Tuz deposundan Taş Binaʹ ya -42... Abdullah Ayan yazdı

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 27.11.2017 - 12:01, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Tuz deposundan Taş Binaʹ ya -42... Abdullah Ayan yazdı

Halil, çocukluğunun geçtiği 177. Sokağı zenginlik kabul ettiği farklı kimlikleriyle hazineye erişen kuyumcu titizliğiyle ele alır. Kimi öykülerinin masalımsı dekoru sokakta top koşturduğu, çeşitli oyunlar oynadığı arkadaşlarıyla serüvenlerini anlatırken; Giritli, Fellah, Musevi, Çingene ve Hıristiyanlar dilleri, dinleri, renkleri farklı pek çok simayı canlandırıp sahneye çıkarır deyim yerindeyse... Örneğin, 2011ʹ de basılıp okurla buluşan Ebelʹ in Duası kitabındaki ʹMucizevi Nesimʹ öyküsü... Öykü savaş yıllarının yorgunluğuna, yokluğuna inat, o hayal dünyasının zenginliğinden öylesine beslenir ki, gözlerinizin önünden akıp gittiğini hissedersiniz umutsuzluğun içinde kanat çırpan umut çocuklarını. ˮ (...) Sarhoş olduğumuz bir geceydi. Arapʹ ın meyhanesindeydik. Olay gözlerimizin önünde geçti. Musevi Nesim bizi uyardı. ˮArkadaşlarˮ dedi, ˮyaşadığımız mekân deniz olacaksa akıllı iş balık olmaktır. Etrafımıza uymak elimizdedir. Günümüzün gerçeklerini bilmek ve ona uymak gerekir.ˮ ** Avrupada savaş yılları. Karanlık güçlerin insanlığı bir varmış bir yokmuş masal gibi anılara itmek istediği günler. Dağlar dağlarla boğaz boğaza. Ovalar birbirinin kuyusunu kazmakta. Büyük kavganın yankısı bizim mahallede. Nüzhetiyeʹ de*, bir Yahudi aile, bir çardakta iki otobüs dolusu Çingene idik sanki. Ve biz üzgün yüzlü göçmenler yaşıyordu. Çardaklarımız minik ada, birbirinden uzak. Fakir insanlardık. Avrupa fırtınasının emareleri havada. Sevmeyi sevilmeyi becerebilseydik. Otların böceklerin arasına karışır giderdik. ** Şaşı Mahmutʹ un ailesi Giritʹ ten göçmen. Ne Giritʹ in ada olduğunu. Ne de hangi denizde çakılı olduğundan haberi vardı. Mahmutʹ un bir gözü ile gördüğünü öteki göz bilmezdi. Fellah Reşitʹ in ailesi iki yüz yıl önce Mısır tarafından ırgat gelmiş. Babası Cemil Amca elli yıldır evde Arapça konuşmanın belediyece neden sakıncalı olduğunu çözmeye çalışıyordu. Nesim, babası ve anası gidecek yeri kalmamış üç Yahudi can. Sokağımızda karanlıkta mum ışığı.. Kim oldukları bilinirdi uzaktan. Yılda bir Roş Haşanah** ile yüzleri güler. Sevinirlerdi. Sevinci unutmaktan utandıkları için. Nesim dayağa aşina sıska bir çocuk. Üç dil bildiği için yediği dayağı hak ediyordu sanki. Marangozun oğlu Tannus, Dicle kıyılarından göçmüş bir Hıristiyan.. Susmasını tercih ederdi. Dilini yemek yemekten başka işte kullanmaktan çekinirdi. ** Kısacık bir sokaktı Nüzhetiye. Beş aile birbirinden habersiz. Birbiri ile ilgisiz yaşıyordu. Bazı günler sokak zerdali çekirdeği acı, yenmez yutulmazdı. Kimi zaman yağmur sele döner, Şaşı Mahmutların çardağını basardı. Bazı yazlar bulut yağmura dönmekten vazgeçer. Merada sarı kuraklık. Reşitlerin ineği sütten kesilirdi. ** Arada bir ya Fellah, ya Giritli ya da Hıristiyan bir çift nedensiz evlenip gerdeğe girer. Kimse balın tadına doymazdı. Sel kuraklık unutulurdu. Yeni ay gelinceye kadar. O yıllar Nüzhetiyeʹ de çocuk olmak güç. Top oynamak, uçurtma uçurmak zor. Hafta içinde yasak, hafta sonunda günahtı. * (...) * Reşit sokağımızın sonunda oturuyordu. İki katlı köy evleri vardı. Alt katta üç inek, iki keçi. Babası sabahları süt,akşam üstleri yoğurt satardı. (...) * Nesim bir gün bizi Kebapçı Ahmetʹ e davet etti. Yağmurda selde yaşamasını becerdik. Sokakta akran (hemyaş) beş çocuğuz. Sokağımızı sevmemiz gerek. Sevmek