Harun Arslan
Köşe Yazarı
Harun Arslan
 

Ulusaldan Yerele Dış Güçler 2

Geçen yazımda, küreselleşen dünyada ekonomi başta olmak üzere ulusal ve uluslararası hemen her konunun, küresel düzeyde birbirini etkilediğini, dolayısıyla siyaset yapmanın da küresel bir kavrayış gerektirdiğini, Mersin özelinde çok sınırlı konularda bile küresel güçlerin operasyonel ataklarla devrede olduklarını açıklamaya çalıştım. Mersin için hayatî önemdeki yatırımların, uluslararası güçlerce engellenmeye çalışıldığı, bunun içinde gerekli iç destekçilerin her durumda ortaya çıktığı artık biliniyor. Bu bağlamda Mersin’in durumunu yeniden hatırlayalım ve Mersin için kayıpları arka arkaya sıralayalım: *Geciken nükleer santral, *Gerçekleşmeyen Tersane ve Gemi Yapım Atölyeleri *Bitmeyen Havalimanı, *Tamamlanamayan Akdeniz Sahil Yolu, *Başlanamayan 15 bin yataklı Kazanlı Turizm Projesi, *Genişletilemeyen Ortadoğu ve Afrika’nın kapısı olabilecek Mersin Limanı, *Gelmeyen Hızlı Tren, *Yapılamayan yeni Organize Sanayi Alanları, *Gerçekleşmeyen Yeni Nesil Serbest Bölgeler...   Sahip olduğu hazinelerden gereğince yararlanamayan bir Mersin’de tüm bunların bir arada olması acaba tesadüf olabilir mi? *                     *                     * Mersin tek başına Türkiye’nin kalkınmasına katkı verebilecek, belki de en önemli bir kaç ilden biri olmasına rağmen bunun nasıl engellendiği, geciktirildiği görülüyor. Tabi bunun içerisinde dış güçlerin yanında, onların etkisi altında kalan iç güçler de var. Saf çevreci kaygılar içerisinde iyi niyetli iç dinamiklerin yanında, bu gecikme ve engellemelerden fayda sağlama hesabında, kendi çıkarları ve pozisyonları olan kent dinamiklerini, içimizdeki iç güçleri de gözlemledik.   Kentimizle yakından ve doğrudan ilgilenen dış kaynakları alt alta yazalım: *Greenpeace Örgütü *Alman Heinrich Böll Vakfı *Alman Konrad Adenauer Vakfı *Yeşiller Partisi *Yunanistan AB Milletvekilleri *Kıbrıs Rum AB Milletvekilleri   Yabancı güçler ülkemizin gelişmesine karşı çıkıp devletler yoluyla başaramadıklarını, tarihte örneklerini birçok kez gördüğümüz, bazı yardım amaçlı görünen sivil toplum örgütleri ile sağlamaya çalışmışlardır.   Özellikle 1900’ lü yıllardan II. Dünya savaşı sonlarına kadar, Çukurova’nın pamuk ekimiyle ve ticaretiyle öne çıktığı, stratejik öneminin anlaşılmaya başlandığı yıllarda Mersin dışarıdan önemli bir yabancı akımına uğradı. Bu yıllarda kentte Alman, İngiliz ve Fransız casusların kol gezdiğini, 12 yabancı konsolosluk kurulduğunu biliyoruz. Yabancıların Mersin üzerinde ilgileri, etki ve hakimiyet kurma istekleri yaklaşık 1950’li  yıllara kadar sürdü. 1950 – 2000 yılları arasında bu ilgi azaldı ve bu dönemde Mersin’de önemli bir gelişme olmadığı gibi duraklama, hatta gerileme görüldü ve Mersin giderek önemini kaybetmeye başladı. 2000 yılından sonra Devletin Mersin’e ilgisi ve Mersin ile ilgili projelerin gündeme gelmesi ile yabancı oluşumların Mersin’e ilgileri tekrar başladı. *                     *                     * Son yıllarda özellikle Büyükelçilerin sıklıkla Mersin’i ziyaretlerini ve ortak yatırım yapılacağı haberlerini görsek de, bunların bir sonuca ulaşamadığı biliniyor. Yine Amerikan Elçisinin, hatta Adana Konsolosunun Mersin’i sık ziyaretlerini hatırlıyoruz. Ve son on yıldır kentimize gelen yabancı temsilcilerin listesini çıkardığımızda uzun bir liste ortaya çıkacak, fakat sağlanan önemli bir yarar görülemeyecektir. Sadece Avrupa ülkelerinin değil Amerika ve Avustralya’nın da Mersin üzerine yoğun ilgisi var.   Bir ilde bu kadar ilgili ve etkili olan dış güçlerin ülke genelinde ne kadar etkili olabileceğinin yorumunu sizlere bırakıyorum. Yinelemekte yarar var: Artık yerel ve ulusal düzeyde hiçbir mesele, küresel ilginin ve etkinin dışında kalamaz, kalamıyor. Siyaset başta olmak üzere, bütün kurumsal yapılar şu kuralı besmele gibi ezberlemelidir: Ulusal sınırlar içinde başarı, huzur ve barış için sınır ötesi düşünmek, yakın çevreden başlayan bir küresel güç dengesini dikkatle gözetmek, yabancı iradelerin etkilerine karşı uyanık olmak zorundayız. Bu mesele günlük siyasetin üstündedir ve kısa vadeli oy hesaplarına alet edilmemelidir.” Çevrecilik” başta olmak üzere, son yıllarda değer kazanan kavramlar ve mikro-siyaset alanları ( kimlik siyaseti, feminizm, etnisite, hayvan hakları, kültürel özerklik vb.) bu bakımdan suiistimal edilmektedir. Özellikle Batılı ülkeler, onca kirli geçmişleri ve demokrasi dışı günahları ortada iken, soykırım başta olmak üzere emperyal suçları tarihsel kayıtları doldururken, dünyanın geri kalanına demokrasi ve insan hakları dersi vermektedirler. Bütün çevre felaketlerini yaratan kendi kapitalist üretim iştahları dizginlenemezken, gelişmekte olan ekonomileri engellemek için arsız bir dil kullanırlar ve çevreci gözükürler. Mersin için, ülkemiz için gündelik politik hesapları aşan bir vizyonla düşünmek, her meseleye küresel dengeler ve hesaplar dolayında yaklaşmak zorundayız. Kim neyin hesabındadır? Dış güçler hangi beklentilerle her konumuza karışıyor? Soyut kavramlarla değil, somut hizmetler ve sonuçlar üzerinden pozisyon alırsak, bu ve benzer kirli hesaplar elbette bozulmaya mahkumdur ve son yıllardaki ülke başarılarımızın gerisinde de bunu kavrayan bir vizyon ve irade yatmaktadır. Mersin için de siyaset üstü bir vizyon, Mersin’in ve Mersinli hemşerilerin geleceğini koruyan bir pozisyon öne çıkmalıdır.   HARUN ARSLAN......29 Aralık 2021  
Ekleme Tarihi: 29 Aralık 2021 - Çarşamba

