Hastayı müşteri gören anlayış ve verilen garantiler ışığında Mersin Şehir Hastanesi... Abdullah Ayan yazdı

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 11.06.2018 - 10:43, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Hastayı müşteri gören anlayış ve verilen garantiler ışığında Mersin Şehir Hastanesi... Abdullah Ayan yazdı

Bir önceki makalede Mersin Şehir Hastanesinin yanlış yer seçiminden kaynaklı ulaşım ve erişim sorunlarına değinmeye çalıştım. Gelelim tıpkı Mersin gibi tüm Şehir Hastanelerinin aynı ortak kaderi paylaştığı işin ekonomik boyutuna… Burada bazı temel sorunlar çıkıyor karşımıza… Örneğin, Şehir Hastaneleri için yapımcı kuruluşlarca harcandığı iddia edilen ve tüm hesapların, devletin ödeyeceği kira ve bakım ücretlerinin bu yatırım tutarlarına endekslendiği akıl almaz büyüklükteki yatırım tabloları… Devlet hastaneleri yapanlara işletme süresi olarak belirlenen 25 yıl boyunca %70 hasta garantisi veriyor. Tıpkı Kamu Özel Ortaklığıyla (KÖO) yaptırılan köprüler için verilen araç geçiş garantisi gibi burada da hastaneyi yapan şirketlere tam 25 yıl boyunca %70 hastanın var olacağı garanti ediliyor ve ˮvatandaşın daha çok hastalanmasınaˮ dayalı bir acayip sistem çıkıyor ortaya. Sisteme göre eğer bu oran tutturulmazsa Sağlık Bakanlığı yardıma koşup, eksik hasta sayısı üzerinden doğacak farkı yapımcı/işletmeciye cebimizden alıp ödemek zorunda. Belki de bu nedenle hastaneye daha çok hasta gelmesi neredeyse teşvik ediliyor. Deyim yerindeyse hasta duasına çıkılmış durumda. (24 Haziran seçimleri öncesinde Erdoğan katıldığı televizyon programında ʹinşallah bu hastanelerin müşterisi daha çok artacakʹ dileğiyle aslında hastanelerin müşteri sayısına endeksli kâr/zarar formülasyonunu dile getirmekte) Mersin Şehir Hastanesi hizmet vermeye başladıktan sonra ister işletmeci, ister Sağlık bürokrasisinin sıkça giriş yapan hasta sayısından övünçle bahseden açıklamalar gelmesi de hem ilginç hem de kendi içinde sorunları yansıtması bakımından önemli. İl geneli nüfusu bile 1,8 milyon olan ve Mersin merkezi esas alırsak 1 milyon civarında (2017 nüfusu 1 milyon 5 bin) insanımızın yaşadığı kentte yaklaşık 15 ayda 3,5 milyon hastaya hizmet verilmesi bile başlı başına masaya yatırılması ve oturup üzerinde düşünmemiz, tartışmamız gereken bir tabloyu yansıtmıyor mu? Peki, neden bürokrasi, iktidar ve işletmeci hasta sayısının çokluğuna seviniyor? Çünkü sanki otel yaptırılır gibi hasta garantisi verilmiş. Hasta gelsin gelmesin yapımcı kuruluşa %70 doluluk oranına göre ücret ödenecek. Gelmezse? Müşteri (hasta) gelse de gelmese de devlet bu parayı 25 yıl boyunca ödemek zorunda. Hastane döner sermayesi ödeyecek, yetmezse Bakanlık, eğer onunda boyunu aşarsa Hazine… Tıpkı AK Parti döneminde yaptırılan bazı köprüler, havaalanları vs. gibi… Köprüyü ve oradaki kriterleri fahiş te olsa geçen araç sayısına, havaalanlarını da giden/gelen yolcu sayısına göre belirleyip, garanti edilenle aradaki farkı bulmak mümkün. İyi de hastanelerde bu nasıl ölçülecek? Yatan, ayakta tedavi gören, MR çektiren/çektirmeyen diye başlayıp yüzlerce kritere göre değişecek, içinden çıkılması olanaksız karmaşık hatta kaotik bir ucube sistem çıkıyor karşımıza. O zaman asıl soruyu soralım… Bu hastanelerle ilgili ekonomik anlamda temel sorun nedir ve neredeyse iflas noktasına gelmiş, sosyal güvenlik gelirlerine dayalı, hastaneyi işletme olarak gören, önceliği de işletmecinin para kazanmasına veren böylesi bir yöntem sürdürülebilir mi? Nereye kadar? Öncelikle devasa