluğu, deprem alanlarının jeolojik yapısı, yapı tekniği ve deprem bölgesinde yaşayan insanların deprem konusundaki eğitimi gibi nedenler olduğunu sıraladı.

İnan, “ Anadolu çok sayıda deprem üreten,  aktif faylarla parçalanmıştır. Depremlerin verdiği zararın en önemlileri bina kalitesi ile zeminin özellikleridir. Bu faktörlere dikkat edildiğinde depremin etkileri en aza indirilebilir.Bir diğer konu da halkımızın deprem konusunda çok az bilgiye sahip olmalarıdır. Bundan dolayı ortaokul ve lise de deprem yada doğal afet dersleri verilmelidir.Bunun dışında çok acil olarak Afet Bakanlığı kurulmalı ve bir bütçe verilmelidir.Son olarak da her kentin bir deprem afet master planının olması ve buna göre yerleşim yerlerinin saptanması gereklidir” dedi.

"Mevcut binaların envanterleri konusunda bir çalışma yok"

İnşaat Mühendisleri Odası Mersin Yönetim Kurulu Üyesi İnşaat Mühendisi Bülent Taner konuşmasında Kahramanmaraş  depremini değerlendirdi. Taner, “ Resmi rakamlara göre 44 bin kişinin hayatını kaybettiği bu depremle ilgili İTÜ bir deprem raporu hazırladı..Bu raporda yıkılan binaların enkaz haline gelmesi hususunda bir çok parametre etkin olduğu belirtilmiş. Binaların yaşı, bulunduğu zeminlerin taşıma kapasitelerinin düşük olması , inşaatlarda kullanılan malzeme kalitesinin, kolonlar ve kirişlerin en kesit boyutlarının ve  donatım miktarlarının yetersizliği, ayrıca çok önemli bir husus inşa edildiği yıldaki yürürlükteki yönetmelikleri sağlam ve uygun olan taşıyıcı sistem elemanlarının yapılmaması. Bu da aslında 1975 ve 2000 ‘deki yönetmeliklerinin iyi olduğunu ama bunun uygulamasında sıkıntılar yaşandığını göstermektedir. Ayrıca bu bölgelerde zemin sıvılaşması nedeniyle binaların eğik vaziyette göçtüğü bu raporda belirtilmiştir. Bu depremde ve ülkemizde daha önce yaşanan depremlerdeki raporlarda belirtilen ifadeler değişmemiştir. 2011 yılında yayınlanan ve 2012-2023 yıllarını kapsayan Ulusal Deprem Strateji ve  Eylem Planında “Depremlerin neden olabilecekleri fiziksel ve ekonomik, sosyal ve çevresel politik zarar kayıplarını önlemek veya etkilerini azaltmak ve depreme dirençli güvenli hazırlıklı ve sürdürülebilir yaşam çevreleri oluşturmaktır” denmektedir.Gelinen 11 yıllık süreçte iş yerinde çalışırken, çocuklarımızı okula gönderirken, hastanede yatarken, yolda yürürken kendimizi güvende hissedecek bir ortamın hazırlanmadığı bu konuda yerinde saydığımızı, aynı noktada olduğumuzu bu  depremde de gördük. Mevcut binaların envanterleri konusunda belediyelerin ve hükümetin çalışması yok. Sadece İzmir Büyükşehir Belediyesinin bu konuda bir çalışması var.Ama alacakları daha çok yol var.Yapı envanterinin taranması, kentsel dönüşümün yapı güvenliği için gerçekleştirilmesi, kamusal bir yapı denetim sisteminin kurulması, mühendislik hizmetlerinin inşaat sürecinde maliyet külfeti değil, özne olarak gösterilmesi mühendislerin meslek odalarınca belgelendirilmesi, imar affıyla ruhsatlandırılan kaçak binaların inceleme ve uygulamalarının yapılması şantiye şefliğinin tam zamanlı olarak uygulanması mühendisler odası olarak en büyük isteğimizdir”dedi.

"Planlama kültürümüzde bir değişiklik yapmamız gerek."

