Özdemir 'Narenciye krizinde devlet el uzatmalı'

Ekonomi 20.11.2023 - 08:53, Güncelleme: 20.11.2023 - 09:04
 

Özdemir 'Narenciye krizinde devlet el uzatmalı'

Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ö.Abdullah Özdemir narenciyede yaşanan kriz başta olmak üzere On İkinci Kalkınma Planı Çerçevesinde Tarım ve Hayvancılık Alanlarında yapılacak çalışmaları Çiftçi TV'de değerlendirdi

Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda Ulusal Baklagil Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Ö.Abdullah Özdemir Çiftçi TV’de yayınlanan ‘Çifçiden Haber’  programında Aybüke Taştan’ın canlı yayın konuğu oldu. Özdemir, programda Mersin’in ve Türkiye’nin gıda ve tarım alanındaki yerini verilerle anlattı Ardından narenciyede yaşanan kriz başta olmak üzere On İkinci Kalkınma Planı Çerçevesinde Tarım ve Hayvancılık Alanlarında yapılacak çalışmaları değerlendirdi.   “Mersin bir gıda ve tarım merkezi olabilir” Değerlendirmesine Mersin’in gıda ve tarımsal verilerini paylaşarak başlayan Özdemir, Mersin’in potansiyeli yüksek bir kent olduğunun altını çizdi. Özdemir, “Mersin’in yüzölçümü Türkiye’nin yüzde ikisi. 1 milyon 600 bin hektarlık bir alana sahip. Bu alanın yüzde 53’ü ormanlık alan. Yüzde  21’i tarım alanı. Yani yüzölçümünün beşte birini tarım alanı olarak kullanıyoruz.Bunun yüzde 48’i meyve bahçeleri, yüzde 34’ü tarla bitkileri, yüzde 9’u ise sebze alanları.Mersin bitkisel üretimde Antalya ve Konya’dan sonra üçüncü yani tarım ve gıdada çok önemli bir şehir. Tarımsal gelirde 4. sırada bulunan Mersin tarımsal ihracatta da yine 4. sırada bulunmakta. Türkiye’de üretilen sebzelerin yüzde 50.3’ü Mersin’de üretiliyor. Bu alanda 2. sırada. Meyve üretiminde yüzde 12 payla Türkiye’de birinci sırada. Yani Mersin tarımda çok etkin bir yerde olduğunu vurgulamak istiyorum.Bu yüzden Mersin bir gıda ve tarım merkezi olabilir.Bunu yapacak güce sahiptir. Bunun dışında Türkiye’de üretilen yeni dünyanın yüzde 68’i, üretilen muzun yüzde 54’ü, üretilen limonun yüzde 50’si Mersin’den yetişiyor.Avokado, yafa portakal, king mandalina gibi ürünlerin de yüzde 40’ından fazlası Mersinden üretiliyor. Yine Türkiye’de üretilen çileğin yüzde 33’ü Mersinde üretiliyor. Keçi boynuzunun yüzde 35’i, sivri biberin yüzde 27’si, marulun yüzde 24’ü, eriğin yüzde 20’den fazlası yine Mersin’den üretiliyor. Mersin bu korkunç potansiyeli ile Türkiye’yi beslemektedir.  Dışardan bakıldığında Mersin’in bir deniz kenti, bir liman kenti olarak görünse de yüksek potansiyeli ile çok önemli bir tarım kenti olduğunu belirtmek istiyorum. Mersin’den yapılan ihracatın yüzde 64’ü gıda ve tarım ihracatıdır.”dedi. Yaş sebze meyve ihracatında belirli ülkelere ihracat yapıldığını belirten Abdullah Özdemir, “Yaş sebze meyve ihracatında yüzde 30 oranıyla Rusya, yüzde 17 ile Irak, yüzde 7 ile  Ukrayna ve Romanya ile Almanya’ya  yapılmaktadır.Narenciyeyi ele aldığımızda Rusya yüzde 37, Irak yüzde 23, Ukrayna yüzde 8 ve Romanya yüzde 4. Mersin’deki ve Türkiye’deki narenciyenin şanssızlığı sadece narenciye ihracatın yüzde 75’inin Rusya,Irak, Ukrayna, Romanya gibi yerlere yapılmasıdır. Katma