Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Dünyanın yeni paradigma sancıları ve Çin…

Bugünkü Çin Halk Cumhuriyeti’ ni tarih boyunca dünyanın en önemli ülkelerinden sayılan geleneksel Çin’ den ayıran çok önemli bir özellik var; Mao’ nun oluşturduğu Komünist Partisi yönetir ülkeyi… Yönetmekle de kalmaz, Parti ülke için değil, ülke parti için vardır… Başta ordu olmak üzere tüm bürokrasi, yerelden merkeze yönetimler, karar verme organları devlete değil partiye bağlıdır ve hesap orada görülür… Örneğin ordunun adı Halk Kurtuluş Ordusudur… Komünist Parti bu kadar önemli olunca parti kongreleri de ülkenin temel ekonomik, sosyal, siyasal politikalarını belirler, hedefleri koyar… Kongreler aynı zamanda geleceğin yönetim kadrolarının da belirleyen süreçlerdir… Son döneme kadar Parti Genel Sekreterliği Çin’ in en önemli koltuğuydu ve Devlet Başkanlığı aslında sembolik bir koltuktu… Devlet kapitalizmi olarak ta tanımlanabilecek liberalleşme politikalarının 1978’ den itibaren ‘Parti’ tarafından benimsenmesiyle Genel Sekreterlik ve Başkanlık özdeş hale geldi… 1993’ ten sonra bir başka önemli gelişme belirlenecek Başkanların görev süresi beşer yıllık iki dönemle sınırlandı. Ancak 2013’ te Xi Jinping başkan seçildikten sonra oyunun kurallarını değiştirdi. İki dönem kuralı kalktı, parti kongresi devam dediği sürece Xi ülkenin tartışılmaz lideri olarak kalacak… Kural değişmese bu hafta toplanan 20. Çin Komünist Partisi Ulusal Kongresi yeni Çin Başkanını seçecekti, artık böylesi bir değişim olmayacağı için ülke bir yana dünyanın geçmişte ilgiyle merak ettiği ‘başkanın yerine kim gelecek?’ sorusunun yanıtı belli… Ancak yine de 20. Kongre, Çin gibi sadece nüfus büyüklüğü bakımından değil artık ekonomik açıdan da ABD ile birlikte küreselleşmenin en önemli iki ülkesinden birinin gelecekte izleyeceği politikaları belirleyecek olması nedeniyle tüm dünyanın dikkatle izlemesi gereken anlam taşıyor… En azından bir sonraki kongreye kadar geçecek beş yıl boyunca Mao’dan sonra en uzun süreyle görev yapacak isim olarak Çin modern tarihine adını yazdıracak Xi ve onun gittikçe gücü yerel yönetimlerden alıp merkezde kendi eline toplamasıyla izleyeceği yol önümüzdeki dönemi dünya açısından da etkileyecek öneme sahip… 1980’ lerin ortalarından itibaren başlayan Parti devleti kontrollü liberalleşme politikalarıyla 1990’ dan başlayarak soluksuz büyüyen ve ilk etapta dünyanın en büyük fabrikası olarak görülen Çin, zaman içinde teknolojik gelişmelerle beslenen ve özellikle 2010’ lara kadar ortalama %10-11’ lik büyüme performansıyla dünyaya parmak ısırtmakla kalmadı. Aynı zamanda yoksullaşmanın yerini nispeten refahı yakalayan orta sınıfa da sahip oldu… Çin’ in Dünya Bankası ile verileri paylaşmaya başladığı yıllardan başlayarak 2,15 dolar olarak kabul edilen açlık sınırı altında gelire sahip olanların oranı 1990’ da %72 iken 1999’ da %46, 2010’ da %13,9 ve 2019 yılında %0,1 olarak gerçekleşti. Yine Dünya Bankası verilerine göre 2000 yılında yoksulluk sınırı altında çalışanların nüfusa oranı %49,8 iken 2010 yılında %12,7 ve 2020 yılında sıfır… Çin küreselleşmenin tartışılmaz etkisiyle büyürken, büyüme sayesinde yoksulluğu bitirmiş ve daha da önemlisi tabana yayılan refah sayesinde yirmi yıl önce çalışanların yarısı yoksulluğun da altında gelire sahipken bugün artık çalışanlar açısından böyle bir veri yok artık.. 