Ulusaldan Yerele Dış Güçler 2

Geçen yazımda, küreselleşen dünyada ekonomi başta olmak üzere ulusal ve uluslararası hemen her konunun, küresel düzeyde birbirini etkilediğini, dolayısıyla siyaset yapmanın da küresel bir kavrayış gerektirdiğini, Mersin özelinde çok sınırlı konularda bile küresel güçlerin operasyonel ataklarla devrede olduklarını açıklamaya çalıştım.

Mersin için hayatî önemdeki yatırımların, uluslararası güçlerce engellenmeye çalışıldığı, bunun içinde gerekli iç destekçilerin her durumda ortaya çıktığı artık biliniyor.

Bu bağlamda Mersin’in durumunu yeniden hatırlayalım ve Mersin için kayıpları arka arkaya sıralayalım:

*Geciken nükleer santral,

*Gerçekleşmeyen Tersane ve Gemi Yapım Atölyeleri

*Bitmeyen Havalimanı,

*Tamamlanamayan Akdeniz Sahil Yolu,

*Başlanamayan 15 bin yataklı Kazanlı Turizm Projesi,

*Genişletilemeyen Ortadoğu ve Afrika’nın kapısı olabilecek Mersin Limanı,

*Gelmeyen Hızlı Tren,

*Yapılamayan yeni Organize Sanayi Alanları,

*Gerçekleşmeyen Yeni Nesil Serbest Bölgeler...

 

Sahip olduğu hazinelerden gereğince yararlanamayan bir Mersin’de tüm bunların bir arada olması acaba tesadüf olabilir mi?

*                     *                     *

Mersin tek başına Türkiye’nin kalkınmasına katkı verebilecek, belki de en önemli bir kaç ilden biri olmasına rağmen bunun nasıl engellendiği, geciktirildiği görülüyor.

Tabi bunun içerisinde dış güçlerin yanında, onların etkisi altında kalan iç güçler de var. Saf çevreci kaygılar içerisinde iyi niyetli iç dinamiklerin yanında, bu gecikme ve engellemelerden fayda sağlama hesabında, kendi çıkarları ve pozisyonları olan kent dinamiklerini, içimizdeki iç güçleri de gözlemledik.

