Tramp travması... Abdullah Ayan yazdı

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 14.11.2016 - 10:10, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Tramp travması... Abdullah Ayan yazdı

Trampʹ ın başkan olma ihtimali son dakikaya kadar şahsen benim aklımın ucundan bile geçmedi. Sadece bireysel özgürlüğüne değil, girişim özgürlüğüne de değer veren ortalama Amerikalının bu faşizan anlayışa sahip, kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman kategorisine koyan adama asla yönelmeyeceğini düşünüp durdum. Ortaya çıkan şok sonuca rağmen hala aynı görüşteyim ve sandıktan böylesi bir kafanın çıkmasını yol kazası olarak görüyorum. Aslında ABDʹ nin ilk yol kazası da değil bu... Bill Clinton ˮaltın döneminiˮ daha da ileri taşıyacak, sağlıklı düşünen her insanın yer küreyi mahvedecek büyük tehlike olarak gördüğü küresel ısınma ve nükleer silahlanmaya karşı savaş açan, yenilenebilir enerjiyle tüm insanlığı buluşturacak Al-Gore gibi bir adayı bırakıp tüm dünyayı petrol kartelleri adına kana bulayan Bushʹ un halen tartışmalı Florida ˮhokus pokusuˮ 600 oy farkla koca Amerikan imparatorluğunun başına oturtmasına benzer ikinci yol kazasıyla karşı karşıyayız. Yeni bir yüzyıla günaydın dediğimiz 2000 seçimleri aslında bilişim çağı temsilcileriyle, enerji ve silah kartellerinin başını çektiği sanayi çağı hegemonları arasında geçti ve o yarıştan insanlığı hızla yok etmeye, hatta dünyayı yaşanmaz hale getirmeye ant içmiş petrolcüler galip çıktı. Sahneye koyulan korkunç oyunu hep birlikte izledik. 11 Eylül 2001 ikiz kuleler saldırısı, ardından Afganistan ve halen dünyanın başındaki en büyük belalara yol açan Irak işgalleri... Gerisini hep birlikte yaşadık, yaşıyoruz... Obama dönemi en azından çizilen ABD karizmasını onarma adına bir restorasyonu amaçlıyordu. ABD Irakʹ tan askerlerini çekecek, demokrasiye geçişe yardımcı olacak, hepsinden önemlisi Bush ile tavan yapan ABD düşmanlığı algısı değiştirilmeye çalışılacaktı. Daha 50 yıl öncesinde bile köle muamelesi gören, beyazların girdiği restorana ayak basması suç olan, beyazların bindiği otobüse ancak arka kapıdan girebilen ve ayakta durmak zorunda kalan Afro Afrikalılardan biriydi Obama... Sahneye çıkan yeni ABD idolünün rengi dışında da dünyaya iyi gelecek özellikleri vardı; her şeyden önemlisi babası Müslüman kendisi Hüseyin adını taşıyan biriydi karşımızdaki ve 11 Eylül saldırıları, Afganistan/Irak işgalleriyle şiddetlenen medeniyetler çatışmasına karşı iyi bir panzehirdi. Gençliğini (seçildiğinde 47 yaşında olduğunu not edelim), çok iyi bir hatip ve entelektüel olmasını söylemeye gerek yok... Hatırlamakta yarar var; Barack Hüseyin Obama, başkan seçildikten sonraki ilk kıtalar arası ziyaretini demokrasiyle islamın birlikteliğine o günlerde dünyada örnek gösterilen Türkiyeʹ ye yapmış ve o ziyaret tüm insanlığa mesaj olarak nitelendirilmişti. Çok eski çağlardan söz etmiyorum. Toplasanız tümü 7 yıla sığdırılacak bir dönem bu... Dünyanın, bölgenin ve elbette Türkiyeʹ nin yaşadığı büyük savrulma... Tunusʹ la başlayıp, kuzey Afrikaʹ yı saran, Suriyeʹ ye ulaşıp son beş yılda dünyayı ateş topuna çeviren küçücük bir