Abdullah Ayan
Köşe Yazarı
Abdullah Ayan
 

Küresel dağıtım zincirinin kırılması, bolluk içinde sefalet…

Küresel salgının hepimizi evlere hapsettiği günlerde "bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" cümlesini her platformda sıklıkla dillendirdik.. Yerinde bir tespitti ve bugün tarihte eşine rastlanmayan hızda bir takım aşılarla önüne geçilmeye çalışılsa da, normale dönüşün kısa zamanda gerçekleşmeyeceği, daha da önemlisi bundan sonraki hayatımızın hiçbir zaman bıraktığımız günlerdeki normal olmayacağı gerçeğiyle karşı karşıyayız.. Salgın öncesinde izlemeye çalıştığımız gelişmelere bakıldığında yıllar alacak kimi değişimler aylar içinde gerçekleşti ve artık o değişimden geriye dönüş olmayacağı somut biçimde karşımızda duruyor.. Aşı bulundu diye seviniyoruz ama biz tanımaya çalıştığımız virüsü alt etmeye çalışırken o da boş durmuyor, yeni varyantlarla çıkıyor ortaya ve bu kılık değiştirmiş düşmana karşı yeni aşıların etkilerini, hangi sonuçlarla karşılaşacağımızı öngöremiyoruz.. Başlı başına aşılarla ilgili yanıt bekleyen sorulara her gün yenileri eklenirken, kısa zamanda 8 milyar dünyalının tekrar eski yaşamına dönmesini beklemek iyimser beklentinin de ötesinde artık gerçekleşmeyecek bir hayal.. Çoğu işin ofislere kapanmadan da yapılacağını gören hangi işletme bundan böyle hayat normale dönse de üretim maliyetlerini ciddi anlamda etkileyen o ofisleri yeniden açsın? İhtiyaç duyduğu ürünün internet üzerinden satın alınacağını keşfeden kaç kişinin bundan böyle geleneksel yöntemle alış verişe çıkacağı sorusunun bugün yanıtı dünden çok daha zor.. Salgının uzun yıllar tartışılacak asıl etkisi, tedarik zincirlerinin kopmasıyla ortaya çıkan 'varlık içinde yokluk' gerçeği.. Sanayi ve tarım alanında ortaya çıkan fiyat dalgalanmalarının tümü sonunda gelip tedarik zincirlerinde görülen kopuşlara dayanıyor.. Almanya'da veya Amerika' da yüz milyarlarca dolarlık cirolara sahip bir fabrika, Çin' den gelecek bir kuruşluk çip veya elektronik devre yongası gelemediği için üretime ara vermek, işçileri evlerine göndermek zorunda kalıyor. (Bu çok önemli konuya başka bir makalede değineceğim) Sanayideki aksama tüm hayatımızı, alışkanlıklarımızı elbette etkiliyor ama dünyanın sonu değil. Oysa beslenmek tüm canlılarda olduğu gibi insanların varlıklarını sürdürmesinin temel güdüsü.. Hayatta kalmamızın en önemli unsuru olan gıdaya erişim, pandemiyle gelen kapanma döneminde tedarik zincirlerinin kopmasıyla durma noktasına geldi ve ortaya çıkan evrensel sorun bugün de çözülmesi gereken en temel haliyle karşımızda.. Üretim- Dağıtım- Tüketim zinciri, tedarik ağları, süpermarketlerle yıllar içinde devasa boyutlara ulaşırken, ortaya çıkan bir virüs kurulan tüm sistemi yıkma noktasına getirdi.. Mao' nun emperyalizm için kullandığı 'kağıttan kaplan' tanımı bir virüsün saldırısı sonucu sol-sağ ayrımı yapmadan, ülke gözetmeden dünyadaki tüm sistemleri sorgulanır hale getirdi. Örneğin Mumbai' deki veya Anadolu' daki yoksul köylü ürettiği sebzeyi, daldaki meyveyi gelip alacak tüccarı günlerce bekledi ama gelen giden olmayınca çürümeyenleri yerel pazarda bulduğu her fiyata sattı, kalanını da komşularına dağıttı… Yoksul Hindistan veya Anadolu fark etmez, dünyanın dört yanında bu ve benzeri sayısız öykü ortaya çıktı ama zengin ülkelerde de durum farklı değildi. İngiltere ve Hollanda' da sağılan sütleri her gün düzenli toplayan alıcı artık gelemeyince sütler yollara döküldü.. ABD' de mezbahalar salgın nedeniyle kapanınca kesime gönderilemeyen milyonlarca çiftlik hayvanı telef oldu.. Bugüne kadar her alanda desteklenen kartellerin aslında nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğu, sorunlar yumağına yol açtığı dramatik gerçeklerle ortaya çıktı: Örneğin zaman içinde yaşanan kartelleşme sonucu artık ABD'de tüketilen tüm sığır etlerinin neredeyse tamamı 13 mezbahada işleniyordu.*  Bu 13 mezbaha, yoğun ortamda çalışmak zorunda olan işçilerin hastalanması ve bir biri ardına ölümlerin görülmesi ardından kapanınca, o kesim tesislerine dayalı üretim yapan çiftliklerde kesilmeyi bekleyen milyonlarca hayvanı itlaf oldu, çiftlik sahipleri de iflaslarla yüzleşti.. Bir yanda alın teri, göz yaşı yanında ortak değer olarak ta trilyon dolarlara mal olan onca ürünün yok olması, öbür yandan o gıdalara erişilemediği için yeterince beslenemeyen milyonlarca bebek.. Pandemi etkisiyle kırılan küresel dağıtım zincirinin yarattığı hasar, çıkarılacak dersler ışığında ortaya çıkan sorunların aşılması için yapılacaklar, bozulan dengeleri yeniden kurarken artık göz ardı edemeyeceğimiz üretici/tüketiciyi doğrudan buluşturacak yerel ağların önemi bir sonraki makale konusu… * https://www.100daysofrealfood.com/some-highlights-from-the-food-inc-documentary/ Abdullah Ayan  
Ekleme Tarihi: 01 Şubat 2021 - Pazartesi