Şehir Plancısı Dr. Sibel Gazi, sunumunda “ Bizler kentleşmeyi gerçekten apartmanlaşma sandık. Kendimize de bunu sormamız lazım. Hepimiz bunu seçtik. Küçümsedik hatta eski Mersin evlerinden apartmana geçmek için. Aslında temel sorun bizim yanlış zihniyet kodlarımızda. Bundan sonra bütün davranışlarımıza, kararlarımıza etki eden, sinen kültürümüzde bir değişiklik yapmamız gerek, Planlama kültürümüzde bir değişiklik yapmamız gerek. Bunun içine siyaseti, kendi kişisel tercihlerimizi yani aklımıza ne geliyorsa koyabiliriz. Şehirlerin planlamaya ihtiyaçları var ama bunu yaparken OHAL Kapsamında yerleşme ve yapılaşma kararnamesinde plancıları, üniversiteleri devre dışı bıraktılar. İlgili bakanlığın bürokratlarına kalmış durumda.

Oysaki planlamalar ortak akılla yapılmalı. Kentleri sadece beton mikserleriyle inşa edemeyiz. Kimliksizleştirilmeden akılla, bilimle ve toplumsal olarak ayağa kaldırılmalı. Bilimsel akıl takip edilmeli. Medeniyetin beşiği olan tarihi kentlerimizi ruhsuz, duygusuz bir beton yığınına dönüştürmemeliyiz.Bütüncül ve çok boyutlu olmalı. Bunun içinde kentsel tasarım da, kentsel ekonomi de, estetik de birlikte yürümeli. Geçmişin mirası geleceğin alt yapısı ile birbirine bağlanmalıdır. Mühendislik ile sanat buluşmalıdır”dedi

"GSMH ‘da yüzde 2.5 azalış beklenmekte"

Mersin Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet İsmail Yağcı, "Depremin Bölge ve Türkiye'ye İktisadi Etkileri ve Alınacak Öncelikli Tedbirleri" konusunu ele aldı, Yağcı Mersin Üniversitesi olarak deprem sürecinde yapılan çalışmalar ve yardımlar ile ilgili açıklamada bulundu. Krizlere erdemli yaklaşmanın önemine değinen Yağcı, “ Mersin Üniversitesi olarak depremden çok etkilendik. Bölgedeki üniversiteler yarı yıkılmış durumda. 41 binin üzerinde öğrencisi olan ve 12 bin öğrencinin deprem bölgesinden gelmekte.20 öğrencimizi kaybettik.Ailelerinden 200’ün üzerinde kayıp var.Bahar öğrenim döneminde ciddi sayıda öğrencinin gelmesini bekliyoruz. Üniversite olarak depremin ardından yardım konteynerlerini bölgeye gönderdik.Depremzedeleri ve ailelerini misafirhanelerimizde konaklama imkanımız oldu. Hastanemiz inanılmaz bir hizmet verdi.Çok sayıda depremzede geldi.Yine çok sayıda ameliyat yapıldı.Otopsiler, cenazelerin soğuk hava ortamında saklanması ve cenaze sahiplerine teslim edilmesi çok kötü görüntülerdi.”dedi

Türk halkının ne kadar yardımsever olduğunu gösterdiğini belirten Yağcı, “ Burada yaralı olarak gelen ve uzuvlarını kaybetmiş çok sayıda insan var.Çocuklar var. Bu günden sonra bunlar için protezler gerekecek. Bu çocukların sosyal hayata daha kolay erişimlerini sağlayacak bir takım cihazlar sağlanmak durumunda. Yani yardım hevesimizi sadece gıda giysinin ötesinde gerçek hayata hazırlamakla da bağlantılandırmamız gerekiyor.”dedi,

