ABʹ siz turizmin yarasını Rusya sarar mı?.. Abdullah Ayan yazdı

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 30.03.2017 - 08:46, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

ABʹ siz turizmin yarasını Rusya sarar mı?.. Abdullah Ayan yazdı

Turizm bugün değil, uzun zamandır ağır yaralı... Önce PKK, IŞİDʹ in bombalı eylemleri, ardından 2015 sonlarına doğru askeri uçağının düşürülmesiyle başlayan Rusya ile tarihte eşine zor rastlanır gerginlik... 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında gelen Olağan üstü hal.. Ve bir dönemin bacasız fabrika olarak baş tacı edilen, inovatif gelişme göstermeyen ülkenin neredeyse en önemli kurtarıcısı, can simidi sektörün baş aşağı düşmeye başlaması... Resmi devlet istatistiklerine göre 2014ʹ te Türkiye, kayıtların tutulduğu tüm yıllar boyunca gördüğü en yüksek sayıya ulaştı ve 37 milyon yabancı ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. Aynı yıl gelen turistlerin bıraktığı döviz de zirveye çıkmış ve 34,3 milyar dolara ulaşmıştı. 2015 Kasım ayının son haftasında Rus uçağının düşürülmesi ve ardından Putinʹ in Türkiyeʹ ye gitmeyin çağrısıyla zaten yorgunluk emareleri gösteren sektör ciddi kayıpların ilk ayak seslerini duymaya başladı. Son bir ayda gelen sonradan deprem etkisi gösterecek gelişme o yılın turizm verilerine pek yansımadı, Türkiye 2015ʹi yaklaşık 900 bin kayıpla 36 milyon ziyaretçiyle kapadı. Turizmden gelen yıllık dövizdeki kayıp ise ziyaretçi sayısından daha fazlaydı. 2014ʹ te 34,3 milyar dolar olan gelir 31,5 milyar dolara gerileyecekti. 2016ʹ ya gelince pek çok alanda hafızalara kazınan olaylarla bu ülkede çoğu insanın hatırlamak istemeyeceği bu netameli yılda en büyük darbeyi turizm sektörü aldı. 2014ʹ te 37 milyon ziyaretçiye dayanan rakamlar 2016ʹ da 25 milyona düşerken, turizm gelirleri 22 milyara geriledi. Gelelim esas meseleye, başlıktaki sorunun cevabına... Tıpkı ihracatın dağılımına benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Nasıl ki, yıllara göre küçük sapmalar gösterse de, Türkiyeʹ ye gelen ziyaretçilerin yarısını AB ülkelerinden gelenler oluşturmakta. Yorgunluk emareleriyle başlayan duraklamanın henüz ciddi düşüşlere yol açmadığı 2015ʹte gelen 36 milyon ziyaretçinin 5,5 milyonu Almanyaʹdan, 2,6 milyonu İngiltere, 1,3 milyonu Hollandaʹdan gelmiş. Toplam Avrupalı sayısı 16 milyon... Genele oranlarsak Avrupalının toplam ziyaretçi içindeki payı 2014 ve 2015ʹ te %45ʹ ler civarında payı var, üstelik istikrarını korumakta. 2016ʹ da her şeye rağmen ve ülkeye gelen ziyaretçi sayısı %35 düşüş gösterirken Avrupalı oranı yaklaşık %10 azalarak %41ʹ de kalmış. Şimdi referandumla birlikte şiddetlenen ve her gün dineceğine daha da alevlenen söylemlerle turizm sektörü sonu kestirilemeyen bir meçhule sürüklenmekte. Sonu gerçekten kestirilemez çünkü; Almanya ve Hollanda ile başlayan gerginliğin nereye doğru evrileceğini hiç kimse kestiremiyor. Almanyaʹ dan gelen yaklaşık 