Tuz deposundan Taş Binaʹ ya -8... Abdullah Ayan yazdı
Spor
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
10.07.2017 - 08:52, Güncelleme:
29.11.2021 - 14:41
Tuz deposundan Taş Binaʹ ya -8... Abdullah Ayan yazdı
1951 sonbaharında Mersini ziyaret eden ve izlenimlerini kaleme alan dönemin ülke çapındaki önemli gazetecilerinden Ahmet Emin Yalman önce Vatan gazetesinin baş köşesinde, ardından da Mersin özel ekinde kentte yaşanan Müfide İlhan- Fahri Merzeci çatışmasına değinirken gazete ekinde otel için belediye bütçesine kaynak ayrıldığı bilgisi de yer almakta. (aynı tarihlerdeki Belediye Meclisi kararlarında ve hazırlanan bütçelerde herhangi bir kaynak koyulduğuna dair kayda rastlamadım a.a.)
Ahmet Emin Yalmanʹ ın Müfide İlhanʹı tüm yönleriyle öne çıkaran, bilgi ve görgü birikimini ortaya koyan, ʹkifayetsizʹ gerekçesiyle Belediye Meclisince ʹıskat edilmesiniʹ köşesinden 13 Aralık 1951 günü eleştirmesi, 17 Aralıkta Müfide İlhanʹ ın koltuğuna oturacak olan Fahri Merzeciʹ yi çileden çıkarır.
Merzeci ayağının tozuyla, kendisine yakın Akın gazetesinde 25 Aralık 1951 günü yayınlanan açık mektupla Yalmanʹ ı deyim yerindeyse yerden yere vurur.
Hem de çok ağır sözlerle...
Mersin gezisini karayolları genel müdürlüğünün organize ettiğinden yanlı yayınları nedeniyle gazetenin tirajının düştüğüne, Müfide İlhanʹ ın etkisiyle kaleme alındığını iddia ettiği yazıda kendisi ve meclis üyelerinden hiç kimsenin görüşüne neden baş vurmadığına kadar, laf sokuşturmaların da fazlasıyla yer aldığı ibretlik bir metindir ortaya çıkan. Aşağıda görüleceği gibi ve bugün de aynı anlayış artarak sürdüğü için pek te şaşırtıcı olmayan üslupla Merzeci koca Yalmanʹ a siyaset yanında gazetecilik dersi de vermeye kalkar.
ˮVatan Gazetesi Baş muharriri Ahmet Emin Yalmanʹ a açık mektupˮ başlığıyla yayınlanan yazıda Merzeci ˮMuhterem Üstadˮ diye başlar ve şöyle devam eder: (Bazı cümle düşüklükleri olsa da yazıyı orijinal haliyle bulacaksınız a.a.)
ˮ13 Aralık Vatan gazetesindeki baş makalenizi teessürle okudum. Bu yazınız doğrudan doğruya Mersin Belediye Meclisine sitemkâr bir ifadeyle kaleme alındığı, ben de bu mecliste bulunduğum için size cevap vermek için ve içine düştüğünüz fasit daireden çıkmanıza yardım ederek bulanan fikirlere berraklık verme lüzumunu hissediyorum.
Umumiyetle bir çok yazılarınızı ˮdavaları islâhˮ dan ziyade ˮkarıştırıp tereddi ettirmekˮ hedefine yöneltilmiş gördüğüm için bir takım tezatlar doğuran kanaatleriniz karşısında hakkınızdaki intibalarımı yazmaktan geri kalmayacağım:
Sizi kıymetli bir fikir ve yazı adamı olarak tanıyoruz. 1946ʹ da meydanı mucahedeye atılan Demokrat Partinin millet vicdanında gelişmesindeki hizmetlerinizi unutamayız. O, kritik günlerdeki cesur ve hamleci yazılarınız size yurt ölçüsünde bir demokrasi mürşidi sıfat ve itibarını kazandırdı. Fakat bir müddet sonra partinin iç bünyesinde ortaya çıkan ihtilafları tek taraflı ele alarak parti merkez heyetine o kadar insafsız hücumlarda bulundunuz ki bu parçalayıcı neşriyatınızla, yaratılmasında hizmetiniz olan eseri yıkmak ister gibi bir yol tuttuğunuzu esef ve ızdırapla gördük. O zaman hakkınızdaki kanaatlarımız makusen değişmeğe başladı. Şuurlu Türk okuyucusu sizi okumaz oldu. Bu halin gazeteniz sürümüne bile tesir ettiğini elbette hissetmişsinizdir.
