Mersin ve Bankacılık -7- (Merkez Bankası ve kliringin Mersin üzerindeki etkisi)... Abdullah Ayan yazdı

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 12.01.2017 - 09:59, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Mersin ve Bankacılık -7- (Merkez Bankası ve kliringin Mersin üzerindeki etkisi)... Abdullah Ayan yazdı

Merkez Bankasının; Banknot basma yetkisi, Türk lirasının yabancı paralara karşı değerini düzenleme fiyat istikrarını sağlama gibi görevleri elbette ülke ekonomisi için hava ve su gibi hayati önemde ama Mersin özelinde çok daha önemli bir yeri olduğu yadsınamaz gerçek. Çünkü Mersin ülkenin dışarıya açılan kapısı olması yanında tarım, sanayi, lojistik, dış ticaret gibi sektörlerde de içeriden çok dış faktörlerden etkilenen bir kent. Üstelik bu günümüze değil, 150 yıllık yakın geçmişinin her evresine özgü özellik.. Bu açıdan kambiyo işlemlerini düzenleyen, kurulduğu günden itibaren her türlü dış ticaret işlemine bir biçimde doğrudan veya dolaylı etkisi söz konusu olan Merkez Bankasının Mersinʹ deki yeri diğer tüm bankalardan farklı ve bir o kadar önemli. Günümüz dünyasında ve değişen dış ticaret yöntemleri nedeniyle pek bilinmez ama Merkez Bankası uzunca süre tüm Anadolu sanayici, girişimci ve iş dünyasının ihtiyaç duyduğu dövizi sağlayan, diğer tüm bankaların kısıtlı yetkilerini denetleyip düzenleyen kurumdur ve Ankara, İstanbul, İzmirʹ i saymazsak Mersin şubesi bu alanda Anadoluʹ da tek kapı olarak hizmet vermiştir. Ben diğer işlevlerini bir yana bırakıp Merkez Bankasının özellikle Mersin tarımsal ekonomisinin en önemli kalemi narenciye üzerindeki rolüne değineyim. 1960ʹ tan başlayarak 24 Ocak 1980 kararlarıyla sona eren rolü bugün küllenmiş olsa da, Mersinin altın çağlarından biri sayılan dönemdeki gelişmesine Merkez Bankasının katkısı yadsınamaz... Narenciye ihracatı üzerinde Merkez Bankasının yıllar süren bu güçlü etkisi nereden mi kaynaklandı? Bunun için dış ticaretin teknik olduğu için karmaşık gibi duran, uluslararası ödemeler sistemine ve o sistem içinde kliring olarak adlandırılan yönteme kıyısından da olsa değinmek gerekiyor. Aslında anlatacaklarım, bugünlerde ve Rusya-Türkiyeʹ nin ticaretini kendi paralarıyla yapması gibi yeniden gündeme gelen aktüel bir mevzuu ile de doğrudan alakalı... Öncelikle kliringin ne olduğuna bakalım: İki ülke aralarında yapacakları ticaret için anlaşır. Anlaşmada birbirlerinden alıp satacakları malların da miktar ve cinsini belirten bir liste de yer alır. Liste dışına çıkmamak ve kontenjanı aşmamak kaydıyla ithal etmek isteyen kişi veya kuruluş anlaştığı malı alırken belirlenen tutarı kendi para cinsinden anlaşma ile kararlaştırılan Bankasına (ki Türkiye için bu kurum Merkez Bankasıdır) yatırır. O malı anlaşma çerçevesinde satan yani ihracatçı ise yaptığı ihracatın tutarını kliring hesaplarını tutan bankasına başvurup kendi ülke parası üzerinden alır. Örnekle anlatayım: Türkiye ile Rusya arasındaki ilk anlaşma Ağustos 1931 tarihli. O anlaşmada Türkiyeʹnin Rusyaʹdan alacağı mallar (ki bunlar kimyasallar, sanayi mamulleri, makine ve yedek parça vs) ve Rusyaʹ nın Türkiyeʹ den alacağı mallar (fındık, çekirdeksiz kuru üzüm, incir, zeytin yağı gibisinden tarım ürünleri) listeleri yer almakta. Diyelim ki listede Rusyaʹnın alacağı 200 ton fındık