Küresel dağıtım zincirinin kırılması, bolluk içinde sefalet…

Küresel salgının hepimizi evlere hapsettiği günlerde "bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" cümlesini her platformda sıklıkla dillendirdik..

Yerinde bir tespitti ve bugün tarihte eşine rastlanmayan hızda bir takım aşılarla önüne geçilmeye çalışılsa da, normale dönüşün kısa zamanda gerçekleşmeyeceği, daha da önemlisi bundan sonraki hayatımızın hiçbir zaman bıraktığımız günlerdeki normal olmayacağı gerçeğiyle karşı karşıyayız..

Salgın öncesinde izlemeye çalıştığımız gelişmelere bakıldığında yıllar alacak kimi değişimler aylar içinde gerçekleşti ve artık o değişimden geriye dönüş olmayacağı somut biçimde karşımızda duruyor..

Aşı bulundu diye seviniyoruz ama biz tanımaya çalıştığımız virüsü alt etmeye çalışırken o da boş durmuyor, yeni varyantlarla çıkıyor ortaya ve bu kılık değiştirmiş düşmana karşı yeni aşıların etkilerini, hangi sonuçlarla karşılaşacağımızı öngöremiyoruz..

Başlı başına aşılarla ilgili yanıt bekleyen sorulara her gün yenileri eklenirken, kısa zamanda 8 milyar dünyalının tekrar eski yaşamına dönmesini beklemek iyimser beklentinin de ötesinde artık gerçekleşmeyecek bir hayal..

Çoğu işin ofislere kapanmadan da yapılacağını gören hangi işletme bundan böyle hayat normale dönse de üretim maliyetlerini ciddi anlamda etkileyen o ofisleri yeniden açsın?

İhtiyaç duyduğu ürünün internet üzerinden satın alınacağını keşfeden kaç kişinin bundan böyle geleneksel yöntemle alış verişe çıkacağı sorusunun bugün yanıtı dünden çok daha zor..

