MTB Başkanı Abdullah Özdemir: Üretim hacminin 4 katını işleyecek kapasiteye sahibiz

Zirve kapsamında bakliyat oturumunun açılış konuşmasını yapan Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir, bakliyatın ülkemiz için yalnızca tarımsal veya ticari bir ürün değil, aynı zamanda kültürel mirasımızın bir parçası olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu: “Nohut ve mercimeğin gen merkezi, üzerinde bulunduğumuz bu bereketli topraklardır. Ülkemizin bakliyat dış ticaret hacmi 2,7 milyon ton düzeyindedir ve bu hacmin yüzde 85’i Mersin üzerinden gerçekleştirilmektedir. Bu güçlü performansın temel unsurlarından biri, Mersin’in Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Asya arasında dünya bakliyat ticaretinde bir köprü konumunda olmasıdır.” Mersin’in yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın önde gelen bakliyat ticaret merkezlerinden biri haline geldiğini belirten Özdemir, şu değerlendirmede bulundu: “Dünyada hiçbir şehirde, Mersin’deki kadar güçlü bir bakliyat sektörü kümelenmesi yoktur. Ülkemizde bakliyat işleme sanayisinin yüzde 70’inden fazlası Mersin’de bulunmaktadır. Kentimizdeki 40 mercimek işleme tesisinin yıllık kapasitesi 2 milyon tondur. Yaklaşık 100 eleme, tasnifleme ve paketleme tesisinde ise her yıl 2 milyon ton nohut, kuru fasulye, yeşil mercimek ve bezelye işlenebilmektedir. Dolayısıyla Mersin, ülkemizin mevcut üretim hacminin dört katını işleyecek kapasiteye sahiptir. İlimizde 250’yi aşkın firma bu sektörde faaliyet göstermektedir. Tesislerin tamamı en ileri teknolojiyle donatılmıştır. Bugün Mersin’de, dünyanın herhangi bir ülkesinde modern bir hububat veya bakliyat tesisi kurabilecek makine ve ekipman üretim kapasitesi mevcuttur. Özetle, Mersin bir bakliyat şehridir.” Bakliyat sektörü açısından önümüzdeki dönemde üç temel başlığın öne çıktığını ifade eden Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birincisi, son 60 yılda dünya bakliyat üretimi ve tüketimindeki artış hızı; hububat ve yağlı tohum gibi diğer ürün gruplarının gerisinde kalmıştır. Bu nedenle üretimi artırmalı ve özellikle genç nesiller arasında tüketimi teşvik etmeliyiz. İkincisi, bakliyat ticaretinin önümüzdeki yıllarda nasıl bir dönüşüm geçireceğini bugünden doğru şekilde analiz etmeliyiz. Gelecekte verimliliği yüksek, kaliteli, iklim değişikliğine uyumlu ve hastalıklara dayanıklı çeşitlerin çok daha fazla ön plana çıkacağını düşünüyorum. Üçüncüsü, bitkisel protein ve tüketime hazır gıda pazarları hızla büyümektedir. Gelişen türev ürün pazarında güçlü bir yer edinebilmek için bugünden yatırım yapılmalıdır. Sonuç olarak, ‘Geleceğin Gıdası: Bakliyat’ artık yalnızca bir motto değil, somut bir gerçektir.”