Ortadoğu’da Süperlerin Dansı... Bedrettin Gündeş yazdı

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 12.04.2018 - 16:57, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Ortadoğu’da Süperlerin Dansı... Bedrettin Gündeş yazdı

Türkiye çok önemli ve karmaşık bir sürecin içinden geçiyor. Çevremizde savaş, uzağımızda entrikalar, ekonomik darboğaz, belirsizlik, baskı, korku hepsi iç içe. Amerika, Avrupa, Rusya ve İran… Bu çıkarcı denklemin arasına sıkışmış bir Türkiye. Aç gözlü kurtlar gibi fırsatçılığı kolluyorlar. Savaşı önler gibi yapıyorlar, kardeşi kardeşe kırdırarak nemalanmak istiyorlar. Türkiye tarafında ise, bu yaşananlar karşısında ne yapacağını şaşırmış, egoların tavan yaptığı, hırs ve korkunun iç içe geçtiği bir yönetme anlayışıyla, stratejik derinliği olmayan günübirlik politikalarla, adeta bu aç gözlü sömürücülere fırsat yaratılıyor. Kendi içinde barışı sağlayıp, çıkarcı sömürücülerin oyunlarını bozacağı yerde demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet, vicdan, ahlak gibi değerlerin ötesinde debelenip duruyor. Ekonomik sıkıntılar, belirsizlik, beyin göçü, yabancı yatırımcının geri çekilmesi, Afrin operasyonu, ege de suların ısınması, seçimlerin yaklaşması, ABD ve AB ile sorunların büyümesi, herkeste bir tedirginlik yaratıyor. Dolar 4,2, Euro 5,1, benzin 6 dolayında ve ucu açık bir yükseliş. Tedirginlik, kaçış hesapları, seçim atmosferi ve işletilemeyen demokrasi kuralları… Yunanistan bu gelişmelerden güç alarak ve fırsat kollayarak adalara asker yerleştireceğini alenen söylüyor. Bu arada her iki tarafta gerginlik politikasında tez canlı açıklamalardan geri kalmıyor. Amerika dünya üzerindeki finans gücü ve askeri üstünlüğünün kabadayılığını yapıyor, savaşlar çıkararak kurgularını hayata geçirmeye çalışıyor. Hem de bütün dünyanın gözünün içine baka baka… Amerika Kürtlerin kaşına, gözüne, endamına değil, kendi stratejisine uygun olduğu için Kuzey Suriye’ye demir atmış durumda. Ekonomik pazarı, siyasi gücü elinde tutmak istiyor. Rusya aynı mantık ve hırsla ve daha sinsice bu kargaşadan nasıl nemalanırım diye fırsat kolluyor. Süper güç olmanın avantalarını kullanarak kırıntıları topluyor. Amerika’nın sus payı olarak önüne attığı ganimetlerle sesini kesiyor ya da yükseltiyor. Rusya Türkiye’nin öngörüsüz tavrını fırsat bilerek önce Afrin’e gir diyor sonra hava sahasını kapatıyor. İmzalanması gereken anlaşmaları istediği noktaya getirdikten sonra hava sahasını açıyor. Suriye hükümetiyle ilişkilerin düzeltilmesini istiyor, öte yandan Suriye devletinin her zaman kendisine biat etmesi için süreci uzatıyor. “Ben olmasam seni yerler” mesajını veriyor. Rusya bir taraftan Afrin de yaşanan savaşı körüklüyor, insanların ölümüne seyirci kalıyor, öte yandan Suriye devletiyle birlikte Doğu Guta da ki yoksul halkı bombalıyor. Kimyasal kullanıldığı iddialarını red ediyor, araştırılmasını ise veto ediyor. Her açıdan ikiyüzlülük… Avrupa ise, Türkiye üzerinde nasıl bir karar vereceğinin şaşkınlığı içinde, kendi halkından gelen baskılara dayanamayarak Türkiye’ye sert mesajlar göndermeye başlıyor. O da bir şeyler koparma peşinde. O da demokrasiyi sadece kendi vatandaşları için istiyor. Kendi huzuru kaçmasın diye müdahale ediyor gibi gözüküyor. Savaş mağdurlarının Avrupa ülkelerine gitmelerini engellemek için her yola başvuruyorlar. Savaş mağdurları ölecekse kendi yurtlarında ölsünler, denizlerde boğulsunlar, birbirlerini yok etsinler ama Avrupa’ya gelmesinler mantığı. Faşizan, ırkçı, çıkarcı bir bakışın pratik uygulamasıdır tüm bu