zaman dilimine sığdı bu depremlerin tümü... Her şeye rağmen azalsa da umutların tükenmediği Obama dönemi bugün, Bill Clinton ardından dünyanın başına bela Bush ʹyol kazası gibi hatta söylemlerine bakılırsa o küresel felaketin tetikleyicisinden beter Trump belasıyla karşı karşıya insanlık... Serbest girişimciliği her şeyin üstünde tutan, özgürlüklerine düşkün bir halkın nasıl olup ta, ağzını her açtığında ayrımcılığın bataklığına saplandığını korkulu gözlerle izlediğimiz birine yönelmesinin ekonomi politik analizlerine girmeden önce, insanlığın nasıl bir sorunla karşı karşıya olduğunu görmemiz gerektiğine inanıyorum. Elbette Sovyetlerin dağılmasıyla ortaya çıkan tek kutuplu dünyanın soğuk savaştan barış iklimine doğru ilerlemesi beklenirken, o savaş ortamı sayesinde ayakta kalan kartellerin boş oturacağı gibi ham hayallere kapılmak fazla iyimserlikti. Ama tanık olduğumuz med cezirlere rağmen insanlığın böylesine gerilere düşeceği ve neredeyse beka sorunuyla karşı karşıya kalacağı kimin aklına gelirdi ki? Fukuyamaʹ nın ˮtarihin sonuˮ  diye noktaladığı rüyadan tarihin kendisi 11 Eylül 2001 kabusuyla uyandırdı hepimizi ama her şeye rağmen başta ABD olmak üzere dünya Trump gibi bir belayı asla hak etmedi. Böylesi bir savrulmaya yol açan ekonomi-politik gelişmeleri, ˮtarihin sonuˮ tezinin yerini ˮküreselleşmenin sonu mu?ˮ sorusunun aldığı bugünlere nasıl geldiğimizi ele almadan önce, neden riskleri ve tehditleri itibariyle bir Trump travmasına hazırlıklı olmamız gerektiğini anlamak gerekiyor... BBC, tehlikeyi ˮyeni başkanın doğru olduğuna inandığı 30 şeyˮ diye toparlamaya çalışmış... İşten o ˮ30 şeyˮ arasından kendi adıma paylaşmak istediğim bir kaç ʹşaşıʹ tespit... Göz atın ve bazılarının bugünden dile getirdiği ˮbaşkan olmadan önceki söylemlerle başkan sorumluluğu aynı olmazˮ optimist söylemlerinin neden avutmaya yetmeyeceğini kendiniz de görün: - Terör zanlılarına uygulanan waterboarding (insanı baş aşağı bir tahtaya bağlayıp yüzüne su dökerek boğulma hissi uyandıran ve Obamaʹ nın aşağılık işkence olarak tanımladığı) yönteminin 2006ʹ da insanlığa karşı suç kabul edilerek yasaklanmasını eleştiren, üstelik ˮbu yöntemi çok seviyorum ama yeterince sert olmadığını düşünüyorumˮ diyen sadist ruhlu biri var karşımızda. - Başkanlık koltuğuna oturduğu gün ˮpotansiyel suçlu ve tecavüzcülerˮ olarak tanımladığı Meksikalıların ABDʹ ye geçişini engelleyecek duvarın inşasına başlanacağını ve 13 milyar dolara çıkması beklenen duvarın maliyetini Meksikaʹ nın üstlenmesi gerektiğini seçim kampanyası boyunca dile getirdi Trump. - Trump adaylığını açıkladığı günden beri, güvenlik güçleri ve yargının müslümanları gözetleyecek bir sistem kurması gerektiğini, camilerin kameralarla kontrol altında tutulması gerektiğine inanıyor. - Yetkililer terör girişimlerinde ne olup bittiğini anlayıncaya kadar tüm Müslümanların ABDʹ ye girişi tamamen yasaklanması gerektiğini defalarca yazılı açıklamalara geçirdi Trump. -Trumpʹ a göre Suriyeli mülteciler ʹaslında ABDʹ ye Truva atıyla sızmaya çalışan teröristler olabilir. - İklim değişikliği araştırmalarını ˮaldatmaca ve masalˮ olarak nitelendiriyor. Şirketlere