Yırtılan sadece branda mı?... Abdullah Ayan yazdı

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 04.05.2017 - 11:26, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Yırtılan sadece branda mı?... Abdullah Ayan yazdı

Bir önceki yazıda son fırtınada yırtılan brandanın altındaki milyon tonla ifade edilen kanserojen Cr+6 tehlikeli atıkları vesilesiyle, 2003ʹ te yazmaya başladığım Kromsan atıkları hakkında önemli bulduğum bir makaleden alıntılar yaptım. 15 yıl boyunca bıkmadan usanmadan dikkat çekmeye çalıştığım tehlikeyle ilgili, gelecekte konuyu işleyecek olanlara, ˮo tehlike kapınızda iken ne yapıyordunuz?ˮ diye soranlara en azından kendi adıma yaptıklarımı hatırlatacak bir takım izler, bir gün arşivlerden de olsa indirilecek bazı bilgi/belgeler kalsın istiyorum. Aşağıda yer vereceğim makale özetine de bu amaçla aşağıda bir kez daha yer veriyorum. ˮAÇIK MEKTUP…  PULSUZ DİLEKÇE…  Sayın Çevre Ve Orman Bakanı, Sayın Çevre müsteşarı, Sayın Mersin Valisi, Sayın Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı, Sayın Kazanlı belediye Başkanı İl Sağlık, İl Çevre müdürleri ve anımsayamadığım diğer değerli yetkililer, Mersinʹe bağlı kazanlı beldesinde mevcut Kromsan tesislerinin üretim sonucunda ortaya çıkan ve yılların ihmali ile fabrika sahasında açık alanda tutulan –artan şikayetler üzerine atık dağları brandayla örtülmüştür-  tehlikeli atık tanımındaki 2 milyon tona yaklaşan krom atıkları fabrika sahası içinde her türlü doğal tehlikeye karşı korumasız biçimde her an yırtılabilir, çürüyebilir, fırtınayla uçabilir çadırların altında, yağmur, sel, deprem gibi her hangi bir afette, yanı başındaki denize ulaşma riskiyle kucak kucağa muhafaza edilmektedir. Oysa 1994 yılında kabul edilen Basel sözleşmesi ve 1995 tarihinde yayınlanan  Çevre Yönetmeliği geçici korumanın nasıl yapılacağını tarif etmektedir. 9. maddenin L bendiʹ ne göre; Tehlikeli Atık üretenler; Atıklarını fabrika sınırları içinde tesis ve binalardan uzakta beton saha üzerine yerleştirilmiş uluslararası kabul görmüş standartlara uygun konteynerler içerisinde geçici olarak muhafaza etmekle, konteynerlerin üzerinde “tehlikeli atık” ibaresine yer vermekle, depolanan maddenin miktarını ve depolama tarihini konteynerler üzerinde belirtmekle, konteynerlerin hasar görmesi durumunda atıkları, aynı özellikleri taşıyan başka bir konteynere aktarmakla, konteynerlerin devamlı kapalı kalmasını sağlamakla yükümlüdür. Çevre Bakanlığının tehlikeli atık yönetmeliği bu tip atıkların kontaynerler içinde muhafaza edilmesini öngörürken, krom bileşenlerinden oluşan atıkların her türlü tehlikeye maruz biçimde tutulması ciddi çevre sorunlarına davetiye çıkarmaktadır. Çevre Müsteşarı sayın Prof. dr. Mustafa Öztürkʹ te son Mersin ziyaretinde vahim durumu yerinde görmüş, ancak tesis yetkilileri “atıkları bertaraf etme sürecine kadar, en azından güvenilir biçimde koruma altına alma” sözünü vereceklerine,  alternatif yok etme önerilerini bakanlığa  sundukları gerekçesiyle, topu Ankara’ya atmışlardır. İskenderun körfezinde batıncaya kadar, bürokrasinin mahmur kollarına terk edilen 2200 tonluk Ulla gemisi sularda kaybolduktan sonra, çevrecilerin kopardığı kıyametin ardından sayın bakanın yazışmalarla ilgili söylediği ibret verici sözler hepimizin hafızasındadır: Bakan Pepe, Ankara Hilton otelinde gazete köşe yazarları ile konu hakkında yaptığı kahvaltılı söyleşide aynen: ʹʹTürkiyeʹyi şöyle bir dolaşın, her gün kaç tane Ulla gemisi dökülüyor. geminin