Romanlar… Bedrettin Gündeş yazdı

15.07.2019 - 06:42, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Romanlar… Bedrettin Gündeş yazdı

Kendi değerleriyle, kültürleriyle insanca yaşamak istiyorlar. Ayrımcılık, ötelenme, kabullenmeme ilkelliğine karşı, kendilerini var etmek istiyorlar. Son yıllarda büyük mesafeler kat ettiler. Artık kendilerini yaşadıkları toplumsal alanın bir parçası olarak görmeye başladılar.

Romanlar, Hindistan’ın Pencap-Sind nehir havzası boyunca Pakistan ve Afganistan’ın da içinde bulunduğu bölgelerden MS 1050 civarında İran ve Anadolu üzerinden dünyaya yayılmış Hint-Avrupa kökenli halkın adıdır.    Dünyanın her tarafına yayılmış bu halk, gittikleri her yerde ötelenmiş ve örselenmiş kimlikleriyle dışlanmanın yanında, zaman zaman kıyımlara da uğramış bir halk.   Romanlar, bin yıldır gittikleri her ülkede dışlansalar da, hümanizm, doğal yaşama, acılara göğüs germe, neşe ve eğlenceyi hayatlarının bir parçası olarak gören bir toplum.   Romanlar, yayıldıkları her yaşamlarını sürdürdükleri her ülkeyi kendi vatanları gibiymiş sahiplenmeleri, kendi kültürlerini korumalarına rağmen, o ülkenin değerlerine de saygı duymayı içselleştirmiş bir toplum.   Romanlarda, içe dönük bir yaşam, bu yaşamın içinde gelenek ve göreneklerin ağır bastığı bir kültürel korumacılık var. Dans ve eğlencenin yoksulluğu, çaresizliği, hırpalanmışlığı unutturduğu, kaderine sığınmış bir bakış ve kabulleniş var adeta.   Romanların gittikleri her yerde bu kadar örselenmelerinin nedenleri, biraz kendilerini eğitimden, sosyal çevreden, ticaretten soyutlayıp, içe dönük ürkek bir kabulleniş olduğu da bir gerçek. Bu sendromunu yaşasalar da, örselenmenin temel nedeni gittikleri her ülkede, kendilerine önyargıyla bakılması ve devletin sosyal yüzünü romanlara göstermemesidir asıl neden.   Romanların her ülkede karşılaştıkları sorunlar hemen hemen aynı. Eğitimin dışında kalmaları, istihdam konusunda büyük mağduriyet yaşamaları, sağlıktan yoksun olmaları ve barınma sorunlarının bir türlü çözülememesidir.   İşe girmek çok zor, eğitim olanaklarından faydalanma çok yetersiz, sağlık ta ise hiçbir güvenceleri yok, barınma sorunları yıllardır devan ediyor ve çok eğreti yapılarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar.   Tüm bu olumsuzluklara rağmen, kendilerine olan saygıları, heyecanları, arzuları, beklentileri ve iletişim çağı, Romanları da etkilemiş durumda. Kendi değerleriyle kültürleriyle yaşadıkları ülkelerde var olduklarını hissettirmek için yoğun bir örgütlenme ve sosyalleşme çabaları var.   Artık eğitime önem veriyorlar. Aralarında çok az sayıda da olsa üniversite eğitimi almış gençleri rol model olarak örnek alıyorlar. Çalışmak istiyorlar, çabalıyorlar. Dernekler, federasyonlar kurarak her türlü hibe fonlarından yararlanmak istiyorlar. Dünya genelinde son derece eğitimli akademisyenler, eğitmenler, profesörler var artık aralarında.       Romanlar bu heyecan, bu istek ve yoğunlaşmayla birlikte kendi toplumlarına yön verecek ve yaşamı kolaylaştırıcı çalışmalarını sürdürecekler tabi…   Bu alanda uluslar arası Romanes radyoyu kurarak bütün dünyaya seslerini iletmeye çalışıyorlar. Artık gazeteleri de var. Medyayı iyi kullanmaya başladılar. Dünyanın umursamaz tavrını artık teşir edecekler. Bizde varız diyecekler ve içinde bulundukları problemleri daha etkin bir şekilde anlatacak ve aktaracaklar.   Ancak en önemlisi devletlerin de bu toplumu artık önemsemeleri eğitim, sağlık, istihdam ve barınma sorunlarının çözümüne ve eşit yurttaşlık haklarına sahip olmalarına özel bir önem göstermelidir.   Kavgayı sevmeyen, hümanist düşünen, dışlanmışlığın verdiği ürkeklikle kendi içine kapanan bu halkın örselenmemesi için insani, ahlaki ve vicdani değerlerin ön planda tutulması lazım.   Bedrettin GÜNDEŞ  
Kendi değerleriyle, kültürleriyle insanca yaşamak istiyorlar. Ayrımcılık, ötelenme, kabullenmeme ilkelliğine karşı, kendilerini var etmek istiyorlar. Son yıllarda büyük mesafeler kat ettiler. Artık kendilerini yaşadıkları toplumsal alanın bir parçası olarak görmeye başladılar.

