Marie Rosa ve Kişilik Bozukluğu…Ümran Gündeş yazdı

14.06.2020 - 11:52, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Marie Rosa ve Kişilik Bozukluğu…Ümran Gündeş yazdı

Toplum, tüm tarih boyunca hala geçiş sürecinin sancılarını yaşıyor. Özentiden, ikiyüzlülükten kendini kurtaramadı. Statü, makam, aşağılık kompleksi insanı hatalarla ve sıradanlaşmış ilişkilerle kemiriyor ve yok ediyor. Kadın cinayetleri, şiddet, kıskançlık, özenti, kibir gibi insanlık kimliğiyle bağdaşmayan hareket ve eylemler, insanlığın en büyük zaafları.

Marie Rosa, 1930 yılında alkolik bir annenin evlilik dışı çocuğu olarak dünyaya gelir. Annesi ona bakamayınca 5 yaşında olan Marie'yi yurda verir. Ardından evlatlık verilir. Marie'nin kaderi ne yazık ki yine yüzüne gülmez, çünkü onu evlatlık edinen çift sadist çıkar. Bu İtalyan asıllı çift küçük kızı evin mahzenine kapayıp sistematik biçimde işkence eder. Dışardan bakıldığında normal ve çok saygın göründükleri için, bunu yıllarca rahatlıkla gizleyebilirler. Marie Rosa 17 yaşında depresyondan felç geçirir. Halüsinasyonlar da gördüğü için doktorlar ona şizofren teşhisi koyar ve onu akıl hastahanesini yerleştirirler. Marie hayatının 17 yılını orada geçirir. Umutsuzluk ve çaresizlik içinde kıvranır durur. Yemek yemez, yerinden kımıldamaz ve sıkça intihar etmeyi düşünür. Otuz dört yaşına geldiğinde doktorlar Marie'nin durumunu yeniden değerlendirir. Onun şizofren olmadığına, ağır depresyon geçirdiğine ve panik atak yaşadığına karar verirler. Arkadaşlarının ve kendisini seven bir kaç sağlık görevlisinin yardımıyla Marie hastaheneden çıkar. O artık hür ve yaşamını nasıl sürdüreceğine dair kendisi karar verme aşamasındadır. Terk edilmiş, işkence ve tacize uğramış, otuz dört yılı ziyan olmuş bir kişi olarak hiçte kolay olmayacaktı, ama o yılmadı ve kızgın, öfkeli, umutsuz olmak yerine sıfırdan başlamayı tercih etti. Yetkililer "Aklı dengesi yerinde değil, okuması imkânsız" dedikleri halde Marie, Salem State Üniversitesine Psikiyatri bölümüne girer ve mezun olur. Bu ara kanser hastalığına yakalanır ve mücadelesini kazanır. Kendisi gibi akıl hastahanesinden çıkmış ve iyileşmiş Joe ile evlenir. Kocası maalesef altı sene sonra ölür ve Marie kendini işine verir. Uzun yıllar doktor olarak çalıştıktan sonra Harvard Üniversitesi'nde mastır yapar. Psikiyatrik hastalarla çalışır, konferanslar verir. Biyografisi yazılır ve hayatı film olur (Nobody's Child). Birçok ödüle layık görülür. Elli sekiz yaşındayken, 'vay be' dedirtecek bir şey yapar: On yedi yılını geçirdiği Masachusetts Danver Devlet Hastahanesine yönetici olarak atanır. Verdiği bir basın toplantısında şunları söyler: "Eğer affetmeyi öğrenmezsen boşa yaşamış olursun” Affet, geçmişi unut, hayat mucizedir. Hayat böyle bir şey… İnsanlar dünyaya eşit gelmedikleri için, zaman ve mekân faktörünün etkisiyle yaşamın değişik ve çeşitlilik gösteren yönleri içinde yol alırlar. Yaşadığı toplum, aldığı eğitim, aile, ülkenin ekonomik ve sosyal durumu kişinin hayatına etki eden nedenlerdir. Marie Rosa, zaten dünyaya çarpık ilişkilerin, bencillik üzerinde yaşanan bir ilişkinin çaresizliği içinde hayata gözlerini açıyor. Yetmiyor, örselenerek dışlanıyor ve sevgi sıcaklığını tadamadan yurda veriliyor. Birileri de toplumda yer edinmek, sahte insancıl duygularını etrafına göstermek için, Rosa’yı evlatlık ediniyor. Toplumda statüye ihtiyaçları var demek! O boşluğu da böyle kapattıklarını sanıyorlar. Kişilik bozukluğu içindeki bu çift, Marie Rosa’yı insanlık dışı uygulamalarla, acı ve çaresizlik içinde tutmaktan adeta zevk alıyorlar. Çünkü kendileri hasta oldukları için, Rosa’yı de hasta etmeleri beklenen bir durumdur. Hani o özenerek evine aldığı evcil hayvanı, bir müddet sonra ıssız bir yerde terk eden vicdansızlardan ne farkları var. Ya da edindiği hayvanı beton yığınları arasında, balkonda beslediklerini sananlardan ne farkı var… Toplum, tüm tarih boyunca hala geçiş sürecinin sancılarını yaşıyor. Özentiden, ikiyüzlülükten kendini kurtaramadı. Statü, makam, aşağılık kompleksi insanı hatalarla ve sıradanlaşmış ilişkilerle kemiriyor ve yok ediyor. Kadın cinayetleri, şiddet, kıskançlık, özenti, kibir gibi insanlık kimliğiyle bağdaşmayan hareket ve eylemler, insanlığın en büyük zaafları. Dünya kurulalı bu böyle devam etmiş ve günümüzde, çok daha kaba ve haince yapılır duruma geldiğini görüyoruz. Haberleri izledikçe, dünyanın seyrine baktıkça utanmamak elde değil. Teknolojinin bu derece rahat kullanıldığı çağımızda bile, insanlığı kurtaracak formüllerin dışında güç, kudret, saltanat ve egolarımızla yaşamı kirletiyoruz. Doğayı kirletenler, insanlığı kirletenler, egolarını tatmin etmek için yaşamı zorlaştıranlar çoğunluk olduğu sürece işimiz zor. Ailece bu yaşananları gördükçe, şaşırarak birbirimize bakıyoruz. Şaşırmış bir şekilde, birbirimize moralli ve umutlu olmamız gerektiğini söylemekten başka bir şey yapamıyoruz. Hayatı be derece zorlu kılan en büyük neden; İnsanlardaki hırs, özenti ve bencilliktir…   ÜMRAN GÜNDEŞ
Toplum, tüm tarih boyunca hala geçiş sürecinin sancılarını yaşıyor. Özentiden, ikiyüzlülükten kendini kurtaramadı. Statü, makam, aşağılık kompleksi insanı hatalarla ve sıradanlaşmış ilişkilerle kemiriyor ve yok ediyor. Kadın cinayetleri, şiddet, kıskançlık, özenti, kibir gibi insanlık kimliğiyle bağdaşmayan hareket ve eylemler, insanlığın en büyük zaafları.