batmadan önceki yazışmalarında da ortaya çıkan bürokrasideki genel hantallığın aynısı kendi bakanlığımda da görülüyor” demiştir. Ulla gemisindeki 2200 ton uçucu kül içindeki krom içeriği yapılan tespitlere göre 3 kg civarındadır ve bu miktardaki krom bileşiğinin etkileyeceği su miktarı 300 bin tondur. Yine Ulla gemisinden yola çıkacak olursak o batığın etrafındaki 200 metre yarıçapındaki bir alan riskli olarak ilan edilmiştir. Ulla gemisi için bu kadar kıyamet koparılırken binlerce Ulla gemisi büyüklüğündeki Kromsan atıkları için yetkililer başta olmak üzere, duyarlı toplum örgütleri dahil herkesin kaderini bekler gibi gelişmeleri sadece izlemekle yetinmesi ilginç olmaktan çok ibret vericidir. Mersinʹdeki uyuyan bombadan beter tehlike konusunda başta İl Valisi, Çevre Müdürlüğü, İl Sağlık müdürlüğü, geçtiğimiz günlerde tesisin bulunduğu bölgenin Büyükşehir sınırlarına dahil edilmiş olması nedeniyle Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve ona bağlı Sağlık Başkanlığının  yanı sıra en büyük sorumluluk Çevre Müsteşarlığına aittir. Kaldı ki, yayınlanan Büyükşehir Belediye yasasının öngördüğü sınırlar içerisinde kalan Kazanlı beldesindeki Kromsan tesisleri işletme ruhsatı bakımından kanunun yayınlandığı tarihten itibaren Gayri sıhhi Müessese Belgesi alma zorunluluğu gereğince, artık Büyükşehir Belediyesinin denetim ve kontrolündedir. Müsteşarlık ve İl Çevre Müdürlüğünün, yönetmeliğin amir hükümleri gereğince en azından atıkların kontaynerlere koyulması konusunda gerekeni, kendi yayınladığı yönetmeliği izlemesi gerekmez mi?. Yok eğer yönetmelik bu tesisin dağlar boyutuna ulaşan tehlikeli krom atıkları için uygulanmayacaksa o zaman yönetmeliğin ˮKromsan hariçˮ olarak yeniden yazılıp, yayınlanması gerekmez mi?. Yasa ve onun ruhuna uygun yönetmelikler herkese eşit biçimde uygulanacaksa, Kromsan’ ın iç karartıcı tablosu ortadayken, ülkede başka işletmelere bu durumda herhangi bir yaptırımda bulunulması nasıl mümkün olacaktır?... Uygulansa da, bu adil mi olacaktır? Yetkililer üzerlerine düşeni yapmadığı, yasaları tam olarak uygulamadığı sürece, tehlikeli atık dağları orada durmaya devam edecektir. Ta ki, bir gün doğal afet sonucunda Ullaʹ ya rahmet okutacak bin katı büyüklüğünde bir  felaket yaşandığında siz, biz, duyarlılığını hatırlayan herkes dövünüp birbirini suçlayacaktır. Başkalarından pek umudumuz olmasa da, ˮBasra harap olmadanˮ çevreye duyarlılığına yakından tanık olduğumuz değerli bilim adamı çevre müsteşarı prof. dr. Mustafa Öztürkʹe bu konuda büyük sorumluluklar düştüğüne inanıyorum. Etkili, yetkili kimse kılını kıpırdatmasa da, ben  tarihe karşı görevimi yaptığıma inanıyorum. En azından ortaya çıkacak bir felakette, herkes birbirini suçlarken, ben tarihe tanıklık eden bu yazıyla karşılarına geçecek, habersizmiş gibi göz kırpıştıranlara “ben sizi uyarmıştım”  diyeceğim…ˮ -Bu makale ilk kez 2004ʹ te sonra 2008ʹ de ve son olarak 2010ʹ da yayınlandı. -Kaderin garip cilvesi, 2004ʹ te Mersini ziyaretinde Karaduvar akaryakıt çiftlikleri yanında Kromsanʹı ve Kromsan bahçesindeki tehlikeli atık dağını yerinde inceleyen Prof. Öztürk sonrasında siyasete atılmış, bir dönem Milletvekilliği ardından yeniden mesleğine dönmüştür ve daha da ilginci bugün Şehircilik Bakanlığı şemsiyesi altına giren aynı Çevre Bakanlığının müsteşarıdır. -Makale başlığında yer alan Kazanlı Belediyesi ilerleyen dönemde Akdeniz Belediyesi bünyesine katılmıştır. İleride benzer dilekçe yazmak isteyenler! Kazanlı yerine Akdeniz yazıp girişimleri kaldığı yerden sürdürebilirler... Abdullah Ayan  