14 Mayıstan sonra da bu tezat ve kararsızlık taşıyan yazılarınıza rastladığımız oldu. Ara seçimlerinde tutturduğunuz yolun açık manası tarafsız irşat maskesi altında seçmenleri iktidar partisine rey vermemeğe teşvikten başka bir şey değildi. Fakat bu seçimlerin neticesi ileri attığınız fikir ve tavsiyelerin umumi efkarda benimsenmediğini gösterdi.
Nihayet kara yolları idaresinin tertiplediği otomobil seyahatinizde iktidar partisinin ve Menderes hükümetinin nasıl çalıştığını, bu çalışmaların milletçe nasıl beğenildiğini , bütün vatan sathındaki muhteşem kalkınmanın akıncı ellerde nasıl gelişmekte olduğunu bizzat yakından görerek eski sakat görüşlerinizden birden bire ayrılarak hakikatleri ifadeye başladığınızı sevinçle müşahede ettik. Bu seyahatinizin intibalarını yazarken rastladığınız akıncı idarecileri, akıncı memurları ve yapıcı teşekkülleri umumi efkar önünde takdir ve teşvik ettiniz. Objektif hakşinas neşriyatınız, yurttaşların saf kalplerinde samimi ve müşfik makesler (yankı) buldu. Değerli baş muharririmizin bu fütuhatını içten bir sevinçle takip ediyorduk.
Şimdi de Mersin Belediyesinin sabık başkanı Müfide hanım ile Belediye Meclisi arasındaki ihtilafı kaleminize dolayarak makale mevzuu yapmaya başlamış bulunuyorsunuz. Gerçi kanuni cephesinden kesin olarak hal edilmiş olan bu ihtilafın artık üzerinde durmanın faydası yoktur. Ve bu ihtilaf şimdi kati neticeye bağlandıktan sonra değil, daha önce tetkik safhasında iken dahi istendiği kadar körüklense içinden ikinci bir Millet Partisi* çıkamaz, hatta İçel demokratları arasında en küçük bir ikilik doğuramazdı ama ne de olsa meselenin künhüne (içyüzü) vakıf bulunmayan yurttaşları üzer ve tereddüde sevk ederdi. Bugün artık davanın bu yaprağı kapanmış olmasına rağmen sizin sıkça kullandığınız tabirle bu işi büsbütün ʹberrakʹ hale getirmek için en kestirme yolu seçerek sizi Mersine davet ediyorum. Gerçi bir ay evvel Mersine gelerek bir gün kalmışsanız da bu ikametinizde yalnız Belediye başkanı ile konuşup dolaşarak Meclis üyelerinden hiç biriyle temas etmediğiniz için müşahede ile intibalarınızın tarafsız olmadığına işaret etmek yerinde olur.
Zahmet buyurarak yeşil ve şirin şehrimize şeref veriniz. Portakallarımızın kemale erdiği şu günlerde hem bir kaç gün bu feyizli vatan köşesinde sakin bir otelimizde istirahat buyurursunuz, hem de şehrimizin her tarafını dolaşarak, her sınıftan yurttaşla bizzat temas ederek bu güzel şehrin nasıl himmet ve hizmete bağrını açıp beklediğini görür, umumiyetle belediye işleri ve meşhur ʹadem-i kifâye (yetersizlik) kararının haklı veya haksız olduğu üzerinde tetkik ve müşahede imkanını bulursunuz.