değeri yüksek olarak daha fazla para ödeyebilen ve dünya narenciye ithalatının yüzde ellisini gerçekleştiren  ihracat yapabileceğimiz diğer Avrupa ülkelerine bunları satamıyoruz. Mersin’in şanssızlığı bu.”dedi Bakliyat ihracatında en büyük pastanın Irak olduğunu belirten Özdemir, “Mersin’de bakliyat yetişmediği halde Mersin kurulan tesislerle beraber bakliyatın merkezi olmuştur. Hem dünyaya hem de yurt içine yapılan bakliyat ihracatı yüzde 88 olmuştur.”ifadesini kullandı. “Narenciye krizinde devlet elini uzatmalı” Türkiye’den yapılan narenciye ihracatının yüzde 36’sının Mersinden yapıldığını belirten Özdemir, “ Narenciye Mersin için çok önemlidir.Narenciyede yaşanan sorun şöyledir. Normalde Türkiye’deki üretim 5 milyon ton civarındaydı.Bunun 3 milyon tonu iç tüketime, 2 milyon tonu da ihracata gitmekte. Bu yıl üretim çok verimli geçti ve 7 milyon tonluk bir üretim bekleniyor.Burada sorun şu. Narenciye yaş ürün.Uzun süre saklama şansınız yok. O kadar alt yapı da yok zaten.Bizim bunu ya içeride tüketmemiz lazım ki bunu tüketemiyoruz yada ihraç edeceğiz. 2 milyon tonu ihraç ederken zorlanırken üstüne 2 yada bir milyon  ton daha geldi. Bu da maalesef ihracatçılarımızın cesaretin kırdı.Üreticilerin de moralini bozdu. Üretimin artması güzel ama pazar bulamayınca ürün elde kalarak zarar edildi. Şu anda örneğin mayer limonda fiyatlar dibe vurdu. Bu sorunu aşmak için çareler arıyoruz. Bunlardan biri devletin elini uzatarak destekleme ve  fiyat istikrar fonundan  prim vermesi. Ton başı 2500 TL kadar prim istiyoruz. Bunu verdiğiniz anda ihracatçı bu ürünü satmak için çaba gösterecek. Bunun dışında benim geliştirdiğim bir model daha var. Nasıl ki devlet TMO vasıtasıyla piyasadaki regülasyonu sağlamak için zaman geliyor buğday, fındık, bakliyat alıyorsa , devletin bir kurumunu narenciye ürünlerinin bir kısmını satın alması ve bu ürünü deprem bölgelerine gönderebilir, askeriyeye gönderebilir yada başka ülkelere yardım etme amacıyla gönderebilir yada okullara çocuklar için de gönderilebilir. Yani devlet burada  “Ben bu narenciyeye sahip çıkıyorum. Bunun arkasındayım “ diye bir alım yapsa hem üreticiye hem de ihracatçıya cesaret gelecektir. Ortada bir kriz var. Çiftçi, ihracatçı ve tüccar bunu çözemiyor.O zaman devletin devreye girmesi lazım. Morali bozulan çiftçiye devlet elinin uzatılması ve yardım edilmesi gerekir.”dedi. “Türkiye ne ürettiğini ve ne tükettiğini bilmeyen bir ülke.Tarım envanteri çok önemli” Tarımda plansızlığın bir çok üründe yaşandığına dikkat çeken Özdemir, “Planlama işin başı. O kadar kolay değil.Maalesef sadece narenciyede değil , fındıkta ve diğer ürünlerde de aynı problemler var. Bu planlamayı Tarım Bakanlığı karar verdi. Kolay bir şey değil ama illaki yapılması lazım. Bunu da vereceği teşviklerle yapacak. Türkiye’nin ihtiyacına göre “şunu ekersen bu teşviği veririm. Türkiye’nin ihtiyacı” diyerek bir planlama yapması lazım. Türkiye ne ürettiğini ve ne tükettiğini bilmeyen bir ülke.2001 yılından bu yana tarım envanteri yapılmıyor.Bu çok önemli bir konu. Elimizde hangi alanlar var. Hangi tesisler var Ne  ekiliyor ne kadar ekliyor bilinmiyor.Bunu yıllardır söylüyorum. Şimdi bu envanterin başlaması ve yapılması sevindirici. Tarım envanteri çok önemli. İnsan ne ürettiğini neye sahip olduğunu bilmezse ileriye yönelik projeksiyon yapamaz. Bir diğer konu kullanılmayan arazilerin üretime kazandırılması konusudur.