Bekir Zorba
Köşe Yazarı
Bekir Zorba
 

Darbe Ve Demokrasi

“ İnsanların öldüğü hiçbir dava haklı değildir.”      Birçok ürünümüz gibi demokrasi de ithal edilmiştir. 2. Dünya Savaşı sonrası Batı dünyasının kendi etki alanındaki ülkelere önermesi ile bizde de çok partili döneme geçilmiş, demokrasi ve onun enstrümanları oluşturulmaya başlanmış ve yarım yüzyılı aşan süredir, ara ara kesintiye uğrayarak, darbelere maruz kalarak bu günlere kadar gelinmiştir.      Emek verilmeden, bedel ödenmeden elde edilenlerin pek kıymeti olmaz. Yüksek rakımlı tepelerde “birileri sizin için sizin adınıza” kararlar alır. Halkın fazla düşünmesi veya oy kullanma dışında müdahilliği, fazla istenmemiştir şimdiye kadar. Bir dönemler komünizmi bile “bu ülkeye gerekirse biz getiririz” diyen devlet büyüklerimiz olmuştur. Halk genellikle durumdan memnundur. Maaşlar ödendiği müddetçe, market rafları dolu kaldıkça sesini çıkartmak istemez.    Cumhuriyetin ilan edildiği günlerde tarla süren köylüye, cumhuriyet diye yeni bir düzenin kurulduğunu söylemişler. Köylü başını kaldırma gereği bile duymadan “ Benim için fark etmez ha padişahın jandarması ha cumhuriyetin jandarması” demiş. Köylü deneyimliymiş onun açısından temelde, çok şeyler değişmeyeceğini pekala bilmekteymiş.    “Memleketini en çok seven; işini en iyi yapandır.” Siyasetçi siyasetini, kunduracı kunduracılığını, asker askerliğini iyi yapmalı, görev alanlarının dışına çıkılmamalıdır. Görev alanını dışına çıkıldığında, işler şimdi olduğu gibi istenmeyen yönlere evirilebilir.    Demokrasi geniş bir kavram, tıpkı fil hikayesindeki gibi herkes tuttuğu yerden bakıyor meseleye… 15 Temmuz gece yarısı TRT’de yayınlanan darbe bildirgesinde de “asıl amaç” yine demokrasiydi(!) Demokrasi; o kadar geniş bir kavram ki içini istediğiniz biçimde doldurabilirsiniz (orjinali Yunanca Dimos -halk, ahali/ Kratos- iktidar ) Halkın kendi kendini yönetmesi, kendi iktidarını kurması tanımlamasının, birçok versiyonları olabilmektedir elbette.    Demokrasi, bizim kategorimize giren ülkelerde, ağırlıklı olarak vesayetçidir. Meşruiyetini bazı güç odaklarından alır. Fırsat bulduğunda bugünkü gibi darbe yapmaya kalkar. Halkın rolü sınırlıdır ve hemen hemen sandığa gitmekten öteye geçemez. Demokrasiyi tüm toplum katmanları için değil de onlara hükmetmenin bir aracı olarak kullanırız çoğu zaman. Fakat demokrasi isteyebilmek için önce onu hak etmek gerekir. Hak etmek için de başta, o uğurda mücadele etmek, çaba göstermek gerekir. Halkın yaşanan son olaylarda ortaya koyduğu cansiperane tutumu, gelecekle ilgili güçlü umutlar aşılamaktadır.    Bizde meselelere çoğunlukla, haklar yönünden bakılır. Ne elde edileceği ya da neler vaat edildiği şeklinde… İdam edilen devlet büyüğümüzün “her mahalleye bir milyoner” i diğer ünlü bir siyasetçimizin “ onlar ne veriyorsa ben beş fazlasını vereceğim” inden… Her eve “ iki anahtar” a kadar yelpaze epey geniş tutulmuştur. İmar, gecekondu afları, arpalığa çevrilen kamu kuruluşları da cabası… Oysa haklar kadar, ödevlerimizin olduğu kimsenin pek işine, aklına gelmez. Biz sadece ne alacağımıza bakarız. Vermek ise zaten sadece “ Allah’a mahsus” değil midir?    Yazın yenen hurmalar misali. İçselleştiremediğiniz ve de dolayısıyla yerleştiremediğiniz demokrasi, gün gelir bir yerlerinizi tırmalar. İşte başımıza ne geldiyse, ileride daha neler gelecekse hep bundandır. Çok ağlayıp sızlanmanın; kısa süreli rahatlama dışında, pek yararı dokunmayacaktır. Ta ki demokrasi denen bu ithal ürünün ,yerli üretimini öğrenene dek…
Ekleme Tarihi: 20 Temmuz 2016 - Çarşamba

Darbe Ve Demokrasi

“ İnsanların öldüğü hiçbir dava haklı değildir.”

