Refaha giden yol özgürlük ve demokrasiden geçiyor... Abdullah Ayan yazdı

Spor (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 05.03.2018 - 09:27, Güncelleme: 29.11.2021 - 14:41
 

Refaha giden yol özgürlük ve demokrasiden geçiyor... Abdullah Ayan yazdı

Anadoluʹ nun dişe dokunur yer altı zenginlikleri yok.. Petrol ülkesi de değil Türkiye… Özalʹ ın ˮiyi ki petrolümüz yok, petrolü olup ta rahat yüzü gören Ortadoğu ülkesine rastlayamazsınızˮ tespitini yıllardır kulağımda küpe niyetine taşırım. Ama genç, dinamik girişimci ruha sahip, her koşula rahatlıkla uyum gösteren bir nüfusumuz ve şimdilik önemini koruyan jeopolitik, stratejik öneme sahip bir ülkede yaşadığımız, dost düşman herkesin üzerinde mutabık kaldığı bir gerçek… Ancak Özal ile başlayan ve ülke girişimcisini dünyayla tanıştıran, rekabetçiliğe zorlayan koşullar özellikle meşum darbe girişiminden sonra gittikçe ağırlaştı. Olağanüstü hal ilanı bile başlı başına evrensel hukuk şemsiyesi altında güvenceler arayan iş adamından çalışanına, akademisyeninden sanatçısına insan sermayesini eritmekle kalmadı, darbelerden beter kuruttu. Üstelik son on yılda hızlanan biçimde yoğunlaşan inşaat sevdasıyla, dışarıdan bulup buluşturduğu kaynakları da betona gömdü. Şimdi iktidar dışında herkes elleri şakaklarında bu kaostan nasıl çıkılacağını birbirine sorup duruyor. Birkaç Don Kişot dışında kalan neredeyse tüm girişimci/yatırımcılar yüksek sesle kaygılarını dile getirmekten korktukları için karınlarından konuşuyor, bir araya geldikleri dost meclislerinde dertleniyorlar ama herkes yerin kulağı var ilkesini hatırlayıp üçüncü biri sohbete katıldığında ya mevzuu değiştiriyor ya da sükut altındır sözünü hatırlayıp susuyor. Oysa girişte belirttiğim gibi bu ülkenin ne petrolü var ne de para eden madenlere sahip. Ve bu ülkeyi ayakta tutan birkaç dinamikten biri belki de birincisi elinde çantasıyla dünyanın dört yanında koşturan girişimci ruhu… O ruh sesini çıkarmasa da heyecanını, umudunu yitirmiş durumda. Bakın bu ülke 2011ʹ de yakaladığı 135 milyar dolarlık ihracatın üzerine (altın alım/satımı gibi netameli kalemi dışarıda bırakırsak) bir türlü çıkamıyor. Büyüme de aynı biçimde gelip kişi başına 10 bin doları yokladıktan sonra orta gelir tuzağındaki acımasız alanda debelenip duruyor. Neden? Çünkü Türkiye, 2011ʹ den sonra yeni bir hikaye yazamadı. İstediğiniz kadar İstanbulʹ a 3. köprü, 3. havaalanı, körfez geçişi, Çanakkaleʹ ye köprü gibi kendinizce devasa projeleri halkın önüne koyun, bunlar artık yeni nesile bir şey ifade etmiyor. Çünkü eğip bükerek verdiğiniz büyüme rakamları geniş kesimlere yansımıyor. Alt ve orta gelire sahip geniş kesimler henüz kırılma anlamın gelecek yeni bir siyasi çizgiye yönelmese de, bir arayışın içinde. Ülkedeki en büyük potansiyeli barındıran kesim, iktidar dahil bir siyasi partiye yönelenlerden değil kararsızlardan oluşuyor. Girişimciler hangi teşvike boğarsanız boğun bu iklimden memnun değil… Gençler ise ilk fırsatta kapağı başka diyarlara atma derdinde. Devlet dışında büyüyen yok ve bu büyüme kaynak yetersizliği nedeniyle sürdürülebilir olmadığı gibi sorunlu hatta obez… Sapiens kitabında Yuval Noah Harari Amerikayı keşfedip onca zenginliğin üzerine konan İspanya dururken neden kapitalizmin Hollandaʹ da doğduğunu anlatırken girişim hürriyetinin altını çizer. Sadece Harari ile de sınırlı değil karşılaştırmalar… Dünyanın en saygın ekonomistlerinden Daron Acemoğlu ve James Robinson ortaklaşa kaleme aldıkları ʹUlusların Düşüşüʹ kitabında Nogales isimli kentin iki yakasında yer alan biri Meksika diğeri ABD sınırları içindeki Nogales Arizona ve Nogales Sonoraʹ yı karşılaştırır ve vardıkları çarpıcı sonuçları paylaşırlar. Yıllar önce evrensel verilerden yola çıkarak kaleme aldığım Kuzey-Güney Kore örneği de benzer noktaya götürmüştü beni… Tümünün barındırdığı ortak özellikleri, Türkiyeʹ nin çıkarması gereken dersler, bir sonraki yazıda…    Abdullah Ayan    