Marie Rosa, 1930 yılında alkolik bir annenin evlilik dışı çocuğu olarak dünyaya gelir. Annesi ona bakamayınca 5 yaşında olan Marie'yi yurda verir. Ardından evlatlık verilir. Marie'nin kaderi ne yazık ki yine yüzüne gülmez, çünkü onu evlatlık edinen çift sadist çıkar. Bu İtalyan asıllı çift küçük kızı evin mahzenine kapayıp sistematik biçimde işkence eder. Dışardan bakıldığında normal ve çok saygın göründükleri için, bunu yıllarca rahatlıkla gizleyebilirler.

Marie Rosa 17 yaşında depresyondan felç geçirir. Halüsinasyonlar da gördüğü için doktorlar ona şizofren teşhisi koyar ve onu akıl hastahanesini yerleştirirler. Marie hayatının 17 yılını orada geçirir. Umutsuzluk ve çaresizlik içinde kıvranır durur. Yemek yemez, yerinden kımıldamaz ve sıkça intihar etmeyi düşünür.

Otuz dört yaşına geldiğinde doktorlar Marie'nin durumunu yeniden değerlendirir. Onun şizofren olmadığına, ağır depresyon geçirdiğine ve panik atak yaşadığına karar verirler. Arkadaşlarının ve kendisini seven bir kaç sağlık görevlisinin yardımıyla Marie hastaheneden çıkar.

O artık hür ve yaşamını nasıl sürdüreceğine dair kendisi karar verme aşamasındadır. Terk edilmiş, işkence ve tacize uğramış, otuz dört yılı ziyan olmuş bir kişi olarak hiçte kolay olmayacaktı, ama o yılmadı ve kızgın, öfkeli, umutsuz olmak yerine sıfırdan başlamayı tercih etti.