1990’ da 360 milyar dolar toplam milli gelire sahip olan ülke 2010’ da 6 trilyona ulaşmış, 2021’ de ise 23 trilyon dolarlık ABD’ yi 17,7 trilyon dolarla takip eden konuma gelmiş ve trend böyle devam ederse 5 yıla kalmadan dünya lideri olacak… Bunlar elbette sadece Çin bakımından değil Dünya için de önemli ve olumlu gelişmeler… Ancak çok hızlı büyüme 2010’ dan itibaren yerini daha düşük performansa bırakır… Yüzde 10’ ların üstünde ortalamalar (2007 Çin yıllık büyümesi %14 üstündedir)  Xi’ nin başkan olduğu 2012’ den sonraki yıllarda yüzde 7’ lere bırakır… Bu büyüme oranları dahi gelişmiş ülkelerin hayal edemeyeceği büyüklüklerdir ama Çin gibi özellikle iç bölgelerle kıyı kesimi arasında gelir dağılım uçurumları olan bir ülke için sıkıntılı tabloyu yansıtmaya çalışır tarafsız gözlemcilere… Bu yavaşlamanın altında Çin’ in küresel lokomotif markaları olan Alibaba ve benzeri dev şirketlere getirilen baskıcı önlemler, yıllarca halı altına süpürülen bankacılık sektörünün yapısal sorunları ve hepsinden önemlisi konut sektöründe baş gösteren iflas dalgaları… Ülke GSMH’ nın neredeyse üçte birini yaratan konut sektörüne umut bağlayarak ev sahibi olma hayaliyle para yatıran milyonlarca Çin’ linin tüm birikimlerini yitirmesi bir yana, ‘saadet zinciri’ benzeri yöntemle maketten konut satıp topladığı paralarla önceki projeleri tamamlamaya çalışanlar… O kaynakları başka alanlara yatırıp batıranlar yeterince sorunla boğuşmak zorunda kalan Xi yönetiminin baş ağrıları arasında önemli yer tutuyor… Tüm bunlar yetmezmiş gibi 2020’ de önce Çin’ de görülüp ardından tüm dünyaya yayılan ve küresel kapanmaya yol açan pandemi de ülkeyi ciddi anlamda sarstı ve büyüme destanının yarım kalmasına yol açtı… Özellikle yönetimin ‘sıfır tolerans’ politikası nedeniyle eyaletler bazında büyük metropolleri tümüyle evlere hapseden karantina uygulamaları bir yandan sanayi üretimini durdururken, küresel tedarik zincirini de telafi edilmesi olanaksız biçimde kopardı… Bu kopuş o güne kadar Çin’ den beslenen, tüm gereksinimini Çin’ den sağlayan gelişmiş ülkeleri de ödenmesi hayli ağır bedellerle karşı karşıya bıraktı.. Dünya son 30 yılda Çin’ e öylesine bağlanmıştı ki, pandemi ile gelen kapanma ve ihtiyaç duyulan pek ürünün sağlanamaması şok etkili travmalara yol açtı… En basitinden küçük bir cıvatanın gelmemesi küresel otomotiv markalarının fabrikalarını kapatmalarına yol açtı.. Bununla da kalmadı, Batılı ülkeler maske veya antibiyotik üretimini Çin’ e bırakmanın yol açtığı sağlık sorunlarıyla boğuşmanın ve binlerce insanını kaybetmenin acı deneyimini yaşamak zorunda kaldılar… 1980’ lerde ABD’ de Reagan ve İngiltere’ de Thatcher ile başlayan küreselleşme dalgası 1990’ larda Çin’ i de içine alarak o güne kadar yakalandığı krizleri savaşlarla aşabilen kapitalizme dev bir sıçrama boyutu kazandırdı… Ancak önce pandemi ardından Rusya’ nın Ukrayna’ ya saldırmasıyla bugün dünya çok kritik bir yol ayrımının eşiğinde… Bu gelişmelerden de çok daha önemli ve öncelikli bir sorun var insanlığı bekleyen; Evren doymak bilmez insanoğlu’ nun akıl almaz biçimde tükettiği kaynaklar ve başta küresel ısınma olmak üzere altından kalkılması bugünkü paradigmalarla olanaksız çevre sorunlarıyla baş etmek zorunda… Çin’ e bağlı olarak gelişen üretim ve petrole özellikle de Rus doğalgazına dayalı enerji modellerine bağımlılıktan kurtulmanın yolu ve küreselleşmeyi ülke yönetimlerinin hegemonyasından kurtarıp bireye indirgemek… Bilim insanları, uzmanlar, ekonomi ve sosyal bilimciler sürdürülemez paradigmanın yerini ikame edecek yeni bir dünya inşa etme üzerine tartışadursun, mercek altına alınan Çin Komünist Partisi 20. Kongresi’ nde nelerin tartışıldığı, hangi konuların öne çıktığı, geleceğe yönelik nasıl bir yol haritası izleneceği sorularına yanıtlar bir sonraki makale konusu olsun…  
Ekleme Tarihi: 20 Ekim 2022 - Perşembe