çevreyle ilgili sınırlamalar getirilmesini, küresel pazardaki rekabeti engelleyen etmen olarak görmekle kalmıyor, çevre ile ilgili önlemleri ʹABDʹ li şirketleri tehlikeye atmamamız gerekir, bu hem maliyetli hem de işe yaradığını bilmiyoruzʹ sözleriyle eleştiriyor. - Kadınlara olan tavrı da nasıl bir mahlukla karşı karşıya olduğumuzu göstermesi bakımından çarpıcı örneklerle dolu: ˮeksi bir güzellik kraliçesi kilo aldıktan sonra Trumpʹ un kendisine ʹbayan domuzcuk dediğini açıklarken, CNNʹ in yayınladığı ses kaydında aynı Trump ˮ30 yaşın kadınlar için ideal olduğunu, 35 yaşına girenlerin gözden çıkarılması gerektiğiniˮ söylemekte. - Trumpʹ un ayrımcı, yer yer ırkçı söylemlerinden siyahi Amerikalılar da payını almakta: Demokrat parti adaylarının polis vahşeti nedeniyle siyahi protestoculardan özür dilemesiyle dalga geçen ve Black Lives Mater (Siyahların Hayatı Önemlidir) hareketini ˮbunlar bela arıyorˮ sözleriyle peşin suçlayan dilini asla değiştirmedi. - Nükleer silahların kısıtlanması çabalarıyla dalga geçmek bir yana Japonya ve Güney Koreʹ nin Kuzey Koreʹ ye karşı iki ülkenin derhal nükleer silahlarla donatılması gerektiğini söylüyor Trump. - ˮABDʹ nin diğer ülkelerden daha fazla para ödemesi nedeniyle NATOʹ nun tam bir kazık olduğunaˮ inanmakta. - Kürtaj uygulayan doktorların cezalandırılması gerektiğini dile getirmekte. Hillary Clinton ile Trump arasında seçim yapmak zorunda kalan ABDʹ li seçmenin nasıl olup ta böylesi kafaya sahip birine yöneldiği sorusuna yanıtı ve pragmatist Obama döneminin doktrininin yerine geçecek Trump döneminde dünyayı nelerin beklediğini sorgulamaya devam edeceğim.    Abdullah Ayan
Trampʹ ın başkan olma ihtimali son dakikaya kadar şahsen benim aklımın ucundan bile geçmedi. Sadece bireysel özgürlüğüne değil, girişim özgürlüğüne de değer veren ortalama Amerikalının bu faşizan anlayışa sahip, kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman kategorisine koyan adama asla yönelmeyeceğini düşünüp durdum. Ortaya çıkan şok sonuca rağmen hala aynı görüşteyim ve sandıktan böylesi bir kafanın çıkmasını yol kazası olarak görüyorum. Aslında ABDʹ nin ilk yol kazası da değil bu... Bill Clinton ˮaltın döneminiˮ daha da ileri taşıyacak, sağlıklı düşünen her insanın yer küreyi mahvedecek büyük tehlike olarak gördüğü küresel ısınma ve nükleer silahlanmaya karşı savaş açan, yenilenebilir enerjiyle tüm insanlığı buluşturacak Al-Gore gibi bir adayı bırakıp tüm dünyayı petrol kartelleri adına kana bulayan Bushʹ un halen tartışmalı Florida ˮhokus pokusuˮ 600 oy farkla koca Amerikan imparatorluğunun başına oturtmasına benzer ikinci yol kazasıyla karşı karşıyayız. Yeni bir yüzyıla günaydın dediğimiz 2000 seçimleri aslında bilişim çağı temsilcileriyle, enerji ve silah kartellerinin başını çektiği sanayi çağı hegemonları arasında geçti ve o yarıştan insanlığı hızla yok etmeye, hatta dünyayı yaşanmaz hale getirmeye ant içmiş petrolcüler galip çıktı. Sahneye koyulan korkunç oyunu hep birlikte izledik. 