Harun Arslan
Köşe Yazarı
Harun Arslan
 

Bir Farklı “Nazım Hikmet Konseri” Sonrasında Düşünceler…

Kasaba kültüründen kent kültürüne  geçmek güçlüklerle doludur ve sıkıntılıdır; değerler, ilişkiler, kavrayışlar konusunda türlü zorluklarla, sorunlarla, tökezlemelerle karşılaşılır. Kasaba zihniyeti içinde kentte yaşayan, kentin sosyo-kültürel ortamında kasaba alışkanlıklarını ve davranışlarını koruyan birisi, hem kendi gündelik hayatında açmazlara düşer, hem de sosyal ilişkilerinde, kararlarında ve eylemlerinde dramatik sorunlara neden olur. Bu nesnel gerçeğin, Mersin’in kuruluş yıllarından bugüne ulaşan tarihinde kimi yönetim anlayışları, güç ve karar odakları bağlamında acı izleri vardır.   Kısaca açmaya çalışayım:  Mersin 15 yıl bir hizmetsizlik dönemi yaşadı ve adeta kendi kendine idare edilen bir şekilde kent yaşamını sürdürdü. Tartışmaya açık, betonlaşma ağırlıklı bir yapı stoku üreten imar konusu dışında, günümüzde çağdaş kent kimliğinin zorunlu bir ölçüsü olan kültürel ve sanatsal sermaye birikimi ihmal edildi. Mersin, obez bir kasabaya döndü. Daha sonra da, bir zamanlar ülkenin ekonomik dinamizmi yanında, demokratik kültür ve sanatsal donanım bakımından model kenti olan Mersin, çok farklı bir anlayışa teslim edildi; kelimenin gerçek anlamıyla bir kasaba anlayışıyla yönetildi. Sportif ve kültürel etkinlikler konusunda, çağdaş değerlerden ve gelişmelerden uzak bir zihniyet söz ve karar sahibi oldu.   Bu dramatik olgunun Mersin için ne anlama geldiğini daha somut kavramak üzere, bu kentin geçmişini, kuruluş yıllarından itibaren kentteki kentli kültürü ve kültürel/sanatsal vizyonu kısaca hatırlayalım; Mersin’in geçmişine kısaca bir göz atalım. *                     *                     * *1934 yılında Ankara Operası’nın açılışından 12 yıl sonra ilk turnesini yaptığı il Mersin’dir. *1946 yılında Madam Butterfly, Mersin Halkevi Binası’nda sahnelenmiştir. *O dönemde dünyadaki 4 raylı sahneden biri Mersin’dedir. *Yine o dönemlerde güreşçimiz Mersinli Ahmet Dünya şampiyonudur. *Müfide İlhan, Türkiye’nin ilk kadın Belediye Başkanıdır. *M.İ.Y.  Avrupa Kupalarında oynamıştır. * O yıllarda Mersin’de tramvayın çalıştığını, 16 yabancı konsolosluğun bulunduğunu  hatırlayalım. *Halkevi, Atatürkevi, Taşbina, bir kültür evi gibi çalışan Akkahve’nin olduğu  Mersin… *Çift katlı kiremitli tipik Akdeniz evleri, kumsalı, kent merkezinde denizin kokusu hissedilen, dalgalarının sesi duyulan Mersin… *Evlerini saran begonyalar, portakal çiçeği kokulu turunç ağaçları, göklere uzanan palmiyeleriyle Mersin… *Camileri, kiliseleri, havrası olan; mezarlığında her dinden insanların bir arada sonsuz uykularına yattığı; her dil, din ve ırktan insanların barış içinde yaşadığı huzurlu Mersin… *Ortasındaki “Âşıklar Parkı”yla ve turunç ağaçlarıyla kentin simgelerinden “Çamlıbel semti”… *Cevdet Çağla’nın şarkısındaki, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirindeki Güzel Mersin…  Özetle:  Hâlâ hayallerimizde koruduğumuz kayıp Mersin…   Maalesef tüm bu güzellikler, değerler, kentsel ilişkiler, Mersin’in dokusu, kokusu, kültürel sermayesi acımasızca tahrip edildi! Özellikle son çeyrek asırdır,  sanat ve kültür de Türkiye’nin en ileri ve model kenti olan Mersin, kendi kimliğinde kazındı ve kente bir kasaba anlayışı yerleşti. Evet; tüm bunlara rağmen Mersin genlerinde olan, tarihinden gelen vizyonla  bazı konularda direniyor, bu kentin onuru olan insanlar, kurumlar ve çalışmalarla kasaba anlayışına itiraz ediliyor. Bu itirazlar çoğaldıkça, yaygınlaştıkça sisler dağılacak, kültürel ve sanatsal sermayesi artacak ve bu kent geleneğinde olan çağdaş kent kimliğine yeniden kavuşacaktır. Bu umudumuzu diri tutan elbette çok şey de yapılıyor; Mersin, hakkı olan güzellikleri sınırlı da olsa yaşıyor. Yazılarımda bunları sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Bu anlamda Mersin Kent Kültürü için kazanç saydığım bir etkinlikten söz edeceğim.    *   *   *   Bugüne kadar Belediyelerce ve farklı oluşumlarca Mersin’de çeşitli Nazım Hikmet’i Anma etkinlikleri yapıldı.. Hafta içinde izlediğimiz Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen son Nazım Hikmet etkinliği, sonuçta Mersin’de, yönetim iradesi bağlamında kasaba zihniyetinden kentli kavrayışa  geçişi işaretleyen önemli bir adım oldu. Nazım Hikmet’in 118’inci doğum günü, genlerinde sanat ve kültür vizyonu olan Mersin’e uygun bir şekilde, özenle düzenlenmiş başarılı bir etkinlikle kutlandı. Konserden önce bir karikatür sergisi ve müzik dinletisi ile etkinlik daha da anlam kazandı, zenginleşti. Karikatürcüler Derneği ile birlikte açılan sergide 21 ülkeden 66 karikatür sanatçısının Nazım Hikmet’i anlattıkları karikatürler yer aldı.   Etkinlik’te, gerçekten çok değerli bir sanatçı Hasan Yükselir ‘in “Sevda Ateşten Gömlek” adlı konseri tam bir sanatsal sunumdu . Sanatçı Hasan Yükselir, Modern Türk Şiirinin kurucu ustalarından Nazım Hikmet’in hayatının dönüm noktalarını anlatan bir sunum yaptı ve tamamını Nazım Hikmet şiirlerinden kendisinin bestelediği 16 şarkı seslendirdi.   *  *  * Açılış konuşmasında Belediye Başkan Vekili ,Nazım Hikmet’in “Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni” diye başlayan “Vasiyet” adlı şiirini okudu ve “biz bunu maalesef hâlâ yapamadık. Vasiyetini yerine getiremediğimiz için elbette her birimiz ayrı ayrı üzgünüz” diye sözlerini sürdürdü. Bu sözler bana çok ilginç bulduğum MESİAD’ın ‘’Nazım Hikmet’in Mezarını Mersin’e getirme projesi “ni hatırlattı! Yine yıllar önce ilk olarak 68’liler derneği Nazım Hikmet’in mezarını Mersin’e getirme girişiminde bulunmuştu. Oysa ben Nazım Hikmet’in mezarını Moskova’da ziyaret etmiş, mezarın sadeliğine ve düzenine hayran kalmış ve gösterilen saygı ve sevgiden gururlanmıştım. En güzel günlerini geçirdiği, değer bulduğu o ülkeden acı çektiği, haksızlıklara uğradığı bir ülkeye getirilmek istenmesi ayrı bir müzakere konusudur; kaldı ki bu girişimin zaten imkansız olduğu da çok açık olan bir olgu...   *  *  * Evet değerli hemşerilerim; kıymetli okurlar… Yukarıda yazdığım tarihî bilgiler, dönem Türkiye’si için  “Akdeniz’in İncisi” dediğimiz Mersin’in önemi ve bu kente verilen özel kültürel ve sanatsal değerin büyüklüğü konularında yığınla bilgiden bir bölümdür. Şimdilerde bunları, onur verici tarihten habersiz yaşayan her kademeden Mersinli hemşerinin, yöneticinin ve kent dinamiklerinin dikkatine sunmak isterim.   Yaşayan hepimizin ve herkesin suç ortağı olduğu bir yakın dönemi utanarak da olsa hatırlamak, yeni bir Mersin duygusunu başlatabilir, başlatmalıdır. Kentte yeni bir anlayış ve duyarlık gelişiyor; Mersin’i yalnız bir kazanç kaynağı olarak değil; yaşayan bir organizma, özen ve dikkat isteyen zarif bir beden, duygulu bir hafıza ve yorgun bir güzellik halinde yeniden kucaklamaya başlayan bir anlayış ayağa kaldırabilir.. Dengeli, özenli, ahlaklı ve insana yakışır bir hayat hem Mersin’i onaracaktır, hem de bu kentte yaşamayı seçmiş, Mersin’i kader kabul etmiş hemşerilerimize insanca bir yeryüzü armağan edecektir.   Bu kaygı, özlem ve ümitle gittiğim sanat ve kültür değeri çok yüksek bir konser, bana tüm bunları düşündürttü, kent yönetiminde kasaba anlayışından kent anlayışına geçmekte güçlü bir adım atıldığını gösterdi ve gelecek için bize eski Mersin sanat ve kültürü adına heyecan verdi. Büyükşehir Belediyemize ve ilgili Kültür ve Sanat Dairesi Başkanlığı’na bu anlamlı, başarılı ve Mersin’in geleneğine yakışır etkinlik için teşekkür ediyorum; benzer düzeyde projelerin çoğalmasını diliyorum.   HARUN ARSLAN.....18 Ocak 2020    
Ekleme Tarihi: 18 Ocak 2020 - Cumartesi

