Mustafa Esmer Cengiz
Köşe Yazarı
Mustafa Esmer Cengiz
.
 

Söylemedi demeyin..

Akşamdan beri zonk! Zonk! Zonk! İkide bir tuzlu suyla gargara, bir ağrı kesici daha; ama nafile. Biraz durur gibi oluyor. Tekrar başlıyor! Uyuyabilirsen uyu, düşünebilirsen düşün. Diş ağrısı bu. Başka ağrılara benzemiyor; adamın beynini kemiriyor adeta! Söylenip duruyorum: Adamlar boşuna günde en az üç defa, demiyor. Fırçalayacaksın kardeşim! İyi güzel de nasıl? Gazetecisin sonuçta. Sabah çıkıyorsun, akşam dönüyorsun eve. Orhan Veli gibi diş fırçasını cebinde taşısan ne yazar. Düşünsene: Öğlenleri, ayakta bir tavuk tantuni yiyorsun, lavaboda diş fırçalıyorsun! Gülerler adama. Altı ayda bir düzenli bakım, diyorlar; haklı olabilirler; fakat… Zonklamayınca kimin aklına geliyor ki diş! Ben sayıklarken bizim gazeteci Ender Erdemil aradı. Çok kötü , dedim; sabaha kadar uyutmadı mübarek! Anladı.. Tanıdığı çok iyi bir diş hekimi varmış. Zınk diye kesiliverdi dişimin ağrısı. Oldum olası ödüm kopar dişçiden. Geçti, geçti, dedim. Gel de anlat! Geldi, aldı beni. Doğru dişçiye. Yolda , içimden , keşke yerinde yoktur, diye dualar etsem de sökmedi tabii. Bekleme salonunun deri koltuklarına bulduk kendimizi. O, gülünce dişleri de gülen dünya tatlısı sekreter de olmasa camdan aşağı atlayabilirdim herhalde! Neyse. Ender Erdemil, ince belli bardakta çayını yudumlarken benim kulağım içerden gelen cayırtılarda, cızırtılarda. Az sonra sıra bana gelecek; hiç kurtuluşum yok. Derken, ağzı pamuklu, suratı allak bullak bir adam çıktı içerden; yüreğim cız etti! Ardından beyaz saçlı, beyaz önlüklü bir adam daha. O canavar bu olmalı! Oymuş. Hadi bakalım içeri! İşkence koltuğuna uzanmazdan önce dişin önemini anlattı uzun uzun. Bi Jack London’ın Beyaz Diş romanından söz etmediği kaldı Allah var! Sonra dişçilik konusundaki akıl almaz gelişmelerden… Ağzından bal damlıyor! Hani sırf sohbet için buraya gelenin bile sağlam dişini söktüresi gelir . Öyle yani! Uzan bakalım şuraya! Eyvah! Eldivenli elinde nah bu kadar bir iğne! Ölüp ölüp dirilmişim! Tamam, dedi yarım dakika sonra; biraz bekleyeceğiz. Gazeteci Ender Erdemil kıs kıs gülüyor; sıra çivi çakmaya geldi , diyor . Doktor gülüyor. Çivi mivi çakılmadı tabii; ağzımdan paslı bir çiviyi çıkarıp aldığı kesin. Kuş gibi hafiflemişim; yediden doğdum, desem yalan olmaz. Ertesi gün tek başıma gittim doktora. Teşekkür ettim. Diş gibisi var mı be! Bundan böyle diş sorunu yaşayan kimi yakalarsam doğru Diş hekimi Yusuf Ünsal,a Söylemedi demeyin!
Ekleme Tarihi: 03 Ekim 2012 - Çarşamba

Söylemedi demeyin..

Akşamdan beri zonk! Zonk! Zonk!
İkide bir tuzlu suyla gargara, bir ağrı kesici daha; ama nafile.
Biraz durur gibi oluyor. Tekrar başlıyor!
Uyuyabilirsen uyu, düşünebilirsen düşün.
Diş ağrısı bu. Başka ağrılara benzemiyor; adamın beynini kemiriyor adeta!
Söylenip duruyorum: Adamlar boşuna günde en az üç defa, demiyor. Fırçalayacaksın kardeşim!
İyi güzel de nasıl?
Gazetecisin sonuçta. Sabah çıkıyorsun, akşam dönüyorsun eve. Orhan Veli gibi diş fırçasını cebinde taşısan ne yazar.
Düşünsene: Öğlenleri, ayakta bir tavuk tantuni yiyorsun, lavaboda diş fırçalıyorsun! Gülerler adama.
Altı ayda bir düzenli bakım, diyorlar; haklı olabilirler; fakat…
Zonklamayınca kimin aklına geliyor ki diş!
Ben sayıklarken bizim gazeteci Ender Erdemil aradı.
Çok kötü , dedim; sabaha kadar uyutmadı mübarek!
Anladı.. Tanıdığı çok iyi bir diş hekimi varmış.
Zınk diye kesiliverdi dişimin ağrısı. Oldum olası ödüm kopar dişçiden.
Geçti, geçti, dedim.
Gel de anlat!
Geldi, aldı beni. Doğru dişçiye.
Yolda , içimden , keşke yerinde yoktur, diye dualar etsem de sökmedi tabii.
Bekleme salonunun deri koltuklarına bulduk kendimizi.
O, gülünce dişleri de gülen dünya tatlısı sekreter de olmasa camdan aşağı atlayabilirdim herhalde!
Neyse.
Ender Erdemil, ince belli bardakta çayını yudumlarken benim kulağım içerden gelen cayırtılarda, cızırtılarda.
Az sonra sıra bana gelecek; hiç kurtuluşum yok.
Derken, ağzı pamuklu, suratı allak bullak bir adam çıktı içerden; yüreğim cız etti!
Ardından beyaz saçlı, beyaz önlüklü bir adam daha. O canavar bu olmalı!
Oymuş.
Hadi bakalım içeri!
İşkence koltuğuna uzanmazdan önce dişin önemini anlattı uzun uzun. Bi Jack London’ın Beyaz Diş romanından söz etmediği kaldı Allah var! Sonra dişçilik konusundaki akıl almaz gelişmelerden…
Ağzından bal damlıyor!
Hani sırf sohbet için buraya gelenin bile sağlam dişini söktüresi gelir . Öyle yani!
Uzan bakalım şuraya!
Eyvah!
Eldivenli elinde nah bu kadar bir iğne!
Ölüp ölüp dirilmişim!
Tamam, dedi yarım dakika sonra; biraz bekleyeceğiz.
Gazeteci Ender Erdemil kıs kıs gülüyor; sıra çivi çakmaya geldi , diyor . Doktor gülüyor.
Çivi mivi çakılmadı tabii; ağzımdan paslı bir çiviyi çıkarıp aldığı kesin.
Kuş gibi hafiflemişim; yediden doğdum, desem yalan olmaz.
Ertesi gün tek başıma gittim doktora. Teşekkür ettim.
Diş gibisi var mı be!
Bundan böyle diş sorunu yaşayan kimi yakalarsam doğru Diş hekimi Yusuf Ünsal,a
Söylemedi demeyin!
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.