Prof.Yağcı depremin etkilerine de değindiği konuşmasında Gaziantepte’ki OSB’de üretimin 15 gün boyunca yapılamadığını belirtti.Yeni yeni bölgede sanayinin üretime geçtiğini ifade etti. Bölgede personel sıkıntısının yanında ciddi anlamda tahsilat sorununun yaşandığını sözlerine ekleyen Yağcı, “İskenderun limanının kapalı olması ve bu üretim yapılan ürünlerin Mersin limanına gönderilmesi ile Mersin limanı da etkilendi. İhracatta da sıkıntı çektikleri bölgedeki firmalarca belirtildi. Mersin çok ciddi bir göç daha aldı. Bu anlamda Mersin ekonomik alanda çok etkilenecek. Belki Mersin’in Türkiye’nin GSMH’den aldığı pay noktasal düzeyde birazcık artış gösterecektir.Çünkü ciddi bir nüfus geldi.Bu Mersin’e pozitif yansıyacak.Tabi bu durum ciddi bir sosyal sorun da yaratacak. TÜRKONFED’in hazırlamış olduğu afet ön değerlendirme raporunda 85 milyar dolarlık bir maliyet çıkarıldı.

Bölgenin olumsuz etkilenmesinden dolayı GSMH ‘da yüzde 2.5 azalış beklenmekte. Yani 25-30 milyar dolarlık küçülme bekleniyor.Bunun yansımaları olacak. Kamu harcamaları artacak.Bir takım enflasyonist etkileri de olacak. Türkiye’nin mal varlığının tamamı 2 trilyon dolar civarında. Bunun epey kısmını kaybettik. Milli servetimizi biz şimdi tekrar yerine koyacağız. Birkaç sene GSMH sabit durarak zenginleşemeyeceğiz. Deprem bölgesinde 8 milyar dolarlık azalma olacağı belirtiliyor.Yabancı yorumcular bu depremin etkilerinin 1999 depremi kadar olmayacağını belirtiyorlar.Türk ekonomisinin şu anki yapısı biraz daha sanayi ağırlıklı olması ve deprem bölgesinin tarımsal sanayi ağırlıklı olmasından dolayı , gerçek anlamdaki sanayinin etkilenmediği şeklinde bir ifade var.Yani toparlanmanın daha hızlı olacağı belirtiliyor.”dedi.

"Bilimi rehber etmezsek aydınlanmayı yaşayamayız"

Deprem ve İç Göçün Sosyolojik Değerlendirmesi konusunda bir sunum gerçekleştiren Mersin Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Yaşar Erjem, “ Depremin sebebiyle oluşan göç karakter bakımından dış göçten farklı bir göç.6 Şubatta trajik bir olay yaşandı. .Etki anlamında tarihimizin en büyük depremi. Net tabloyu görmek için beklemek gerekiyor. Gerçekten büyük bir olay bu.Bu deprem ülkemizde radikal bir dönüşüme yol açarsa, yani bu olayla belki siyasette yeni bir yapılanma, zihniyet değişimi,  şehirleşme anlamında bir değişim gibi bir çok yönden bir değişime yol açarsa evet biz bunu çok yararlı görüyoruz. En azından bir musibet olmuş. Derler ya bir musibet bin nasihatten daha iyidir. Böyle bir etkisi olabilir. Şu da bir gerçek .1999 depremini yaşadık. Onun bir milat olacağı vurgulandı.Görüyoruz ki milat olmamış. Bilim dışlanmış durumda. Kaderci anlayış toplumumuzda egemen. Halbuki modern bilimler; hem doğa bilimleri  hem de sosyal bilimler yaşadığımız olaylarda asıl aktörün insan olduğunu ortaya koymuştur.İnsan faktörü bugün sosyal bilimlerin anahtar kavramıdır. Bu sosyoloji, iktisat, psikoloji ve hukuk için de geçerlidir. Önce insanı dönüştürmemiz değiştirmemiz gerekiyor.Bu eğitim meselesidir. Yani meselemize bütünsel ve yapısal bakmamız lazım. Sağlam bir anlayış, doğru bir duruş geliştirmemiz gerekmektedir. Geliştiremediğimiz zaman bu olaylar meydana geliyor. Depremi bir gerçeklik olarak kabul etmemiz lazım. En azından kentimize baktığımız zaman kendi adıma söylüyorum Mersin’deki yapılaşmada deprem gerçeği belki de yüzde 1 dahi dikkate alınmadan yapıldı. Makro açıdan depremi merkeze alan, hukukuyla, iktisadıyla, işletmesiyle insan kaynaklarıyla bunu bir bütün olarak gören bir perspektif yok: Mühendislerimiz, mimarımız bu konuda bilgili ama bunları sentez haline getiren politika haline getiren bütünleştiren, bunun işleyişini mümkün kılan daha geniş bir bakış açısı maalesef yok: Bundan dolayı insanlar kendilerine sunulan alan içerisinde bunları gerçekleştiriyorlar.  Bizim deprem gerçeğinden hareketler bu öngörüden hareketle politikalar üretmemiz ve tedbirler almamız lazım. Afet gerçekleşti. Ortada bir suç varsa organize bir suçtur. Bu suçun bir çok bileşeni var. Herkes hesabını vermeli. Bir dönüşüme, değişime ihtiyacımız var. Bunu samimiyetle kabul etmemiz lazım. Önlemlerimizi deprem gerçeğine göre yapmalıyız. “dedi.