 

Kentimizle yakından ve doğrudan ilgilenen dış kaynakları alt alta yazalım:

*Greenpeace Örgütü

*Alman Heinrich Böll Vakfı

*Alman Konrad Adenauer Vakfı

*Yeşiller Partisi

*Yunanistan AB Milletvekilleri

*Kıbrıs Rum AB Milletvekilleri

 

Yabancı güçler ülkemizin gelişmesine karşı çıkıp devletler yoluyla başaramadıklarını, tarihte örneklerini birçok kez gördüğümüz, bazı yardım amaçlı görünen sivil toplum örgütleri ile sağlamaya çalışmışlardır.

 

Özellikle 1900’ lü yıllardan II. Dünya savaşı sonlarına kadar, Çukurova’nın pamuk ekimiyle ve ticaretiyle öne çıktığı, stratejik öneminin anlaşılmaya başlandığı yıllarda Mersin dışarıdan önemli bir yabancı akımına uğradı.

Bu yıllarda kentte Alman, İngiliz ve Fransız casusların kol gezdiğini, 12 yabancı konsolosluk kurulduğunu biliyoruz.

Yabancıların Mersin üzerinde ilgileri, etki ve hakimiyet kurma istekleri yaklaşık 1950’li  yıllara kadar sürdü.

1950 – 2000 yılları arasında bu ilgi azaldı ve bu dönemde Mersin’de önemli bir gelişme olmadığı gibi duraklama, hatta gerileme görüldü ve Mersin giderek önemini kaybetmeye başladı.

2000 yılından sonra Devletin Mersin’e ilgisi ve Mersin ile ilgili projelerin gündeme gelmesi ile yabancı oluşumların Mersin’e ilgileri tekrar başladı.

*                     *                     *

Son yıllarda özellikle Büyükelçilerin sıklıkla Mersin’i ziyaretlerini ve ortak yatırım yapılacağı haberlerini görsek de, bunların bir sonuca ulaşamadığı biliniyor.

Yine Amerikan Elçisinin, hatta Adana Konsolosunun Mersin’i sık ziyaretlerini hatırlıyoruz.

Ve son on yıldır kentimize gelen yabancı temsilcilerin listesini çıkardığımızda uzun bir liste ortaya çıkacak, fakat sağlanan önemli bir yarar görülemeyecektir.

Sadece Avrupa ülkelerinin değil Amerika ve Avustralya’nın da Mersin üzerine yoğun ilgisi var.

 

Bir ilde bu kadar ilgili ve etkili olan dış güçlerin ülke genelinde ne kadar etkili olabileceğinin yorumunu sizlere bırakıyorum.

Yinelemekte yarar var: Artık yerel ve ulusal düzeyde hiçbir mesele, küresel ilginin ve etkinin dışında kalamaz, kalamıyor. Siyaset başta olmak üzere, bütün kurumsal yapılar şu kuralı besmele gibi ezberlemelidir: Ulusal sınırlar içinde başarı, huzur ve barış için sınır ötesi düşünmek, yakın çevreden başlayan bir küresel güç dengesini dikkatle gözetmek, yabancı iradelerin etkilerine karşı uyanık olmak zorundayız.

Bu mesele günlük siyasetin üstündedir ve kısa vadeli oy hesaplarına alet edilmemelidir.” Çevrecilik” başta olmak üzere, son yıllarda değer kazanan kavramlar ve mikro-siyaset alanları ( kimlik siyaseti, feminizm, etnisite, hayvan hakları, kültürel özerklik vb.) bu bakımdan suiistimal edilmektedir. Özellikle Batılı ülkeler, onca kirli geçmişleri ve demokrasi dışı günahları ortada iken, soykırım başta olmak üzere emperyal suçları tarihsel kayıtları doldururken, dünyanın geri kalanına demokrasi ve insan hakları dersi vermektedirler. Bütün çevre felaketlerini yaratan kendi kapitalist üretim iştahları dizginlenemezken, gelişmekte olan ekonomileri engellemek için arsız bir dil kullanırlar ve çevreci gözükürler.

Mersin için, ülkemiz için gündelik politik hesapları aşan bir vizyonla düşünmek, her meseleye küresel dengeler ve hesaplar dolayında yaklaşmak zorundayız.

Kim neyin hesabındadır? Dış güçler hangi beklentilerle her konumuza karışıyor? Soyut kavramlarla değil, somut hizmetler ve sonuçlar üzerinden pozisyon alırsak, bu ve benzer kirli hesaplar elbette bozulmaya mahkumdur ve son yıllardaki ülke başarılarımızın gerisinde de bunu kavrayan bir vizyon ve irade yatmaktadır.

Mersin için de siyaset üstü bir vizyon, Mersin’in ve Mersinli hemşerilerin geleceğini koruyan bir pozisyon öne çıkmalıdır.

 

HARUN ARSLAN......29 Aralık 2021

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.