yaşananlar. Ya İran… İran; teokratik, ideolojik dünya görüşünü Ortadoğu’da egemen kılmak isteyen bir molla devleti. Gerici bir sistemin karanlığında demokrasiden, hukuktan, insan haklarından uzak bir yönetme anlayışının bir başka versiyonu. İran; mezhepsel çatışmaların belirleyici aktörü. Bölge ülkeleriyle olan geçimsizliği nedeniyle bitmeyen korkular, savaşlar ve ölümlerin başrol oyuncusu. İran; Türkiye’nin Ortadoğu’daki alan kapma yarışında stratejik rakibi. Tarihsel devlet geleneğiyle dengelerini, kurgularını, stratejisini hep mezhepsel kavgalar üzerinde şekillendiren bir İran var karşımızda. Astana zirvesine katılması ise, kendi Kürtlerinden gelecek tehlike ve Suriye hükümetinin korunması nedeniyledir. Ortadoğu’da bende süper güç olarak varım diyor. Dünya siyaseti çıkarlar üzerine kurulduğu için, günlük, haftalık, aylık ittifaklar kurulur ya da bozulur. Kalıcı dostluk, kalıcı barış, kalıcı ortaklıklarda hep çıkarlar üzerinedir. Avrupa Birliği kendi çıkarlarını korumak, savunmak için oluşturulmuştur. Ancak, dünya süper güçlerin oluşturduğu güç dengeleri üzerinde şekillendiği için üçüncü dünya ülkelerinin bir esamesi okunmaz. Onlar sadece birer figüran olarak yerlerini alırlar. Ortadoğuda süperlerin hesaplı-kitaplı dansını seyrediyoruz adeta. Rusya ile ABD’nin son restleşmeleri 3. Dünya savaşını çıkarır açıklamaları ise bir aldatmacadır. ABD ile Rusya savaşmaz savaştırırlar. Ganimetleri de güçleri oranında paylaşırlar. Dünya kamuoyuna yansıyanlar sadece göreceli salvolardır. Savaşmak ve savaşmaya mahkum olmak azgelişmiş ülkelerin işidir. Çünkü zalim süper devletlere ellerini verdikleri yetki ve tavizlerle kendi halklarına acı çektiriyorlar. Yok olan canlar, yetim kalan çocuklar, tahrip edilen kentler, kimyasal silahlar ve en önemlisi yok edilmeye çalışılan insani değerler… Herkes aklını başına almalı.   BEDRETTİN GÜNDEŞ 11.04.2018
Türkiye çok önemli ve karmaşık bir sürecin içinden geçiyor. Çevremizde savaş, uzağımızda entrikalar, ekonomik darboğaz, belirsizlik, baskı, korku hepsi iç içe. Amerika, Avrupa, Rusya ve İran… Bu çıkarcı denklemin arasına sıkışmış bir Türkiye. Aç gözlü kurtlar gibi fırsatçılığı kolluyorlar. Savaşı önler gibi yapıyorlar, kardeşi kardeşe kırdırarak nemalanmak istiyorlar. Türkiye tarafında ise, bu yaşananlar karşısında ne yapacağını şaşırmış, egoların tavan yaptığı, hırs ve korkunun iç içe geçtiği bir yönetme anlayışıyla, stratejik derinliği olmayan günübirlik politikalarla, adeta bu aç gözlü sömürücülere fırsat yaratılıyor. Kendi içinde barışı sağlayıp, çıkarcı sömürücülerin oyunlarını bozacağı yerde demokrasi, insan hakları, hukuk, adalet, vicdan, ahlak gibi değerlerin ötesinde debelenip duruyor. Ekonomik sıkıntılar, belirsizlik, beyin göçü, yabancı yatırımcının geri çekilmesi, Afrin operasyonu, ege de suların ısınması, seçimlerin yaklaşması, ABD ve AB ile sorunların büyümesi, herkeste bir tedirginlik yaratıyor. Dolar 4,2, Euro 5,1, benzin 6 dolayında ve ucu açık bir yükseliş. Tedirginlik, kaçış hesapları, seçim atmosferi ve işletilemeyen demokrasi kuralları… Yunanistan bu gelişmelerden güç alarak ve fırsat kollayarak adalara asker yerleştireceğini alenen söylüyor. Bu arada her iki tarafta gerginlik politikasında tez canlı açıklamalardan geri kalmıyor. Amerika dünya üzerindeki finans gücü ve askeri üstünlüğünün kabadayılığını yapıyor, savaşlar çıkararak kurgularını hayata geçirmeye çalışıyor. Hem de bütün dünyanın gözünün içine baka baka… Amerika Kürtlerin kaşına, gözüne, endamına değil, kendi stratejisine uygun olduğu için Kuzey