Muhterem Emin bey; bu meseleyi o kadar tersine çevirerek size anlatmışlar ki, yazınızda büyük haksızlıklara sapıyorsunuz. Bir kere İçel halkı içinde ve Demokrat parti saflarında zorbalık, hasis menfaatlere düşkünlük gibi kötü maksatlarla memleket ve Belediye hizmetlerine üşüşmek isteyen hiç kimseye rastlamayacaksınız. Mersin Belediye Meclisini teşkil eden asil değerli aza arasında mesleksiz ve varlıksız hiç bir şahsa tesadüf edemeyeceksiniz. Her biri memleket işlerinde daima her türlü fedakârlıktan çekinmeyen bu muhterem yurttaşlar hakkında bir an dahi fena ihtimaller düşünmüşseniz günahkâr olmuşsunuz demektir. Bu masum ve vakur insanların açık kalplerinden af dilemelisiniz.
Sabık Belediye Reisi hakkındaki istihbaratınız da yanlıştır. Bu hanım kardeşimiz Milli Eğitim kadrosunda yer almış eski bir hoca değil, hususi bir ana okulunda çalışmış ve her Türk kadını için lazım olan derecede bir kültüre sahip, iyi konuşan, konuştuğu kimseleri ve sizin gibi baş muharrirleri de iknaa kifayet edecek derecede talakatʹ i beyana malik sempatik bir şahsiyettir. Yazınızın en doğru satırları Müfide hanımın altı çocuk anası olduğu noktasıdır ki, bütün Mersinliler bu faziletinden dolayı hürmet besler ve takdir ederler. Demokrasi mücadelesindeki hizmetler bu taraflarda o kadar tabii bir memleket borcu sayılmaktadır ki Arslan köyünden Mut dağlarına kadar sayısı binleri geçen nice adı duyulmamış Demokrasi kahramanı yetiştiren İçelʹ de bu mücadeleye katılanlar hiç bir imtiyaz beklememiş ve sizin tasavvur ettiğiniz gibi Belediye Başkanlığını da teselli mükafatı olarak kabul etmemişlerdir.
Bayan Müfide İlhanʹ ın yemediğini ve yedirmediğini yazıyorsunuz. Onun yediğini iddia edecek bir fert çıkmayacağı gibi o da ˮşu veya bu kimseler yemek istiyorlardı ben yedirmedimˮ iddiasında bulunamaz.
Meclisin bu muhterem üyesi hakkında verdiği kifayetsizlik kararına gelince, işte bu noktada sizinle çatışıyoruz. Anglo Amerikan kültürden yıllarca evvel bu memlekete meth eden (öven) hatta birinci cihan harbinden sonraki kara günlerde Amerikan mandası altına girmeyi tavsiye eden şahsınız** o medeni diyarlarda demokrasi idaresinin oy çokluğuna dayandığını şüphesiz bilirsiniz. Mersin Belediye Başkanlığına oy çokluğu ile gelen sayın Müfide İlhanʹ ın yine oy ekseriyetiyle ıskat olunmasına niçin isyan ediyorsunuz? Ve demokrasinin bu cesur cilvesine neden hürmet etmiyorsunuz?
Mersin Belediye Meclisinin kararı keyfi ve hayali değildir. Bu kararı bir kere okuma zahmetine katlansaydınız bu beyanda bulunmazdınız. D.P. Genel idare kurulunun bu kararı haksız gördüğü hakkındaki satırlarınız da hayali ve hakikate aykırıdır. Bugün parti genel kurulunun bu konudaki fikirleri ve yapılmışsa münakaşa safhalarını biz partililer bilemiyoruz, sizin bunları bilmeniz tasavvur edilemez.
