Nicelikten niteliğe doğru yargı ve adalet... Abdullah Ayan yazdı

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 31.05.2018 - 16:41, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Nicelikten niteliğe doğru yargı ve adalet... Abdullah Ayan yazdı

Bir önceki makalede nicelikten niteliğe dönüşümün ekonomiye olası katkılarını, ihracat sektörü verilerinden yola çıkarak ele almaya çalışmış, orta gelir tuzağından bir türlü çıkamayan Türkiyeʹ nin refaha ermesinde ihraç ürünlerini katma değer bakımından zengin hale getirmenin, özellikle de global marka yaratmanın önemine değinmiştim. Nicelikten niteliğe dönüşüm salt ekonomiyle ya da ekonominin ihracat sektörüyle sınırlı değil. Hayatın her alanında özellikle de AK Partinin iktidar olduğu şu son 16 yıllık zaman diliminde benzer tablolar çıkıyor karşımıza… Belli yaş grubunun üstündekiler bilir, bilmekle de kalmaz, yaşayarak gördüler. İster en gelişmiş kent İstanbulʹ da, ister gerilerdeki herhangi bir doğu güneydoğu ilinde bir mahkemeye yolu düşenler, adaletin hangi ortamlarda dağıtılmaya çalışıldığını yıllarca ibretle izledi. Kiralık köhne binalar, mezbeleliği andıran daracık odalar, farelerin cirit attığı dosyalara tanıklık ettik onca zaman… Sonra AK Parti geldi, gerçekten bu alanda büyük adımlar attı. İstanbul ve İstanbulʹ un en gelişmiş ilçelerinden Şişli Adliyesini hatırlarım. Kiralık bir iş hanının tıkış tıkış koridorları, o koridorlardaki yığılmış onca davacı/davalı, sanık/tanığın birbirine karıştığı kelimenin tam anlamıyla içler acısı kaotik tablo… Bugün artık İstanbulʹ un iki yakasında devasa Adalet Sarayları arzı endam etmekte… Sadece İstanbulʹ da da değil. Mersin, Antep, Kayseri, Konyaʹ da… Yıllar önce hatırlıyorum da Silifkeʹ ye bir dava için gittiğimde kaymakamlık müştemilatı gibi birkaç odaya sıkışmış Adliyeyi bulmakta epeyi zorlanmıştım. Bugün Silifke bağımsız bir kompleks içinde yer alan Adalet Sarayına sahip… Görmedim ama büyük olasılıkla Güneydoğu ve Doğuda da bu böyledir. Nicelik olarak iyileşme mekanlardan ibaret te değil. Bilişim ve yazılımın gelişmesi, bilgisayarlaşmanın hayatımızın her alanına girmesi gibi Adalet sistemine de çok değil 20 yıl ince hayal edilemeyecek kadar büyük, devrimsel etkileri oldu. Dosya kavramı neredeyse ortadan kalktı. Davalar tüm bilgi ve belgeleriyle bilgisayar ortamına taşındı. Artık tozlu arşivlerden evrak bulma dönemi de tarihe karıştı. Avukat artık adliyeye gitmeden, depolardan dosya bulup çıkarma zahmetine girmeden dünyanın neresinde olursa olsun, bilgisayarıyla takip ettiği davanın tüm dökümanlarına erişebiliyor, dava bile açabiliyor. Tüm bunlar çok olumlu ve sadece yargı çevresini değil, hepimizi ilgilendiren, rahatlatan gelişmeler. Buraya kadar her şey yolunda gibi görünüyor. Ama gerçek öyle mi? Evet Adalet Saraylarına kavuştuk ama ya adaletin kendisine? Bugün dava yükü altında ezilen bir yargı sistemi , adalet dağıtıldığına, ya da yargıdan çıkan kararların adil olduğuna inanmayan insanların kahir çoğunlukta olduğu bir ülke Türkiye… Büyük binalar, görkemli saraylar, bilgisayarlarla donatılmış alt yapı… Nicelik olarak her şey yolunda… Peki o saraylarda dağıtılacak adalet? Nitelik, nitelik nerede? Ne demek istediğimi anlamak için yurt dışında bir mahkemeyi, yargılamanın nasıl işlediğini görmenize gerek yok. Herhangi bir diziye göz atın, anlarsınız aradaki dağlardan büyük farkı… Neden mi? Çünkü bu ülkede yargıç ve dolayısıyla yargı bağımsız değil. Yargıcın bağımsız olmadığı yerde adalet te adil biçimde dağıtılmıyor. Adaletin olmadığı yerde vatandaş mağdur oluyor olmasına da bununla kapanmıyor mesele… Adaletin olmadığı, yargıya güvenin duyulmadığı yere yabancı yatırımcı da gelmiyor, yatırımcı gelmeyince kıt kaynaklarınızın ötesine geçen nitelikli dış kaynak akmıyor. Hepsi birbirine zincirleme bağlı bir dizi unsur… Tepesinde de olmazsa olmaz Demoklesʹ in kılıcından beter adalet terazisi sallanıyor. Adaletin sağlanmamasında en önemli sebep yargının bağımsızlığı ama bununla bitmiyor. Şeytan detayda gerek misali ayrıntı niyetine göz atacağımız rakamlarda ürkütücü. 2002ʹ de bu ülkede 10 milyon icralık dosya vardı. 2017ʹ de 24 milyonu aştı. Artan iş yükü, kararını vicdanına göre verirken, ülkenin muktedirleri ne der? tedirginliğiyle vicdanı arasında gidip gelen yargıçlar… Bu tablodan herkesi tatmin eden adalet çıkmaz… Ne diyordu şarkı: ˮneyleyim köşkü, neyleyim sarayı, içinde salınan yar olmayıncaˮ Saraylara taşınsa da, millete adaleti adil dağıtmayan yargıyı kim ne yapsın?  Abdullah Ayan  