11 Eylül 2001 ikiz kuleler saldırısı, ardından Afganistan ve halen dünyanın başındaki en büyük belalara yol açan Irak işgalleri... Gerisini hep birlikte yaşadık, yaşıyoruz... Obama dönemi en azından çizilen ABD karizmasını onarma adına bir restorasyonu amaçlıyordu. ABD Irakʹ tan askerlerini çekecek, demokrasiye geçişe yardımcı olacak, hepsinden önemlisi Bush ile tavan yapan ABD düşmanlığı algısı değiştirilmeye çalışılacaktı. Daha 50 yıl öncesinde bile köle muamelesi gören, beyazların girdiği restorana ayak basması suç olan, beyazların bindiği otobüse ancak arka kapıdan girebilen ve ayakta durmak zorunda kalan Afro Afrikalılardan biriydi Obama... Sahneye çıkan yeni ABD idolünün rengi dışında da dünyaya iyi gelecek özellikleri vardı; her şeyden önemlisi babası Müslüman kendisi Hüseyin adını taşıyan biriydi karşımızdaki ve 11 Eylül saldırıları, Afganistan/Irak işgalleriyle şiddetlenen medeniyetler çatışmasına karşı iyi bir panzehirdi. Gençliğini (seçildiğinde 47 yaşında olduğunu not edelim), çok iyi bir hatip ve entelektüel olmasını söylemeye gerek yok... Hatırlamakta yarar var; Barack Hüseyin Obama, başkan seçildikten sonraki ilk kıtalar arası ziyaretini demokrasiyle islamın birlikteliğine o günlerde dünyada örnek gösterilen Türkiyeʹ ye yapmış ve o ziyaret tüm insanlığa mesaj olarak nitelendirilmişti. Çok eski çağlardan söz etmiyorum. Toplasanız tümü 7 yıla sığdırılacak bir dönem bu... Dünyanın, bölgenin ve elbette Türkiyeʹ nin yaşadığı büyük savrulma... Tunusʹ la başlayıp, kuzey Afrikaʹ yı saran, Suriyeʹ ye ulaşıp son beş yılda dünyayı ateş topuna çeviren küçücük bir zaman dilimine sığdı bu depremlerin tümü... Her şeye rağmen azalsa da umutların tükenmediği Obama dönemi bugün, Bill Clinton ardından dünyanın başına bela Bush ʹyol kazası gibi hatta söylemlerine bakılırsa o küresel felaketin tetikleyicisinden beter Trump belasıyla karşı karşıya insanlık... Serbest girişimciliği her şeyin üstünde tutan, özgürlüklerine düşkün bir halkın nasıl olup ta, ağzını her açtığında ayrımcılığın bataklığına saplandığını korkulu gözlerle izlediğimiz birine yönelmesinin ekonomi politik analizlerine girmeden önce, insanlığın nasıl bir sorunla karşı karşıya olduğunu görmemiz gerektiğine inanıyorum. Elbette Sovyetlerin dağılmasıyla ortaya çıkan tek kutuplu dünyanın soğuk savaştan barış iklimine doğru ilerlemesi beklenirken, o savaş ortamı sayesinde ayakta kalan kartellerin boş oturacağı gibi ham hayallere kapılmak fazla iyimserlikti. Ama tanık olduğumuz med cezirlere rağmen insanlığın böylesine gerilere düşeceği ve neredeyse beka sorunuyla karşı karşıya kalacağı kimin aklına gelirdi ki? Fukuyamaʹ nın ˮtarihin sonuˮ  diye noktaladığı rüyadan tarihin kendisi 11 Eylül 2001 kabusuyla uyandırdı hepimizi ama her şeye rağmen başta ABD olmak üzere dünya Trump gibi bir belayı asla hak etmedi. Böylesi bir savrulmaya yol açan ekonomi-politik gelişmeleri, ˮtarihin sonuˮ tezinin yerini ˮküreselleşmenin sonu mu?