var. Rusyaʹ daki alıcı ile (ki Sovyetler döneminde bu Rusyaʹdaki devlet kooperatifi veya doğrudan devlet şirketi) temasa geçip anlaşma imzalıyorsunuz. Anlaşmanızı kendi devlet otoriteniz onayladıktan sonra fındığı yüklüyor, paranızı ise Merkez Bankasından Türk lirası olarak alıyorsunuz. Rusyaʹ daki ithalatçı ise malın bedelini Ruble olarak ödüyor. Yıl sonunda iki ülkenin resmen yetkilendirilmiş iki bankası oturup hesaplaşıyor. Hesabın işleyişi yine konvertibl döviz cinsi üzerinden (1944ʹe kadar İngiliz Sterlini, o tarihten sonra ABD doları) yürüyor. Diyelim ki Rusyaʹ da o yıl Türkiyeʹ den alınan mallar karşılığı bir milyon ruble birikti, ruble belirlenen tarihteki döviz kuru üzerinden dolara çevriliyor, aynı şekilde Türkiye de aldığı malların karşılığında Merkez Bankasında on milyon TL birikti, o TL de dolara çevriliyor. Bunlar birbirinden çıkarılıyor kalan borç dolar cinsinden hesaba kaydediliyor. Rusya Türkiyeʹ den 1 milyon dolar muadili mal alıp 1,5 milyon dolar karşılığı mal sattıysa 500 bin dolar tutarında döviz alacaklısı durumuna geçiyor. Mayıs 1938 Türkiye-Sovyetler Birliği anlaşmasında ödeme sistemi şöyle tanımlanmakta: ˮMadde 4- Anlaşmanın meriyete girdiği tarihten itibaren Sovyetik Sosyalist Cumhuriyetler İttihadının Türkiyede tehassül etmiş (tahsil edilmiş) her nevi alacakları Merkez Bankası olarak tesmiye edilmiş (isimlendirilmiş) olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına yatırılması suretiyle tesviye edilecektir. Merkez Bankası bu suretle tahsil edilen paraları Vnechtorgbank diye tesmiye edilmiş olan, Moskovaʹda Sovyetik Sosyalist Cumhuriyetler İttihadı Ticareti Hariciye Bankası namına bilâ faiz ve İngiliz lirası üzerinden açacağı kliring hesabının matlubuna (alacağına) geçirecektir. İşbu anlaşmanın meriyete (yürürlüğe) girmesi tarihinden itibaren Türkiyenin Sovyetik Sosyalist Cumhuriyetler İttihadında tehassül edecek her nevi alacakları borçlu olunan meblağın Vnechtorgbankʹ a yatırılması suretiyle tesviye olunacaktır. Vnechtorgbank bu suretle tahsil ettiği paraları Merkez Bankası namına bilâ faiz ve İngiliz lirası üzerinden açacağı kliring hesabının matlubuna geçirecektir. Türk liralarının İngiliz lirasına veyahut İngiliz lirasının Türk lirasına tahvili Merkez Bankasının muamelenin yapıldığı gün teshil ettiği satış ve alış kuruna göre yapılacaktır. Merkez Bankası İngiliz lirasına göre nazaran Türk lirası kurunu bu kur değişikliğe maruz kaldıkça Vnechtorgbankʹ a telgrafla bildirecektir. Eğer muamele Türk veya İngiliz lirasından başka bir para ile faturalanmışsa, faturada muharrer dövizin İngiliz lirasına tahvili Londraʹda ilan edilen son kur üzerinden yapılacaktır. Madde 5- İki banka mütekabilen kendilerine yapılan tediyattan günü gününe birbirini haberdar edecek ve her tediye ihbarnamesi alacaklılara yapılacak mukabil tediyeyi kabil kılmak için lazım olan izahatı ihtiva edecektir.ˮ Yukarıda olduğu gibi yer verdiğim tarihi anlaşma metninden anlaşılacağı gibi tutulacak hesaplarla ilgili işlemlerin nasıl yapılacağı daha ilk günden en küçük detayına kadar belirlenmiş. Ve de kliring anlaşmalarının sürdüğü uzun yıllar boyu bu ikili ödeme sistemi titizlikle sürdürülüyor. 