Mustafa Esmer Cengiz
Köşe Yazarı
Mustafa Esmer Cengiz
.
 

Sa’De

Elimde fotoğraf makinesi. Barış Meydanı mekanımız . İki elin kanda olsa, akşam yediden sonra doğru oraya. Mersin’in kalbi de nabzı da orada atıyor çünkü. Sokaklar, caddeler, bulvarlar oraya can taşıyan damarlara benziyor adeta. Orada öfke, orada sevinç, kararlılık orada. Doğal olarak biz de oradayız tabii. Gazetecisin sonuçta. Gezi Olayları’nın bilmem kaçıncı günüydü unuttum. Çapulcuların , ayyaşların tam ortasındayım yine. Beni de çek, bizi de çek, diyenlerin; demeyenlerin fotoğraflarını çekiyorum; yüreklerinin sesini dinliyorum, Ertesi günün gazete sayfalarını canlandırıyorum gözümün önünde. En iyi kare benim olmalı, diyorum; en çarpıcı haberi ben yazmalıyım. Kim ne derse desin; gazetecilikte böyle bu. Saklayacak değilim. Saat almış başını gitmiş,kimse farkında bile değil. Coşku dorukta. Bir ara antenlerimi germiş, kalabalığın ortasında öylece dikilir buldum kendimi. Aşırı koşuşturmaktan yorulmuş olmalıyım. Koluma girdi biri. Bizim Ali abi.Ajans Fener’in sahibi. Yorulmuşa benziyorsun, dedi; gel sana iki kadeh rakı ısmarlayayım.; iyi gelir. Açlıktan kıvranan tilkiye “ Kızarmış tavuk sever misin” diye sormuşlar; nerdeyse ölüyormuş gülmekten. Hastaya döşek sorulur mu hiç! Gittik. Meydana yakın bir yer Sa’De. Adı gibi sade bir mekan. Dingin bir sessizlik dış bahçede.İç kapıya yakın bir yerde genç bir udi. Nerelere nerelere götürüp getiriyor sizi.Bir de Türk sanat müziğini seviyorsanız tamam.   Bu dediğin her yerde var, diyeceksiniz belki; ama yok. İnanmıyorsanız bir uğrayın isterseniz.Şöyle bahçe duvarının dibinde bir masaya kurulun güzelce. Uzanıp şöyle bir dokunun yaseminlere, fesleğenlere. Rakıdan önce onların kokusuyla bir hoş olsun başınız. Saç kavurmanın, kebabın, balığın yanında acı biber mi çekti canınız; garsona seslenmenize hiç gerek yok. Ona da uzanabilirsiniz oturduğunuz yerden. Dalından taze taze.   İki kadeh rakı bir büyüğe dönüşür ister istemez. Yorgunluğunuz buharlaşır, dirilir beden. Güler yüzlü garsonlar uzaktan gözünüzün içine bakar; öyle zırt pırt rahatsız etmezler sizi. Orada olmasanız da Avrupa’nın bilmem neresinde bir lokantada hissedersiniz kendinizi.   Ali Abi’nin burayı niye tercih ettiğini anladım sonra. Bütün gün Mersin’in kahrını çeken birisini ancak buranın dinginliği paklar. Ve o akşam, oracıkta kararımı verdim fazla düşünmeden: Artık, mesai bitimi dosdoğru Sa’De’ye. Koşuşturmaktan yorulan ayaklarımı, beynimi burada dinlendirebilirim ancak.   Laf aramızda, hele hele oranın sahibi Burhan Abi’yi ve onun sevgili eşini tanıdıktan sonra.
Ekleme Tarihi: 24 Temmuz 2013 - Çarşamba

Sa’De

Elimde fotoğraf makinesi.
Barış Meydanı mekanımız .
İki elin kanda olsa, akşam yediden sonra doğru oraya. Mersin’in kalbi de nabzı da orada atıyor çünkü.
Sokaklar, caddeler, bulvarlar oraya can taşıyan damarlara benziyor adeta.
Orada öfke, orada sevinç, kararlılık orada.
Doğal olarak biz de oradayız tabii.
Gazetecisin sonuçta.
Gezi Olayları’nın bilmem kaçıncı günüydü unuttum.
Çapulcuların , ayyaşların tam ortasındayım yine.
Beni de çek, bizi de çek, diyenlerin; demeyenlerin fotoğraflarını çekiyorum; yüreklerinin sesini dinliyorum,
Ertesi günün gazete sayfalarını canlandırıyorum gözümün önünde. En iyi kare benim olmalı, diyorum; en çarpıcı haberi ben yazmalıyım.
Kim ne derse desin; gazetecilikte böyle bu. Saklayacak değilim.
Saat almış başını gitmiş,kimse farkında bile değil.
Coşku dorukta.
Bir ara antenlerimi germiş, kalabalığın ortasında öylece dikilir buldum kendimi.
Aşırı koşuşturmaktan yorulmuş olmalıyım.
Koluma girdi biri.
Bizim Ali abi.Ajans Fener’in sahibi.
Yorulmuşa benziyorsun, dedi; gel sana iki kadeh rakı ısmarlayayım.; iyi gelir.
Açlıktan kıvranan tilkiye “ Kızarmış tavuk sever misin” diye sormuşlar; nerdeyse ölüyormuş gülmekten.
Hastaya döşek sorulur mu hiç!
Gittik.
Meydana yakın bir yer Sa’De.
Adı gibi sade bir mekan. Dingin bir sessizlik dış bahçede.İç kapıya yakın bir yerde genç bir udi. Nerelere nerelere götürüp getiriyor sizi.Bir de Türk sanat müziğini seviyorsanız tamam.
 
Bu dediğin her yerde var, diyeceksiniz belki; ama yok.
İnanmıyorsanız bir uğrayın isterseniz.Şöyle bahçe duvarının dibinde bir masaya kurulun güzelce. Uzanıp şöyle bir dokunun yaseminlere, fesleğenlere. Rakıdan önce onların kokusuyla bir hoş olsun başınız.
Saç kavurmanın, kebabın, balığın yanında acı biber mi çekti canınız; garsona seslenmenize hiç gerek yok. Ona da uzanabilirsiniz oturduğunuz yerden. Dalından taze taze.
 
İki kadeh rakı bir büyüğe dönüşür ister istemez. Yorgunluğunuz buharlaşır, dirilir beden.
Güler yüzlü garsonlar uzaktan gözünüzün içine bakar; öyle zırt pırt rahatsız etmezler sizi.
Orada olmasanız da Avrupa’nın bilmem neresinde bir lokantada hissedersiniz kendinizi.
 
Ali Abi’nin burayı niye tercih ettiğini anladım sonra.
Bütün gün Mersin’in kahrını çeken birisini ancak buranın dinginliği paklar.
Ve o akşam, oracıkta kararımı verdim fazla düşünmeden:
Artık, mesai bitimi dosdoğru Sa’De’ye.
Koşuşturmaktan yorulan ayaklarımı, beynimi burada dinlendirebilirim ancak.
 
Laf aramızda, hele hele oranın sahibi Burhan Abi’yi ve onun sevgili eşini tanıdıktan sonra.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.