Bir önceki yazıda son fırtınada yırtılan brandanın altındaki milyon tonla ifade edilen kanserojen Cr+6 tehlikeli atıkları vesilesiyle, 2003ʹ te yazmaya başladığım Kromsan atıkları hakkında önemli bulduğum bir makaleden alıntılar yaptım. 15 yıl boyunca bıkmadan usanmadan dikkat çekmeye çalıştığım tehlikeyle ilgili, gelecekte konuyu işleyecek olanlara, ˮo tehlike kapınızda iken ne yapıyordunuz?ˮ diye soranlara en azından kendi adıma yaptıklarımı hatırlatacak bir takım izler, bir gün arşivlerden de olsa indirilecek bazı bilgi/belgeler kalsın istiyorum. Aşağıda yer vereceğim makale özetine de bu amaçla aşağıda bir kez daha yer veriyorum. ˮAÇIK MEKTUP…  PULSUZ DİLEKÇE…  Sayın Çevre Ve Orman Bakanı, Sayın Çevre müsteşarı, Sayın Mersin Valisi, Sayın Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı, Sayın Kazanlı belediye Başkanı İl Sağlık, İl Çevre müdürleri ve anımsayamadığım diğer değerli yetkililer, Mersinʹe bağlı kazanlı beldesinde mevcut Kromsan tesislerinin üretim sonucunda ortaya çıkan ve yılların ihmali ile fabrika sahasında açık alanda tutulan –artan şikayetler üzerine atık dağları brandayla örtülmüştür-  tehlikeli atık tanımındaki 2 milyon tona yaklaşan krom atıkları fabrika sahası içinde her türlü doğal tehlikeye karşı korumasız biçimde her an yırtılabilir, çürüyebilir, fırtınayla uçabilir çadırların altında, yağmur, sel, deprem gibi her hangi bir afette, yanı başındaki denize ulaşma riskiyle kucak kucağa muhafaza edilmektedir. Oysa 1994 yılında kabul edilen Basel sözleşmesi ve 1995 tarihinde yayınlanan  Çevre Yönetmeliği geçici korumanın nasıl yapılacağını tarif etmektedir. 9. maddenin L bendiʹ ne göre; Tehlikeli Atık üretenler; Atıklarını fabrika sınırları içinde tesis ve binalardan uzakta beton saha üzerine yerleştirilmiş uluslararası kabul görmüş standartlara uygun konteynerler içerisinde geçici olarak muhafaza etmekle, konteynerlerin üzerinde “tehlikeli atık” ibaresine yer vermekle, depolanan maddenin miktarını ve depolama tarihini konteynerler üzerinde belirtmekle, konteynerlerin hasar görmesi durumunda atıkları, aynı özellikleri taşıyan başka bir konteynere aktarmakla, konteynerlerin devamlı kapalı kalmasını sağlamakla yükümlüdür. Çevre Bakanlığının tehlikeli atık yönetmeliği bu tip atıkların kontaynerler içinde muhafaza edilmesini öngörürken, krom bileşenlerinden oluşan atıkların her türlü tehlikeye maruz biçimde tutulması ciddi çevre sorunlarına davetiye çıkarmaktadır. Çevre Müsteşarı sayın Prof. dr. Mustafa Öztürkʹ te son Mersin ziyaretinde vahim durumu yerinde görmüş, ancak tesis yetkilileri “atıkları bertaraf etme sürecine kadar, en azından güvenilir biçimde koruma altına alma” sözünü vereceklerine,  alternatif yok etme önerilerini bakanlığa  sundukları gerekçesiyle, topu Ankara’ya atmışlardır. İskenderun körfezinde batıncaya kadar, bürokrasinin mahmur kollarına terk edilen 2200 tonluk Ulla gemisi sularda kaybolduktan sonra, çevrecilerin kopardığı kıyametin ardından sayın bakanın yazışmalarla ilgili söylediği ibret verici sözler hepimizin hafızasındadır: Bakan Pepe, Ankara Hilton otelinde gazete köşe yazarları ile konu hakkında yaptığı kahvaltılı söyleşide aynen: ʹʹTürkiyeʹyi şöyle bir dolaşın, her gün kaç tane Ulla gemisi dökülüyor. geminin batmadan önceki yazışmalarında da ortaya çıkan bürokrasideki genel hantallığın aynısı kendi bakanlığımda da görülüyor” demiştir. Ulla