6 milyon ziyaretçi son bir yılda 3,9 milyona düşmüş ama Almanların en hassas oldukları ˮnaziʹlikˮ damgasına muhatap olmalarının ardından nasıl bir tepki göstereceklerini tahmin etmek zor değil. Tıpkı 1,3 milyon Hollandalıʹnın 900 bine düşen ziyaretçi sayısının kaçınılmaz biçimde azalacağını beklemenin sürpriz sayılmaması gibi... Soru ise şu: Bunca yatırım yapmış, borç altına girmiş turizmci iki somut örnekten hareketle tüm yabancılara sirayet eden Türkiyeʹ ye gitmeme tepkisine karşı ne yapacak? Avrupalı ziyaretçinin yarattığı açığı hangi ülke turistiyle kapatacağız? Rusya ile mi? 2014ʹ te 4,5 milyona ulaşmışken, 2016ʹ da bir milyonun altına düşen (tam rakam 866 bin) ziyaretçi sayısında ilişkilerin yeniden ısıtılmaya çalışılmasıyla bir miktar artabilir ama bu gerçekten ortaya çıkan 10 milyonluk kaybı izale etmeye yeter mi? Türkiye Dış İşleri Bakanlığı; Rusların gelişini teşvik için pasaport, vize gibi işlemleri ortadan kaldıracak ve kendi ülke kimlik kartlarıyla Türkiyeʹ ye girişlerine olanak sağlayacak bir düzenleme üzerinde çalışıldığı yönünde en yetkili ağızdan açıklamalar yapıyor ama bunun pratiğe ne ölçüde yansıyacağı meçhul. İki ülke arasındaki ticaretin geliştirilmeye çalışıldığı, uçak kriziyle açılan yaraların sarılmaya başlandığı şu son dönemde domates ithaline izin vermeyen Rusyaʹ ya karşı buğday ithalini durdurma anlamına gelen yüksek gümrük koyulması, siyasal platformdaki iyileşmeye inat tam anlamıyla ticari savaşı andırıyor. Kısaca Rusya ile ilişkiler iki ülke liderinin iki dudağının arasına sıkışmış ve hangi gün ne yöne evrileceği, savrulacağı meçhul... Olası Avrupa ziyaretçi kaybını telafi etmesi beklenen Ukraynaʹ nın böyle bir potansiyeli var mı? Ukraynalılara da pasaport ve vizeyle uğraşmayı sona erdiren kimlikle Türkiyeʹ ye gelme projesi şu günlerde hayata geçmek üzere, ama o cephede de ciddi bir hareketlilik yok... Özetlersem; tıpkı ihracatta olduğu gibi turizmde de Avrupa vazgeçilmez, yeri doldurulmaz bir partner ve kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın günümüz koşullarında alternatifi görünmüyor... Oysa Türkiye, ülkelere göre ziyaretçi sayısında 2014-2015 yıllarında Fransa, ABD, İspanya, Çin, İtalya ardından dünya 6ʹ sıydı ve yeni yatırım projelerinin içeriği, kalitesi yanında yatak sayılarıyla da küresel turizmin parlayan yıldızı olarak gıpta ile izlenen bir ülkeydi... O ülkenin kopmak üzere olduğu yarışa yeniden, kaldığı yerden katılması, hatta daha yukarılara çıkması için yapılması gerekenin ne olduğunu bilmeyen var mı? Bilmeyen yok ta en iyisi son sözü sektörün kendisine, Türkiye Otelciler Birliğinin 27 Mart 2017 raporuna bırakmak... Rapora göre İstanbulʹ da otellerin doluluk oranı şubat 2017ʹ de %47ʹ ye düşerken, 2017ʹ nin bu ilk iki ayında yine İstanbulʹ da satılan oda bedeli %25 geriliyor. Avrupaʹ nın tartışmasız en kaliteli otellerine sahip İstanbul aynı Avrupaʹ nın en ucuz yatak satan tesislerine sahip kenti... Turizm cephesindeki yangını kim ne derse desin, şu rapordaki tek cümleden daha iyi ne özetleyebilir ki?    Abdullah Ayan  