Dünyanın yeni paradigma sancıları ve Çin…

Bugünkü Çin Halk Cumhuriyeti’ ni tarih boyunca dünyanın en önemli ülkelerinden sayılan geleneksel Çin’ den ayıran çok önemli bir özellik var; Mao’ nun oluşturduğu Komünist Partisi yönetir ülkeyi…

Yönetmekle de kalmaz, Parti ülke için değil, ülke parti için vardır…

Başta ordu olmak üzere tüm bürokrasi, yerelden merkeze yönetimler, karar verme organları devlete değil partiye bağlıdır ve hesap orada görülür…

Örneğin ordunun adı Halk Kurtuluş Ordusudur…

Komünist Parti bu kadar önemli olunca parti kongreleri de ülkenin temel ekonomik, sosyal, siyasal politikalarını belirler, hedefleri koyar…

Kongreler aynı zamanda geleceğin yönetim kadrolarının da belirleyen süreçlerdir…

Son döneme kadar Parti Genel Sekreterliği Çin’ in en önemli koltuğuydu ve Devlet Başkanlığı aslında sembolik bir koltuktu…

Devlet kapitalizmi olarak ta tanımlanabilecek liberalleşme politikalarının 1978’ den itibaren ‘Parti’ tarafından benimsenmesiyle Genel Sekreterlik ve Başkanlık özdeş hale geldi…

1993’ ten sonra bir başka önemli gelişme belirlenecek Başkanların görev süresi beşer yıllık iki dönemle sınırlandı.

Ancak 2013’ te Xi Jinping başkan seçildikten sonra oyunun kurallarını değiştirdi.

İki dönem kuralı kalktı, parti kongresi devam dediği sürece Xi ülkenin tartışılmaz lideri olarak kalacak…

Kural değişmese bu hafta toplanan 20. Çin Komünist Partisi Ulusal Kongresi yeni Çin Başkanını seçecekti, artık böylesi bir değişim olmayacağı için ülke bir yana dünyanın geçmişte ilgiyle merak ettiği ‘başkanın yerine kim gelecek?’ sorusunun yanıtı belli…

Ancak yine de 20. Kongre, Çin gibi sadece nüfus büyüklüğü bakımından değil artık ekonomik açıdan da ABD ile birlikte küreselleşmenin en önemli iki ülkesinden birinin gelecekte izleyeceği politikaları belirleyecek olması nedeniyle tüm dünyanın dikkatle izlemesi gereken anlam taşıyor…

En azından bir sonraki kongreye kadar geçecek beş yıl boyunca Mao’dan sonra en uzun süreyle görev yapacak isim olarak Çin modern tarihine adını yazdıracak Xi ve onun gittikçe gücü yerel yönetimlerden alıp merkezde kendi eline toplamasıyla izleyeceği yol önümüzdeki dönemi dünya açısından da etkileyecek öneme sahip…

1980’ lerin ortalarından itibaren başlayan Parti devleti kontrollü liberalleşme politikalarıyla 1990’ dan başlayarak soluksuz büyüyen ve ilk etapta dünyanın en büyük fabrikası olarak görülen Çin, zaman içinde teknolojik gelişmelerle beslenen ve özellikle 2010’ lara kadar ortalama %10-11’ lik büyüme performansıyla dünyaya parmak ısırtmakla kalmadı. Aynı zamanda yoksullaşmanın yerini nispeten refahı yakalayan orta sınıfa da sahip oldu…

Çin’ in Dünya Bankası ile verileri paylaşmaya başladığı yıllardan başlayarak 2,15 dolar olarak kabul edilen açlık sınırı altında gelire sahip olanların oranı 1990’ da %72 iken 1999’ da %46, 2010’ da %13,9 ve 2019 yılında %0,1 olarak gerçekleşti.

Yine Dünya Bankası verilerine göre 2000 yılında yoksulluk sınırı altında çalışanların nüfusa oranı %49,8 iken 2010 yılında %12,7 ve 2020 yılında sıfır…

Çin küreselleşmenin tartışılmaz etkisiyle büyürken, büyüme sayesinde yoksulluğu bitirmiş ve daha da önemlisi tabana yayılan refah sayesinde yirmi yıl önce çalışanların yarısı yoksulluğun da altında gelire sahipken bugün artık çalışanlar açısından böyle bir veri yok artık..