Bir önceki makalede nicelikten niteliğe dönüşümün ekonomiye olası katkılarını, ihracat sektörü verilerinden yola çıkarak ele almaya çalışmış, orta gelir tuzağından bir türlü çıkamayan Türkiyeʹ nin refaha ermesinde ihraç ürünlerini katma değer bakımından zengin hale getirmenin, özellikle de global marka yaratmanın önemine değinmiştim. Nicelikten niteliğe dönüşüm salt ekonomiyle ya da ekonominin ihracat sektörüyle sınırlı değil. Hayatın her alanında özellikle de AK Partinin iktidar olduğu şu son 16 yıllık zaman diliminde benzer tablolar çıkıyor karşımıza… Belli yaş grubunun üstündekiler bilir, bilmekle de kalmaz, yaşayarak gördüler. İster en gelişmiş kent İstanbulʹ da, ister gerilerdeki herhangi bir doğu güneydoğu ilinde bir mahkemeye yolu düşenler, adaletin hangi ortamlarda dağıtılmaya çalışıldığını yıllarca ibretle izledi. Kiralık köhne binalar, mezbeleliği andıran daracık odalar, farelerin cirit attığı dosyalara tanıklık ettik onca zaman… Sonra AK Parti geldi, gerçekten bu alanda büyük adımlar attı. İstanbul ve İstanbulʹ un en gelişmiş ilçelerinden Şişli Adliyesini hatırlarım. Kiralık bir iş hanının tıkış tıkış koridorları, o koridorlardaki yığılmış onca davacı/davalı, sanık/tanığın birbirine karıştığı kelimenin tam anlamıyla içler acısı kaotik tablo… Bugün artık İstanbulʹ un iki yakasında devasa Adalet Sarayları arzı endam etmekte… Sadece İstanbulʹ da da değil. Mersin, Antep, Kayseri, Konyaʹ da… Yıllar önce hatırlıyorum da Silifkeʹ ye bir dava için gittiğimde kaymakamlık müştemilatı gibi birkaç odaya sıkışmış Adliyeyi bulmakta epeyi zorlanmıştım. Bugün Silifke bağımsız bir kompleks içinde yer alan Adalet Sarayına sahip… Görmedim ama büyük olasılıkla Güneydoğu ve Doğuda da bu böyledir. Nicelik olarak iyileşme mekanlardan ibaret te değil. Bilişim ve yazılımın gelişmesi, bilgisayarlaşmanın hayatımızın her alanına girmesi gibi Adalet sistemine de çok değil 20 yıl ince hayal edilemeyecek kadar büyük, devrimsel etkileri oldu. Dosya kavramı neredeyse ortadan kalktı. Davalar tüm bilgi ve belgeleriyle bilgisayar ortamına taşındı. Artık tozlu arşivlerden evrak bulma dönemi de tarihe karıştı. Avukat artık adliyeye gitmeden, depolardan dosya bulup çıkarma zahmetine girmeden dünyanın neresinde olursa olsun, bilgisayarıyla takip ettiği davanın tüm dökümanlarına erişebiliyor, dava bile açabiliyor. Tüm bunlar çok olumlu ve sadece yargı çevresini değil, hepimizi ilgilendiren, rahatlatan gelişmeler. Buraya kadar her şey yolunda gibi görünüyor. Ama gerçek öyle mi? Evet Adalet Saraylarına kavuştuk ama ya adaletin kendisine? Bugün dava yükü altında ezilen bir yargı sistemi , adalet dağıtıldığına, ya da yargıdan çıkan kararların adil olduğuna inanmayan insanların kahir çoğunlukta olduğu bir ülke Türkiye… Büyük binalar, görkemli saraylar, bilgisayarlarla donatılmış alt yapı… Nicelik olarak her şey yolunda… Peki o saraylarda dağıtılacak adalet? Nitelik, nitelik nerede? Ne demek istediğimi anlamak için yurt dışında bir mahkemeyi, yargılamanın nasıl işlediğini görmenize gerek yok. Herhangi bir diziye göz atın, anlarsınız aradaki dağlardan büyük farkı… Neden mi? Çünkü bu ülkede yargıç ve dolayısıyla yargı bağımsız değil. Yargıcın bağımsız olmadığı yerde adalet te adil biçimde dağıtılmıyor. Adaletin olmadığı yerde vatandaş mağdur oluyor olmasına da bununla kapanmıyor mesele… Adaletin olmadığı, yargıya güvenin duyulmadığı yere yabancı yatırımcı da gelmiyor, yatırımcı gelmeyince kıt kaynaklarınızın ötesine geçen nitelikli dış kaynak akmıyor. Hepsi birbirine zincirleme bağlı bir dizi unsur… Tepesinde de olmazsa olmaz Demoklesʹ in kılıcından beter adalet terazisi sallanıyor. Adaletin sağlanmamasında en önemli sebep yargının bağımsızlığı ama bununla bitmiyor. Şeytan detayda gerek misali ayrıntı niyetine göz atacağımız rakamlarda ürkütücü. 2002ʹ de bu ülkede 10 milyon icralık dosya vardı. 2017ʹ de 24 milyonu aştı. Artan iş yükü, kararını vicdanına göre verirken, ülkenin muktedirleri ne der? tedirginliğiyle vicdanı arasında gidip gelen yargıçlar… Bu tablodan herkesi tatmin eden adalet çıkmaz… Ne diyordu şarkı: ˮneyleyim köşkü, neyleyim sarayı, içinde salınan yar olmayıncaˮ Saraylara taşınsa da, millete adaleti adil dağıtmayan yargıyı kim ne yapsın?  Abdullah Ayan  
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.