Turizm bugün değil, uzun zamandır ağır yaralı... Önce PKK, IŞİDʹ in bombalı eylemleri, ardından 2015 sonlarına doğru askeri uçağının düşürülmesiyle başlayan Rusya ile tarihte eşine zor rastlanır gerginlik... 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında gelen Olağan üstü hal.. Ve bir dönemin bacasız fabrika olarak baş tacı edilen, inovatif gelişme göstermeyen ülkenin neredeyse en önemli kurtarıcısı, can simidi sektörün baş aşağı düşmeye başlaması... Resmi devlet istatistiklerine göre 2014ʹ te Türkiye, kayıtların tutulduğu tüm yıllar boyunca gördüğü en yüksek sayıya ulaştı ve 37 milyon yabancı ziyaretçiye ev sahipliği yaptı. Aynı yıl gelen turistlerin bıraktığı döviz de zirveye çıkmış ve 34,3 milyar dolara ulaşmıştı. 2015 Kasım ayının son haftasında Rus uçağının düşürülmesi ve ardından Putinʹ in Türkiyeʹ ye gitmeyin çağrısıyla zaten yorgunluk emareleri gösteren sektör ciddi kayıpların ilk ayak seslerini duymaya başladı. Son bir ayda gelen sonradan deprem etkisi gösterecek gelişme o yılın turizm verilerine pek yansımadı, Türkiye 2015ʹi yaklaşık 900 bin kayıpla 36 milyon ziyaretçiyle kapadı. Turizmden gelen yıllık dövizdeki kayıp ise ziyaretçi sayısından daha fazlaydı. 2014ʹ te 34,3 milyar dolar olan gelir 31,5 milyar dolara gerileyecekti. 2016ʹ ya gelince pek çok alanda hafızalara kazınan olaylarla bu ülkede çoğu insanın hatırlamak istemeyeceği bu netameli yılda en büyük darbeyi turizm sektörü aldı. 2014ʹ te 37 milyon ziyaretçiye dayanan rakamlar 2016ʹ da 25 milyona düşerken, turizm gelirleri 22 milyara geriledi. Gelelim esas meseleye, başlıktaki sorunun cevabına... Tıpkı ihracatın dağılımına benzer bir tabloyla karşı karşıyayız. Nasıl ki, yıllara göre küçük sapmalar gösterse de, Türkiyeʹ ye gelen ziyaretçilerin yarısını AB ülkelerinden gelenler oluşturmakta. Yorgunluk emareleriyle başlayan duraklamanın henüz ciddi düşüşlere yol açmadığı 2015ʹte gelen 36 milyon ziyaretçinin 5,5 milyonu Almanyaʹdan, 2,6 milyonu İngiltere, 1,3 milyonu Hollandaʹdan gelmiş. Toplam Avrupalı sayısı 16 milyon... Genele oranlarsak Avrupalının toplam ziyaretçi içindeki payı 2014 ve 2015ʹ te %45ʹ ler civarında payı var, üstelik istikrarını korumakta. 2016ʹ da her şeye rağmen ve ülkeye gelen ziyaretçi sayısı %35 düşüş gösterirken Avrupalı oranı yaklaşık %10 azalarak %41ʹ de kalmış. Şimdi referandumla birlikte şiddetlenen ve her gün dineceğine daha da alevlenen söylemlerle turizm sektörü sonu kestirilemeyen bir meçhule sürüklenmekte. Sonu gerçekten kestirilemez çünkü; Almanya ve Hollanda ile başlayan gerginliğin nereye doğru evrileceğini hiç kimse kestiremiyor. Almanyaʹ dan gelen yaklaşık 6 milyon ziyaretçi son bir yılda 3,9 milyona düşmüş ama Almanların en hassas oldukları ˮnaziʹlikˮ damgasına muhatap olmalarının ardından nasıl bir tepki göstereceklerini tahmin