Şu anda işlenen arazi miktarı 202 milyon hektar.Ama nadas alanı 30 milyon, kullanılmayan arazilerde 20 milyon dekar.Yani kullanılan arazinin dörtte biri kadar kullanılmayan araziler var.12. kalkınma planında bunun yer alması sevindirici. Böylece üretim yüzde 25 artacaktır. Bu araziler üretime ne kadar katılırsa üretim o kadar artacak ve akıllı bir pazarlamayla hem içeride hem dışarıda satış gerçekleşecektir. “Sözleşmeli üretiminde hukuki alt yapısının şartları belirginleştirilmeli” Sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılması konusunun da kangren halini aldığı ifade eden Özdemir,”Bundan sonra büyük çapta çalışan gıda firmaları ve tarım işletmeleri muhakkak sözleşmeli üretim yapmaya mecburlar. Bu bir yandan hem gıda enflasyonunu önleyecek hem de gıda güvenliğini sağlayacak bir durum. Ama bu durumun da hukuki alt yapısının şartlarının daha belirgin olması lazım.Kalkınma planında sözleşmeli üretim yer almakta. Kalkınma planında yer alan bir diğer konu da sulama sistemleri. Maalesef su fakiri bir ülkeyiz. Dünya kuraklığa giriyor. Türkiye’nin buna tedbir alması lazım. Bunun için de sulama sistemlerinin ve barajların artırılması, kanalların daha iyileştirilmesi ve su kaybının önlenmesi lazım.Fazla su isteyen ürünler yerine daha az su isteyen bitkilere yönelmek gerekmektedir. Bunun dışında kalkınma planında sertifikalı tohum, tarımsal arge, tarımsal girdiler ve  gıda israfına yönelik çalışmalar yapılacağı söyleniyor ki bunlar olumlu gelişmelerdir. Bizim Tarım bakanlığından ricamız yola çıkılmış 12. Kalkınma Planı ile çerçevesi çizilmiş olan işlemleri çok güzel bir şekilde yaparsak Türk tarımına ve Türkiye’ye çok güzel bir hizmet yapmış oluruz. “dedi “Türk tarımının kalkındırılması için yeni bir sistem oturtmak şart.” Türkiye’de tarımın önemini daha iyi anlamak daha iyi anlatmak gerektiğini belirten Özdemir, “Dünyada gelişmiş ülkelere bakın. Tarımda da gelişmişlerdir. Amerika, kanada gibi örnekler verebilir. Tarım ülkesi olmak fakir ülke olmak değildir.Tarıma önem veren ülkelerin gelecek yıllardaki kalkınmadaki şansları daha fazla olacaktır. Tarım güvenliğini sağlayan, tarımda üretimi ve verimi arttıran ülkeler daha iyi yerlere gelecektir.Bu yüzden Türkiye’nin bu tarım gerçeklerini daha iyi görüp bu konuya eğilmesi ve Türk tarımını kalkındırması gerekmektedir. Ürünler konusunda havza modellerini geliştirerek sözleşmeli üretim modelini de buna entegre ederek hukuki sistemle de denetlemesi yapılacak bu modeli oturtmak lazım. Bu sistem hem üretici, hem ihracatçı, tüccar, hem de tüketici lehine bir sistem.”dedi  
Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Ö.Abdullah Özdemir narenciyede yaşanan kriz başta olmak üzere On İkinci Kalkınma Planı Çerçevesinde Tarım ve Hayvancılık Alanlarında yapılacak çalışmaları Çiftçi TV'de değerlendirdi

Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda Ulusal Baklagil Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Ö.Abdullah Özdemir Çiftçi TV’de yayınlanan ‘Çifçiden Haber’  programında Aybüke Taştan’ın canlı yayın konuğu oldu. Özdemir, programda Mersin’in ve Türkiye’nin gıda ve tarım alanındaki yerini verilerle anlattı Ardından narenciyede yaşanan kriz başta olmak üzere On İkinci Kalkınma Planı Çerçevesinde Tarım ve Hayvancılık Alanlarında yapılacak çalışmaları değerlendirdi.  

Mersin bir gıda ve tarım merkezi olabilir”

Değerlendirmesine Mersin’in gıda ve tarımsal verilerini paylaşarak başlayan Özdemir, Mersin’in potansiyeli yüksek bir kent olduğunun altını çizdi. Özdemir, “Mersin’in yüzölçümü Türkiye’nin yüzde ikisi. 1 milyon 600 bin hektarlık bir alana sahip. Bu alanın yüzde 53’ü ormanlık alan. Yüzde  21’i tarım alanı. Yani yüzölçümünün beşte birini tarım alanı olarak kullanıyoruz.Bunun yüzde 48’i meyve bahçeleri, yüzde 34’ü tarla bitkileri, yüzde 9’u ise sebze alanları. Mersin bitkisel üretimde Antalya ve Konya’dan sonra üçüncü yani tarım ve gıdada çok önemli bir şehir. Tarımsal gelirde 4. sırada bulunan Mersin tarımsal ihracatta da yine 4. sırada bulunmakta. Türkiye’de üretilen sebzelerin yüzde 50.3’ü Mersin’de üretiliyor. Bu alanda 2. sırada. Meyve üretiminde yüzde 12 payla Türkiye’de birinci sırada. Yani Mersin tarımda çok etkin bir yerde olduğunu vurgulamak istiyorum.Bu yüzden Mersin bir gıda ve tarım merkezi olabilir.Bunu yapacak güce sahiptir.

Bunun dışında Türkiye’de üretilen yeni dünyanın yüzde 68’i, üretilen muzun yüzde 54’ü, üretilen limonun yüzde 50’si Mersin’den yetişiyor.Avokado, yafa portakal, king mandalina gibi ürünlerin de yüzde 40’ından fazlası Mersinden üretiliyor. Yine Türkiye’de üretilen çileğin yüzde 33’ü Mersinde üretiliyor. Keçi boynuzunun yüzde 35’i, sivri biberin yüzde 27’si, marulun yüzde 24’ü, eriğin yüzde 20’den fazlası yine Mersin’den üretiliyor. Mersin bu korkunç potansiyeli ile Türkiye’yi beslemektedir.  Dışardan bakıldığında Mersin’in bir deniz kenti, bir liman kenti olarak görünse de yüksek potansiyeli ile çok önemli bir tarım kenti olduğunu belirtmek istiyorum. Mersin’den yapılan ihracatın yüzde 64’ü gıda ve tarım ihracatıdır.”dedi.

Yaş sebze meyve ihracatında belirli ülkelere ihracat yapıldığını belirten Abdullah Özdemir, “Yaş sebze meyve ihracatında yüzde 30 oranıyla Rusya, yüzde 17 ile Irak, yüzde 7 ile  Ukrayna ve Romanya ile Almanya’ya  yapılmaktadır.Narenciyeyi ele aldığımızda Rusya yüzde 37, Irak yüzde 23, Ukrayna yüzde 8 ve Romanya yüzde 4.

