Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

İHTİYATLI İYİMSERLİK

"Yarının kötü huyu, dünü taklit etmesidir"   Bugüne değin yanıcı iç siyasete ve toplumu aşırı kamplaştıran konulara fazla değinmemeye özen gösterdim. İncitici dil, üslup kullanmadım.   Bugün için başka bir yazı hazırlamıştım ve 'barış süreci' denen konu başlığını açma niyetinde değildim. Ancak dün akşama kadar direnebildim. Çünkü birçok arkadaşım bu hususta benden görüş bildirmemi istediler. Aslında kamuoyu bilgisinin aksine bunun adı 'terörsüz Türkiye süreci' olmalıdır ki son yıllarda Türkiye'de barış var zaten. Ayrıca barış sözcüğü iki eşit hukuki taraf için kullanılması gerekir. Devlet ise yargılar, affeder o, onun uhdesindedir.   Türkiye yıllardır ödediği bedellerle kendi barışını gerçekleştirdi. Fakat nerdeyse yarım asır süren yaranın bir şekilde kapanması ve hukukî zemine kavuşması da gerekiyor. Dağlarda yaşlanan ve etkisiz eleman konumunundaki 'suça bulaşmamış' vatandaşlara yeni bir başlangıç firsatı vermek gerekir diye düşünüyorum.   Öncelikle belirteyim ki ben de büyük çoğunluk gibi barıştan, iyilik ve güzellikten yanayım. Analar ağlamasın isterim. Teröre, savaşa ayrılan kaynaklar insanlık için kullanılsın derim. Ama işte, istekler sürekli dönüp dolaşıp insanın teninde tosluyor. İnsan fazla başı boş bırakılmaya da gelmiyor hani.   Terörsüz Türkiye süreci kulağa çok hoş geliyor. Oysa bu süreç, sadece Türkiye'yi kapsamıyor. Irak'ı, Suriye'yi hatta İran'ı dâhi muhatap alıyor. Küçülen dünyada bundan böyle sadece ülke içi problemlerle yetinilmiyor. Zira sorunlar çok çabuk geçişgenlik arz ediyor. Eğer bölgesel bir mesele çözülecekse, bölgesel çapta düşünmelidir.    Günümüzde tüm ülkeler birbirini etkiler. Hele komşular haydi haydi etkiler. Bugün İran, Irak, Suriye birbirinden bağımsız düşünülemez. Doğrudur, Türkiye kendi barışını sağlamıştır ve tüm terõr unsurlarını sınır ötesine atmıştır ama oralardaki istikrarsızlıklar da Türkiye'yi her bakımdan ilgilendirir.   Türkiye PKK ile mücadelesinde büyük bedeller ödedi. Evlatlarını kaybetti, ekonomisi kötü etkilendi. Müttefik bildiklerinin ihanetine uğradı ama sonunda kazandı. En başta savaş tecrübesi olan müthiş bir ordu kurdu. Ambargolar ve ihanetler dünyada göz kamaştıran bir savunma sanayisine ve etkili silahların üretilmesine yol açtı.    Terörle mücadelede üstünlük TSK'ya geçti. Bir Siha, bir tabur askerin bir haftada yaptığı işi, bir saatte halleder hâle geldi. Üstelik hiç zayiat vermeden.    Terörsüz Türkiye ve bölgesinin bana göre iki ayağı var. Birincisi; sosyo-ekonomik ortam ikincisi ise siyasi durum. Ekonomi bundan yarar görür. Hemen tüm sektörler turizm, kültür hizmetleri, hayvancılık, tarım, sınır ticareti, ihracat, madencilik, petrol üretimi vb.. Basra körfezinden, Mersin limanına uzanacak kalkınma yolu projesi ivmelenir. Tüm ülke psikolojik bir gerilimden kurtulur.   İkincisi; bu yol ince ve uzundur halkın hafızasında acılar vardır. Hemen her evde şehit, gazi, kayıplar vardır. Terör örgütü başka kimlikler altında varlığını sürdürmek, eylemselliğini devam ettirmek isteyebilir. Komşu ülkelerde faaliyetlerini tasfiyeden kaçınma hevesine kapılabilir.   Siyasi ve demokratik haklar zamanla özyönetim isteklerine, federatif çözümler aramaya gidebilir. Bölgede iki dilli bir yapı resmiyet kazanabilir. Yeni anayasa girişimleri hızlanabilir ki burada Türk kimliği dezavantajlı durumlara düşebilir.   Diğer taraftan Türkiye bunu kotarırsa, bölgedeki nüfuz alanlarıyla beraber küresel bir güce dönüşebilir. Ekonomik ve siyasi dev haline gelebilir. Fakat bu, bugüne değin olduğu gibi ulus- devlet modelinde olmayacaktır. İlk varsayıma göre düşük de olsa küçülme riski gibi riskler de vardır.    Ben ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyim. Türkiye'den önce Suriye ve Irak sahası belirleyici olacak bu konuda.
Ekleme Tarihi: 13 May 2025 - Tuesday