alçak gönüllü olmakla başlar. Komşunuzun sevinçli insan olmasına yardım etmek gerek. Elimizdeki hamuru yakarsak. Ekmeksiz kalacağız. Yeni un bulamayacağız. Bize ayrılan mahalle bu. Göz göre göre yaşantımızı çarçur etmeyelim. Yaşlı dedem bir gün bana, var olmak kısa vadelidir, demişti. Adam olmak için elini hızlı tutmalısın. Ya başarılı olacaksın. Ya da başarılı olacaksın. Başka seçeneğin yok. * Aradan iki yıl geçmemişti. Başkent Ankara, Reşit ve babası Cemil Amcaʹ nın fellah olmayıp Eti Türkʹ ü olduğuna karar verdi. Cemil Amca bu habere sevindi. Eşi Zeynep Hanımʹ a, ˮHanım yarından tezi yokˮ dedi. Vali Beyʹ den bana devlet dairelerinde bir iş vermesini isteyeceğim. ˮSağol, beni Eti Türkʹ ü yaptın. Bana on beş lira asli maaşlı bir görev bulursan sevineceğim. Sabahları süt, akşamları yoğurt taşımaktan yoruldum. Yoğurtçuluğu Reşitʹ e devredeceğim. * Bu arada Tannus, Reşit, Nesim ve Mahmut delikanlı olmuştu. Yeni kırdıkları yumurtanın kabuğundan başlarını çıkarmış dünyaya şaşkın bakıyorlardı. Damarlarımız hep ateş. Mahallemizde kızların nereden geldiğini bilen yoktu. Tannus iyi bir marangozdu. Bulduğu bir Ermeni kızını, adını sormadan nedenini bilmeden kendine eş yaptı. * (...) ˮ*** * Nüzhetiye Mahallesi Cumhuriyet meydanındaki Kültür Merkezi ile arkasındaki Gazi İlkokuluʹ ndan Özgür Çocuk Parkına kadar uzanan, TS Gür lisesi ile yanındaki kapalı otoparkın da bulunduğu alanı kapsayan Mersinʹ in kuruluşundan itibaren var olan en eski altı mahallesinden biri ** Roş Aşana günü; Yahudi takvimine göre Yılbaşı kabul edilen gündür. İbrani takvimi de tıpkı Müslümanların hicri takvimi gibi aya endeksli olduğundan seneye göre değişir ve dünyadaki tüm Musevilerin yeni yılın başlaması nedeniyle kutladıkları en önemli bayramlardan biridir. *** İlyas Halil Ebelʹ in Duası öyküler kitabı (2011) Mucizevi Nesim öyküsünden Abdullah Ayan
Halil, çocukluğunun geçtiği 177. Sokağı zenginlik kabul ettiği farklı kimlikleriyle hazineye erişen kuyumcu titizliğiyle ele alır. Kimi öykülerinin masalımsı dekoru sokakta top koşturduğu, çeşitli oyunlar oynadığı arkadaşlarıyla serüvenlerini anlatırken; Giritli, Fellah, Musevi, Çingene ve Hıristiyanlar dilleri, dinleri, renkleri farklı pek çok simayı canlandırıp sahneye çıkarır deyim yerindeyse... Örneğin, 2011ʹ de basılıp okurla buluşan Ebelʹ in Duası kitabındaki ʹMucizevi Nesimʹ öyküsü... Öykü savaş yıllarının yorgunluğuna, yokluğuna inat, o hayal dünyasının zenginliğinden öylesine beslenir ki, gözlerinizin önünden akıp gittiğini hissedersiniz umutsuzluğun içinde kanat çırpan umut çocuklarını. ˮ (...) Sarhoş olduğumuz bir geceydi. Arapʹ ın meyhanesindeydik. Olay gözlerimizin önünde geçti. Musevi Nesim bizi uyardı. ˮArkadaşlarˮ dedi, ˮyaşadığımız mekân deniz olacaksa akıllı iş balık olmaktır. Etrafımıza uymak elimizdedir. Günümüzün gerçeklerini bilmek ve ona uymak gerekir.ˮ ** Avrupada savaş yılları. Karanlık güçlerin insanlığı bir varmış bir yokmuş masal gibi anılara itmek istediği günler. Dağlar dağlarla boğaz boğaza. Ovalar birbirinin kuyusunu kazmakta. Büyük kavganın yankısı bizim mahallede. Nüzhetiyeʹ de*, bir Yahudi aile, bir çardakta iki otobüs dolusu Çingene idik sanki. Ve biz üzgün yüzlü göçmenler yaşıyordu. Çardaklarımız minik ada, birbirinden uzak. Fakir insanlardık. Avrupa fırtınasının emareleri havada. Sevmeyi sevilmeyi becerebilseydik. Otların böceklerin arasına karışır giderdik. ** Şaşı Mahmutʹ un ailesi Giritʹ ten göçmen. Ne Giritʹ in ada olduğunu. Ne de hangi denizde çakılı olduğundan haberi vardı. Mahmutʹ un bir gözü