Mersin’deki ve Türkiye’deki narenciyenin şanssızlığı sadece narenciye ihracatın yüzde 75’inin Rusya,Irak, Ukrayna, Romanya gibi yerlere yapılmasıdır. Katma değeri yüksek olarak daha fazla para ödeyebilen ve dünya narenciye ithalatının yüzde ellisini gerçekleştiren  ihracat yapabileceğimiz diğer Avrupa ülkelerine bunları satamıyoruz. Mersin’in şanssızlığı bu.”dedi

Bakliyat ihracatında en büyük pastanın Irak olduğunu belirten Özdemir, “Mersin’de bakliyat yetişmediği halde Mersin kurulan tesislerle beraber bakliyatın merkezi olmuştur. Hem dünyaya hem de yurt içine yapılan bakliyat ihracatı yüzde 88 olmuştur.”ifadesini kullandı.

Narenciye krizinde devlet elini uzatmalı”

Türkiye’den yapılan narenciye ihracatının yüzde 36’sının Mersinden yapıldığını belirten Özdemir, “ Narenciye Mersin için çok önemlidir.Narenciyede yaşanan sorun şöyledir. Normalde Türkiye’deki üretim 5 milyon ton civarındaydı.Bunun 3 milyon tonu iç tüketime, 2 milyon tonu da ihracata gitmekte. Bu yıl üretim çok verimli geçti ve 7 milyon tonluk bir üretim bekleniyor.Burada sorun şu. Narenciye yaş ürün.Uzun süre saklama şansınız yok. O kadar alt yapı da yok zaten.Bizim bunu ya içeride tüketmemiz lazım ki bunu tüketemiyoruz yada ihraç edeceğiz. 2 milyon tonu ihraç ederken zorlanırken üstüne 2 yada bir milyon  ton daha geldi. Bu da maalesef ihracatçılarımızın cesaretin kırdı.Üreticilerin de moralini bozdu. Üretimin artması güzel ama pazar bulamayınca ürün elde kalarak zarar edildi. Şu anda örneğin mayer limonda fiyatlar dibe vurdu. Bu sorunu aşmak için çareler arıyoruz. Bunlardan biri devletin elini uzatarak destekleme ve  fiyat istikrar fonundan  prim vermesi. Ton başı 2500 TL kadar prim istiyoruz. Bunu verdiğiniz anda ihracatçı bu ürünü satmak için çaba gösterecek. Bunun dışında benim geliştirdiğim bir model daha var. Nasıl ki devlet TMO vasıtasıyla piyasadaki regülasyonu sağlamak için zaman geliyor buğday, fındık, bakliyat alıyorsa , devletin bir kurumunu narenciye ürünlerinin bir kısmını satın alması ve bu ürünü deprem bölgelerine gönderebilir, askeriyeye gönderebilir yada başka ülkelere yardım etme amacıyla gönderebilir yada okullara çocuklar için de gönderilebilir. Yani devlet burada  “Ben bu narenciyeye sahip çıkıyorum. Bunun arkasındayım “ diye bir alım yapsa hem üreticiye hem de ihracatçıya cesaret gelecektir. Ortada bir kriz var. Çiftçi, ihracatçı ve tüccar bunu çözemiyor.O zaman devletin devreye girmesi lazım. Morali bozulan çiftçiye devlet elinin uzatılması ve yardım edilmesi gerekir.”dedi.

“Türkiye ne ürettiğini ve ne tükettiğini bilmeyen bir ülke. Tarım envanteri çok önemli”