Hükümetin mahalli parti teşkilatı veya belediye azalarının manevi baskıları altında kalarak hareket ettiğini yazabilmeniz demokrasi ruhunu zedeleyen ve zerre kadar hakikate uymayan isnattan başka şey değildir. Ne hükümet ne de parti vilayet teşkilatından yöneltilmiş en küçük bir baskı altında değildir. Bizler haddimizi bilen insanlarız, hele kazan kaldırma tabirini çok tecavüzkâr bulmaktayız.
Mersin Belediye Meclis azalarının istekleri tatmin edilmezse partiden çıkabileceklerini ileri sürme keyfiyeti de bazen gafil avlanan köşenizde yer bulabilmiştir. Vaktiyle de partimiz muhalefette ve bugüne nispetle daha zayıf iken (ödenekler meselesi***) diye ortaya çıkan ve sizin var kuvvetinizle körüklediğiniz ihtilafta genel kurul nasıl değerli onca şahsiyeti feda etmekten çekinmeyerek yarayı kangren olmadan mükemmel operasyonla kesip kurtulduysa bu sefer de belediye meclisini haksız görse idi cezai kararlar almakta bir an dahi tereddüt etmezdi kanaatindeyiz.
Sayın Yalman yukarıda yaptığım davette çok samimiyim. Lütfen davetimi kabul ile teşriflerinizde burada size bütün hakikatleri anlatayım. Delilleri nazarınıza serelim ve makalenizdeki (bu meselede Mersin Meclisi de, İç İşleri Bakanlığı da, Demokrat Parti de fena imtihan geçirmiştir)hükmünü tamamen tersine çevirerek (bütün bu teşekküller çok demokratik bir imtihan vermişlerdir) kanaatine varınız ve o güzel üslubunuzla bu açık hakikati umumi efkara okutma celadetini (yiğitliğini) gösteriniz.ˮ
**
Yazı dizisinin bu bölümünü sabırları zorlama pahasına uzattığımın farkındayım. Ancak o dönemin Mersin siyasi iklimini yansıtması bakımından hayli önemli ip uçları barındıran mektubu kısaltmaya ve bölmeye gönlüm el vermedi.
Peki, bu hayli hiddetli üsluba sahip Merzeciʹ nin mektubuna karşı Ahmet Emin Yalmanʹ ın cevabını merak ediyorsanız, ileride Mersinʹ in yerel demokrasi ile tanışma deneyimi ve Müfide İlhan konusunu araştıracak olanlara ışık tutacak o tarihi metni de bir sonraki bölümde paylaşayım.
*Millet Partisi başlangıçta D.P. ile yola çıkan, 1948ʹ de başını Fevzi Çakmak ve Osman Bölükbaşıʹ nın çektiği harekettir. Milliyetçi çizgiye sahip bu parti 1954ʹ te kapansa da, yine Osman Bölükbaşı 1958ʹde Cumhuriyetçi Köylü Partisini kurar ve parti 27 Mayıs darbesi ardından da faaliyetini sürdürür. M.H.Pʹ nin nüvesini oluşturmuştur.
**Milli mücadele döneminde Ahmet Emin (Yalman) makaleleriyle Amerikan mandası fikrini savunur. Merzeci o yazılara atıfta bulunmaktadır.
*** Ödenek meselesi: 1947ʹ de C.H.P bazı D.P.ʹ lilerin de desteğini alarak Milletvekili maaş ve yolluk ödeneklerinin arttırılması kararını Meclisten geçirir. Ancak D.P. ilke olarak buna karşı çıkar ve partide büyük tartışma çıkar. Fuat Köprülü önerisiyle orta yol bulunur ve maaş farklarıyla ödeneklerin milletvekillerine değil partiye aktarılması kararlaştırılır. Bun rağmen başlayan kavga partiden ʹkeskinʹ kimi isimlerin tasfiyesiyle sonuçlanır.