 

   Birçok ürünümüz gibi demokrasi de ithal edilmiştir. 2. Dünya Savaşı sonrası Batı dünyasının kendi etki alanındaki ülkelere önermesi ile bizde de çok partili döneme geçilmiş, demokrasi ve onun enstrümanları oluşturulmaya başlanmış ve yarım yüzyılı aşan süredir, ara ara kesintiye uğrayarak, darbelere maruz kalarak bu günlere kadar gelinmiştir.  

   Emek verilmeden, bedel ödenmeden elde edilenlerin pek kıymeti olmaz. Yüksek rakımlı tepelerde “birileri sizin için sizin adınıza” kararlar alır. Halkın fazla düşünmesi veya oy kullanma dışında müdahilliği, fazla istenmemiştir şimdiye kadar. Bir dönemler komünizmi bile “bu ülkeye gerekirse biz getiririz” diyen devlet büyüklerimiz olmuştur. Halk genellikle durumdan memnundur. Maaşlar ödendiği müddetçe, market rafları dolu kaldıkça sesini çıkartmak istemez.

   Cumhuriyetin ilan edildiği günlerde tarla süren köylüye, cumhuriyet diye yeni bir düzenin kurulduğunu söylemişler. Köylü başını kaldırma gereği bile duymadan “ Benim için fark etmez ha padişahın jandarması ha cumhuriyetin jandarması” demiş. Köylü deneyimliymiş onun açısından temelde, çok şeyler değişmeyeceğini pekala bilmekteymiş.

   “Memleketini en çok seven; işini en iyi yapandır.” Siyasetçi siyasetini, kunduracı kunduracılığını, asker askerliğini iyi yapmalı, görev alanlarının dışına çıkılmamalıdır. Görev alanını dışına çıkıldığında, işler şimdi olduğu gibi istenmeyen yönlere evirilebilir.

   Demokrasi geniş bir kavram, tıpkı fil hikayesindeki gibi herkes tuttuğu yerden bakıyor meseleye… 15 Temmuz gece yarısı TRT’de yayınlanan darbe bildirgesinde de “asıl amaç” yine demokrasiydi(!) Demokrasi; o kadar geniş bir kavram ki içini istediğiniz biçimde doldurabilirsiniz (orjinali Yunanca Dimos -halk, ahali/ Kratos- iktidar ) Halkın kendi kendini yönetmesi, kendi iktidarını kurması tanımlamasının, birçok versiyonları olabilmektedir elbette.

   Demokrasi, bizim kategorimize giren ülkelerde, ağırlıklı olarak vesayetçidir. Meşruiyetini bazı güç odaklarından alır. Fırsat bulduğunda bugünkü gibi darbe yapmaya kalkar. Halkın rolü sınırlıdır ve hemen hemen sandığa gitmekten öteye geçemez. Demokrasiyi tüm toplum katmanları için değil de onlara hükmetmenin bir aracı olarak kullanırız çoğu zaman. Fakat demokrasi isteyebilmek için önce onu hak etmek gerekir. Hak etmek için de başta, o uğurda mücadele etmek, çaba göstermek gerekir. Halkın yaşanan son olaylarda ortaya koyduğu cansiperane tutumu, gelecekle ilgili güçlü umutlar aşılamaktadır.

   Bizde meselelere çoğunlukla, haklar yönünden bakılır. Ne elde edileceği ya da neler vaat edildiği şeklinde… İdam edilen devlet büyüğümüzün “her mahalleye bir milyoner” i diğer ünlü bir siyasetçimizin “ onlar ne veriyorsa ben beş fazlasını vereceğim” inden… Her eve “ iki anahtar” a kadar yelpaze epey geniş tutulmuştur. İmar, gecekondu afları, arpalığa çevrilen kamu kuruluşları da cabası… Oysa haklar kadar, ödevlerimizin olduğu kimsenin pek işine, aklına gelmez. Biz sadece ne alacağımıza bakarız. Vermek ise zaten sadece “ Allah’a mahsus” değil midir?

   Yazın yenen hurmalar misali. İçselleştiremediğiniz ve de dolayısıyla yerleştiremediğiniz demokrasi, gün gelir bir yerlerinizi tırmalar. İşte başımıza ne geldiyse, ileride daha neler gelecekse hep bundandır. Çok ağlayıp sızlanmanın; kısa süreli rahatlama dışında, pek yararı dokunmayacaktır. Ta ki demokrasi denen bu ithal ürünün ,yerli üretimini öğrenene dek…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve inovatifhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.