boyutlarda inşaata, betona boğulmuş mümkün olduğunca kapalı alanın büyük tutulduğu tesislerle karşı karşıyayız. Örneğin Mersin Şehir Hastanesinin 370 bin metrekare kapalı alana sahip olduğunu, açılışa hazırlanırken dönemin Sağlık Bakanının açıklamalarından öğreniyoruz… Bir başka ifadeyle yatak başına 296 metrekare… Oysa tüm dünyada yeni yapılan hastanelerde ortalama büyüklük 150 metrekare olarak hesaplanmakta. Büyük binalarıyla ünlü ABDʹ de yatak başı kapalı alanın ortalama 198 metrekare olduğu, bu büyüklüğün ise enerji kullanımında ciddi sorunlar ortaya çıkardığı ve işletme giderlerini arttırdığı raporlara yansımış durumda. (meraklısı linkten detaylı bilgilere erişebilir https://www.eia.gov/consumption/commercial/reports/2007/large-hospital.php ) Yatak başına düşen kapalı alanın böylesine devasa boyutlarda tutulduğu Mersin Şehir Hastanesinde doktor ve hemşirelerin kiyafetlerini değiştirebilecekleri oda, ya da çantalarını güven içinde koyabilecekleri dolaplarının olmayışından doğan şikayetleri de sıkça duyulmakta. (Mersin Tabip Odasının 18.3.2017 günü düzenlediği ʹşehir hastaneleriʹ konulu etkinlik sonuç bildirgesi; http://www.ttb.org.tr/kollar/_sehirhastaneleri/haber_goster.php?Guid=72a3cbb4-d8f7-11e7-ab27-5e59a11fb42d ) İşlevsel anlamda eleştirilere yol açan hastanelerde kapalı mekanlar neden alabildiğine abartılı tutulmuş olabilir? Kamu-Özel girişim modeliyle yaptırılan 1250 yataklı Mersin Şehir Hastanesinin yatırım bedeli 380 milyon Avro.. (yaklaşık 450 milyon dolar) Rakamın büyük mü küçük mü olduğu, ne anlama geldiği sorularını basit bir karşılaştırma ile yanıtlamaya çalışayım… Elimizde neredeyse Mersin ile neredeyse aynı büyüklüğe tekabül eden Erzurum Bölge Hastanesi örneği var. Erzurum Bölge Araştırma ve İhtisas Hastanesine bakıp, Mersin Şehir hastanesiyle arasındaki yapım maliyet karşılaştırması yapalım ama bir sonraki yazıda… Abdullah Ayan
Bir önceki makalede Mersin Şehir Hastanesinin yanlış yer seçiminden kaynaklı ulaşım ve erişim sorunlarına değinmeye çalıştım. Gelelim tıpkı Mersin gibi tüm Şehir Hastanelerinin aynı ortak kaderi paylaştığı işin ekonomik boyutuna… Burada bazı temel sorunlar çıkıyor karşımıza… Örneğin, Şehir Hastaneleri için yapımcı kuruluşlarca harcandığı iddia edilen ve tüm hesapların, devletin ödeyeceği kira ve bakım ücretlerinin bu yatırım tutarlarına endekslendiği akıl almaz büyüklükteki yatırım tabloları… Devlet hastaneleri yapanlara işletme süresi olarak belirlenen 25 yıl boyunca %70 hasta garantisi veriyor. Tıpkı Kamu Özel Ortaklığıyla (KÖO) yaptırılan köprüler için verilen araç geçiş garantisi gibi burada da hastaneyi yapan şirketlere tam 25 yıl boyunca %70 hastanın var olacağı garanti ediliyor ve ˮvatandaşın daha çok hastalanmasınaˮ dayalı bir acayip sistem çıkıyor ortaya. Sisteme göre eğer bu oran tutturulmazsa Sağlık Bakanlığı yardıma koşup, eksik hasta sayısı üzerinden doğacak farkı yapımcı/işletmeciye cebimizden alıp ödemek zorunda. Belki de bu nedenle hastaneye daha çok hasta gelmesi neredeyse teşvik ediliyor. Deyim yerindeyse hasta duasına çıkılmış durumda. (24 Haziran seçimleri öncesinde Erdoğan katıldığı televizyon programında ʹinşallah bu hastanelerin müşterisi daha çok artacakʹ dileğiyle aslında hastanelerin müşteri sayısına endeksli kâr/zarar formülasyonunu dile getirmekte) Mersin Şehir Hastanesi hizmet vermeye başladıktan sonra ister işletmeci, ister Sağlık bürokrasisinin sıkça giriş yapan hasta sayısından övünçle bahseden açıklamalar gelmesi de hem ilginç hem de kendi