1990’ da 360 milyar dolar toplam milli gelire sahip olan ülke 2010’ da 6 trilyona ulaşmış, 2021’ de ise 23 trilyon dolarlık ABD’ yi 17,7 trilyon dolarla takip eden konuma gelmiş ve trend böyle devam ederse 5 yıla kalmadan dünya lideri olacak…

Bunlar elbette sadece Çin bakımından değil Dünya için de önemli ve olumlu gelişmeler…

Ancak çok hızlı büyüme 2010’ dan itibaren yerini daha düşük performansa bırakır…

Yüzde 10’ ların üstünde ortalamalar (2007 Çin yıllık büyümesi %14 üstündedir)  Xi’ nin başkan olduğu 2012’ den sonraki yıllarda yüzde 7’ lere bırakır…

Bu büyüme oranları dahi gelişmiş ülkelerin hayal edemeyeceği büyüklüklerdir ama Çin gibi özellikle iç bölgelerle kıyı kesimi arasında gelir dağılım uçurumları olan bir ülke için sıkıntılı tabloyu yansıtmaya çalışır tarafsız gözlemcilere…

Bu yavaşlamanın altında Çin’ in küresel lokomotif markaları olan Alibaba ve benzeri dev şirketlere getirilen baskıcı önlemler, yıllarca halı altına süpürülen bankacılık sektörünün yapısal sorunları ve hepsinden önemlisi konut sektöründe baş gösteren iflas dalgaları…

Ülke GSMH’ nın neredeyse üçte birini yaratan konut sektörüne umut bağlayarak ev sahibi olma hayaliyle para yatıran milyonlarca Çin’ linin tüm birikimlerini yitirmesi bir yana, ‘saadet zinciri’ benzeri yöntemle maketten konut satıp topladığı paralarla önceki projeleri tamamlamaya çalışanlar…

O kaynakları başka alanlara yatırıp batıranlar yeterince sorunla boğuşmak zorunda kalan Xi yönetiminin baş ağrıları arasında önemli yer tutuyor…

Tüm bunlar yetmezmiş gibi 2020’ de önce Çin’ de görülüp ardından tüm dünyaya yayılan ve küresel kapanmaya yol açan pandemi de ülkeyi ciddi anlamda sarstı ve büyüme destanının yarım kalmasına yol açtı…

Özellikle yönetimin ‘sıfır tolerans’ politikası nedeniyle eyaletler bazında büyük metropolleri tümüyle evlere hapseden karantina uygulamaları bir yandan sanayi üretimini durdururken, küresel tedarik zincirini de telafi edilmesi olanaksız biçimde kopardı…

Bu kopuş o güne kadar Çin’ den beslenen, tüm gereksinimini Çin’ den sağlayan gelişmiş ülkeleri de ödenmesi hayli ağır bedellerle karşı karşıya bıraktı..

Dünya son 30 yılda Çin’ e öylesine bağlanmıştı ki, pandemi ile gelen kapanma ve ihtiyaç duyulan pek ürünün sağlanamaması şok etkili travmalara yol açtı…

En basitinden küçük bir cıvatanın gelmemesi küresel otomotiv markalarının fabrikalarını kapatmalarına yol açtı..

Bununla da kalmadı, Batılı ülkeler maske veya antibiyotik üretimini Çin’ e bırakmanın yol açtığı sağlık sorunlarıyla boğuşmanın ve binlerce insanını kaybetmenin acı deneyimini yaşamak zorunda kaldılar…

1980’ lerde ABD’ de Reagan ve İngiltere’ de Thatcher ile başlayan küreselleşme dalgası 1990’ larda Çin’ i de içine alarak o güne kadar yakalandığı krizleri savaşlarla aşabilen kapitalizme dev bir sıçrama boyutu kazandırdı…

Ancak önce pandemi ardından Rusya’ nın Ukrayna’ ya saldırmasıyla bugün dünya çok kritik bir yol ayrımının eşiğinde…

Bu gelişmelerden de çok daha önemli ve öncelikli bir sorun var insanlığı bekleyen;

Evren doymak bilmez insanoğlu’ nun akıl almaz biçimde tükettiği kaynaklar ve başta küresel ısınma olmak üzere altından kalkılması bugünkü paradigmalarla olanaksız çevre sorunlarıyla baş etmek zorunda…

Çin’ e bağlı olarak gelişen üretim ve petrole özellikle de Rus doğalgazına dayalı enerji modellerine bağımlılıktan kurtulmanın yolu ve küreselleşmeyi ülke yönetimlerinin hegemonyasından kurtarıp bireye indirgemek…

Bilim insanları, uzmanlar, ekonomi ve sosyal bilimciler sürdürülemez paradigmanın yerini ikame edecek yeni bir dünya inşa etme üzerine tartışadursun, mercek altına alınan Çin Komünist Partisi 20. Kongresi’ nde nelerin tartışıldığı, hangi konuların öne çıktığı, geleceğe yönelik nasıl bir yol haritası izleneceği sorularına yanıtlar bir sonraki makale konusu olsun…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.