Deprem sonrası oluşan göçün doğal bir olay olduğunu belirten Erjem, “ Ülkemiz yoğun bir göç altında. Başta Mersin olmak üzere bir çok kente göç oldu. Göçün yoğun yaşandığı illerde ciddi tedbirler alınmalı..Depremin bir çok alanda olduğu gibi ciddi bir iktisadi etkisi olacak.Ekonomik anlamda küçüleceğiz.Bu konuda yapısal tedbirler alınmalı. Bilimi rehber etmezsek aydınlanmayı yaşayamayız.”dedi.

"Bizim ülke olarak önce kendimizi düzeltmemiz gerekiyor."

Toros Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Hazır, " Afet Lojistiği" konulu sunumunda 6 şubatta yaşanan depremde vefat edenlerin büyük bir kısmının lojistik eksikliğinden dolayı oluştuğunu ifade etti. Hazır, “ Kayıpların bu kadar büyük olmasının en büyük sebebi aklı yoksunluğu, ahlak yoksunluğumuz, ilkesizliğimiz, kural tanımazlığız ve birbirimizin hakkına hukukuna riayet etmememizdir.” Dedi

Sistemlerin yaşaması için lojistiğin çok önemli olduğunu vurgulayan Hazır, “ Lojistik ihtiyaçları doğru tespit etmek ve bu ihtiyaçları doğru zamanda , doğru yerde, doğru kişilere doğru miktarlarda ve sürekli bir içimde aktarmaktır.Hayati bir faaliyettir. Depremde 3. günde insanlar soğuktan, susuzluktan ve açlıktan öldü. Kurtarma ekipleri ulaştırılamadığı için. Enkazdan kurtulup sıhhi yardım alamadığı yada zamanında sağlık merkezlerine ulaştırılamadığı için de ölenler oldu. Lojistik eksikliğinden oldu. 7300 kişiye sahip AFAD yetersiz kaldı. Kızılay eski reflekslerini gösteremedi. Orduya çalışanlarda göremedik.Bizim ülke olarak önce kendimizi düzeltmemiz gerekiyor. Sonra da bilimin ışığında konunun her boyutu ile ele alınıp, her boyutunun bilimsel temellerle planlaması, organizasyonu ve hazırlıkların yapılması gerekmektedir.”dedi.

