Mustafa Esmer Cengiz
Köşe Yazarı
Mustafa Esmer Cengiz
.
 

Gözlerimle gördüm

Mevsim temmuz. Mersin cayır cayır; durulacak gibi değil! Kendini ya denize atacaksın ya da yaylaya. Biz ikincisini seçtik. Sahilden bin iki yüz metre yukarılara, Toroslara… Toprak, sıcaktan tütse de çınar altları yaşamaya değer. Hemen yanıbaşımızdaki pınar köpük köpük, çağıl çağıl! Koşuşturulan demli çayları yudumluyoruz. Oh be, dünya varmış! Birer çay daha, birer çay daha! Ben bir ayran alsam, diyorum; şöyle köpüklü, buz gibi yayık! Yok, diyor kahveci; şaşırıyorum. Yaylada ayran olmaz olur mu hiç! Acı acı gülümsüyor ihtiyar bilgelerden biri; yaylada davar mı bıraktılar ki yoğurt olsun, ayran olsun diyor. Derin bir iç geçiriyor bir diğeri; bunlar , diyor, elin gavuruna muhtaç etti milleti; davarcılık sizlere ömür buralarda. Yaylacılar sütü, yoğurdu şehirden getirir oldular yıllar yılı. Eskiden öyle miydi ya! Diye lafa giriyor bir başkası ve devam ediyor: Herkesin en az bir ineği, birkaç keçisi, koyunu olurdu. Rahat rahat besler, çoğaltırdık. Keser mangallardık; kavurur kazanlardık. Nerdeyse iki kışlık peynir tulumlardık, atardık kilerin bir köşesine. Kalanı da una, şekere çevirirdik. Herkes kendine yeterdi buralarda, kendi yağınla kavrulur giderdi vesselam! Şimdi? Çoluk çocuk süte hasret, et, kurbandan kurbana; o da belki! Sorduğuma soracağıma pişman ettiler beni. Dilim kopsaydı da “ayran” demeseydim keşke! Buğday deseydim, tütün deseydim, fındık deseydim ne fark ederdi sanki! Her şey ortadaydı aslında. Yaylada da kışlada da köylü perişan, köylü kan ağlıyor,köylü yanıyor. Köylü yüreğini serinletecek bir dil arıyor, umut arıyor, önder arıyor. Öyle kuşkulu kuşkulu bakıyorlar ki yüzlerimize;yüzlerinde yıllardır kandırılmış olmanın ezikliği… Yüzümüz kızarıyor. Sahilden binlerce metre yukarılarda durum bu. Yüreğin götürecekse git de bir bak istersen; hele bir deşiver içlerini de bir gör… Köylü milletin efendisidir, demişti Atatürk. Öyle olmasını istiyor , özlüyordu besbelli. Ama öyle değil işte. Gözlerimle gördüm.
Ekleme Tarihi: 16 Temmuz 2012 - Pazartesi

Gözlerimle gördüm

Mevsim temmuz. Mersin cayır cayır; durulacak gibi değil!
Kendini ya denize atacaksın ya da yaylaya.
Biz ikincisini seçtik. Sahilden bin iki yüz metre yukarılara, Toroslara…
Toprak, sıcaktan tütse de çınar altları yaşamaya değer.
Hemen yanıbaşımızdaki pınar köpük köpük, çağıl çağıl!
Koşuşturulan demli çayları yudumluyoruz.
Oh be, dünya varmış!
Birer çay daha, birer çay daha!
Ben bir ayran alsam, diyorum; şöyle köpüklü, buz gibi yayık!
Yok, diyor kahveci; şaşırıyorum. Yaylada ayran olmaz olur mu hiç!
Acı acı gülümsüyor ihtiyar bilgelerden biri; yaylada davar mı bıraktılar ki yoğurt olsun, ayran olsun diyor.
Derin bir iç geçiriyor bir diğeri; bunlar , diyor, elin gavuruna muhtaç etti milleti; davarcılık sizlere ömür buralarda. Yaylacılar sütü, yoğurdu şehirden getirir oldular yıllar yılı.
Eskiden öyle miydi ya! Diye lafa giriyor bir başkası ve devam ediyor:
Herkesin en az bir ineği, birkaç keçisi, koyunu olurdu. Rahat rahat besler, çoğaltırdık.
Keser mangallardık; kavurur kazanlardık. Nerdeyse iki kışlık peynir tulumlardık, atardık kilerin bir köşesine. Kalanı da una, şekere çevirirdik. Herkes kendine yeterdi buralarda, kendi yağınla kavrulur giderdi vesselam!
Şimdi?
Çoluk çocuk süte hasret, et, kurbandan kurbana; o da belki!
Sorduğuma soracağıma pişman ettiler beni. Dilim kopsaydı da “ayran” demeseydim keşke!
Buğday deseydim, tütün deseydim, fındık deseydim ne fark ederdi sanki!
Her şey ortadaydı aslında.
Yaylada da kışlada da köylü perişan, köylü kan ağlıyor,köylü yanıyor.
Köylü yüreğini serinletecek bir dil arıyor, umut arıyor, önder arıyor.
Öyle kuşkulu kuşkulu bakıyorlar ki yüzlerimize;yüzlerinde yıllardır kandırılmış olmanın ezikliği… Yüzümüz kızarıyor.
Sahilden binlerce metre yukarılarda durum bu.
Yüreğin götürecekse git de bir bak istersen; hele bir deşiver içlerini de bir gör…
Köylü milletin efendisidir, demişti Atatürk.
Öyle olmasını istiyor , özlüyordu besbelli.
Ama öyle değil işte.
Gözlerimle gördüm.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.