Abdullah Ayan
Tuz deposundan taş binaya-1
Tuz deposundan taş binaya-2
Tuz deposundan taş binaya-3
Tuz deposundan taş binaya-4
Tuz deposundan taş binaya-5
Tuz deposundan taş binaya-6
Tuz deposundan taş binaya-7
1951 sonbaharında Mersini ziyaret eden ve izlenimlerini kaleme alan dönemin ülke çapındaki önemli gazetecilerinden Ahmet Emin Yalman önce Vatan gazetesinin baş köşesinde, ardından da Mersin özel ekinde kentte yaşanan Müfide İlhan- Fahri Merzeci çatışmasına değinirken gazete ekinde otel için belediye bütçesine kaynak ayrıldığı bilgisi de yer almakta. (aynı tarihlerdeki Belediye Meclisi kararlarında ve hazırlanan bütçelerde herhangi bir kaynak koyulduğuna dair kayda rastlamadım a.a.)
Ahmet Emin Yalmanʹ ın Müfide İlhanʹı tüm yönleriyle öne çıkaran, bilgi ve görgü birikimini ortaya koyan, ʹkifayetsizʹ gerekçesiyle Belediye Meclisince ʹıskat edilmesiniʹ köşesinden 13 Aralık 1951 günü eleştirmesi, 17 Aralıkta Müfide İlhanʹ ın koltuğuna oturacak olan Fahri Merzeciʹ yi çileden çıkarır.
Merzeci ayağının tozuyla, kendisine yakın Akın gazetesinde 25 Aralık 1951 günü yayınlanan açık mektupla Yalmanʹ ı deyim yerindeyse yerden yere vurur.
Hem de çok ağır sözlerle...
Mersin gezisini karayolları genel müdürlüğünün organize ettiğinden yanlı yayınları nedeniyle gazetenin tirajının düştüğüne, Müfide İlhanʹ ın etkisiyle kaleme alındığını iddia ettiği yazıda kendisi ve meclis üyelerinden hiç kimsenin görüşüne neden baş vurmadığına kadar, laf sokuşturmaların da fazlasıyla yer aldığı ibretlik bir metindir ortaya çıkan. Aşağıda görüleceği gibi ve bugün de aynı anlayış artarak sürdüğü için pek te şaşırtıcı olmayan üslupla Merzeci koca Yalmanʹ a siyaset yanında gazetecilik dersi de vermeye kalkar.
ˮVatan Gazetesi Baş muharriri Ahmet Emin Yalmanʹ a açık mektupˮ başlığıyla yayınlanan yazıda Merzeci ˮMuhterem Üstadˮ diye başlar ve şöyle devam eder: (Bazı cümle düşüklükleri olsa da yazıyı orijinal haliyle bulacaksınız a.a.)
ˮ13 Aralık Vatan gazetesindeki baş makalenizi teessürle okudum. Bu yazınız doğrudan doğruya Mersin Belediye Meclisine sitemkâr bir ifadeyle kaleme alındığı, ben de bu mecliste bulunduğum için size cevap vermek için ve içine düştüğünüz fasit daireden çıkmanıza yardım ederek bulanan fikirlere berraklık verme lüzumunu hissediyorum.
Umumiyetle bir çok yazılarınızı ˮdavaları islâhˮ dan ziyade ˮkarıştırıp tereddi ettirmekˮ hedefine yöneltilmiş gördüğüm için bir takım tezatlar doğuran kanaatleriniz karşısında hakkınızdaki intibalarımı yazmaktan geri kalmayacağım:
Sizi kıymetli bir fikir ve yazı adamı olarak tanıyoruz. 1946ʹ da meydanı mucahedeye atılan Demokrat Partinin millet vicdanında gelişmesindeki hizmetlerinizi unutamayız. O, kritik günlerdeki cesur ve hamleci yazılarınız size yurt ölçüsünde bir demokrasi mürşidi sıfat ve itibarını kazandırdı. Fakat bir müddet sonra partinin iç bünyesinde ortaya çıkan ihtilafları tek taraflı ele alarak parti merkez heyetine o kadar insafsız hücumlarda bulundunuz ki bu parçalayıcı neşriyatınızla, yaratılmasında hizmetiniz olan eseri yıkmak ister gibi bir yol tuttuğunuzu esef ve ızdırapla gördük. O zaman hakkınızdaki kanaatlarımız makusen değişmeğe başladı. Şuurlu Türk okuyucusu sizi okumaz oldu. Bu halin gazeteniz sürümüne bile tesir ettiğini elbette hissetmişsinizdir.