Çok büyük bir afet yaşandığını belirten Hazır, “ Topumda bir yardımlaşma refleksi var. İnsanlar koştu ama yolları tıkadılar. Koşan insanlar yardımları teslim edecek yer bulamadılar. Malzemeler ihtiyaç olmayan yerlere yığıldı. Tamamıyla organizasyonsuzluk ve planlama eksikliği yaşandı . Kriz anlarını yönetmek kolay değil. Hızlı karar vermeyi gerektirir. Önceden hazır olmayı gerektirir. Anlık doğru bilgi alışverişini gerektirir. İnsanlar sosyal medyadan bu eksikliği tamamlamaya çalıştılar. Sosyal medya sayesinde bir çok insan kurtuldu. Bilgi kirliliği de oldu. Gerekli süzgeçten geçmedi yanlış bilgiler defalarca paylaşıldı. Bu tür afetlere hazırlıklı olunabilir. Afeti üç bölümde inceleyebilir. Afet öncesi, afet anı ve afet sonrası olarak ele alabiliriz. Bu hazırlıklara önce kendimiz, ailelerimiz, kentimiz, şirketler, kurumlar hazır olması gerekiyor. Riskler olasılıklar hazırlanmalı. Yer analizleri yapılmalı. Afete hazırlık senaryoları hazırlanmalı. “dedi.

"Herkes önce evinde ailesinde organize olmalı."

İş Güvenliği Uzmanı Jeoloji Mühendisi Acil Durum Eylem Planlamacısı Mustafa Ulusoy, deprem anında yapılması gerekenler ile alınması gereken tedbirleri anlattı. Ulusoy, “Herkes önce evinde ailesinde organize olmalı. Paniğe kapılmadan kurallar uygulanmalıdır. Gerekli kurallar tam olarak uygulanmalıdır.Arama kurtarma ve kriz merkezleri çok iyi yönetilmelidir. Ayrıca gerek sitelerde, gerekse mahallelerde deprem koordinatörlerinin görevlendirilmesi gerektiğini belirtti. Her şey planlama dahilinde gerçekleşmesi herkesin kurallara uyması ile depremin zararlarının en aza indirilmesi söz konusu olacağının altını çizdi. Deprem anında yapılması ilk yapılması gerekenleri uygulamalı olarak gösterdi.

"Sigorta depremin ilacı değil aşısıdır"

“Doğal Afet Sigortaları riskimizi ne oranda azaltır ve poliçelerin analizi” konulu bir sunum gerçekleştiren Sigorta  Uzmanı Turgay Yılmaz, “Sigorta nedir sorusuna verilecek en güzel cevap  "sigorta depremin ilacı değil aşısıdır". Sigorta poliçeleri ihtiyacınız olduğunda satın alamayacağınız ürünleri kapsar. Dünyada 1666’daki büyük Londra yangını sonrası sigortacılık faaliyetleri başladı. Bizde ise 200 yıl sonraki 1870’deki Beyoğlu yangını sonrası bu faaliyetler başladı. Maalesef sigortacılık sektöründe çok gerilerdeyiz. Bilinç olarak da gerilerdeyiz. Marmara depreminin 18 milyar dolarlık zarara sebebiyet verirken, Kahramanmaraş merkezli depremin zararının 70-75 milyar dolar olduğu söyleniyor.”dedi.

Yılmaz, sigorta şirketlerinin poliçem düzenlerken evin inşaat bedellerini dikkate aldıklarını sözlerine ekledi.

Programda daha sonra soru cevap kısmına geçildi ve konular istişare edildi.

Mersin Büyükşehir Belediyesi İmar Şehircilik Daire Başkanlığından İnşaat Mühendisi, Serkan Ekmen ve Jeoloji Mühendisi Arif Küçükatalay deprem anından itibaren Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak yapılan çalışmaları anlattı. Belediye olarak tüm imkanların seferber edildiğini, ekip ve ekipmanların bölgeye gönderdiklerini ve de ekiplerin bölgede çalıştıklarını söylediler.

Mersin Büyükşehir Belediyesi Sosyal Yardımlar Şube Müdürü Özlem Yaşar da konuşmasında bölgedeki organizasyon bozukluğuna dikkat çekti ve  “ Mersin Büyükşehir olarak deprem bölgesindeki ihtiyaçların karşılanması için gerekli çalışmaları hızlı bir şekilde gerçekleştirdik. Vatandaşlara sıcak çorba, ve yemek ihtiyaçlarının yanında  çocuk ve  kadınların bireysel ihtiyaçlarının yanı sıra diğer tüm vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamaya devam ediyoruz.”dedi.

Sedat Yılmaz/inovatifhaber

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.