ˮ sorusunun aldığı bugünlere nasıl geldiğimizi ele almadan önce, neden riskleri ve tehditleri itibariyle bir Trump travmasına hazırlıklı olmamız gerektiğini anlamak gerekiyor... BBC, tehlikeyi ˮyeni başkanın doğru olduğuna inandığı 30 şeyˮ diye toparlamaya çalışmış... İşten o ˮ30 şeyˮ arasından kendi adıma paylaşmak istediğim bir kaç ʹşaşıʹ tespit... Göz atın ve bazılarının bugünden dile getirdiği ˮbaşkan olmadan önceki söylemlerle başkan sorumluluğu aynı olmazˮ optimist söylemlerinin neden avutmaya yetmeyeceğini kendiniz de görün: - Terör zanlılarına uygulanan waterboarding (insanı baş aşağı bir tahtaya bağlayıp yüzüne su dökerek boğulma hissi uyandıran ve Obamaʹ nın aşağılık işkence olarak tanımladığı) yönteminin 2006ʹ da insanlığa karşı suç kabul edilerek yasaklanmasını eleştiren, üstelik ˮbu yöntemi çok seviyorum ama yeterince sert olmadığını düşünüyorumˮ diyen sadist ruhlu biri var karşımızda. - Başkanlık koltuğuna oturduğu gün ˮpotansiyel suçlu ve tecavüzcülerˮ olarak tanımladığı Meksikalıların ABDʹ ye geçişini engelleyecek duvarın inşasına başlanacağını ve 13 milyar dolara çıkması beklenen duvarın maliyetini Meksikaʹ nın üstlenmesi gerektiğini seçim kampanyası boyunca dile getirdi Trump. - Trump adaylığını açıkladığı günden beri, güvenlik güçleri ve yargının müslümanları gözetleyecek bir sistem kurması gerektiğini, camilerin kameralarla kontrol altında tutulması gerektiğine inanıyor. - Yetkililer terör girişimlerinde ne olup bittiğini anlayıncaya kadar tüm Müslümanların ABDʹ ye girişi tamamen yasaklanması gerektiğini defalarca yazılı açıklamalara geçirdi Trump. -Trumpʹ a göre Suriyeli mülteciler ʹaslında ABDʹ ye Truva atıyla sızmaya çalışan teröristler olabilir. - İklim değişikliği araştırmalarını ˮaldatmaca ve masalˮ olarak nitelendiriyor. Şirketlere çevreyle ilgili sınırlamalar getirilmesini, küresel pazardaki rekabeti engelleyen etmen olarak görmekle kalmıyor, çevre ile ilgili önlemleri ʹABDʹ li şirketleri tehlikeye atmamamız gerekir, bu hem maliyetli hem de işe yaradığını bilmiyoruzʹ sözleriyle eleştiriyor. - Kadınlara olan tavrı da nasıl bir mahlukla karşı karşıya olduğumuzu göstermesi bakımından çarpıcı örneklerle dolu: ˮeksi bir güzellik kraliçesi kilo aldıktan sonra Trumpʹ un kendisine ʹbayan domuzcuk dediğini açıklarken, CNNʹ in yayınladığı ses kaydında aynı Trump ˮ30 yaşın kadınlar için ideal olduğunu, 35 yaşına girenlerin gözden çıkarılması gerektiğiniˮ söylemekte. - Trumpʹ un ayrımcı, yer yer ırkçı söylemlerinden siyahi Amerikalılar da payını almakta: Demokrat parti adaylarının polis vahşeti nedeniyle siyahi protestoculardan özür dilemesiyle dalga geçen ve Black Lives Mater (Siyahların Hayatı Önemlidir) hareketini ˮbunlar bela arıyorˮ sözleriyle peşin suçlayan dilini asla değiştirmedi. - Nükleer silahların kısıtlanması çabalarıyla dalga geçmek bir yana Japonya ve Güney Koreʹ nin Kuzey Koreʹ ye karşı iki ülkenin derhal nükleer silahlarla donatılması gerektiğini söylüyor Trump. - ˮABDʹ nin diğer ülkelerden daha fazla para ödemesi nedeniyle NATOʹ nun tam bir kazık olduğunaˮ inanmakta. - Kürtaj uygulayan doktorların cezalandırılması gerektiğini dile getirmekte. Hillary Clinton ile Trump arasında seçim yapmak zorunda kalan ABDʹ li seçmenin nasıl olup ta böylesi kafaya sahip birine yöneldiği sorusuna yanıtı ve pragmatist Obama döneminin doktrininin yerine geçecek Trump döneminde dünyayı nelerin beklediğini sorgulamaya devam edeceğim.    Abdullah Ayan
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.