Mustafa Esmer Cengiz
Köşe Yazarı
Mustafa Esmer Cengiz
.
 

Yüreğim yangın yeri

Tenimi çimdikliyorum zaman zaman. Gördüklerim, duyduklarım gerçek olamaz, diyorum. Rüyalardayım mutlaka, diyorum.Öyle olmadığımı anladığımda yüreğim acıyor,içim sızlıyor. Dünyada yazdıklarından ötürü içeri tıkılan 150 gazetecinin 103’ü bizden. Yani Türk, Türkiyeli, olacak şey mi bu! Hasan Tahsin’den bu güne öldürülen gazeteci sayısı bakımından dünya rekortmeniyiz Allah var.Tamı tamına 112 kişi. Uğur Mumcu’lar, İpekçi’ler,Emekçi’ler, Turhan Dursun’lar… Daha niceleri. Her biri cihan parçası! Topluca yaktıklarımız da var bu arada biliyorsunuz.Asla unutamayacağımız olan Madımak Katliamı.Tarihimizde bir kara leke; yüreğimizde bir yangın yeri. 33 can. Yazar-çizer, ozan, semayen, şair… Gencecik ,incecik bir dolu gelecek. Şimdi de sadece düşünüyorlar diye, düşüncelerini dillendiriyorlar diye, insanı, insanlığı seviyorlar diye özel yetkili savcılar hakimler karşısında umarsız siyasilerden düşünürüne, subayından generaline kadar bir dolu yurtsever uyduruk suçlamalarla Silivri’de Hastal’da… Adını da koymuşuz bi güzel: İleri demokrasi. Sevsinler! Bir de tutmuş komşularımıza laiklik , demokrasi dersi vermeye kalkıyoruz.İstemeyiz, diyorlar. Haksızlar mı şimdi? Düşünmenin, düşünceyi yazmanın, dillendirmenin, halkı bilgilendirmenin bağışlanmaz şuç sayıldığı bir ülkede hangi demokrasiden söz edilebilir ki? Magosa zindanlarında kararttığımız Namık Kemal’ler; hapishanelerimizde çürüttüğümüz Nazım Hikmet’ler; başını taşla ezdiğimiz Sabahattin Ali’ler; sokak ortasında vurdurduğumuz Hırant Dink’ler hep bizim gurur kaynağımız ileri demokrasi kurbanları değil mi? Ne oldu, bitirebildiniz mi, bitirebilecek misiniz? Öyle mi sanıyorsunuz yoksa? Düşüncenin hapsedildiği, yok edildiği nerede görülmüş? İlk çağlardan günümüze nasıl da dirile dirile, çoğala çoğala geliyorlar bak. Biçilip ekin geliyorlar; ezilip un geliyorlar. Gelecekler. Gelecek; halktan, haktan, özgürlükten yana olanların olacaktır yine. Gelecek aydınlık olacaktır.   Onların yarattığı dünyada balkonlar çiçekli olacaktır,güneşli olacaktır. İnsanlar iş dönüşü yorgunluklarını suya verecek, denize karşı türküler söyleyeceklerdir akşamları. Yükselen güneşe bakarak yepyeni yarınlar kuracaklardır sabahları. Çocuklar , korkusuzca , korkuluklardan denize sarkacaklardır; kitaplar okunacaktır korkusuzca En güzel çiçeklerini açacaktır toprak , saksılar… Bugün bin bir bedel ödeyen bu güzel insanların yüzü suyu hürmetine olacaktır bunlar. Ben buna inandım; buna inanan milyonlar var benim bildiğim; bilmeyenler de var ne yazık ki. Bilmem anlatabiliyor muyum; anladınız mı acaba?
Ekleme Tarihi: 04 Temmuz 2012 - Çarşamba

Yüreğim yangın yeri

Tenimi çimdikliyorum zaman zaman. Gördüklerim, duyduklarım gerçek olamaz, diyorum. Rüyalardayım mutlaka, diyorum.Öyle olmadığımı anladığımda yüreğim acıyor,içim sızlıyor.
Dünyada yazdıklarından ötürü içeri tıkılan 150 gazetecinin 103’ü bizden. Yani Türk, Türkiyeli, olacak şey mi bu!
Hasan Tahsin’den bu güne öldürülen gazeteci sayısı bakımından dünya rekortmeniyiz Allah var.Tamı tamına 112 kişi.
Uğur Mumcu’lar, İpekçi’ler,Emekçi’ler, Turhan Dursun’lar… Daha niceleri.
Her biri cihan parçası!
Topluca yaktıklarımız da var bu arada biliyorsunuz.Asla unutamayacağımız olan Madımak Katliamı.Tarihimizde bir kara leke; yüreğimizde bir yangın yeri. 33 can. Yazar-çizer, ozan, semayen, şair… Gencecik ,incecik bir dolu gelecek.
Şimdi de sadece düşünüyorlar diye, düşüncelerini dillendiriyorlar diye, insanı, insanlığı seviyorlar diye özel yetkili savcılar hakimler karşısında umarsız siyasilerden düşünürüne, subayından generaline kadar bir dolu yurtsever uyduruk suçlamalarla Silivri’de Hastal’da…
Adını da koymuşuz bi güzel: İleri demokrasi. Sevsinler!
Bir de tutmuş komşularımıza laiklik , demokrasi dersi vermeye kalkıyoruz.İstemeyiz, diyorlar. Haksızlar mı şimdi?
Düşünmenin, düşünceyi yazmanın, dillendirmenin, halkı bilgilendirmenin bağışlanmaz şuç sayıldığı bir ülkede hangi demokrasiden söz edilebilir ki?
Magosa zindanlarında kararttığımız Namık Kemal’ler; hapishanelerimizde çürüttüğümüz Nazım Hikmet’ler; başını taşla ezdiğimiz Sabahattin Ali’ler; sokak ortasında vurdurduğumuz Hırant Dink’ler hep bizim gurur kaynağımız ileri demokrasi kurbanları değil mi?
Ne oldu, bitirebildiniz mi, bitirebilecek misiniz? Öyle mi sanıyorsunuz yoksa?
Düşüncenin hapsedildiği, yok edildiği nerede görülmüş? İlk çağlardan günümüze nasıl da dirile dirile, çoğala çoğala geliyorlar bak.
Biçilip ekin geliyorlar; ezilip un geliyorlar.
Gelecekler.
Gelecek; halktan, haktan, özgürlükten yana olanların olacaktır yine.
Gelecek aydınlık olacaktır.
 
Onların yarattığı dünyada balkonlar çiçekli olacaktır,güneşli olacaktır.
İnsanlar iş dönüşü yorgunluklarını suya verecek, denize karşı türküler söyleyeceklerdir akşamları.
Yükselen güneşe bakarak yepyeni yarınlar kuracaklardır sabahları.
Çocuklar , korkusuzca , korkuluklardan denize sarkacaklardır; kitaplar okunacaktır korkusuzca
En güzel çiçeklerini açacaktır toprak , saksılar…
Bugün bin bir bedel ödeyen bu güzel insanların yüzü suyu hürmetine olacaktır bunlar.
Ben buna inandım; buna inanan milyonlar var benim bildiğim; bilmeyenler de var ne yazık ki.
Bilmem anlatabiliyor muyum; anladınız mı acaba?
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.