Salgının uzun yıllar tartışılacak asıl etkisi, tedarik zincirlerinin kopmasıyla ortaya çıkan 'varlık içinde yokluk' gerçeği..

Sanayi ve tarım alanında ortaya çıkan fiyat dalgalanmalarının tümü sonunda gelip tedarik zincirlerinde görülen kopuşlara dayanıyor..

Almanya'da veya Amerika' da yüz milyarlarca dolarlık cirolara sahip bir fabrika, Çin' den gelecek bir kuruşluk çip veya elektronik devre yongası gelemediği için üretime ara vermek, işçileri evlerine göndermek zorunda kalıyor. (Bu çok önemli konuya başka bir makalede değineceğim)

Sanayideki aksama tüm hayatımızı, alışkanlıklarımızı elbette etkiliyor ama dünyanın sonu değil.

Oysa beslenmek tüm canlılarda olduğu gibi insanların varlıklarını sürdürmesinin temel güdüsü..

Hayatta kalmamızın en önemli unsuru olan gıdaya erişim, pandemiyle gelen kapanma döneminde tedarik zincirlerinin kopmasıyla durma noktasına geldi ve ortaya çıkan evrensel sorun bugün de çözülmesi gereken en temel haliyle karşımızda..

Üretim- Dağıtım- Tüketim zinciri, tedarik ağları, süpermarketlerle yıllar içinde devasa boyutlara ulaşırken, ortaya çıkan bir virüs kurulan tüm sistemi yıkma noktasına getirdi..

Mao' nun emperyalizm için kullandığı 'kağıttan kaplan' tanımı bir virüsün saldırısı sonucu sol-sağ ayrımı yapmadan, ülke gözetmeden dünyadaki tüm sistemleri sorgulanır hale getirdi.

Örneğin Mumbai' deki veya Anadolu' daki yoksul köylü ürettiği sebzeyi, daldaki meyveyi gelip alacak tüccarı günlerce bekledi ama gelen giden olmayınca çürümeyenleri yerel pazarda bulduğu her fiyata sattı, kalanını da komşularına dağıttı…

Yoksul Hindistan veya Anadolu fark etmez, dünyanın dört yanında bu ve benzeri sayısız öykü ortaya çıktı ama zengin ülkelerde de durum farklı değildi.

İngiltere ve Hollanda' da sağılan sütleri her gün düzenli toplayan alıcı artık gelemeyince sütler yollara döküldü..

ABD' de mezbahalar salgın nedeniyle kapanınca kesime gönderilemeyen milyonlarca çiftlik hayvanı telef oldu..

Bugüne kadar her alanda desteklenen kartellerin aslında nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğu, sorunlar yumağına yol açtığı dramatik gerçeklerle ortaya çıktı: Örneğin zaman içinde yaşanan kartelleşme sonucu artık ABD'de tüketilen tüm sığır etlerinin neredeyse tamamı 13 mezbahada işleniyordu.*

 Bu 13 mezbaha, yoğun ortamda çalışmak zorunda olan işçilerin hastalanması ve bir biri ardına ölümlerin görülmesi ardından kapanınca, o kesim tesislerine dayalı üretim yapan çiftliklerde kesilmeyi bekleyen milyonlarca hayvanı itlaf oldu, çiftlik sahipleri de iflaslarla yüzleşti..

Bir yanda alın teri, göz yaşı yanında ortak değer olarak ta trilyon dolarlara mal olan onca ürünün yok olması, öbür yandan o gıdalara erişilemediği için yeterince beslenemeyen milyonlarca bebek..

Pandemi etkisiyle kırılan küresel dağıtım zincirinin yarattığı hasar, çıkarılacak dersler ışığında ortaya çıkan sorunların aşılması için yapılacaklar, bozulan dengeleri yeniden kurarken artık göz ardı edemeyeceğimiz üretici/tüketiciyi doğrudan buluşturacak yerel ağların önemi bir sonraki makale konusu…

* https://www.100daysofrealfood.com/some-highlights-from-the-food-inc-documentary/


Abdullah Ayan

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.