etmek zor değil. Tıpkı 1,3 milyon Hollandalıʹnın 900 bine düşen ziyaretçi sayısının kaçınılmaz biçimde azalacağını beklemenin sürpriz sayılmaması gibi... Soru ise şu: Bunca yatırım yapmış, borç altına girmiş turizmci iki somut örnekten hareketle tüm yabancılara sirayet eden Türkiyeʹ ye gitmeme tepkisine karşı ne yapacak? Avrupalı ziyaretçinin yarattığı açığı hangi ülke turistiyle kapatacağız? Rusya ile mi? 2014ʹ te 4,5 milyona ulaşmışken, 2016ʹ da bir milyonun altına düşen (tam rakam 866 bin) ziyaretçi sayısında ilişkilerin yeniden ısıtılmaya çalışılmasıyla bir miktar artabilir ama bu gerçekten ortaya çıkan 10 milyonluk kaybı izale etmeye yeter mi? Türkiye Dış İşleri Bakanlığı; Rusların gelişini teşvik için pasaport, vize gibi işlemleri ortadan kaldıracak ve kendi ülke kimlik kartlarıyla Türkiyeʹ ye girişlerine olanak sağlayacak bir düzenleme üzerinde çalışıldığı yönünde en yetkili ağızdan açıklamalar yapıyor ama bunun pratiğe ne ölçüde yansıyacağı meçhul. İki ülke arasındaki ticaretin geliştirilmeye çalışıldığı, uçak kriziyle açılan yaraların sarılmaya başlandığı şu son dönemde domates ithaline izin vermeyen Rusyaʹ ya karşı buğday ithalini durdurma anlamına gelen yüksek gümrük koyulması, siyasal platformdaki iyileşmeye inat tam anlamıyla ticari savaşı andırıyor. Kısaca Rusya ile ilişkiler iki ülke liderinin iki dudağının arasına sıkışmış ve hangi gün ne yöne evrileceği, savrulacağı meçhul... Olası Avrupa ziyaretçi kaybını telafi etmesi beklenen Ukraynaʹ nın böyle bir potansiyeli var mı? Ukraynalılara da pasaport ve vizeyle uğraşmayı sona erdiren kimlikle Türkiyeʹ ye gelme projesi şu günlerde hayata geçmek üzere, ama o cephede de ciddi bir hareketlilik yok... Özetlersem; tıpkı ihracatta olduğu gibi turizmde de Avrupa vazgeçilmez, yeri doldurulmaz bir partner ve kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın günümüz koşullarında alternatifi görünmüyor... Oysa Türkiye, ülkelere göre ziyaretçi sayısında 2014-2015 yıllarında Fransa, ABD, İspanya, Çin, İtalya ardından dünya 6ʹ sıydı ve yeni yatırım projelerinin içeriği, kalitesi yanında yatak sayılarıyla da küresel turizmin parlayan yıldızı olarak gıpta ile izlenen bir ülkeydi... O ülkenin kopmak üzere olduğu yarışa yeniden, kaldığı yerden katılması, hatta daha yukarılara çıkması için yapılması gerekenin ne olduğunu bilmeyen var mı? Bilmeyen yok ta en iyisi son sözü sektörün kendisine, Türkiye Otelciler Birliğinin 27 Mart 2017 raporuna bırakmak... Rapora göre İstanbulʹ da otellerin doluluk oranı şubat 2017ʹ de %47ʹ ye düşerken, 2017ʹ nin bu ilk iki ayında yine İstanbulʹ da satılan oda bedeli %25 geriliyor. Avrupaʹ nın tartışmasız en kaliteli otellerine sahip İstanbul aynı Avrupaʹ nın en ucuz yatak satan tesislerine sahip kenti... Turizm cephesindeki yangını kim ne derse desin, şu rapordaki tek cümleden daha iyi ne özetleyebilir ki?    Abdullah Ayan  
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.