İHTİYATLI İYİMSERLİK

"Yarının kötü huyu, dünü taklit etmesidir"

  Bugüne değin yanıcı iç siyasete ve toplumu aşırı kamplaştıran konulara fazla değinmemeye özen gösterdim. İncitici dil, üslup kullanmadım.
  Bugün için başka bir yazı hazırlamıştım ve 'barış süreci' denen konu başlığını açma niyetinde değildim. Ancak dün akşama kadar direnebildim. Çünkü birçok arkadaşım bu hususta benden görüş bildirmemi istediler. Aslında kamuoyu bilgisinin aksine bunun adı 'terörsüz Türkiye süreci' olmalıdır ki son yıllarda Türkiye'de barış var zaten. Ayrıca barış sözcüğü iki eşit hukuki taraf için kullanılması gerekir. Devlet ise yargılar, affeder o, onun uhdesindedir.
  Türkiye yıllardır ödediği bedellerle kendi barışını gerçekleştirdi. Fakat nerdeyse yarım asır süren yaranın bir şekilde kapanması ve hukukî zemine kavuşması da gerekiyor. Dağlarda yaşlanan ve etkisiz eleman konumunundaki 'suça bulaşmamış' vatandaşlara yeni bir başlangıç firsatı vermek gerekir diye düşünüyorum.
  Öncelikle belirteyim ki ben de büyük çoğunluk gibi barıştan, iyilik ve güzellikten yanayım. Analar ağlamasın isterim. Teröre, savaşa ayrılan kaynaklar insanlık için kullanılsın derim. Ama işte, istekler sürekli dönüp dolaşıp insanın teninde tosluyor. İnsan fazla başı boş bırakılmaya da gelmiyor hani.
  Terörsüz Türkiye süreci kulağa çok hoş geliyor. Oysa bu süreç, sadece Türkiye'yi kapsamıyor. Irak'ı, Suriye'yi hatta İran'ı dâhi muhatap alıyor. Küçülen dünyada bundan böyle sadece ülke içi problemlerle yetinilmiyor. Zira sorunlar çok çabuk geçişgenlik arz ediyor. Eğer bölgesel bir mesele çözülecekse, bölgesel çapta düşünmelidir. 
  Günümüzde tüm ülkeler birbirini etkiler. Hele komşular haydi haydi etkiler. Bugün İran, Irak, Suriye birbirinden bağımsız düşünülemez. Doğrudur, Türkiye kendi barışını sağlamıştır ve tüm terõr unsurlarını sınır ötesine atmıştır ama oralardaki istikrarsızlıklar da Türkiye'yi her bakımdan ilgilendirir.
  Türkiye PKK ile mücadelesinde büyük bedeller ödedi. Evlatlarını kaybetti, ekonomisi kötü etkilendi. Müttefik bildiklerinin ihanetine uğradı ama sonunda kazandı. En başta savaş tecrübesi olan müthiş bir ordu kurdu. Ambargolar ve ihanetler dünyada göz kamaştıran bir savunma sanayisine ve etkili silahların üretilmesine yol açtı. 
  Terörle mücadelede üstünlük TSK'ya geçti. Bir Siha, bir tabur askerin bir haftada yaptığı işi, bir saatte halleder hâle geldi. Üstelik hiç zayiat vermeden. 
  Terörsüz Türkiye ve bölgesinin bana göre iki ayağı var. Birincisi; sosyo-ekonomik ortam ikincisi ise siyasi durum. Ekonomi bundan yarar görür. Hemen tüm sektörler turizm, kültür hizmetleri, hayvancılık, tarım, sınır ticareti, ihracat, madencilik, petrol üretimi vb.. Basra körfezinden, Mersin limanına uzanacak kalkınma yolu projesi ivmelenir. Tüm ülke psikolojik bir gerilimden kurtulur.
  İkincisi; bu yol ince ve uzundur halkın hafızasında acılar vardır. Hemen her evde şehit, gazi, kayıplar vardır. Terör örgütü başka kimlikler altında varlığını sürdürmek, eylemselliğini devam ettirmek isteyebilir. Komşu ülkelerde faaliyetlerini tasfiyeden kaçınma hevesine kapılabilir.
  Siyasi ve demokratik haklar zamanla özyönetim isteklerine, federatif çözümler aramaya gidebilir. Bölgede iki dilli bir yapı resmiyet kazanabilir. Yeni anayasa girişimleri hızlanabilir ki burada Türk kimliği dezavantajlı durumlara düşebilir.
  Diğer taraftan Türkiye bunu kotarırsa, bölgedeki nüfuz alanlarıyla beraber küresel bir güce dönüşebilir. Ekonomik ve siyasi dev haline gelebilir. Fakat bu, bugüne değin olduğu gibi ulus- devlet modelinde olmayacaktır. İlk varsayıma göre düşük de olsa küçülme riski gibi riskler de vardır. 
  Ben ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyim. Türkiye'den önce Suriye ve Irak sahası belirleyici olacak bu konuda.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.