14 Mayıstan sonra da bu tezat ve kararsızlık taşıyan yazılarınıza rastladığımız oldu. Ara seçimlerinde tutturduğunuz yolun açık manası tarafsız irşat maskesi altında seçmenleri iktidar partisine rey vermemeğe teşvikten başka bir şey değildi. Fakat bu seçimlerin neticesi ileri attığınız fikir ve tavsiyelerin umumi efkarda benimsenmediğini gösterdi.
Nihayet kara yolları idaresinin tertiplediği otomobil seyahatinizde iktidar partisinin ve Menderes hükümetinin nasıl çalıştığını, bu çalışmaların milletçe nasıl beğenildiğini , bütün vatan sathındaki muhteşem kalkınmanın akıncı ellerde nasıl gelişmekte olduğunu bizzat yakından görerek eski sakat görüşlerinizden birden bire ayrılarak hakikatleri ifadeye başladığınızı sevinçle müşahede ettik. Bu seyahatinizin intibalarını yazarken rastladığınız akıncı idarecileri, akıncı memurları ve yapıcı teşekkülleri umumi efkar önünde takdir ve teşvik ettiniz. Objektif hakşinas neşriyatınız, yurttaşların saf kalplerinde samimi ve müşfik makesler (yankı) buldu. Değerli baş muharririmizin bu fütuhatını içten bir sevinçle takip ediyorduk.
Şimdi de Mersin Belediyesinin sabık başkanı Müfide hanım ile Belediye Meclisi arasındaki ihtilafı kaleminize dolayarak makale mevzuu yapmaya başlamış bulunuyorsunuz. Gerçi kanuni cephesinden kesin olarak hal edilmiş olan bu ihtilafın artık üzerinde durmanın faydası yoktur. Ve bu ihtilaf şimdi kati neticeye bağlandıktan sonra değil, daha önce tetkik safhasında iken dahi istendiği kadar körüklense içinden ikinci bir Millet Partisi* çıkamaz, hatta İçel demokratları arasında en küçük bir ikilik doğuramazdı ama ne de olsa meselenin künhüne (içyüzü) vakıf bulunmayan yurttaşları üzer ve tereddüde sevk ederdi. Bugün artık davanın bu yaprağı kapanmış olmasına rağmen sizin sıkça kullandığınız tabirle bu işi büsbütün ʹberrakʹ hale getirmek için en kestirme yolu seçerek sizi Mersine davet ediyorum. Gerçi bir ay evvel Mersine gelerek bir gün kalmışsanız da bu ikametinizde yalnız Belediye başkanı ile konuşup dolaşarak Meclis üyelerinden hiç biriyle temas etmediğiniz için müşahede ile intibalarınızın tarafsız olmadığına işaret etmek yerinde olur.
Zahmet buyurarak yeşil ve şirin şehrimize şeref veriniz. Portakallarımızın kemale erdiği şu günlerde hem bir kaç gün bu feyizli vatan köşesinde sakin bir otelimizde istirahat buyurursunuz, hem de şehrimizin her tarafını dolaşarak, her sınıftan yurttaşla bizzat temas ederek bu güzel şehrin nasıl himmet ve hizmete bağrını açıp beklediğini görür, umumiyetle belediye işleri ve meşhur ʹadem-i kifâye (yetersizlik) kararının haklı veya haksız olduğu üzerinde tetkik ve müşahede imkanını bulursunuz.