ile gördüğünü öteki göz bilmezdi. Fellah Reşitʹ in ailesi iki yüz yıl önce Mısır tarafından ırgat gelmiş. Babası Cemil Amca elli yıldır evde Arapça konuşmanın belediyece neden sakıncalı olduğunu çözmeye çalışıyordu. Nesim, babası ve anası gidecek yeri kalmamış üç Yahudi can. Sokağımızda karanlıkta mum ışığı.. Kim oldukları bilinirdi uzaktan. Yılda bir Roş Haşanah** ile yüzleri güler. Sevinirlerdi. Sevinci unutmaktan utandıkları için. Nesim dayağa aşina sıska bir çocuk. Üç dil bildiği için yediği dayağı hak ediyordu sanki. Marangozun oğlu Tannus, Dicle kıyılarından göçmüş bir Hıristiyan.. Susmasını tercih ederdi. Dilini yemek yemekten başka işte kullanmaktan çekinirdi. ** Kısacık bir sokaktı Nüzhetiye. Beş aile birbirinden habersiz. Birbiri ile ilgisiz yaşıyordu. Bazı günler sokak zerdali çekirdeği acı, yenmez yutulmazdı. Kimi zaman yağmur sele döner, Şaşı Mahmutların çardağını basardı. Bazı yazlar bulut yağmura dönmekten vazgeçer. Merada sarı kuraklık. Reşitlerin ineği sütten kesilirdi. ** Arada bir ya Fellah, ya Giritli ya da Hıristiyan bir çift nedensiz evlenip gerdeğe girer. Kimse balın tadına doymazdı. Sel kuraklık unutulurdu. Yeni ay gelinceye kadar. O yıllar Nüzhetiyeʹ de çocuk olmak güç. Top oynamak, uçurtma uçurmak zor. Hafta içinde yasak, hafta sonunda günahtı. * (...) * Reşit sokağımızın sonunda oturuyordu. İki katlı köy evleri vardı. Alt katta üç inek, iki keçi. Babası sabahları süt,akşam üstleri yoğurt satardı. (...) * Nesim bir gün bizi Kebapçı Ahmetʹ e davet etti. Yağmurda selde yaşamasını becerdik. Sokakta akran (hemyaş) beş çocuğuz. Sokağımızı sevmemiz gerek. Sevmek alçak gönüllü olmakla başlar. Komşunuzun sevinçli insan olmasına yardım etmek gerek. Elimizdeki hamuru yakarsak. Ekmeksiz kalacağız. Yeni un bulamayacağız. Bize ayrılan mahalle bu. Göz göre göre yaşantımızı çarçur etmeyelim. Yaşlı dedem bir gün bana, var olmak kısa vadelidir, demişti. Adam olmak için elini hızlı tutmalısın. Ya başarılı olacaksın. Ya da başarılı olacaksın. Başka seçeneğin yok. * Aradan iki yıl geçmemişti. Başkent Ankara, Reşit ve babası Cemil Amcaʹ nın fellah olmayıp Eti Türkʹ ü olduğuna karar verdi. Cemil Amca bu habere sevindi. Eşi Zeynep Hanımʹ a, ˮHanım yarından tezi yokˮ dedi. Vali Beyʹ den bana devlet dairelerinde bir iş vermesini isteyeceğim. ˮSağol, beni Eti Türkʹ ü yaptın. Bana on beş lira asli maaşlı bir görev bulursan sevineceğim. Sabahları süt, akşamları yoğurt taşımaktan yoruldum. Yoğurtçuluğu Reşitʹ e devredeceğim. * Bu arada Tannus, Reşit, Nesim ve Mahmut delikanlı olmuştu. Yeni kırdıkları yumurtanın kabuğundan başlarını çıkarmış dünyaya şaşkın bakıyorlardı. Damarlarımız hep ateş. Mahallemizde kızların nereden geldiğini bilen yoktu. Tannus iyi bir marangozdu. Bulduğu bir Ermeni kızını, adını sormadan nedenini bilmeden kendine eş yaptı. * (...) ˮ*** * Nüzhetiye Mahallesi Cumhuriyet meydanındaki Kültür Merkezi ile arkasındaki Gazi İlkokuluʹ ndan Özgür Çocuk Parkına kadar uzanan, TS Gür lisesi ile yanındaki kapalı otoparkın da bulunduğu alanı kapsayan Mersinʹ in kuruluşundan itibaren var olan en eski altı mahallesinden biri ** Roş Aşana günü; Yahudi takvimine göre Yılbaşı kabul edilen gündür. İbrani takvimi de tıpkı Müslümanların hicri takvimi gibi aya endeksli olduğundan seneye göre değişir ve dünyadaki tüm Musevilerin yeni yılın başlaması nedeniyle kutladıkları en önemli bayramlardan biridir. *** İlyas Halil Ebelʹ in Duası öyküler kitabı (2011) Mucizevi Nesim öyküsünden Abdullah Ayan
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.