içinde sorunları yansıtması bakımından önemli. İl geneli nüfusu bile 1,8 milyon olan ve Mersin merkezi esas alırsak 1 milyon civarında (2017 nüfusu 1 milyon 5 bin) insanımızın yaşadığı kentte yaklaşık 15 ayda 3,5 milyon hastaya hizmet verilmesi bile başlı başına masaya yatırılması ve oturup üzerinde düşünmemiz, tartışmamız gereken bir tabloyu yansıtmıyor mu? Peki, neden bürokrasi, iktidar ve işletmeci hasta sayısının çokluğuna seviniyor? Çünkü sanki otel yaptırılır gibi hasta garantisi verilmiş. Hasta gelsin gelmesin yapımcı kuruluşa %70 doluluk oranına göre ücret ödenecek. Gelmezse? Müşteri (hasta) gelse de gelmese de devlet bu parayı 25 yıl boyunca ödemek zorunda. Hastane döner sermayesi ödeyecek, yetmezse Bakanlık, eğer onunda boyunu aşarsa Hazine… Tıpkı AK Parti döneminde yaptırılan bazı köprüler, havaalanları vs. gibi… Köprüyü ve oradaki kriterleri fahiş te olsa geçen araç sayısına, havaalanlarını da giden/gelen yolcu sayısına göre belirleyip, garanti edilenle aradaki farkı bulmak mümkün. İyi de hastanelerde bu nasıl ölçülecek? Yatan, ayakta tedavi gören, MR çektiren/çektirmeyen diye başlayıp yüzlerce kritere göre değişecek, içinden çıkılması olanaksız karmaşık hatta kaotik bir ucube sistem çıkıyor karşımıza. O zaman asıl soruyu soralım… Bu hastanelerle ilgili ekonomik anlamda temel sorun nedir ve neredeyse iflas noktasına gelmiş, sosyal güvenlik gelirlerine dayalı, hastaneyi işletme olarak gören, önceliği de işletmecinin para kazanmasına veren böylesi bir yöntem sürdürülebilir mi? Nereye kadar? Öncelikle devasa boyutlarda inşaata, betona boğulmuş mümkün olduğunca kapalı alanın büyük tutulduğu tesislerle karşı karşıyayız. Örneğin Mersin Şehir Hastanesinin 370 bin metrekare kapalı alana sahip olduğunu, açılışa hazırlanırken dönemin Sağlık Bakanının açıklamalarından öğreniyoruz… Bir başka ifadeyle yatak başına 296 metrekare… Oysa tüm dünyada yeni yapılan hastanelerde ortalama büyüklük 150 metrekare olarak hesaplanmakta. Büyük binalarıyla ünlü ABDʹ de yatak başı kapalı alanın ortalama 198 metrekare olduğu, bu büyüklüğün ise enerji kullanımında ciddi sorunlar ortaya çıkardığı ve işletme giderlerini arttırdığı raporlara yansımış durumda. (meraklısı linkten detaylı bilgilere erişebilir https://www.eia.gov/consumption/commercial/reports/2007/large-hospital.php ) Yatak başına düşen kapalı alanın böylesine devasa boyutlarda tutulduğu Mersin Şehir Hastanesinde doktor ve hemşirelerin kiyafetlerini değiştirebilecekleri oda, ya da çantalarını güven içinde koyabilecekleri dolaplarının olmayışından doğan şikayetleri de sıkça duyulmakta. (Mersin Tabip Odasının 18.3.2017 günü düzenlediği ʹşehir hastaneleriʹ konulu etkinlik sonuç bildirgesi; http://www.ttb.org.tr/kollar/_sehirhastaneleri/haber_goster.php?Guid=72a3cbb4-d8f7-11e7-ab27-5e59a11fb42d ) İşlevsel anlamda eleştirilere yol açan hastanelerde kapalı mekanlar neden alabildiğine abartılı tutulmuş olabilir? Kamu-Özel girişim modeliyle yaptırılan 1250 yataklı Mersin Şehir Hastanesinin yatırım bedeli 380 milyon Avro.. (yaklaşık 450 milyon dolar) Rakamın büyük mü küçük mü olduğu, ne anlama geldiği sorularını basit bir karşılaştırma ile yanıtlamaya çalışayım… Elimizde neredeyse Mersin ile neredeyse aynı büyüklüğe tekabül eden Erzurum Bölge Hastanesi örneği var. Erzurum Bölge Araştırma ve İhtisas Hastanesine bakıp, Mersin Şehir hastanesiyle arasındaki yapım maliyet karşılaştırması yapalım ama bir sonraki yazıda… Abdullah Ayan
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.