Romanlar, Hindistan’ın Pencap-Sind nehir havzası boyunca Pakistan ve Afganistan’ın da içinde bulunduğu bölgelerden MS 1050 civarında İran ve Anadolu üzerinden dünyaya yayılmış Hint-Avrupa kökenli halkın adıdır. 

 

Dünyanın her tarafına yayılmış bu halk, gittikleri her yerde ötelenmiş ve örselenmiş kimlikleriyle dışlanmanın yanında, zaman zaman kıyımlara da uğramış bir halk.

 

Romanlar, bin yıldır gittikleri her ülkede dışlansalar da, hümanizm, doğal yaşama, acılara göğüs germe, neşe ve eğlenceyi hayatlarının bir parçası olarak gören bir toplum.

 

Romanlar, yayıldıkları her yaşamlarını sürdürdükleri her ülkeyi kendi vatanları gibiymiş sahiplenmeleri, kendi kültürlerini korumalarına rağmen, o ülkenin değerlerine de saygı duymayı içselleştirmiş bir toplum.

 

Romanlarda, içe dönük bir yaşam, bu yaşamın içinde gelenek ve göreneklerin ağır bastığı bir kültürel korumacılık var. Dans ve eğlencenin yoksulluğu, çaresizliği, hırpalanmışlığı unutturduğu, kaderine sığınmış bir bakış ve kabulleniş var adeta.

 

Romanların gittikleri her yerde bu kadar örselenmelerinin nedenleri, biraz kendilerini eğitimden, sosyal çevreden, ticaretten soyutlayıp, içe dönük ürkek bir kabulleniş olduğu da bir gerçek. Bu sendromunu yaşasalar da, örselenmenin temel nedeni gittikleri her ülkede, kendilerine önyargıyla bakılması ve devletin sosyal yüzünü romanlara göstermemesidir asıl neden.

 

Romanların her ülkede karşılaştıkları sorunlar hemen hemen aynı. Eğitimin dışında kalmaları, istihdam konusunda büyük mağduriyet yaşamaları, sağlıktan yoksun olmaları ve barınma sorunlarının bir türlü çözülememesidir.

 

İşe girmek çok zor, eğitim olanaklarından faydalanma çok yetersiz, sağlık ta ise hiçbir güvenceleri yok, barınma sorunları yıllardır devan ediyor ve çok eğreti yapılarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar.

 

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, kendilerine olan saygıları, heyecanları, arzuları, beklentileri ve iletişim çağı, Romanları da etkilemiş durumda. Kendi değerleriyle kültürleriyle yaşadıkları ülkelerde var olduklarını hissettirmek için yoğun bir örgütlenme ve sosyalleşme çabaları var.

 

Artık eğitime önem veriyorlar. Aralarında çok az sayıda da olsa üniversite eğitimi almış gençleri rol model olarak örnek alıyorlar. Çalışmak istiyorlar, çabalıyorlar. Dernekler, federasyonlar kurarak her türlü hibe fonlarından yararlanmak istiyorlar. Dünya genelinde son derece eğitimli akademisyenler, eğitmenler, profesörler var artık aralarında.

 

 

 

Romanlar bu heyecan, bu istek ve yoğunlaşmayla birlikte kendi toplumlarına yön verecek ve yaşamı kolaylaştırıcı çalışmalarını sürdürecekler tabi…

 

Bu alanda uluslar arası Romanes radyoyu kurarak bütün dünyaya seslerini iletmeye çalışıyorlar. Artık gazeteleri de var. Medyayı iyi kullanmaya başladılar. Dünyanın umursamaz tavrını artık teşir edecekler. Bizde varız diyecekler ve içinde bulundukları problemleri daha etkin bir şekilde anlatacak ve aktaracaklar.

 

Ancak en önemlisi devletlerin de bu toplumu artık önemsemeleri eğitim, sağlık, istihdam ve barınma sorunlarının çözümüne ve eşit yurttaşlık haklarına sahip olmalarına özel bir önem göstermelidir.

 

Kavgayı sevmeyen, hümanist düşünen, dışlanmışlığın verdiği ürkeklikle kendi içine kapanan bu halkın örselenmemesi için insani, ahlaki ve vicdani değerlerin ön planda tutulması lazım.

 

Bedrettin GÜNDEŞ

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.