1930ʹlardan 60ʹ lara kadar soğuk savaşın da etkisiyle Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında yıllık çok cüzi miktarda yürüyen kliring anlaşmaları, 1960ʹ tan sonra hem çeşitlenmeye hem de hacim olarak artmaya başlıyor ve çeşitlenmesiyle birlikte ilk kez cüzi miktarda da olsa narenciye listedeki yerini alıyor. Örneğin 1960 kliring anlaşmasında fındık,incir, kuru üzüm yanında Mersinʹi yakından ilgilendiren narenciye yer alıyor. Miktar da bin ton gibi o döneme göre dişe dokunur cinsten. Başlangıçta Sovyetler Birliği kuruluşları narenciyeyi Türkiyeʹ deki kooperatiflerden almayı tercih ediyor. Mersinʹ de MENAS, NARKO, İÇKOBİRLİK gibi üreticilerin de yer aldığı kooperatif benzeri kuruluşlar ve 60 ların sonuna doğru TÜDAŞ gibi çok ortaklı şirketlerin ortaya çıkışının temelinde Sovyetler Birliği ile gün geçtikçe gelişen ikili ticaret ve kliring anlaşmaları yatar. 1966-67 yılları ise Sovyetler Birliği ile Türkiye ilişkilerinin en sıcak dönemi. İktidarda Demirelʹin başında olduğu milliyetçi Adalet Partisi var ama tarihe geçecek anlaşmalar o döneme denk geliyor. Rusya ˮağır sanayi hamleleriˮ yapmak isteyen Türkiye ile İskenderun Demir Çelik, Seydişehir Alüminyum, İzmir Aliağa Petrol Rafinerisi, Oymapınar Hidroelektrik Santrali... Tamamı Mart 1967ʹde Moskovaʹda imzalanan antlaşma ile kararlaştırılan tesisler ama daha da önemlisi tesislerin bedelinin fındık, fıstık, limon, portakal hatta harnup ile ödenecek olması. Başta da belirttiğim gibi Sovyetler ile kliring anlaşmaları Türkiye yanında özellikle Mersinʹ in ve Mersinʹin can damarı narenciye ihracatı için hayati önemde. Yıllar itibariyle bu alandaki gelişmeleri, Rusya sayesinde artan narenciye üretim ve ihracatını anlatmayı sürdüreceğim. Abdullah Ayan   Mersin ve Bankacılık -1 Mersin ve Bankacılık -2 Mersin ve Bankacılık -3 Mersin ve Bankacılık- 4 Mersin ve Bankacılık- 5 Mersin ve Bankacılık -6  
Merkez Bankasının; Banknot basma yetkisi, Türk lirasının yabancı paralara karşı değerini düzenleme fiyat istikrarını sağlama gibi görevleri elbette ülke ekonomisi için hava ve su gibi hayati önemde ama Mersin özelinde çok daha önemli bir yeri olduğu yadsınamaz gerçek. Çünkü Mersin ülkenin dışarıya açılan kapısı olması yanında tarım, sanayi, lojistik, dış ticaret gibi sektörlerde de içeriden çok dış faktörlerden etkilenen bir kent. Üstelik bu günümüze değil, 150 yıllık yakın geçmişinin her evresine özgü özellik.. Bu açıdan kambiyo işlemlerini düzenleyen, kurulduğu günden itibaren her türlü dış ticaret işlemine bir biçimde doğrudan veya dolaylı etkisi söz konusu olan Merkez Bankasının Mersinʹ deki yeri diğer tüm bankalardan farklı ve bir o kadar önemli. Günümüz dünyasında ve değişen dış ticaret yöntemleri nedeniyle pek bilinmez ama Merkez Bankası uzunca süre tüm Anadolu sanayici, girişimci ve iş dünyasının ihtiyaç duyduğu dövizi sağlayan, diğer tüm bankaların kısıtlı yetkilerini denetleyip düzenleyen kurumdur ve Ankara, İstanbul, İzmirʹ i saymazsak Mersin şubesi bu alanda Anadoluʹ da tek kapı olarak hizmet vermiştir. Ben diğer işlevlerini bir yana bırakıp Merkez Bankasının özellikle Mersin tarımsal ekonomisinin en önemli kalemi narenciye üzerindeki rolüne değineyim. 