Tarımda plansızlığın bir çok üründe yaşandığına dikkat çeken Özdemir, “Planlama işin başı. O kadar kolay değil.Maalesef sadece narenciyede değil , fındıkta ve diğer ürünlerde de aynı problemler var. Bu planlamayı Tarım Bakanlığı karar verdi. Kolay bir şey değil ama illaki yapılması lazım. Bunu da vereceği teşviklerle yapacak. Türkiye’nin ihtiyacına göre “şunu ekersen bu teşviği veririm. Türkiye’nin ihtiyacı” diyerek bir planlama yapması lazım. Türkiye ne ürettiğini ve ne tükettiğini bilmeyen bir ülke.2001 yılından bu yana tarım envanteri yapılmıyor.Bu çok önemli bir konu. Elimizde hangi alanlar var. Hangi tesisler var Ne  ekiliyor ne kadar ekliyor bilinmiyor.Bunu yıllardır söylüyorum. Şimdi bu envanterin başlaması ve yapılması sevindirici. Tarım envanteri çok önemli. İnsan ne ürettiğini neye sahip olduğunu bilmezse ileriye yönelik projeksiyon yapamaz. Bir diğer konu kullanılmayan arazilerin üretime kazandırılması konusudur.Şu anda işlenen arazi miktarı 202 milyon hektar.Ama nadas alanı 30 milyon, kullanılmayan arazilerde 20 milyon dekar.Yani kullanılan arazinin dörtte biri kadar kullanılmayan araziler var.12. kalkınma planında bunun yer alması sevindirici. Böylece üretim yüzde 25 artacaktır. Bu araziler üretime ne kadar katılırsa üretim o kadar artacak ve akıllı bir pazarlamayla hem içeride hem dışarıda satış gerçekleşecektir.

“Sözleşmeli üretiminde hukuki alt yapısının şartları belirginleştirilmeli”

Sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılması konusunun da kangren halini aldığı ifade eden Özdemir,”Bundan sonra büyük çapta çalışan gıda firmaları ve tarım işletmeleri muhakkak sözleşmeli üretim yapmaya mecburlar. Bu bir yandan hem gıda enflasyonunu önleyecek hem de gıda güvenliğini sağlayacak bir durum. Ama bu durumun da hukuki alt yapısının şartlarının daha belirgin olması lazım.Kalkınma planında sözleşmeli üretim yer almakta. Kalkınma planında yer alan bir diğer konu da sulama sistemleri. Maalesef su fakiri bir ülkeyiz. Dünya kuraklığa giriyor. Türkiye’nin buna tedbir alması lazım. Bunun için de sulama sistemlerinin ve barajların artırılması, kanalların daha iyileştirilmesi ve su kaybının önlenmesi lazım.Fazla su isteyen ürünler yerine daha az su isteyen bitkilere yönelmek gerekmektedir. Bunun dışında kalkınma planında sertifikalı tohum, tarımsal arge, tarımsal girdiler ve  gıda israfına yönelik çalışmalar yapılacağı söyleniyor ki bunlar olumlu gelişmelerdir. Bizim Tarım bakanlığından ricamız yola çıkılmış 12. Kalkınma Planı ile çerçevesi çizilmiş olan işlemleri çok güzel bir şekilde yaparsak Türk tarımına ve Türkiye’ye çok güzel bir hizmet yapmış oluruz. “dedi

“Türk tarımının kalkındırılması için yeni bir sistem oturtmak şart.”

Türkiye’de tarımın önemini daha iyi anlamak daha iyi anlatmak gerektiğini belirten Özdemir, “Dünyada gelişmiş ülkelere bakın. Tarımda da gelişmişlerdir. Amerika, kanada gibi örnekler verebilir. Tarım ülkesi olmak fakir ülke olmak değildir.Tarıma önem veren ülkelerin gelecek yıllardaki kalkınmadaki şansları daha fazla olacaktır. Tarım güvenliğini sağlayan, tarımda üretimi ve verimi arttıran ülkeler daha iyi yerlere gelecektir.Bu yüzden Türkiye’nin bu tarım gerçeklerini daha iyi görüp bu konuya eğilmesi ve Türk tarımını kalkındırması gerekmektedir. Ürünler konusunda havza modellerini geliştirerek sözleşmeli üretim modelini de buna entegre ederek hukuki sistemle de denetlemesi yapılacak bu modeli oturtmak lazım. Bu sistem hem üretici, hem ihracatçı, tüccar, hem de tüketici lehine bir sistem.”dedi

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.