Muhterem Emin bey; bu meseleyi o kadar tersine çevirerek size anlatmışlar ki, yazınızda büyük haksızlıklara sapıyorsunuz. Bir kere İçel halkı içinde ve Demokrat parti saflarında zorbalık, hasis menfaatlere düşkünlük gibi kötü maksatlarla memleket ve Belediye hizmetlerine üşüşmek isteyen hiç kimseye rastlamayacaksınız. Mersin Belediye Meclisini teşkil eden asil değerli aza arasında mesleksiz ve varlıksız hiç bir şahsa tesadüf edemeyeceksiniz. Her biri memleket işlerinde daima her türlü fedakârlıktan çekinmeyen bu muhterem yurttaşlar hakkında bir an dahi fena ihtimaller düşünmüşseniz günahkâr olmuşsunuz demektir. Bu masum ve vakur insanların açık kalplerinden af dilemelisiniz.
Sabık Belediye Reisi hakkındaki istihbaratınız da yanlıştır. Bu hanım kardeşimiz Milli Eğitim kadrosunda yer almış eski bir hoca değil, hususi bir ana okulunda çalışmış ve her Türk kadını için lazım olan derecede bir kültüre sahip, iyi konuşan, konuştuğu kimseleri ve sizin gibi baş muharrirleri de iknaa kifayet edecek derecede talakatʹ i beyana malik sempatik bir şahsiyettir. Yazınızın en doğru satırları Müfide hanımın altı çocuk anası olduğu noktasıdır ki, bütün Mersinliler bu faziletinden dolayı hürmet besler ve takdir ederler. Demokrasi mücadelesindeki hizmetler bu taraflarda o kadar tabii bir memleket borcu sayılmaktadır ki Arslan köyünden Mut dağlarına kadar sayısı binleri geçen nice adı duyulmamış Demokrasi kahramanı yetiştiren İçelʹ de bu mücadeleye katılanlar hiç bir imtiyaz beklememiş ve sizin tasavvur ettiğiniz gibi Belediye Başkanlığını da teselli mükafatı olarak kabul etmemişlerdir.
Bayan Müfide İlhanʹ ın yemediğini ve yedirmediğini yazıyorsunuz. Onun yediğini iddia edecek bir fert çıkmayacağı gibi o da ˮşu veya bu kimseler yemek istiyorlardı ben yedirmedimˮ iddiasında bulunamaz.
Meclisin bu muhterem üyesi hakkında verdiği kifayetsizlik kararına gelince, işte bu noktada sizinle çatışıyoruz. Anglo Amerikan kültürden yıllarca evvel bu memlekete meth eden (öven) hatta birinci cihan harbinden sonraki kara günlerde Amerikan mandası altına girmeyi tavsiye eden şahsınız** o medeni diyarlarda demokrasi idaresinin oy çokluğuna dayandığını şüphesiz bilirsiniz. Mersin Belediye Başkanlığına oy çokluğu ile gelen sayın Müfide İlhanʹ ın yine oy ekseriyetiyle ıskat olunmasına niçin isyan ediyorsunuz? Ve demokrasinin bu cesur cilvesine neden hürmet etmiyorsunuz?
Mersin Belediye Meclisinin kararı keyfi ve hayali değildir. Bu kararı bir kere okuma zahmetine katlansaydınız bu beyanda bulunmazdınız. D.P. Genel idare kurulunun bu kararı haksız gördüğü hakkındaki satırlarınız da hayali ve hakikate aykırıdır. Bugün parti genel kurulunun bu konudaki fikirleri ve yapılmışsa münakaşa safhalarını biz partililer bilemiyoruz, sizin bunları bilmeniz tasavvur edilemez.
Hükümetin mahalli parti teşkilatı veya belediye azalarının manevi baskıları altında kalarak hareket ettiğini yazabilmeniz demokrasi ruhunu zedeleyen ve zerre kadar hakikate uymayan isnattan başka şey değildir. Ne hükümet ne de parti vilayet teşkilatından yöneltilmiş en küçük bir baskı altında değildir. Bizler haddimizi bilen insanlarız, hele kazan kaldırma tabirini çok tecavüzkâr bulmaktayız.