1960ʹ tan başlayarak 24 Ocak 1980 kararlarıyla sona eren rolü bugün küllenmiş olsa da, Mersinin altın çağlarından biri sayılan dönemdeki gelişmesine Merkez Bankasının katkısı yadsınamaz... Narenciye ihracatı üzerinde Merkez Bankasının yıllar süren bu güçlü etkisi nereden mi kaynaklandı? Bunun için dış ticaretin teknik olduğu için karmaşık gibi duran, uluslararası ödemeler sistemine ve o sistem içinde kliring olarak adlandırılan yönteme kıyısından da olsa değinmek gerekiyor. Aslında anlatacaklarım, bugünlerde ve Rusya-Türkiyeʹ nin ticaretini kendi paralarıyla yapması gibi yeniden gündeme gelen aktüel bir mevzuu ile de doğrudan alakalı... Öncelikle kliringin ne olduğuna bakalım: İki ülke aralarında yapacakları ticaret için anlaşır. Anlaşmada birbirlerinden alıp satacakları malların da miktar ve cinsini belirten bir liste de yer alır. Liste dışına çıkmamak ve kontenjanı aşmamak kaydıyla ithal etmek isteyen kişi veya kuruluş anlaştığı malı alırken belirlenen tutarı kendi para cinsinden anlaşma ile kararlaştırılan Bankasına (ki Türkiye için bu kurum Merkez Bankasıdır) yatırır. O malı anlaşma çerçevesinde satan yani ihracatçı ise yaptığı ihracatın tutarını kliring hesaplarını tutan bankasına başvurup kendi ülke parası üzerinden alır. Örnekle anlatayım: Türkiye ile Rusya arasındaki ilk anlaşma Ağustos 1931 tarihli. O anlaşmada Türkiyeʹnin Rusyaʹdan alacağı mallar (ki bunlar kimyasallar, sanayi mamulleri, makine ve yedek parça vs) ve Rusyaʹ nın Türkiyeʹ den alacağı mallar (fındık, çekirdeksiz kuru üzüm, incir, zeytin yağı gibisinden tarım ürünleri) listeleri yer almakta. Diyelim ki listede Rusyaʹnın alacağı 200 ton fındık var. Rusyaʹ daki alıcı ile (ki Sovyetler döneminde bu Rusyaʹdaki devlet kooperatifi veya doğrudan devlet şirketi) temasa geçip anlaşma imzalıyorsunuz. Anlaşmanızı kendi devlet otoriteniz onayladıktan sonra fındığı yüklüyor, paranızı ise Merkez Bankasından Türk lirası olarak alıyorsunuz. Rusyaʹ daki ithalatçı ise malın bedelini Ruble olarak ödüyor. Yıl sonunda iki ülkenin resmen yetkilendirilmiş iki bankası oturup hesaplaşıyor. Hesabın işleyişi yine konvertibl döviz cinsi üzerinden (1944ʹe kadar İngiliz Sterlini, o tarihten sonra ABD doları) yürüyor. Diyelim ki Rusyaʹ da o yıl Türkiyeʹ den alınan mallar karşılığı bir milyon ruble birikti, ruble belirlenen tarihteki döviz kuru üzerinden dolara çevriliyor, aynı şekilde Türkiye de aldığı malların karşılığında Merkez Bankasında on milyon TL birikti, o TL de dolara çevriliyor. Bunlar birbirinden çıkarılıyor kalan borç dolar cinsinden hesaba kaydediliyor. Rusya Türkiyeʹ den 1 milyon dolar muadili mal alıp 1,5 milyon dolar karşılığı mal sattıysa 500 bin dolar tutarında döviz alacaklısı durumuna geçiyor. Mayıs 1938 Türkiye-Sovyetler Birliği anlaşmasında ödeme sistemi şöyle tanımlanmakta: ˮMadde 4- Anlaşmanın meriyete girdiği tarihten itibaren Sovyetik Sosyalist Cumhuriyetler İttihadının Türkiyede tehassül etmiş (tahsil edilmiş) her nevi alacakları Merkez Bankası olarak tesmiye edilmiş (isimlendirilmiş) olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına yatırılması suretiyle tesviye edilecektir. Merkez Bankası bu suretle tahsil edilen paraları Vnechtorgbank diye tesmiye edilmiş olan, Moskovaʹda Sovyetik Sosyalist Cumhuriyetler İttihadı Ticareti Hariciye Bankası namına bilâ faiz ve İngiliz lirası üzerinden açacağı kliring hesabının matlubuna (alacağına) geçirecektir. İşbu anlaşmanın meriyete (yürürlüğe) girmesi tarihinden itibaren Türkiyenin Sovyetik