Bir Farklı “Nazım Hikmet Konseri” Sonrasında Düşünceler…

Kasaba kültüründen kent kültürüne  geçmek güçlüklerle doludur ve sıkıntılıdır; değerler, ilişkiler, kavrayışlar konusunda türlü zorluklarla, sorunlarla, tökezlemelerle karşılaşılır.

Kasaba zihniyeti içinde kentte yaşayan, kentin sosyo-kültürel ortamında kasaba alışkanlıklarını ve davranışlarını koruyan birisi, hem kendi gündelik hayatında açmazlara düşer, hem de sosyal ilişkilerinde, kararlarında ve eylemlerinde dramatik sorunlara neden olur.

Bu nesnel gerçeğin, Mersin’in kuruluş yıllarından bugüne ulaşan tarihinde kimi yönetim anlayışları, güç ve karar odakları bağlamında acı izleri vardır.

 

Kısaca açmaya çalışayım: 

Mersin 15 yıl bir hizmetsizlik dönemi yaşadı ve adeta kendi kendine idare edilen bir şekilde kent yaşamını sürdürdü.

Tartışmaya açık, betonlaşma ağırlıklı bir yapı stoku üreten imar konusu dışında, günümüzde çağdaş kent kimliğinin zorunlu bir ölçüsü olan kültürel ve sanatsal sermaye birikimi ihmal edildi. Mersin, obez bir kasabaya döndü.

Daha sonra da, bir zamanlar ülkenin ekonomik dinamizmi yanında, demokratik kültür ve sanatsal donanım bakımından model kenti olan Mersin, çok farklı bir anlayışa teslim edildi; kelimenin gerçek anlamıyla bir kasaba anlayışıyla yönetildi.

Sportif ve kültürel etkinlikler konusunda, çağdaş değerlerden ve gelişmelerden uzak bir zihniyet söz ve karar sahibi oldu.