Anadoluʹ nun dişe dokunur yer altı zenginlikleri yok.. Petrol ülkesi de değil Türkiye… Özalʹ ın ˮiyi ki petrolümüz yok, petrolü olup ta rahat yüzü gören Ortadoğu ülkesine rastlayamazsınızˮ tespitini yıllardır kulağımda küpe niyetine taşırım. Ama genç, dinamik girişimci ruha sahip, her koşula rahatlıkla uyum gösteren bir nüfusumuz ve şimdilik önemini koruyan jeopolitik, stratejik öneme sahip bir ülkede yaşadığımız, dost düşman herkesin üzerinde mutabık kaldığı bir gerçek… Ancak Özal ile başlayan ve ülke girişimcisini dünyayla tanıştıran, rekabetçiliğe zorlayan koşullar özellikle meşum darbe girişiminden sonra gittikçe ağırlaştı. Olağanüstü hal ilanı bile başlı başına evrensel hukuk şemsiyesi altında güvenceler arayan iş adamından çalışanına, akademisyeninden sanatçısına insan sermayesini eritmekle kalmadı, darbelerden beter kuruttu. Üstelik son on yılda hızlanan biçimde yoğunlaşan inşaat sevdasıyla, dışarıdan bulup buluşturduğu kaynakları da betona gömdü. Şimdi iktidar dışında herkes elleri şakaklarında bu kaostan nasıl çıkılacağını birbirine sorup duruyor. Birkaç Don Kişot dışında kalan neredeyse tüm girişimci/yatırımcılar yüksek sesle kaygılarını dile getirmekten korktukları için karınlarından konuşuyor, bir araya geldikleri dost meclislerinde dertleniyorlar ama herkes yerin kulağı var ilkesini hatırlayıp üçüncü biri sohbete katıldığında ya mevzuu değiştiriyor ya da sükut altındır sözünü hatırlayıp susuyor. Oysa girişte belirttiğim gibi bu ülkenin ne petrolü var ne de para eden madenlere sahip. Ve bu ülkeyi ayakta tutan birkaç dinamikten biri belki de birincisi elinde çantasıyla dünyanın dört yanında koşturan girişimci ruhu… O ruh sesini çıkarmasa da heyecanını, umudunu yitirmiş durumda. Bakın bu ülke 2011ʹ de yakaladığı 135 milyar dolarlık ihracatın üzerine (altın alım/satımı gibi netameli kalemi dışarıda bırakırsak) bir türlü çıkamıyor. Büyüme de aynı biçimde gelip kişi başına 10 bin doları yokladıktan sonra orta gelir tuzağındaki acımasız alanda debelenip duruyor. Neden? Çünkü Türkiye, 2011ʹ den sonra yeni bir hikaye yazamadı. İstediğiniz kadar İstanbulʹ a 3. köprü, 3. havaalanı, körfez geçişi, Çanakkaleʹ ye köprü gibi kendinizce devasa projeleri halkın önüne koyun, bunlar artık yeni nesile bir şey ifade etmiyor. Çünkü eğip bükerek verdiğiniz büyüme rakamları geniş kesimlere yansımıyor. Alt ve orta gelire sahip geniş kesimler henüz kırılma anlamın gelecek yeni bir siyasi çizgiye yönelmese de, bir arayışın içinde. Ülkedeki en büyük potansiyeli barındıran kesim, iktidar dahil bir siyasi partiye yönelenlerden değil kararsızlardan oluşuyor. Girişimciler hangi teşvike boğarsanız boğun bu iklimden memnun değil… Gençler ise ilk fırsatta kapağı başka diyarlara atma derdinde. Devlet dışında büyüyen yok ve bu büyüme kaynak yetersizliği nedeniyle sürdürülebilir olmadığı gibi sorunlu hatta obez… Sapiens kitabında Yuval Noah Harari Amerikayı keşfedip onca zenginliğin üzerine konan İspanya dururken neden kapitalizmin Hollandaʹ da doğduğunu anlatırken girişim hürriyetinin altını çizer. Sadece Harari ile de sınırlı değil karşılaştırmalar… Dünyanın en saygın ekonomistlerinden Daron Acemoğlu ve James Robinson ortaklaşa kaleme aldıkları ʹUlusların Düşüşüʹ kitabında Nogales isimli kentin iki yakasında yer alan biri Meksika diğeri ABD sınırları içindeki Nogales Arizona ve Nogales Sonoraʹ yı karşılaştırır ve vardıkları çarpıcı sonuçları paylaşırlar. Yıllar önce evrensel verilerden yola çıkarak kaleme aldığım Kuzey-Güney Kore örneği de benzer noktaya götürmüştü beni… Tümünün barındırdığı ortak özellikleri, Türkiyeʹ nin çıkarması gereken dersler, bir sonraki yazıda…    Abdullah Ayan    
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.