Sosyalist Cumhuriyetler İttihadında tehassül edecek her nevi alacakları borçlu olunan meblağın Vnechtorgbankʹ a yatırılması suretiyle tesviye olunacaktır. Vnechtorgbank bu suretle tahsil ettiği paraları Merkez Bankası namına bilâ faiz ve İngiliz lirası üzerinden açacağı kliring hesabının matlubuna geçirecektir. Türk liralarının İngiliz lirasına veyahut İngiliz lirasının Türk lirasına tahvili Merkez Bankasının muamelenin yapıldığı gün teshil ettiği satış ve alış kuruna göre yapılacaktır. Merkez Bankası İngiliz lirasına göre nazaran Türk lirası kurunu bu kur değişikliğe maruz kaldıkça Vnechtorgbankʹ a telgrafla bildirecektir. Eğer muamele Türk veya İngiliz lirasından başka bir para ile faturalanmışsa, faturada muharrer dövizin İngiliz lirasına tahvili Londraʹda ilan edilen son kur üzerinden yapılacaktır. Madde 5- İki banka mütekabilen kendilerine yapılan tediyattan günü gününe birbirini haberdar edecek ve her tediye ihbarnamesi alacaklılara yapılacak mukabil tediyeyi kabil kılmak için lazım olan izahatı ihtiva edecektir.ˮ Yukarıda olduğu gibi yer verdiğim tarihi anlaşma metninden anlaşılacağı gibi tutulacak hesaplarla ilgili işlemlerin nasıl yapılacağı daha ilk günden en küçük detayına kadar belirlenmiş. Ve de kliring anlaşmalarının sürdüğü uzun yıllar boyu bu ikili ödeme sistemi titizlikle sürdürülüyor. 1930ʹlardan 60ʹ lara kadar soğuk savaşın da etkisiyle Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında yıllık çok cüzi miktarda yürüyen kliring anlaşmaları, 1960ʹ tan sonra hem çeşitlenmeye hem de hacim olarak artmaya başlıyor ve çeşitlenmesiyle birlikte ilk kez cüzi miktarda da olsa narenciye listedeki yerini alıyor. Örneğin 1960 kliring anlaşmasında fındık,incir, kuru üzüm yanında Mersinʹi yakından ilgilendiren narenciye yer alıyor. Miktar da bin ton gibi o döneme göre dişe dokunur cinsten. Başlangıçta Sovyetler Birliği kuruluşları narenciyeyi Türkiyeʹ deki kooperatiflerden almayı tercih ediyor. Mersinʹ de MENAS, NARKO, İÇKOBİRLİK gibi üreticilerin de yer aldığı kooperatif benzeri kuruluşlar ve 60 ların sonuna doğru TÜDAŞ gibi çok ortaklı şirketlerin ortaya çıkışının temelinde Sovyetler Birliği ile gün geçtikçe gelişen ikili ticaret ve kliring anlaşmaları yatar. 1966-67 yılları ise Sovyetler Birliği ile Türkiye ilişkilerinin en sıcak dönemi. İktidarda Demirelʹin başında olduğu milliyetçi Adalet Partisi var ama tarihe geçecek anlaşmalar o döneme denk geliyor. Rusya ˮağır sanayi hamleleriˮ yapmak isteyen Türkiye ile İskenderun Demir Çelik, Seydişehir Alüminyum, İzmir Aliağa Petrol Rafinerisi, Oymapınar Hidroelektrik Santrali... Tamamı Mart 1967ʹde Moskovaʹda imzalanan antlaşma ile kararlaştırılan tesisler ama daha da önemlisi tesislerin bedelinin fındık, fıstık, limon, portakal hatta harnup ile ödenecek olması. Başta da belirttiğim gibi Sovyetler ile kliring anlaşmaları Türkiye yanında özellikle Mersinʹ in ve Mersinʹin can damarı narenciye ihracatı için hayati önemde. Yıllar itibariyle bu alandaki gelişmeleri, Rusya sayesinde artan narenciye üretim ve ihracatını anlatmayı sürdüreceğim. Abdullah Ayan   Mersin ve Bankacılık -1 Mersin ve Bankacılık -2 Mersin ve Bankacılık -3 Mersin ve Bankacılık- 4 Mersin ve Bankacılık- 5 Mersin ve Bankacılık -6  
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.