 

Bu dramatik olgunun Mersin için ne anlama geldiğini daha somut kavramak üzere, bu kentin geçmişini, kuruluş yıllarından itibaren kentteki kentli kültürü ve kültürel/sanatsal vizyonu kısaca hatırlayalım; Mersin’in geçmişine kısaca bir göz atalım.

*                     *                     *

*1934 yılında Ankara Operası’nın açılışından 12 yıl sonra ilk turnesini yaptığı il Mersin’dir.

*1946 yılında Madam Butterfly, Mersin Halkevi Binası’nda sahnelenmiştir.

*O dönemde dünyadaki 4 raylı sahneden biri Mersin’dedir.

*Yine o dönemlerde güreşçimiz Mersinli Ahmet Dünya şampiyonudur.

*Müfide İlhan, Türkiye’nin ilk kadın Belediye Başkanıdır.

*M.İ.Y.  Avrupa Kupalarında oynamıştır.

* O yıllarda Mersin’de tramvayın çalıştığını, 16 yabancı konsolosluğun bulunduğunu  hatırlayalım.

*Halkevi, Atatürkevi, Taşbina, bir kültür evi gibi çalışan Akkahve’nin olduğu  Mersin…

*Çift katlı kiremitli tipik Akdeniz evleri, kumsalı, kent merkezinde denizin kokusu hissedilen, dalgalarının sesi duyulan Mersin…

*Evlerini saran begonyalar, portakal çiçeği kokulu turunç ağaçları, göklere uzanan palmiyeleriyle Mersin…

*Camileri, kiliseleri, havrası olan; mezarlığında her dinden insanların bir arada sonsuz uykularına yattığı; her dil, din ve ırktan insanların barış içinde yaşadığı huzurlu Mersin…

*Ortasındaki “Âşıklar Parkı”yla ve turunç ağaçlarıyla kentin simgelerinden “Çamlıbel semti”…

*Cevdet Çağla’nın şarkısındaki, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirindeki Güzel Mersin

 ÖzetleHâlâ hayallerimizde koruduğumuz kayıp Mersin…

 

Maalesef tüm bu güzellikler, değerler, kentsel ilişkiler, Mersin’in dokusu, kokusu, kültürel sermayesi acımasızca tahrip edildi!

Özellikle son çeyrek asırdır,  sanat ve kültür de Türkiye’nin en ileri ve model kenti olan Mersin, kendi kimliğinde kazındı ve kente bir kasaba anlayışı yerleşti.

Evet; tüm bunlara rağmen Mersin genlerinde olan, tarihinden gelen vizyonla  bazı konularda direniyor, bu kentin onuru olan insanlar, kurumlar ve çalışmalarla kasaba anlayışına itiraz ediliyor.

Bu itirazlar çoğaldıkça, yaygınlaştıkça sisler dağılacak, kültürel ve sanatsal sermayesi artacak ve bu kent geleneğinde olan çağdaş kent kimliğine yeniden kavuşacaktır.

Bu umudumuzu diri tutan elbette çok şey de yapılıyor; Mersin, hakkı olan güzellikleri sınırlı da olsa yaşıyor. Yazılarımda bunları sizlerle paylaşmaya çalışıyorum.

Bu anlamda Mersin Kent Kültürü için kazanç saydığım bir etkinlikten söz edeceğim. 

 

*   *   *

 

Bugüne kadar Belediyelerce ve farklı oluşumlarca Mersin’de çeşitli Nazım Hikmet’i Anma etkinlikleri yapıldı..

Hafta içinde izlediğimiz Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen son Nazım Hikmet etkinliği, sonuçta Mersin’de, yönetim iradesi bağlamında kasaba zihniyetinden kentli kavrayışa  geçişi işaretleyen önemli bir adım oldu.

Nazım Hikmet’in 118’inci doğum günü, genlerinde sanat ve kültür vizyonu olan Mersin’e uygun bir şekilde, özenle düzenlenmiş başarılı bir etkinlikle kutlandı.

Konserden önce bir karikatür sergisi ve müzik dinletisi ile etkinlik daha da anlam kazandı, zenginleşti.