Mersin Belediye Meclis azalarının istekleri tatmin edilmezse partiden çıkabileceklerini ileri sürme keyfiyeti de bazen gafil avlanan köşenizde yer bulabilmiştir. Vaktiyle de partimiz muhalefette ve bugüne nispetle daha zayıf iken (ödenekler meselesi***) diye ortaya çıkan ve sizin var kuvvetinizle körüklediğiniz ihtilafta genel kurul nasıl değerli onca şahsiyeti feda etmekten çekinmeyerek yarayı kangren olmadan mükemmel operasyonla kesip kurtulduysa bu sefer de belediye meclisini haksız görse idi cezai kararlar almakta bir an dahi tereddüt etmezdi kanaatindeyiz.
Sayın Yalman yukarıda yaptığım davette çok samimiyim. Lütfen davetimi kabul ile teşriflerinizde burada size bütün hakikatleri anlatayım. Delilleri nazarınıza serelim ve makalenizdeki (bu meselede Mersin Meclisi de, İç İşleri Bakanlığı da, Demokrat Parti de fena imtihan geçirmiştir)hükmünü tamamen tersine çevirerek (bütün bu teşekküller çok demokratik bir imtihan vermişlerdir) kanaatine varınız ve o güzel üslubunuzla bu açık hakikati umumi efkara okutma celadetini (yiğitliğini) gösteriniz.ˮ
**
Yazı dizisinin bu bölümünü sabırları zorlama pahasına uzattığımın farkındayım. Ancak o dönemin Mersin siyasi iklimini yansıtması bakımından hayli önemli ip uçları barındıran mektubu kısaltmaya ve bölmeye gönlüm el vermedi.
Peki, bu hayli hiddetli üsluba sahip Merzeciʹ nin mektubuna karşı Ahmet Emin Yalmanʹ ın cevabını merak ediyorsanız, ileride Mersinʹ in yerel demokrasi ile tanışma deneyimi ve Müfide İlhan konusunu araştıracak olanlara ışık tutacak o tarihi metni de bir sonraki bölümde paylaşayım.
*Millet Partisi başlangıçta D.P. ile yola çıkan, 1948ʹ de başını Fevzi Çakmak ve Osman Bölükbaşıʹ nın çektiği harekettir. Milliyetçi çizgiye sahip bu parti 1954ʹ te kapansa da, yine Osman Bölükbaşı 1958ʹde Cumhuriyetçi Köylü Partisini kurar ve parti 27 Mayıs darbesi ardından da faaliyetini sürdürür. M.H.Pʹ nin nüvesini oluşturmuştur.
**Milli mücadele döneminde Ahmet Emin (Yalman) makaleleriyle Amerikan mandası fikrini savunur. Merzeci o yazılara atıfta bulunmaktadır.
*** Ödenek meselesi: 1947ʹ de C.H.P bazı D.P.ʹ lilerin de desteğini alarak Milletvekili maaş ve yolluk ödeneklerinin arttırılması kararını Meclisten geçirir. Ancak D.P. ilke olarak buna karşı çıkar ve partide büyük tartışma çıkar. Fuat Köprülü önerisiyle orta yol bulunur ve maaş farklarıyla ödeneklerin milletvekillerine değil partiye aktarılması kararlaştırılır. Bun rağmen başlayan kavga partiden ʹkeskinʹ kimi isimlerin tasfiyesiyle sonuçlanır.
Abdullah Ayan
Tuz deposundan taş binaya-1
Tuz deposundan taş binaya-2
Tuz deposundan taş binaya-3
Tuz deposundan taş binaya-4
Tuz deposundan taş binaya-5
Tuz deposundan taş binaya-6
Tuz deposundan taş binaya-7
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.