Yetkililer "Aklı dengesi yerinde değil, okuması imkânsız" dedikleri halde Marie, Salem State Üniversitesine Psikiyatri bölümüne girer ve mezun olur. Bu ara kanser hastalığına yakalanır ve mücadelesini kazanır. Kendisi gibi akıl hastahanesinden çıkmış ve iyileşmiş Joe ile evlenir. Kocası maalesef altı sene sonra ölür ve Marie kendini işine verir. Uzun yıllar doktor olarak çalıştıktan sonra Harvard Üniversitesi'nde mastır yapar. Psikiyatrik hastalarla çalışır, konferanslar verir. Biyografisi yazılır ve hayatı film olur (Nobody's Child). Birçok ödüle layık görülür.

Elli sekiz yaşındayken, 'vay be' dedirtecek bir şey yapar: On yedi yılını geçirdiği Masachusetts Danver Devlet Hastahanesine yönetici olarak atanır.
Verdiği bir basın toplantısında şunları söyler: "Eğer affetmeyi öğrenmezsen boşa yaşamış olursun” Affet, geçmişi unut, hayat mucizedir.

Hayat böyle bir şey…

İnsanlar dünyaya eşit gelmedikleri için, zaman ve mekân faktörünün etkisiyle yaşamın değişik ve çeşitlilik gösteren yönleri içinde yol alırlar.

Yaşadığı toplum, aldığı eğitim, aile, ülkenin ekonomik ve sosyal durumu kişinin hayatına etki eden nedenlerdir.

Marie Rosa, zaten dünyaya çarpık ilişkilerin, bencillik üzerinde yaşanan bir ilişkinin çaresizliği içinde hayata gözlerini açıyor. Yetmiyor, örselenerek dışlanıyor ve sevgi sıcaklığını tadamadan yurda veriliyor.

Birileri de toplumda yer edinmek, sahte insancıl duygularını etrafına göstermek için, Rosa’yı evlatlık ediniyor. Toplumda statüye ihtiyaçları var demek! O boşluğu da böyle kapattıklarını sanıyorlar.

Kişilik bozukluğu içindeki bu çift, Marie Rosa’yı insanlık dışı uygulamalarla, acı ve çaresizlik içinde tutmaktan adeta zevk alıyorlar. Çünkü kendileri hasta oldukları için, Rosa’yı de hasta etmeleri beklenen bir durumdur.

Hani o özenerek evine aldığı evcil hayvanı, bir müddet sonra ıssız bir yerde terk eden vicdansızlardan ne farkları var. Ya da edindiği hayvanı beton yığınları arasında, balkonda beslediklerini sananlardan ne farkı var…

Toplum, tüm tarih boyunca hala geçiş sürecinin sancılarını yaşıyor. Özentiden, ikiyüzlülükten kendini kurtaramadı. Statü, makam, aşağılık kompleksi insanı hatalarla ve sıradanlaşmış ilişkilerle kemiriyor ve yok ediyor.

Kadın cinayetleri, şiddet, kıskançlık, özenti, kibir gibi insanlık kimliğiyle bağdaşmayan hareket ve eylemler, insanlığın en büyük zaafları.

Dünya kurulalı bu böyle devam etmiş ve günümüzde, çok daha kaba ve haince yapılır duruma geldiğini görüyoruz.

Haberleri izledikçe, dünyanın seyrine baktıkça utanmamak elde değil. Teknolojinin bu derece rahat kullanıldığı çağımızda bile, insanlığı kurtaracak formüllerin dışında güç, kudret, saltanat ve egolarımızla yaşamı kirletiyoruz.

Doğayı kirletenler, insanlığı kirletenler, egolarını tatmin etmek için yaşamı zorlaştıranlar çoğunluk olduğu sürece işimiz zor.

Ailece bu yaşananları gördükçe, şaşırarak birbirimize bakıyoruz.

Şaşırmış bir şekilde, birbirimize moralli ve umutlu olmamız gerektiğini söylemekten başka bir şey yapamıyoruz.

Hayatı be derece zorlu kılan en büyük neden; İnsanlardaki hırs, özenti ve bencilliktir…

 

ÜMRAN GÜNDEŞ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.