Karikatürcüler Derneği ile birlikte açılan sergide 21 ülkeden 66 karikatür sanatçısının Nazım Hikmet’i anlattıkları karikatürler yer aldı.

 

Etkinlik’te, gerçekten çok değerli bir sanatçı Hasan Yükselir ‘in “Sevda Ateşten Gömlek” adlı konseri tam bir sanatsal sunumdu .

Sanatçı Hasan Yükselir, Modern Türk Şiirinin kurucu ustalarından Nazım Hikmet’in hayatının dönüm noktalarını anlatan bir sunum yaptı ve tamamını Nazım Hikmet şiirlerinden kendisinin bestelediği 16 şarkı seslendirdi.

 

*  *  *

Açılış konuşmasında Belediye Başkan Vekili ,Nazım Hikmet’in “Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni” diye başlayan “Vasiyet” adlı şiirini okudu ve “biz bunu maalesef hâlâ yapamadık. Vasiyetini yerine getiremediğimiz için elbette her birimiz ayrı ayrı üzgünüz” diye sözlerini sürdürdü.

Bu sözler bana çok ilginç bulduğum MESİAD’ın ‘’Nazım Hikmet’in Mezarını Mersin’e getirme projesi “ni hatırlattı!

Yine yıllar önce ilk olarak 68’liler derneği Nazım Hikmet’in mezarını Mersin’e getirme girişiminde bulunmuştu.

Oysa ben Nazım Hikmet’in mezarını Moskova’da ziyaret etmiş, mezarın sadeliğine ve düzenine hayran kalmış ve gösterilen saygı ve sevgiden gururlanmıştım.

En güzel günlerini geçirdiği, değer bulduğu o ülkeden acı çektiği, haksızlıklara uğradığı bir ülkeye getirilmek istenmesi ayrı bir müzakere konusudur; kaldı ki bu girişimin zaten imkansız olduğu da çok açık olan bir olgu...

 

*  *  *

Evet değerli hemşerilerim; kıymetli okurlar…

Yukarıda yazdığım tarihî bilgiler, dönem Türkiye’si için  “Akdeniz’in İncisi” dediğimiz Mersin’in önemi ve bu kente verilen özel kültürel ve sanatsal değerin büyüklüğü konularında yığınla bilgiden bir bölümdür.

Şimdilerde bunları, onur verici tarihten habersiz yaşayan her kademeden Mersinli hemşerinin, yöneticinin ve kent dinamiklerinin dikkatine sunmak isterim.

 

Yaşayan hepimizin ve herkesin suç ortağı olduğu bir yakın dönemi utanarak da olsa hatırlamak, yeni bir Mersin duygusunu başlatabilir, başlatmalıdır.

Kentte yeni bir anlayış ve duyarlık gelişiyor; Mersin’i yalnız bir kazanç kaynağı olarak değil; yaşayan bir organizma, özen ve dikkat isteyen zarif bir beden, duygulu bir hafıza ve yorgun bir güzellik halinde yeniden kucaklamaya başlayan bir anlayış ayağa kaldırabilir..

Dengeli, özenli, ahlaklı ve insana yakışır bir hayat hem Mersin’i onaracaktır, hem de bu kentte yaşamayı seçmiş, Mersin’i kader kabul etmiş hemşerilerimize insanca bir yeryüzü armağan edecektir.

 

Bu kaygı, özlem ve ümitle gittiğim sanat ve kültür değeri çok yüksek bir konser, bana tüm bunları düşündürttü, kent yönetiminde kasaba anlayışından kent anlayışına geçmekte güçlü bir adım atıldığını gösterdi ve gelecek için bize eski Mersin sanat ve kültürü adına heyecan verdi.

Büyükşehir Belediyemize ve ilgili Kültür ve Sanat Dairesi Başkanlığı’na bu anlamlı, başarılı ve Mersin’in geleneğine yakışır etkinlik için teşekkür ediyorum; benzer düzeyde projelerin çoğalmasını diliyorum.

 

HARUN ARSLAN.....18 Ocak 2020

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.