gemisindeki 2200 ton uçucu kül içindeki krom içeriği yapılan tespitlere göre 3 kg civarındadır ve bu miktardaki krom bileşiğinin etkileyeceği su miktarı 300 bin tondur. Yine Ulla gemisinden yola çıkacak olursak o batığın etrafındaki 200 metre yarıçapındaki bir alan riskli olarak ilan edilmiştir. Ulla gemisi için bu kadar kıyamet koparılırken binlerce Ulla gemisi büyüklüğündeki Kromsan atıkları için yetkililer başta olmak üzere, duyarlı toplum örgütleri dahil herkesin kaderini bekler gibi gelişmeleri sadece izlemekle yetinmesi ilginç olmaktan çok ibret vericidir. Mersinʹdeki uyuyan bombadan beter tehlike konusunda başta İl Valisi, Çevre Müdürlüğü, İl Sağlık müdürlüğü, geçtiğimiz günlerde tesisin bulunduğu bölgenin Büyükşehir sınırlarına dahil edilmiş olması nedeniyle Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve ona bağlı Sağlık Başkanlığının  yanı sıra en büyük sorumluluk Çevre Müsteşarlığına aittir. Kaldı ki, yayınlanan Büyükşehir Belediye yasasının öngördüğü sınırlar içerisinde kalan Kazanlı beldesindeki Kromsan tesisleri işletme ruhsatı bakımından kanunun yayınlandığı tarihten itibaren Gayri sıhhi Müessese Belgesi alma zorunluluğu gereğince, artık Büyükşehir Belediyesinin denetim ve kontrolündedir. Müsteşarlık ve İl Çevre Müdürlüğünün, yönetmeliğin amir hükümleri gereğince en azından atıkların kontaynerlere koyulması konusunda gerekeni, kendi yayınladığı yönetmeliği izlemesi gerekmez mi?. Yok eğer yönetmelik bu tesisin dağlar boyutuna ulaşan tehlikeli krom atıkları için uygulanmayacaksa o zaman yönetmeliğin ˮKromsan hariçˮ olarak yeniden yazılıp, yayınlanması gerekmez mi?. Yasa ve onun ruhuna uygun yönetmelikler herkese eşit biçimde uygulanacaksa, Kromsan’ ın iç karartıcı tablosu ortadayken, ülkede başka işletmelere bu durumda herhangi bir yaptırımda bulunulması nasıl mümkün olacaktır?... Uygulansa da, bu adil mi olacaktır? Yetkililer üzerlerine düşeni yapmadığı, yasaları tam olarak uygulamadığı sürece, tehlikeli atık dağları orada durmaya devam edecektir. Ta ki, bir gün doğal afet sonucunda Ullaʹ ya rahmet okutacak bin katı büyüklüğünde bir  felaket yaşandığında siz, biz, duyarlılığını hatırlayan herkes dövünüp birbirini suçlayacaktır. Başkalarından pek umudumuz olmasa da, ˮBasra harap olmadanˮ çevreye duyarlılığına yakından tanık olduğumuz değerli bilim adamı çevre müsteşarı prof. dr. Mustafa Öztürkʹe bu konuda büyük sorumluluklar düştüğüne inanıyorum. Etkili, yetkili kimse kılını kıpırdatmasa da, ben  tarihe karşı görevimi yaptığıma inanıyorum. En azından ortaya çıkacak bir felakette, herkes birbirini suçlarken, ben tarihe tanıklık eden bu yazıyla karşılarına geçecek, habersizmiş gibi göz kırpıştıranlara “ben sizi uyarmıştım”  diyeceğim…ˮ -Bu makale ilk kez 2004ʹ te sonra 2008ʹ de ve son olarak 2010ʹ da yayınlandı. -Kaderin garip cilvesi, 2004ʹ te Mersini ziyaretinde Karaduvar akaryakıt çiftlikleri yanında Kromsanʹı ve Kromsan bahçesindeki tehlikeli atık dağını yerinde inceleyen Prof. Öztürk sonrasında siyasete atılmış, bir dönem Milletvekilliği ardından yeniden mesleğine dönmüştür ve daha da ilginci bugün Şehircilik Bakanlığı şemsiyesi altına giren aynı Çevre Bakanlığının müsteşarıdır. -Makale başlığında yer alan Kazanlı Belediyesi ilerleyen dönemde Akdeniz Belediyesi bünyesine katılmıştır. İleride benzer dilekçe yazmak isteyenler! Kazanlı yerine Akdeniz yazıp girişimleri kaldığı yerden sürdürebilirler... Abdullah Ayan  
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.