Suriye’ye demir atmış durumda. Ekonomik pazarı, siyasi gücü elinde tutmak istiyor. Rusya aynı mantık ve hırsla ve daha sinsice bu kargaşadan nasıl nemalanırım diye fırsat kolluyor. Süper güç olmanın avantalarını kullanarak kırıntıları topluyor. Amerika’nın sus payı olarak önüne attığı ganimetlerle sesini kesiyor ya da yükseltiyor. Rusya Türkiye’nin öngörüsüz tavrını fırsat bilerek önce Afrin’e gir diyor sonra hava sahasını kapatıyor. İmzalanması gereken anlaşmaları istediği noktaya getirdikten sonra hava sahasını açıyor. Suriye hükümetiyle ilişkilerin düzeltilmesini istiyor, öte yandan Suriye devletinin her zaman kendisine biat etmesi için süreci uzatıyor. “Ben olmasam seni yerler” mesajını veriyor. Rusya bir taraftan Afrin de yaşanan savaşı körüklüyor, insanların ölümüne seyirci kalıyor, öte yandan Suriye devletiyle birlikte Doğu Guta da ki yoksul halkı bombalıyor. Kimyasal kullanıldığı iddialarını red ediyor, araştırılmasını ise veto ediyor. Her açıdan ikiyüzlülük… Avrupa ise, Türkiye üzerinde nasıl bir karar vereceğinin şaşkınlığı içinde, kendi halkından gelen baskılara dayanamayarak Türkiye’ye sert mesajlar göndermeye başlıyor. O da bir şeyler koparma peşinde. O da demokrasiyi sadece kendi vatandaşları için istiyor. Kendi huzuru kaçmasın diye müdahale ediyor gibi gözüküyor. Savaş mağdurlarının Avrupa ülkelerine gitmelerini engellemek için her yola başvuruyorlar. Savaş mağdurları ölecekse kendi yurtlarında ölsünler, denizlerde boğulsunlar, birbirlerini yok etsinler ama Avrupa’ya gelmesinler mantığı. Faşizan, ırkçı, çıkarcı bir bakışın pratik uygulamasıdır tüm bu yaşananlar. Ya İran… İran; teokratik, ideolojik dünya görüşünü Ortadoğu’da egemen kılmak isteyen bir molla devleti. Gerici bir sistemin karanlığında demokrasiden, hukuktan, insan haklarından uzak bir yönetme anlayışının bir başka versiyonu. İran; mezhepsel çatışmaların belirleyici aktörü. Bölge ülkeleriyle olan geçimsizliği nedeniyle bitmeyen korkular, savaşlar ve ölümlerin başrol oyuncusu. İran; Türkiye’nin Ortadoğu’daki alan kapma yarışında stratejik rakibi. Tarihsel devlet geleneğiyle dengelerini, kurgularını, stratejisini hep mezhepsel kavgalar üzerinde şekillendiren bir İran var karşımızda. Astana zirvesine katılması ise, kendi Kürtlerinden gelecek tehlike ve Suriye hükümetinin korunması nedeniyledir. Ortadoğu’da bende süper güç olarak varım diyor. Dünya siyaseti çıkarlar üzerine kurulduğu için, günlük, haftalık, aylık ittifaklar kurulur ya da bozulur. Kalıcı dostluk, kalıcı barış, kalıcı ortaklıklarda hep çıkarlar üzerinedir. Avrupa Birliği kendi çıkarlarını korumak, savunmak için oluşturulmuştur. Ancak, dünya süper güçlerin oluşturduğu güç dengeleri üzerinde şekillendiği için üçüncü dünya ülkelerinin bir esamesi okunmaz. Onlar sadece birer figüran olarak yerlerini alırlar. Ortadoğuda süperlerin hesaplı-kitaplı dansını seyrediyoruz adeta. Rusya ile ABD’nin son restleşmeleri 3. Dünya savaşını çıkarır açıklamaları ise bir aldatmacadır. ABD ile Rusya savaşmaz savaştırırlar. Ganimetleri de güçleri oranında paylaşırlar. Dünya kamuoyuna yansıyanlar sadece göreceli salvolardır. Savaşmak ve savaşmaya mahkum olmak azgelişmiş ülkelerin işidir. Çünkü zalim süper devletlere ellerini verdikleri yetki ve tavizlerle kendi halklarına acı çektiriyorlar. Yok olan canlar, yetim kalan çocuklar, tahrip edilen kentler, kimyasal silahlar ve en önemlisi yok edilmeye çalışılan insani değerler… Herkes aklını başına almalı.   BEDRETTİN GÜNDEŞ 11.04.2018
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.